26 Nisan 2015 Pazar

GELECEK YÜZ YIL ve DÜNYA; Abdullah Çağrı ELGÜN

GELECEK YÜZ YIL ve DÜNYA
                                                   Abdullah Çağrı ELGÜN
Bütün insanlığın ortak prensibi, kendimizle barış, dünyada barış, evrende barıştır. Kendimiz için istediğimizi karşımızdakiler için de istemedikçe hak, adalet, eşitlik, mutluluk ve huzur, gelecek yüz yıl ve dünyada bize uğramayacaktır.
Dünyadaki bütün çatışmaların kaynağı, kişilerin paylaşımlarındaki terazi kefelerinin denk olmamasından kaynaklanmaktadır. Aynı işi yapan, aynı tahsil seviyesinde, hatta aynı okulları bitirmiş, yüzlerce insan vardır ki aldıkları ücretlerde  astronomik bir farklılık görülür. Hatta alt tahsilde ve alt grupta çalışıyor olmalarına rağmen, emekliliklerine yansıyan meblağ, kendilerinden daha tahsilli, işinde daha uzman olanların, şuanda çalışırken aldıklarının iki, üç, hatta beş katı olabiliyor.  Bugün aynı anda üç, hatta dört görevi sihirbaz gibi tek uhdede birden yürütenlerin olduğu mucizeler de yaşanmaktadır. Herhangi bir konunun uzmanı, işinde ehil, çalışkan kişiler de bulunması gereken kadroların, dördü birden uzman dahi olmayan mucizevî  kişilerin uhdesinde olduğu için hiçbir görev alamamış da olacaktır.
Kimileri de işsizlik adı altında sürünmeye sefalete ve açlığa terkedilmiş durumda olabiliyor. Bu durum memurlar için öyledir, işçiler için öyledir, iş edinememişler için de değişmemektedir.
Birisi bir alır, diğeri beş alır. Dünyamızın büyük bölümünde durum bugün de değişmiyor. Alanlar da alamayanlar da bunu itikatları, inançları ve dinlerince bir kılıfa sokarak haklı olarak görmeyi benimsiyorlar. “İnandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanmağa başlarsın.” Sözü bunlar için söylenmiştir. Böyle bir düzende yaşamak, kişiye huzur değil; ancak huzursuzluk, kargaşa, anarşi, terör ve giderek savaş verdirir. Halbuki mutlu ve huzurlu bir dünyada yaşamak, ortak prensip olarak kendimizle barış, dünyada barış, evrende barış istiyoruz.
Bu durumun gerçekleşmesi mümkün olabilir mi?
Cevabımız: “Evet!” Olacaktır.
Peki bu nasıl olacaktır?
Şöyle olacak:
Devletin tepesinde oturan kanun yapıcıları kanun hükmünde karar çıkartanlar bu meseleyi ele alacaklar.
“Ben ne isterim?” diye önce kendilerine soracaklar. İşte o istediklerini de kardeşleri için isteyip kanun çıkartacaklar. Kendin nasıl bir düzende, düzeyde, ortamda yaşamak istiyorsan karşındakileri de aynı ortamda yaşatmayı istemeyi ilke haline getirdiğinde iş tamamdır.
Bir dönem devletin başında bulunan yönetici: “Allah Rahmet Eylesin! Göçüp gitti… Şöyle bir prensibi kendisine ilke edinmişti. Devlette lükse yer yok!... Lüks araba olmaz! Mercedes, Jaguar, BMV…vb. gibi arabalar bürokratların ve baştakilerin nesine gerek?!. Onlar olsa olsa doğan arabalara, kartal arabalara şahinlere, serçelere,  binmeliydi…
Peki bu görüş tuttu mu?..
Elbette, Hayır!
Devlet Protokolü ve mutlak korunması gerekli her kişi özel veya kamuda en iyi arabalara, en güzellerine, en donanımlılarına hatta zırhlısına binmelidir. Hatta hiçbir silahtan lazerden ve siber güçlerin engelleyemeyeceği, manyetik ve fizyolojik enerjilere karşı korunmuş, güçlendirilmiş araçlar ve cihazlarla donatılmalıdır.  Bunun için maliyet artması, pahalılık söz konusu ve gündemde olmaz, olmamalıdır!.. Bu araçlar ve mesken edinilen mekanlar, mümkün olanın en iyisi en mükemmeli, en lüksü, içinde bulunabilecek teçhizattın en mükemmeli ile donatılacaktır.
Bugüne şöyle bir bakınız… Eskilerde devletin en üst kademesinde görev yapmış, kişiler tek tek avlanıyor!.. Bunlar niçin korunamıyor?.. Falan grubun lideri, falan ülkenin başkanı, ülkemizin çelik kanatları altında kendini güvende bilerek huzur içinde Türkiye’nin güvenirliğine sığınmışken, kuş gibi tek tek avlanıyor!..  Başkentin göbeğinde veya İstanbul veya başka şehirlerimizde kellesi alınabiliyor. İyi korunabilselerdi böyle olabilir miydi?
Durugörü, parapisikoloji, manyetik güç, psikokinezi, ekminezi, siber teknoloji konularında dünyanın hemen çoğu gelişmiş ülkelerinde var olan kürsüler üniversitelerimizde de kurulmalıdır.
Gelecek yüz yıl ve dünya, bu kürsülerde verilecek eğitimlerle yatıp icraatlarıyla kalkacaklardır.  Bit, Bayt, Kilobayt, Megabayt, Cigabayt ve Terabayt, Kota, Kota Aşımı Nedir?  Öğreninceye kadar şirketler bizi öyle kazıkladılar ki hakkımızı bile arayamadık.
Bankalar hâlâ, hesap, ek hesap, artı hesap, kart ücreti, kullanım ücreti, hizmet bedeli, tarifeli ücret, kıredi kartı katılım bedeli, havale ücreti, eft ücreti, bilgilendirme ücreti, serbest hesap ücreti, dosya ücreti artı para, …vb saymakla bitmez. Bu ücretler aşınınca vatandaşın bilemeyeceği bir adla başka bir ücret hemen yürürlüğe giriyor.
Cep telefonları, internete ve modern tefeci bankalara ödediğimiz paralarla bilmem kaç hayalimizi gerçekleştirebilecekken soyulmamıza, atılan kazıklara ses bile çıkaramadık.  Bizim için de kimse ses tonunu yükseltemedi?!.. Sonradan Tüketici Hakları diye bir şey öğrendik. Bu da tam anlamıyla sağlıklı bir şekilde bizleri koruyabiliyor mu?..  Yeterli Kanun olmadığı için, mevcut düzen içinde yapabilecğini yapmaya çalışıyor.  Bazı vatandaşlarımızın halen Tüketici Haklarından bile haberi yok… Bir takım Kanunlar vatandaşı korumakta yeterli değil…
Bankalar soyuyor, Cep telefonları soyuyor internet soymaya devam ediyor.
Bugün değişen bir şey var mı?..
Yukarıda kendilerini emniyette hissedenlerin ulvî görevleri işte burada başlıyor. Gelecek yüz yıl ve dünyayı kurtaracak ilkeler şimdiden belirlenecek. Tepedekiler bilecekler ki,  İNSAN AYAPILAN HİZMET, İBADETLERİN EN KUTSALIDIR. Kim ki bir gönlü kurtardı bütün gönülleri kurtarmıştır:
“Yunus der ki ey Hoca!
İstersen var bin Hac’ca,
Hepisinden iyice,
Bir gönüle girmektir.
                       Yunus”
İnsanın gönlü Kâbe’den yücedir; çünkü Lâ Mekan olan yaratıcı “Allah”  hiçbir mekana sığmadığı halde, İNSANIN gönlüne sığmıştır. Bu sebeple insanın gönlü Kâbe’den yücedir. Deniyor. İnsanı kurtaran dünyayı ve âlemleri de kurtaracaktır. Bütün insanlığın kurtarılmaya ihtiyacı var…
İnsanlar katlediliyor. Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Libya’da katlediliyor. Burma(Myanmar, Arakan)’da, Kosova’da, Afganistan’da, Irakta, Suriye’de katlediliyor…
Bütün insanlığın ortak prensibi, kendimizle barış, dünyada barış, evrende barıştır. Kendimiz için istediğimizi karşımızdakiler için de istemedikçe hak, adalet, eşitlik, mutluluk ve huzur, gelecek yüz yıl ve dünyada bize uğramayacaktır.
KAYNAKLAR
7)    (http://www.necatiaksu.net/dosya/yunus/yunus3.htm)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate