köleliği ve sorgusuz sualsiz itaati emreder... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
köleliği ve sorgusuz sualsiz itaati emreder... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ekim 2021 Perşembe

İMAN GAZALİ ve İBNİ RÜŞT; Abdullah Çağrı ELGÜN

İMAN GAZALİ ve İBNİ RÜŞT

Abdullah Çağrı ELGÜN

İslâm dünyası uzun bir Ortaçağ'ın içinden büyük acılar ve sancılar içinde kıvrana kıvrana geçiyor. Bu dönem, bin (1.000) yıla yayılan uzun, acılı ve kanlı bir çağdır. Bu çağda Mazlum ve mahsun Müslümanlık Dünyası sadece bu fikirlerin etkisinde olmakla bu bin yıllık dönemde, bin yıllık kavgada büyük acı yaşamıştır.

İmam Gazali'nin (1058-1111) Bağdat Nizamiye Medresesi Müderrisliğini terk edip, Mekke'de iman tazeledikten sonra, İslâm'da içtihat kapısını kapatmasıyla başlayan karanlık bir bin yıldan bahsediyoruz...

İmam Gazali'nin ünlü risalesi: 'Tehatüful Felasife' yani "FelsefeninTutarsızlığı" adı ile yazdığı kitap ile başlattığı "Tutuculuk Çağı"... Kutsal kitaplar dışında, hiçbir eser, insanlık tarihinde bu kadar etkili olmamış ve trajik sonuçlar yaratmamıştır...

İslâm dünyasının yükselişini sonlandıran, bilimin ve felsefenin kâfirlik sayıldığı, insan aklının teslim alındığı büyük gericilik dönemi işte bu bin (1.000) yıldır!...

Aklın değil "Nakledilenlerin" esas alındığı bu kitap ile başlayan yıllar. Doğu Dünyasının ilk Siyaset Bilimi Kitabı olan "Siyasetname" 'nin yazarı ünlü Selçuklu Veziriazamı Nizamül Mülk'ün saraya davet ederek, Sultan Sencer'e danışman yaptığı Gazali: Ümmeti soru soran, eleştiren, itiraz eden bir kütle değil, itaat ve biat eden ve teslim olan bir topluluk olarak tanımlıyor...

Gazali sadece günümüze kadar gelen egemen İmam Hanefi’nin ortaya koyduğu Sünnî Teolojisini (Hanefi Meshebi) kurmuyor, İmam Şafii'nin de Şia öğretisi (Şafi Meshebi ) üzerinde müthiş bir etki sağlıyor... 

İçtihat (yorumlama, yeni kural koyma, yeni hedefler gösterme) kapısını kapatarak dinin akla ve bilime göre yorumlanmasının ve çağa uydurulmasının önünü kesiyor... Onu donduruyor ve böylece İslâm dinini insanlığın tarihsel yürüyüşünün önünde, ilerlemesini durduran demir bir perdeye, çelik bir sura dönüştürüyor!.. 

İmam Gazali: İbni Sina'yı, Farabi'yi Kafirlikle suçluyor. İmam Gazali'nin öğretisi, bugünün geri ve Batı'nın kölesi olan İslâm Dünyasını yaratan en geri ve en yobaz bin (1.000) yıldır terkedilemeyen ve yönetenlerin işini kolaylaştıran en katı anlayıştır...

İmam Gazali'ye en büyük itiraz yine İslâm dünyasından Hanefi-Sünni öğretisinin içinden gelmiştir.

'Doğu'nun en büyük âlimlerinden, felsefeci ve yorumcu İbni Rüşt (1126-1198) Gazali'yi İspanya, Endülüs'ten eleştiriyor ve onun görüşlerini mahkûm ediyor. Aynı zamanda Kordoba Kadısı olan ve İspanya, Endülüs Sultanı Yusuf'a danışmanlık yapan İbni Rüşt:

"Bilimin ve felsefenin kâfirlik olamayacağını, insan aklının özgür bırakılması gerektiğini, dini kuralların akıl ve mantıkla çelişmesi halinde akla göre yorumlanmasının doğru olacağı..."  görüşünü savunuyor; çünkü diyor İbni Rüşt:

"İnsan aklı da Allah vergisi bir yetenektir!" ve bu nedenle akla uygun olan, nakle (kutsal söz, vahiy) Kuran'a da aykırı olamaz!..

İbni Rüşt Kurtuba'da (İspanya'nın bugünkü Kordoba kenti) Gazali'yi eleştiren ünlü reddiyesi: 'Tehatüfül Tehafül' yani “Tutarsızlığın Tutarsızlığı”  adlı kitabını yazıyor...

İbni Rüşt, felsefenin ve felsefecilerin gerçeğin bilgisine ulaşmanın yolunu açtığını, tutarsızlığın buna karşı çıkmak olduğunu söylüyor.

Bu yazılı tarihin en önemli ve en büyük polemiklerinden biridir. İbni Rüşt, bu tartışmayı entelektüel ve felsefi düzeyde kazanıyor; ama siyasal planda kaybediyor; çünkü İslâm dünyasının Sultanları, Halifeleri, Şeyhleri, Tarikatları, Cemaatleri körü körüne biatı, itaatı ve teslimiyeti savunan Gazali'yi destekliyorlar. İbni Rüşt ise unutulmaya terk ediliyor...

Bugüne de öyle değil mi?..

Seçenlerin seçilmişlerine, Parti üyelerinin Parti liderlerine, memurıun amirine, işçinin patronuna körü körüne, sorgusuz sualsiz, itiraz etmeden, sorgulamadan biatı, söz söyletmemesi ve tabi olması, bu gelenek ve öğreti sebebiyle bizleri ve İslâm Dünyasını etkilemeye, ezmeye, ufalamaya ve geri kalmışlığa mahkûm ediyor.

Antik Çağ Grek bilimi ve felsefesi uzmanı olan, Aristo'dan Platon'a kadar çok sayıda felsefe ve bilim insanının eserlerine yorumlar yazan, onlara şerhler düşen İbni Rüşt'ün kitapları Latinceye çevriliyor.

Batı, unuttuğu Antik Çağın bilim insanlarını ve felsefecilerini, yeniden İbni Rüşt'ün eserlerinden öğreniyor... Bu eserler Arapçadan Latinceye çevriliyor ve Batı'da Rönesans'ı başlatıyor. Batı İbni Rüşt'ün, (Araştır, Sorgula, İtiraz Et!..) Doğu yani İslâm Dünyası ise İmam Gazali'nin (Araştırma, Sorgulama, Biat Et!..), öğretisinin yolundan gidiyor… 

 

Bu sebeple: İbni Rüşt, uzun bir zaman dilimi boyunca Orta Çağı yaşayan Doğu'da, 21. Yüzyılda bile FETO, İran Humeyni, Taliban, Suudiler, İŞİD Rejimi ve Örgütlerini Yaratan İslâm Dünyasında, sadece bir yerde, Türkiye'de kazanıyor!..

Bu topraklarda gerçekleşen 1908 Jöntürk ve 1923 Cumhuriyet Devrimlerinin tarihî ve felsefî anlamı budur.

İbni Rüşt

İmam Gazali'nin takipçileri yaklaşık yüz yıldır, son çözümlemede birer halkın aydınlanma hamlesi olan ve insanlık tarihinin ileri ve atılımcı kazanımları olan Atatürk ilke ve İnkılâplarını ortadan kaldırmaya, Atatürk'ün: "En hakiki mürşit ilimdir, fendir!" hakikatini. gölgelemeğe ve üstünü perdelemeye, insanlığın, "Araştırma, Sorgulama, İtiraz Etme!.."  hakkını elinden alarak, biatı, köleliği ve sorgusuz sualsiz itaati emrederek, serbest düşünme, din ve vicdan hürriyetini yok etme, dayatma ve “ille de benden olacaksın şartlanmışlığını devam ettirmeğe” çalışmaktadır...

Bugünkü siyasal kavgaların temelinde bu bin (1.000) yıllık anlayış yatıyor.

Kumandayı ele alarak geminin dümenine geçen ve gemiye yön vererek yürüten ve bu  öğretisiyle, toplumun büyük bir bölümünü  teslim alan bu akıl ve bu kavgadır. 

Bu mücadele,  tam yedi bin yıldır bu topraklarda yaşamaya devam eden, insan soyunun ve aklının özgürleşmesi mücadelesidir...

AKP gericiliği İslâm'ın yakın zamandır süren Ortaçağı içinde, sadece bir sonuçtur. Elbette tarihin akışına, insan doğasına, akla ve bilime karşı savaşanların uzun vadede kazanması imkânsızdır; ancak bilinmelidir ki, gericilik geçici de olsa (kısa vadede) amaçlarına ulaşabilir. Toplumu bir önceki çağın değerlerine yeniden iade edebilir. İran, Pakistan ve Mısır'ın acıklı serüvenleri bu olabilirliği, bütün boyutlarıyla gözler önüne seriyor.

İşte bu sebeple, II Mehmet'ten sonra Atatürk'ün de uyguladığı Din ve Devlet işlerinin bir birinden ayrılması ile gerçekleşen modern Türkiye'de İmam Gazali'nin bir kez daha kazanmasına izin vermemek gerekiyor...

Translate