İsrail etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İsrail etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Aralık 2024 Cuma

SURİYE'Yİ NELER BEKLİYOR? Abdullah Çağrı ELGÜN

SURİYE'Yİ NELER BEKLİYOR?

                                         Abdullah Çağrı ELGÜN

Suriye'de Emevi Cami:
Hz. İsa'nın akrabası olan, Hz.Yahya(Yahane), Yahya'nın annesi Hz.Meryem'in teyzesidir. Yahya (Vaftizci ve en büyük Peygamber olarak bilinir.), Hz. İsa, Hz. Zekeriya ve Hz. Meryem  aynı dönemde yaşayan İslâm önderleridir. Hz.Yahya, Hz. Zekeriya, Hz. İsa Kendi Kavmi tarafından ihanete uğrayan  Peygamberlerdir. İnsanlığı, Allah'ın birliğine çağırmışlar ve iyiliğin, bütün dünyaya eğemen olması yolunda, mücadele vermişlerdir.

Bugün Suriye, Şam'da yer alan Emevî Cami, 635 yılına kadar Vaftizci Yahya Kilisesi iken 635'te Emeviler tarafından Cami'ye çevrildi. Camiye çevrilmeden önce yetmiş (70) yıl boyunca hem Cami hem de Kilise olrak iki büyük dinin ibadetgâhı oldu. Burada: Pazar günleri Kilise Ayinleri yapılırken; Cuma günleri de burada Cuma Namazları eda edildi. Daha sonraki yıllarda da bütünüyle Cami'ye çevrilmiş olduğunu görüyoruz. Emevî Camii'nin tamamının Cami yapılışından bugünlere kadar ki geçen zamanda, Emevî Camii'nin, Hıristiyanlığa karşı kazanılmış zaferin bir sembolü olarak  görülüyor.

Bu Cami, aynı zamanda Sunnîler tarafından adının Emevi olması sebebiyle (Emeviler), Ali Taraftarları (Alevîler) Haşimilere karşı kazanılmış zaferin, işareti olarak görülüp, seviliyor.

10 Ekim 1680'de  İkinci (2.) Emevi Halifesi Birinci (1.) Muaviye'nin oğlu Birinci (1.)Yezit'in (680-683) Peygamber Hz. Muhammed'in torunu, Peygamberimizin kızı Hz. Fatma'nın ve amcasının oğlu Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hüseyin bin Ali'nin Güney Irak, Kerbela denen yerde, Küfe'ye çok az bir yol kalmışken, yetmiş (70) kişilik kafileyle Kerbelâ yakınlarına kamp kurduğu sırada, Muaviye'nin Valisi (Emevi) Ubeydullah Bin Ziyat dört bin kişilik (4.000) kıstırılıp Muaviye'nin otoritesine boyun eğmediği sürece ona geçit vermeyeceğini belirtti. Hüseyin'in bunu kabu etmemesi üzerine 10 Ekim 680'de meydana gelen savaşta  Hüseyin, akraba ve yoldaşlarının çoğu kılıçtan geçirildi. Sağ kalabilen aile üyeleri ise esir alınarak Küfe üzerinden Şam'a götürüldü. Şiilerce her sene, bugüne istanaden "Aşüre Günü" ile anılmaktadır.

Siyasî İslâmcı, Selefî gruplar, Emevî Camisini hem Hıristiyanlığa karşı  hem de Şiiliğe karşı kazanılan zaferin tacı olarak görüyorlar...

Halife Muaviye'nin oğlu Yezit, Hz. Hüseyin'in kellesini  Şam halkına gösterdi ve kafasını bu Camide sakladı... Bu Emevîlerin bir zaferiydi. Bu bakımdan bu Cami aynı zamanda Sunnîler tarafından Emevî Dönemine duyulan sevgi ve hayranlığın da ifade ediyor...

İşe bu sebeple, Emevî-Haşimî Mücadelesi, tarihte bir başka ifadeyle Sunnî-Alevî Mücadelesi olarak adlandırıldı. İşte o günden bugüne gizliden ve açıktan Sunnî-Alevî  (Haşimiler) Mücadelesi devam etmektedir!.. İşte Türkiye'deki bugünkü iktidar için Şam'da Emevî Camii'de Namaz kılmak, diğer Camilerde Namaz kılmaktan daha başka anlamlar ifade ediyor. Muaviye ve oğlu Yezit'in Sahabileri, Peygamber torunlarını, eşlerini, CabelHarre ve Kerbela'da, kutsal bildiğimiz mezarlarının üzerinde, kellelerini keserek katlettikleri için mi Emeviler bukadar istenip, seviliyor bilinmez...

Suriye'de Genel Görünüm:

Önceleri, "Arap Baharı" olarak adlandırılan günlerden Esad kardeşliği ile sarmaş dolaş Antalya de denize girilirken, gelinen noktada Esat, milletinin tonlarca altınını da alarak, ülkesini ve bütün mal varlığı ve Saraylarını da bırakarak Türkiye'ye değil; ama ailesiyle birlikte güvenebileceği, Rusya'ya sığındı. 

Ülkede bıraktığı monarşik döneme ait izler: Adaletsiz uygulamalar, haksızlık, zulüm, hürriyetten yoksun bırakılma ve işkenceler...Televizyonlarına yansıyınca, bütün diktatörlerin sonunun böyle olduğunu görmek, tecrübeyle sabit oldu!... Tek fark Esat'ın şimdilik kaçmış olması.

Ziya Paşa'dan Seçmeler:
"Dehrin ne sefa var; acaba sim üzerinde?

İnsan bırakır hepsini hin i seferinde..."

(Dünyanın altınında ve gümüşünde ne mutluluk var ki? İnsan ölüp de ahiret yolculuğuna çıkarken hepsini gerilerde bırakır!..)

"Seyret i hava üzre denir, taht ı Süleyman,

Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde"

(Peygamber Hz. Süleyman'ın kurda kuşa, Cin ve Perilere karşı büyük bir gücü vardı. Onlarla konuşurdu onları emri altında çalıştırırdı. Hatta gökyüzünde uçan altından bir tahtı da vardı ki: Gör, bak, seyret ki şimdi bunun yerinde yeller esiyor. Dünya ona bile kalmadı. Kaldı ki sana kalsın...)

"Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim,

Gaflet ile görmez, kuyuyu reh-güzerinde."

(Birçok acemi müneccim "Fal bakıcı, Bilici, gökten haberler veren, yol gösterici", gökte yıldız ararken, gaflete dalarak yolarındaki kuyuyu görmezler!..)

"Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!

Şahsın görünür, rütbe i aklı eserinde..."

(Kişinin aynası işidir, lafına bakılmaz! O kişinin rütbesi, aklının işleyişi, zekası yapmış olduğu işlerde görünür...)

"Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizamat,
Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde!"

(Onlar ki dünyaya laf ile nizam verirler; fakat onların evlerine var, bak ki hanelerinde bin türlü ihmâl ve düzensizlik vardır!)

"Bed asla necâmet  mi verir hiç üniforma?

Zer-dûz palan vursan, eşek yine eşektir!"

(Aslı kötü olana üniforma giydirmek, nişan ve paye vermek hiç soyluluk mu verir? Eşeğe altın işlemeli semer vursan da yine eşektir!..)

"Sadıkları tahkir ile red kaide oldu.

Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı!"

(Allah'a ve vaktana sadık olanları aşağılamak ve onları reddetmek kural haline geldi. Hırsızlara yardım edip, ikramda bulunmak yeni çıktı.)

"Hak söyleyen evvvel dahi menhfur idi gerçi,

Hainlere amma ki riayet, yeni çıktı!.."

(Gerçi eskiden de doğruyu söyleyenlerden nefret edilirdi; ama hainlere saygı göstermek, onları koruyup gözetmek, sırtlarını sıvazlamak, onların emirlerine uymak yeni çıktı.)

Zalim, yine bir zulme giriftâr olur ahir,

Elbette ev yıkanın, hanesi viran olur.

(Gün gelir insanlara zulmeden bir zalim de zulme uğrar... Ev yıkan birinin elbette kendi evi de bir gün viran olur!..” "Zalim, bir zulümle ortaya çıkıp çekilmez olursa, elbette onun da evi, hanesi viran olur!" ) 

"Eyvah, bu baziçede bizler yine yandık!

Zirâ ziyan ortada, bilmem ne kazandık?.."

(Eyvah bu oyunda bizler yine yandık; çünkü zarar ortada bilmem ki ne kazandık?..)

Türkiye-Suriye Cephesi: 
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), Hatta İŞİD, YPG, PYD, Çihatçı HTŞ (Şam Kurtuluş Heyeti, Şamı Kurtarma Ordusu) dahi bir dönem Türkiye tarafından desteklendi. Asıl destek de ÖSO idi... Diyarbakı Hastanelerimizde tedavi edildikleri, Uçaklarla getirildikleri, Şimdi gelinen noktada Türkiye Suriye Haritası yeniden çizilirken bizden yana mı tavır koyacaklar ABD ve İsrail istekleri tarafında mı?..

İran'ın Akdeniz'e açılma hayalleri son bulmuş ve Rusya dahi Ukrayna'ya sarfettiği efor sebebi ile saf dışı kalmışken, Türkiye, ABD ve İsrail karşısınra eldeki kazanımlar konusunda ısrar edecek ve bu yerlerin geçmişte Osmanlı Toprakları olduğunu tapularının Türk'e ait olduğunu dillendirebilecek mi?

Türkiye gibi Cumhuriyetçi, özgür, demokratik, lâyık bir Suriye peşinde olduğunu ispatlayabilecek mi? Yoksa Halifeliğin olduğu, Şeriat konunları ile yönetilecek El Kaide Modeli Afganistan gibi mi yönlendirilecek?

ABD, İngiliz, İsrail Bloku Türkiye BOP Başkanı'nın isteklerine: "Evet!" mi diyecek "Red" mi diyecek?.. Sınırlarına komşularının saygı gösterdiği Toprak bütünlüğü olan tek bir Suriye ve halklarının çatışmasız barış içinde birleştiği; kendi kaderini kendilerinin tayin ettiği bağımsız bir Suriye isteyebilecekler mi?.. İlerleyen zamanda bunları da göreeceğimiz şüphesiz. Öyle görülüyor ki ne İsrail ne ABD, kazanımlarından vaz geçmemek için birbirinin arkasında durarak, cephelerini  genişletmeğe, Suriye'nin güneyinde: Dürzistan Özerk Emirliği, Barzani Kürdistan'ını organize edip HAMAS ve HTŞ'ye de temkinli yaklaşarak. Davut Koridorunu adım adım açmaktadır... İsrail, bu bağlamda Suriye'nin cephane, silah. gemi, tersane, Milliî Kültür ve Tarihî Varlıkları ...vb. ne varsa, imha etmeğe devam ediyorlar...

Arap Baharı başlangıcında yirmi üç (23) milyon olan Suriye nüfusunun yüzde onundan daha az olan Kürtler bugün, Suriye'nin doğusunu kontrol eder duruma gelmiştir. Geçmişte hiç olmayan İsrail'in Devlet olması gibi gerçek bir durum var ortada... İngiliz, Alman, Fransız, ABD ve İsrail'in çok rahat kullandığı ve arka çıkmağa devam ettiği, bu teröris gruplar, devlet olmak üzeredir. Türkiye için hayati önem taşıyacak bu duruma seyirci kalmak, Türkye için intihar etmek olur. 

Türkiye Ne Yapmalı?

Türkiye İsrail'in, bu kadim şehirleri yağmalamasına: müzelerini, tarihi eserlerini, maddî servetleri ile ilim adamlarını tek tek avlayarak, öldürmesini durdurmalıdır.  Netenyahu'nun bu "Kadim Kültürü" oluşturan unsurları yağmalayıp, talan etmesine ve bir daha asla kendine gelememezcesine talan etmesine müsade etmemelidir. Netenyahu'nun oyunu, Türkiye tarafından bozulmalı ve HTŞ'nin Suriye'de El Kaide bağlantılı bir "İslâm Devleti" kurmasına asla rıza göstermemelidir.

Kürtlerin yayılmacı politikasını kabuk etmek, bugüne kadar yanlış yapılmış politikmalara devam etmek olur. "Teröristle pazarlığa Devlet oturmaz!" demiyorum. Onların önünde sel olunmaz! Diyorum... Tavizler her daim tavizleri doğurur. Bunun önü asla alınamaz. Dış güçlerin oyunu da bu yöndedir zaten. Devlet BAHÇELİ'nin açılımı da bu konuda tamamen yanlıştır. Abdullah ÖCALAN'ı bugün kimse dikkate almaz, almayacaktır.  

İngiltere, ABD, İsrail, giderek Almanya, Fransa Ortadoğuda 21.yy. Bilgi ve Bilgisayarların Yapay Zekâ ve Siber Güvenlik Sisteminin kullanıldığı Çağdaş Dünyada, hâlâ Orta Çağın dinci, mezhepçi, ırkçı. kimliklerini kullanarak kaşıyor. Böylece birlik ve beraberliğini yitirmiş Suriye halkının birikimlerine uluslararası şirketler vasıtasıyla çökecek... Suriye halkı Irak, Afganistan'da yapıldığı gibi perişan vaziyette, Din, Meshep, Kürt, Türk, Arap mücadelesiyle, boğuşturulacaktır. Bu ise Türkiye için büyük bir kuşatmadır. 

Ne PKK ne PYD, YPG, SMO ne de El Kaide Bağlantılı Cihatçı, HTŞ (Şam Kurtuluş Heyeti)  Patronlarına: Küresel Ekonomiye Entegre Olma, Serbest Piyasa Ekonomisini izleme sözü verirken, güney sınırımıza dayanmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Suriye'nin Tarımı, Suriye'nin Doğalgazı, Suriye'nin Fosfatı, Suriye'nin Petrolü,  küresel güçlerin elinde sebil mi olacak?.. Bunları defetmenin yolu ABD ve İsrail'in istediği Dicle ve Fırat Havzası, Kenan Diyarı, Sion Dağı, Ararat ve Arz ı Mevdûdu gerçekleştirmektir. Bugün Türkiye bu tavizi verirse, İsrâil için hiçbir şekilde vazgeçilmesi mümkün olmayan bu arzu ve hayalin gerçekleşmesine ramak kalacak; Türkiye ölmeden toprağa girecektir.

Türkiye 2020 yılında beri kontrol ettiği İdlip, Afrin, Cinderes, Cerablus, El-Bab, Rajo, Azez,  Rasulayn, Tel Abyad...vb. şehirlerden daha ilerilerde oluşturacağı güvenli bir bölgede; bir, iki hatta üç adet Kolordu bulundurmalıdır. PYD, YPG ve HTŞ güçleri ile irtibatta olunmalı ve Türkiye nezaretinde Demokratik, Çağdaş ve Türkiye ekseninde, Tek ve bir Suriye Devleti için taraflar ikna edilmelidir.  Bu gerçekleşinceye kadar, Türk Ordusu Suriye'den çıkmamalıdır. 

Türkiye içte, ekonomideki ısrafı önleyerek, halkın sosyal ve ekonomik durumunu makul seviyele çekmelidir. İçte memnuniyet ve güven olmadan dışarıda zafer hayal etmek beyhudedir. 

Halkı ayrışmak ve kamplara bölmek yerine birleştirici, bütünleştirici mesajlar verilmelidir.

Paralı askerliği kaldırıp, yeniden daimi on iki (12) ay mecburî askerliğe geri dönülmelidir. 

Suriye sınırları bir bütündür. Dünya Kamuoyunun da bildiği sınırlar taviz verilmeden korunmalıdır. Süriye'nin parçalara bölünmesi Türkiye'nin yararına asla olmayacaktır; çünkü buradaki parçalanmış halkları kimse dikkate almaz!.. ABD, İngiltere, İsrail'in gözü Su, Gaz, Petrol ve Madenlerdedir. Suriye'nin sınır bütünlüğü kaybolursa Türkiye'nin bütün kazanımları gideceği gibi gelecek kuşaklarımız, yanıbaşımızda teşekkül etmiş ABD, İngiliz ve İsrail Kucağındaki kuklalar ile ebedîyyen mücadele etmek durumunda kalacaklardır. Bu sebeple sınırları bütün bir Suriye, bizim en büyük dostumuz ve kaçınılmaz menfaatimizdir... Türkiye: Mustakil bir Suriye'de bulunduracağı askeri Karargâhları ile iç düzen sağlayıp, Suriye Halkı rahat ve huzura kavuşuncaya kadar ve daha sonrasında da "Askerî Güç" olarak kalmaya  devam etmelidir. Türk askeri Birlikleri herkes için iyi bir garantör ve en emin güvencedir!..

Türkiye, Suriye'nin güvenliğini, iki üç paçavra cihatçı devletçiğe veye terörist örgütlere bırakamayacak kadar akıllı ve stratejik zekâya sahip olarak, hareket etmek durumundadır. Gerekirse, bu adamlar satın alınır veya imha edilir. Güç budur. Güçün karşısında eğilmeyen baş her zaman ezilmeğe mahkûmdur.


29 Mayıs 2020 Cuma

VİRÜS DEĞİL, BAKTERİNİN ARKASINDAKİ GİZLİ PLAN ,Abdullah Çağrı ELGÜN

VİRÜS DEĞİL, BAKTERİNİN 
ARKASINDAKİ GİZLİ PLAN
                                                                 Abdullah Çağrı ELGÜN

Günlerdir, hatta aylardır eve kapandık. Bizi “Korana Virüs” korkusuyla terbiye etmeğe, kontrol etmeğe, hatta robatlaştırmaya alıştırıyorlar. Yarın bizden kolumuza, bileğimize, ensemize veya kafamızın herhangi bir yerine cip takmak için ikna etmeye çalışırlarsa asla şaşırmayınız.
İşte tam o zaman tasmalı köleler olacağız. Özgürlüğümüz, serbest teşebbüs hürriyetimiz, inanç serbestliğimiz, seyahat (serbest dolaşım) hürriyetimiz, ortadan kalkacak. Hiçbir gizliliğimiz kalmayacak. Evimizin en ücra köşesinde, yatak odamızda dahi gözetlenecek ve izleneceğiz. Kısaca insan olma özelliğimiz gasp edilecek ve Enstitü, Üniversite ve özel labaratuvurlarda denek, kobay olan tavşan, fare ve diğer canlılardan farkımız kalmayacak…
Fertler kendilerini güvende hissetmek adına hür kalmaktan ve hür olmaktan vazgeçip özgürlüklerini ikinci üçüncü şahıslara devredebiliyorlar. Geçmiş savaşalar bunların en bariz delilleridir. İnsanların zihinlerini yozlaşmış medya aracılığı ile ipotek altına alarak, onları kontrol etmek ve istedikleri gibi kullanmak isteyen durmadan tekrar edilen reklam dayatmaları, hitaplar, empozeler; Şirketler, Para Lobileri, Sağlık Adına Faaliyet Yapan Vakıflar hatta Devletler var. Bunlara izin vermek doğru mu? Hani insan hakları, hani bağımsız mahkemeler, savcılar ve olaya dur diyebilecek cesur adalet?..
Geçmiş ve bugün de körpe çocukların kanından istifade eden canavar güçler olduğu gibi onları istismar eden kuruluşlar da var. Ne yazık ki bunların çoğu da kendi adlarını taşıyan ve bunları korumak adına kurulmuş kuruluşlardır. Dünyanın birçok yerinde her yıl yüzlerce 0-5 yaş ve üzeri çocuk kayboluyor? Neredeler bunlar? Nereye götürülüyorlar? Ömürlerini uzatmak isteyen birkaç vampirin kısır ve hezeyan düşüncelerinin kurbanı mı oluyorlar?.. Sadece Türkiye’de (8) yılda on altı (16) ülkenin nüfusundan daha fazla çocuğun kaybolduğunu TÜİK Raporları bildiriliyor!.. Cinsel istismarın dışında organ kaçakçılığı ve taze kan içmek, (hücre yenileme, ömür uzatma) için olduğunu anmak bile istemiyoruz. Araştırdıkça içinden çıkılmaz bir hal alan Andrenochrom ve Çocuk Kurban Etme olaylarını kim araştıracak?..
Bir arınma, temizlenme, dezenfektan NPLgibi unsurlarla ve sürekli tekrarlarla duygusal bağlarımızı ve duygularımızı ve bütün insanlık hassasiyetlerimizi ve masumiyetimizi elimizden alarak, bizi kontrol etmek mi istiyorlar?  Bizim davaranışlarımızı onaydan geçirmelerine bizzat izin vermiş olduk. Yok birinci dalga, yok ikinci dalga şeklindeki korku ve korkutmalarla virüsten ölmüyoruz; fakat evlerde kapalı kalarak da ölüyoruz…
Şimdi masum çocuklarımız da çok büyük tehlikede!.. Onların okula gitme, oynama, dışarı çıkma hakları ellerinden alınarak köleliğe şimdiden alıştırılıyor mu? Yarın kollarına, bileklerine veya vücutların başka yerlerine takılacak ciplerle bunlar sanal toplama kamplarında köle gibi mi kullanılacak? Endişelerimiz gün geçtikçe ve virüs korkusuyla yaşamağa alıştırılmak istendikçe, bir misli daha artıyor…
Dijital kimlik oluşturulmasına karşı çıkmak gerekiyor. Modern köleler oluşturulmasına karşı çıkmak gerekiyor.  Bütün bu yapılanların amacı insanlar üzerinde mutlak kontrol sağlamak olmasın?.. Bunların hepsi insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlar ve cinayetler kapsamına girmez mi?..

İlaç Şirketleri, Kan Şirketleri, Sağlıkla İlgili Kuruluşlar, Huzur Evleri, Çocuk Bakım Evleri, Çocuk Islah Evleri, Öğrenci Yurtları, Öğrenci Evleri …vb. çok sıkı ve çok detaylı ve uzun süreli hatta sürekli denetim ve kontrol altında tutulmalı. Buralarda çalışanların secereleri ve gen haritaları çıkarılmalı, sosyal ve ekonomik yapıları detaylı bir şekilde araştırılarak sık sık gözden geçirilmeli diyorum…
Bunların hepsi sizlere, Finansal Kapitalizmi doyurmak için dünya sahnesinden oynanan bir oyundan başka bir şey değil gibi gelmiyor mu?..
Her şey küresel güçleri yöneten para babalarının kontrollerinde gerçekleşiyor. Bize kanunların da zoru ile hükümetler eli ile içeriye kapatıyorlar… İstediklerinde Salı veriyor istediklerinde kontrollü serbest bırakıyorlar.
Devlet arasında bir hesaplaşma mı yaşanıyor? Küresel güçlerin gazabına mı geldik? Çin ile anlaşma imzalayan İsrail’deki Çin’in Telaviv Büyükelçisi Du Wei, evinde ölü bulunuyor… Hem de ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun İsrail’de, İsrail’e: “Çin ile yaptığınız bu anlaşmayın bozun!” diyen ziyaretinden hemen sonra…
Du Wei, büyük elçi ve Çin devlet adamı olarak ünlü bir isimdi. 2013’te Urayna’da görev yapmış ve Ukrayna’dan üç milyon hektar (3.Milyon) toprak kiralamak için anlaşma imzalamıştı… ABD bu anlaşma sonrası Ukrayna’da ayaklanma başlattı!.. Hedef Başkan Victor YANIKOVİÇ Rusya’ya kaçtı. Anlaşma iptal oldu. Dijital para piyasaya girdi ve ilk olarak Çin, İsrail dahil olmak üzere yirmi dört ülke ile dijital para anlaşması yapmıştı… Kağıt para Yen’in yerini, dijital paraya bırakacağı belli oldu.
Amerika derin devleti Çin’de “Du Wei istihbarat birimlerinin saha ajanları kadar operasyonel aklı olan ve kendini koruyabilen” üç kişiden biriydi…  Ukrayna’da ABD’nin pazarlık yaptığı Motor Sich‘i de araya girerek Çin Şirketine satın aldırdı. Büyük arazi anlaşması Amerika’ya rağmen tekrar imzalanmıştı!. Amerika, Çin’den Du Wei öldürmekle ve tek virüsle, küresel sermayede gücüne güç katan Çin’den hesap mı soruyor?..  ABD, bugüne kadar önüne geleni indiren bir hamle gerçekleştirirken bugün Corana’nın Covit 9‘un gereğinden fazla abartıldığını yazıp çizen ve bangır bangır bağıran birçok ilim adamı var. Aşı uygulamasına gidilmesi ve İlaç Şirketlerinin kazancının düşmesi aşı yapımını ve geliştirilmesini mecburî mi kılıyor? İnsan ve insanlıkla dalga mı geçiliyor?
Corana’nın arkasında İlaç şirketleri var. Çin, İran ve İtalya’daki virüsler farklı mı ki oralarda hastalar biraz tedavi sonucu çabucak iyileşiveriyor?..
Yılan zehri, Aspirin ve Apronak ile kan pıhtılaşmasını gideren her şey Covid 19‘u yanebiliyorsa, ölülerin bedenlerini niçin yakıyorsunuz? Neyi bizden saklıyorsunuz?.. Yoksa aşı geç bulunsun, hatta hiç bulunamasın diye mi bütün uğraşları?.. WHO, birçok ölümü örtbas ettiği ve dünyada birçok ülkede ekonomiyi çökerttiği için dava edilmeyecek mi?..
KAYNAKLAR

Translate