IRAK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
IRAK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Şubat 2020 Cumartesi

KORKMA! Abdullah Çağrı ELGÜN

KORKMA!
Abdullah Çağrı ELGÜN
“Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kaafilelerle...
                       Yahya Kemal BEYATLI, ‘Akıncılar’ ”
 “Korkma!
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde södürürüz!
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz!..
Değil mi ki cephemizin sinesinde iman bir?
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, imân bir!..
Değil mi, ortada bir sine çarpıyor?.. Yılmaz!
Cihan yıkılsa emin ol, bu cephe sarsılmaz!.. Mehmet Âkif  ERSOY, ‘Safahat’
28 Temmuz 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Türkler (Osmanlı İmparatorluğu), İTTİFAK DEVLETLERİ: Almanya, Avusturya, Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan tarafında yer alarak savaşa dahil olmuştu…
Bu devletlerin karşılarında da İTİLAF DEVLETLERİ: İngiltere, ABD, Rusya, Fransa, İtalya, Sırbistan, Japonya, Romanya, Portekiz, Brezilya ve Yunanistan yer alıyordu…
Osmanlı İmparatorluğu Aşağıdaki Cephelerde Savaşmak Zorunda kalmıştı:
2) Süveyş Kanalı Cephesi,
3) Hicaz ve Yemen Cephesi,
4) Irak Cephesi,
5) Suriye ve Filistin Cephesi,
6) Çanakkale Cephesi olmak üzere, altı (6) cephede savaşa girdi…
Bosna-Hersek imtiyazlı vilayet haline geldi.
Doğu Rumeli imtiyazlı vilâyet haline geldi.
Kıbrıs Sancağı İngiltere'ye kiralandı.
Niş Sancağı Sırbistan'a bırakıldı.
Teselya Sancağı Yunanistan'a (1881) bırakıldı…
Kars, Batum, Artvin ve Ardahan Sancakları Rusya'ya bırakıldı.(1914)
Dobruca Sancağı Romanya'ya bırakıldı.
Bunların dışında birkaç kaza Karadağ'a bırakıldı.
Van'ın doğusundaki Kotur yöresi İran'a verildi.
1877-1878, (93) Harbi‘nde, gerçekleşmiş olan, “Berlin Antlaşması” gereğince, Enver Paşa’dan otuz altı yıl (36) önce gerçekleşerek terk etmek zorunda kalınan vatan topraklarının bir kısmıydı…
Fransa'nın, Kongre döneminde yaptığı kulis çalışmaları sonucunda, Antlaşma maddelerinde olmadığı halde, üç yıl sonra Tunus Prensliği, Fransızlarca işgal edilmiş ve gerekçe olarak Berlin Antlaşması gösterilmişti. Berlin Antlaşması’ndan sonra İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlıları sıkıştırma ve baskı altına alma parçalama politikalarına devam ettiler…
Dumlupınar, Sakarya, Tınaztepe, Kocatepe, Galiçya, Kafkas Cephesi, ve Büyük Taarruz… vb. daha kaç cephede askerlerimiz düşmanla süngü süngüye, boğaz boğaza çarpışmakta. Dünya üstümüze gelmiş. Duyan nerde, bunca soykırım, bunca zulmü, kötü deyip kovan nerde?.. Geçmiş aynen tekrar edilmek isteniyor. Şimdi bu kötülüğü yer yüzünden silmek gerek! İdlip başlangıcın sonnoktası Nisan ayında 93 Harbi ile bıraktığımız tapulu topraklara yeniden dönme vaktidir. 23 Nisan 2020 zaferin noktalanış tarihidir. Amerika ve uşaklarını, Rus’un Beslemelerini, Barzani’nin köpeklerini kovma zamanı gelmiş ve çoktan geçmiştir…
“İmandır o cevher ki İlahî ne büyüktür!’
İmansız olan paslı yürek sinede yüktür! Mehmet Âkif ERSOY, Safahat”
Ne Rusya’ya ne de Amerika’ya güvenemeyiz. Kendi yolumuzu kendimiz temizlemek ve kendimiz aydınlatarak yürümek zorundayız. Eğer biz Esat ile barış yapıp birlikte hareket etmeyeceksek, her ne pahasına olursa olsun Özel Kuvvetlerimiz ve MİT Ajanlarımız vasıtasıyla Esat’ı oturduğu o koltuktan beş dakika içinde derhal aşağı indirip kendi adamımızı oturtturmak zorundayız. Hatta buna mecburuz…
Bugüne kadar Obama’nın her hafta arayıp kibir ve gururuyla oynayarak sizi bir yerlere ittiği, BOP (Büyük Ortadoğu Eş Başkanlığı) sözü  ile aldattığı, “Yeni Osmanlı İmparatorluğu”, Fethullah GÜLEN (FETO)’nun aldattığı, PKK, KCK ve siyasî uzuntılarının aldatarak “Açılım Süreci” başlatığı, Barzani’nin aldatarak “Kürt Devleti Kurduğu”  ve en son da Rus’un altattığı bir kukla, şamar oğlanı olmaktan öte gidemeyiz…
Milliyetçiliği ayaklar altına aldığınız, Türklüğü yok saydığınız, Andımız kaldırdığınız, İstiklâl Marşı’nı kaldırmak istediğiniz, bestesini değiştirttiğiniz, Türkiye  adını ve ay yıldızlı Bayrağını tartışmaya açtığınız, Teröritlere koca üç yıl boyunca Operasyon Yaptırmadığınız,  Teröristler ve siyasî uzantılarını, liderlerini Habur Sınır Kapısında Bayraklar ve PKK Filamaları ile karşılttırılmasına müsaade ettiğiniz, yazılı ve görsel basında her zaman yüzümüzü karartmaya devam edecek ve biz unutsak bile tarih, asla unutmayacaktır… Biz unutmadık!.. Tabii yazılı ve görsel kaynaklar hafızamızı sürekli tazelemeye devam etmektedir. Bunları unuttuğumuzu sanma; fakat şimdi herşeyimizle yanındayız… Bil ve tekrar tekrar yanılma:
Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma!

Koş ittihada, teâliye, sâ’ye, ikbâle;
Fakat unutma ki yol intizâm-ı meşvetle,
Yakınlaşır, kısalır…Doğru at adımlarını!
Düşün: Bugünkü adımlar hazırlıyor yarını!.. “Tevfik Fikret, ‘Rucû’”
(Güzel düşün, iyi hisset; yanılma, aldanma!.. Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma! Birleşmeye, yükselmeye, çalışmaya ikbâle koş; fakat unutma ki yol, doğru ve düzenliliği ile yakınlaşır, kısalır. Adımlarını doğru at; yarını bugünkü adımlarının hazırladığını, düşün, bil!..)
Fransa ve de Fransa Kraliçesin PKK Azizesi olduğu, koruyuculuğunu yaptığı, NATO’nun yine Yunanistan aracılığı ile PKK kalkanı görevini yürüttüğü, Israil’in Mavi Marmara Gemisi hadisesinden dolayı PKK’yı açıktan destekl vereyeceğini söylediği, CIA’nın  PKK’yı hem Türkiye hem de İran’a karşı kullanarak, koruyup silahlandırdığı… İstihbarat ve Özel Operasyonlar Enstitüsü isimli İsrail Gizli Servisi, kısa adı olan MOSSAD’ın da bölgede çok aktif olup MİT ile birebir çarpışmalar yaptığı, “Dünya’nın Kalbi” bir bölgede, sessiz sedasız, eli kolu bağlı durulamaz, duramayız!..
Amerika ve İngilizler’in, Türkiye’yi Suriye’ye karşı kullanmaları… Bütün bu devletlerin işbirliği içerisinde: Modern Türkiye’yi Suriye, Irak, İran, Afganistan gibi mahvolmuş bir ülke oluncaya kadar durmayacaklarını bilmemek gafletinden uzak yaşayamayız…
İngiltere, Amerika, Israil ve şimdi de Rusya, Türkiye’yi savaşa sürükleyerek kullanmak ve azınlıklara verilecek statü ile de bu kopuşlardan pay almak için “Doksan üç Harbi”nde olduğu gibi bir koalisyon içinde olduklarını unutmamak gerekir…
Komşularla sıfır sorundan, komşularla sıfır dostluğa muhtaç olduğumuz şu dönemde, eskisinden daha dikkatli, geçmiş yüz yıldan dersler çıkararak hedefimize kilitlenmek, daha ileri giderek savaşmak ve hedefimize varmak mecburiyetindeyiz…
Bugüne kadar yaptığımız hatalaları tamir etme ve zafere koşma vaktidir. Erdoğan, Davutoğlu ve Binali’de Amerika tarafından (Barack Obama, Donald Trump) kaç defadır kandırılmaya devam ettiği de unutulmamalıdır… Ruslar dost görünüp sinsice hareketten vaz geçmedi, sıcak denizlere indi… Suriye’nin arkasında Esat ve  PYD’yi destekleyerek Türkiye’yi köşeye kıstırmağa ve Türkiye’nin eski tapulu topraklarına dönmesine izin vermek istemiyorlar.
19. y.y. da her yirmi yılda bir Türk-Rus Savaşı olmuştu. Ruslar: Sıcak denizlere inme isteğinden hiçbir zaman vaz geçmediler ve nihayet bugün bunu gerçekleştirmiş gözüküyorlar. Yakın zamanlarda Türkler, Türk hava sahasına girdiği için bir Rus  uçağını düşürmüşlerdi… Ayrıca Türkler, Ruslar’ın Suriye’de destek verdiği PYD güçlerinden 60 askeri öldürdüler. Kısaca avcının köpeği öldürülmüş; fakat avcının gıkı bile çıkmamışsa, avcı, Türkiye’nin kararlılık ve gücünü görmüş ve korkmuş ya da karşı tarafın gerçekten hayati bir meselesi olduğu anlamış ve bu duruma ses çıkarmamıştı!.. Bugün onun karşılığı Ruslar’dan geldi…
Güney bölgemiz, Suidi Arabistan, Katar, Mısır, Libya, İskenderun Limanı, Adana ve Hatay’daki oteller’de CIA, El Kaide, YPG teröristleri tırıp atmakta ve aleyhimizde propagandalar yapsa da burası halklarının Türkler tarafında olacağı su götürmez bir gerçektir… Burada iş üzerinde yakalanan ajanlar ve teröristlere asla müsamaha edilmeyecektir. Savaş halinde olmamız sebebiyle bu ajanlara, asla acınamaz ve korunamaz!..  düşman görüldüğü yerde ezilecektir…
Mısır, Suriye, Irak, Libya,Tunus…vb. Türkiye toprakları olup bize miras topraklardır ve burada Büyük Israil Projesi asla izin veremeyiz… Şuan Suriye boşaltılırken boşalan topraklara Israil yerleşmek için harekete geçmiştir…

93 Harbi (1877-1878)’de tek top atmadan emanet bıraktığımız bu yerlere geri dönmek mecburiyeti hasıl olmuştur. Durmadan, dinlenmeden harekata devam etmeli ve gereken çekinmeden ve korkaklık göstermeden yapılmalıdır.  Ortadoğu’da Bölgesel bir güç olmak, hiç bu kadar kolay olmamıştı! Türk Cumhuriyetleri ile birleşmenin de en uygun zamanı şimdidir…  Mümkün olan ne ise şimdi yapılacaktır. Yarın geçtir!.. Bu birleşmeler ve geriye dönüş de öyle çok kolay ve dahi ucuz olmayacaktır. Aksine pahalıdır; fakat bedeli ne pahasına olursa olsun ödenecektir, ödenmelidir… Düşmanın görüldüğü yerde ezilerek harekat bütün hızıyla devam edecektir. Bayrağa kanımızı vermeden, kanımızı toprakla karıştırmadan, Şehitler vermeden vatana yeniden kavuşacağımız düşünmek mümkün değildir:    

“Bayrakları bayrak, yapan üstündeki kandır!
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır!..
                      Mithat Cemal Kuntay, ‘On Beş Yılı Karşılarken,’ ”
Amerika ve Rusya’nın tazısı (PYD) olmaktan öte gidemeyen Esat’a bizim bıldırcınlarımızı, kekliklerimizi avlamasına izin veremeyiz…  Gerekirse bir kez daha Rus uçağı, hatta bölgede planlarımızı bozacak Amerikan uçakları kesinlikle düşürülmelidir… Biz savaşı sevmeyiz, savaşa kesinlikle karşıyız; ancak ATATÜRK’ün de dediği gibi prensibimiz: “Yurtta barış, dünyada barıştır!”; lakin, canlarına kastedilen  en zayıf yaratıkların bile bu girişimlere, şiddetle karşı koyacakları muhakkatır. Bugün biz Türkiye bunu yapıyoruz… Süriye’de sahiplenmek üzere boşaltılan topraklara yerleştirilen haramzadeler ve bu haramzadeleri koruyan Amerika, İsrail ve Rusya’ya göz göre göre kardeşlerimizi boğdurtamayacağımız gibi 93 Harbinde el konulmuş topraklarımızı onlara bırakamayız…  Bugün sınırlarımız yarın muhakkal bizim evimiz talan edilecektir. Bu girişimlere şiddetle karşı durmak boynumuzun borcudur… Düşmanın görüldüğü yerde başı ezilecektir.
Atatürk’de: “Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Milleti savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz; ancak, Milletin hayatı, tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir!” (1923, Adana) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 128)
Biz savaşı barışa götürecek tek çare ve yol olduğu için destekliyor ve istiyoruz.Yoksa asla savaştan yana değiliz. Bugün komşumuz ve kardeşlerimizin topraklarını işgal edenler yarın, hiç şüphe yok ki bizim evimize yöneleceklerdir. Buna seyirci kalmayız..
Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer göz yummadan koşana gider!
“Bayrağa kanının alı çalmayan,
Göz yaşı boşana boşa gider!.. Faruk Nafiz Çamlıbel, ‘Zafer Türküsü’,”
Atatürk’ün de gönlünde yattığı gibi: “Suriye’nin Kuzey sınırı Lazkiye’nin kuzeyinden Hanşeyhun (İdlip’in Güneyi) güneyinden geçmek üzere doğuya doğru uzar. İskenderun, Antakya, Samandağı, Katma, Kilis, ve Halep ahalisinin de dörtte üçünün Arapça konuşan Türkler olduğu her vesile ile hatırda tutulmalı ve her davada bu huşu gözetilmelidir.”
“Güney hududumuz Kerkük’ten başlayacak, Musul’u Resulayn, Halep’ten geçecek, Lazkiye’nin kuzeyindeki İbn Hani burnundan Akdeniz’e uzanacaktır.” Paris Barış Konferansı, 23 Haziran 1919”
Ülkemiz insanlarını birbirlerine kaynaştırmak ve birbirleriyle barıştırmak zorundayız. Muhalefeti dikkate almadan yapılacak her hamle ülkeyi içinden çıkılamz ve parçalayıcı bir çok yollara sevk edebilir.Önce birlik ve raberliğin içeride azami ölçüde tesisine her şeyden önce ve çok büyük gayret göstermek zorundayız…
“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez!
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!..

Hüsrana rıza verme, çalış azmi bırakma,
Kendin yanacaksan bile evladını yakma!.. Mehmet Âkif ERSOY”
 Ortadoğu’daki halkın desteği eninde sonunda Türkler’in yanında olacaktır. Türkiye, geri adım atmadan ilerlemeğe devam etmelidir… İdlip ilk hedef olsa da son hedef Suriye’nin tamamı olmalıdır; çünkü rejimin nüfusundan fazla nüfusu Türkiye’de besleyen Türkiye’ye ne Rusya ne Amerika ne de başka devletlerin müdahalesi olamaz… Şehit sayısı ne olursa olsun ilerlemeğe ve başarı elde etmeğe mecburuz. “93 Harbi” ile ayrı kaldığımız kardeşlerimizle yeniden buluşmak ve tapulu topraklarımıza sahip çıkmak boynumuzun borcudur..
“Kim bu Cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan Şühedâ!.. Mehmet Âkif ERSOY ‘İstiklâl Marşı, ‘”
Ne Rusya’nın ne de ABD Türkiye’ye söz söylemeye hakkı olmadığı gibi kıtalar ötesinden ABD ve ta Kutuplardan gelerek İdlip’de ahkâm kesen Ruslar’ın, burada hiçbir söz söyleyebilecek mecalleri de hakları da yoktur; çünkü Rusya ne eski Rusya ne de Amerika bölgesinden yüzlerce kilometre uzakta, Türkler ile savaşı göze alabilecek kadar riske giremez!.. Zaten, Türk askerleri gibi savaşabilecek kadar cesur, ölümü göze almış ne askerleri var(çoğunluğu sarhoş ve serkeş) ne de arakalarında halk desteği yoktur!..
“Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak!
Neler yapmış bu millet, en yakın tarihe bir bak!

Yerim sensin, göğüm sensin, cihanım Cennetim hep sen…
Nasıl bir zinde millet çıktı, gördüm hasta sinenden… Süleyman Nazif
Türkiye’nin ise daha 1970’lerden bu yana Pakistan ile yaptığı ortak ve gizli silahları olmalı… İşte tam bunları kullanmak için bir fırsat... Türkiye: Suriye, Irak, Libya ve Mısır’da da gerekenleri yapacaktır. Bundan sonrasında geç kalmak olmaz. Hata, yanılgı hiç olmaz!.. Olursa yıkılmış, tarümar olmuş, iç savaşın hiç bir türlü bitmediği bir kısım toprakları tamamen insansızlaştırılmış yerler başkalarının eline geçer. Yarın sıra bizdedir…



“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…
Alçak bir ölüm varsa, budur ancak

Ey dipdiri meyyit: “İki el bir baş içindir!”
Davransana eller de senin, baş da senindir…

Kurtulmaya azmin neye bilmem ki yüreksiz?..
Kendin mi senin yoksa ümidin mi yüreksiz?

Karşında ziyâ yoksa, sağından ya solundan,
Tek bir ışık olsun buluver, kalma yolundan.

Âlemde ziyâ kalmazsa halk etmelisin halk!
Ey elleri böğründe yatan adam kalk!..

Yeis öyle bataktır ki düşersen boğulursun….
Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!..

Sahipsiz olan memleketin batması haktır!
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır!.. Mehmet Âkif ERSOY, ‘Safahat’ ”
PYD içindeki MOSSAD askerleri durmadan PYD’yi yönlendirmekte ve Suriye’de rejim askerlerine yardımcı olmaktadır. Türkiye her türdeki tedbiri alarak bunların üzerine gitmeli ve bu çapulcuları da oradan söküp atmalıdır…
“Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz. Mehmet Âkif ERSOY”
Orhan Gazi’nin oğlu Murat’a Nasihat’ında şöyle diyordu:
“Oğul Rumeli Hıristiyanları rahat durmayacaklardır. Sen o canibe yürü! Kostantiniyye’yi ya fethet veya fethe hazırla!.. Diğer Türk Beyleri ile iyi geçinmeye çalış. Halk bizi istese bile Beyler Beyliklerinden vazgeçmek istemezler!.. Bir zaman daha giderler. Sonra olmuş bir meyve gibi avucuna düşerler. Anadolu’da gaile çıkmaz ise Rumeli’de işini rahat halledersin. Anadolu’nun sessizliğini bozmamaya gayret et!.. Cennetmekân babam Osmangazi, Söğüt ve Domaniç’ten ibaret bir avuç toprağı, kısa zamanda siyaset ile güçlü bir beylik yaptı. Biz ise Allah’ın izni ile Beyliği Sultanlığa çevirdik. Sen daha da öteye götüreceksin!.. Osmanlı Türkü’ne iki kıta üzerinde hükmetmek yetmez!.. Zira ilâyı kelimetullah azmi, iki kıtaya sığmayacak kadar büyük bir davadır… Selçuklular’ın varisi olduğumuz gibi, Roma’nın da varisiyiz…”
Biz de diyoruz ki Ortadoğunun varisi biziz. Ne Amerika’ya ne İsrail’e ne de Ruslar’a  kaptıracak kadar gaflet içinde olmayacağız…
Suriye halkının topraklarından sürülüp Türkiye’ye kovalanmasıyla: “ABD ve PKK ülkemizin doğusuna yerleşti; Ülkenin Batısı ve Limanlarına ise Rusya yerleşti; Batıdaki ve Doğudaki petrol havzalarını ABD ve Rusya Kontrol eder hale geldi.” Bunlara asla izin veremeyiz…
Burada en çok asker kaybeden Türk Ordusu olsa da durmayacağız!.. Savaşarak ve hedefleri bir bir ele geçirip ilerlemeğe devam edeceğiz. Ciddiyetimizi anlayan Rusya, Türk Ordusu tarafından sıkıştırılınca para ile kiraladığı askerlerini geri çekti!.. Daha önce de bir savaş uçağını düşürmüştük, şimdi sesi bile çıkmamıştır!.. Amerika binlerce uzaklarda uzun süre Ortadoğu’da savaşacak hiçbir gücü yoktur. Hele ki Türk ordusu karşısında savaşamayacağını anlamış durumdadır. Amerikan kamuayu da desteğini çekmiştir. Türkiye, asla geri adım atmadan 23.Nisan 2020’de zaferi kutlamak üzere gösterilen hedefi ele geçirmelidir.
“Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa;
Hak’kın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır!
Göz yumma güneşten ne kadar nuru kararsa,
Sönmez ebedî, her gecenin gündüzü vardır!..
Millet yoludur, Hak   yoludur, tuttuğumuz yol!
Ey, hak yaşa; ey sevgili millet yaşa; var ol!.. Tevfik Fikret

KAYNAKLAR:


28 Temmuz 2015 Salı

YENİ GELİŞMELER ve YENİ UFUKLAR; Abdullah Çağrı ELGÜN

YENİ GELİŞMELER ve YENİ UFUKLAR
                                                                 Abdullah Çağrı ELGÜN
GELECEK KUŞAKLARA SAVAŞLARIN ZAFERLERINI ANLATMAKLA BIRLIKTE DAHA ÇOK: BURMA (ARAGON, MYANMAR), DOĞU TÜRKISTAN, IRAK, MISIR, LIBYA, SURIYE, AFRIKA, SENEGAL VE DAHA ONLARCA MASUM HALKLARININ HEM IRKÎ HEM DINÎ KARDEŞLERIMIZIN, HIÇ BIRI OLMAZSA BILE INSANIN, INSANLIĞIN GERIDE KALANLARININ DRAMINI; SAVAŞTAN KAÇANLARIN ISTIRABINI, ACILARINI, DUYGULARINI ANLAMAK, ANLATMAK VE DERTLERINE ÇARE OLABILMEK, INSANLIK ADINA YAPILAN ULVÎ, EN YÜCE VE EN BÜYÜK ZAFERDIR. BUGÜNÜN INSANININ TEMEL MESELESI BARIŞTIR VE ONUN DA ALTARNATİFİ YOKTUR…
BARIŞ,  her vakit güç ile sağlanır Gücün karşısında eğilmeyen baş yoktur… İnsanı yaşatmak için güç gerekli ise  devlet bu gücünü göstererek caydırıcılığını kullanacaktır. Bunun için  sefer zorunlu ise yapılacaktır; barışa yol açacak bütün seferler,  hayırlı ve de yararlıdır.
ATATÜRK DE : “YURTTA BARIŞ; DÜNYADA BARIŞ…”  DEMIŞTIR. BILINMELI VE INANILMALIDIR KI BARIŞ HER BIRIMIZ IÇIN BIR ISTEK BIR TUTKU BIR ARZU BIR IHTIRAS BIR MECBURIYET OLMALI… AKLI BAŞINDA HER INSANIN DA INSAN OLMANIN DA ÖLÇÜSÜ BUDUR. BU OLMALIDIR.
Avrupalının ezelden beri savaş çığlıkları yapan propagandaları ve Batı çılgınlığı insanları kasıtlı olarak savaş fikri ile uyuşturması megola manyakçılığı, yüz yılımızda bir tarafa bırakılmalıdır. Baştaki yöneticilerin kendi halkını, diğer milletleri yeryüzünden silerek, yaşayabileceği fikrine inandırmaya çalışmasından daha talihsiz, bedbaht ve ilkel bir düşünce yoktur.
İnsanları eşkıyalığa, çapulcuya, dilenciye, devşiriciye, uşaklığa sevk eden bu fikir, tarihte talihsiz ve zalimce, çağımızda aşağılayıcı, gülünç, komik, yüz kızartıcı, çağdışı; ve insan fıtratına aykırıdır.
Bundan uzun bir zaman önce Orta Asya bağımsız devletlere dönüştü; fakat kardeşler birleşemedi… Almanya bunu çarçabuk yaptı... Bir zamanlar tarihin en zor dönemleri başından geçen Türk, bağımsız topluluklar haline gelmiş olmasına rağmen, kısmî birliktelikler sağlansa bile, dilde BİRLİK, fikirde BİRLİK, işte BİRLİK, gönülde BİRLİK, ruhta BİRLİK tam olarak sağlanamadı… 
Bazan haberleşmenin tamamen kesilip kimin kim olduğunun, unutulduğu, koptuğu zamanlar oldu. Bugün Türk halkları için yepyeni bir devir açılmıştır. Haberleşmeğe, konuşmaya, selamlaşmaya, yakınlaşmaya, kavuşmaya, birleşip kucaklaşmağa fırsat doğdu… Hepimizi kucaklayacak ortak bir TÜRK DİLİ gerçekleştirmek için kaybolan fırsatları bir tarafa bırakıp, anı iyi değerlendirerek tarihi yeniden yazmalıyız…
Günlük hayat için gerekli olan pratikliği sağlamak ve Türk Şivelerinin müştereklerinden oluşan sözcüklerle konuşmaya başlamak ve ilkokullarımızda bunları hayata geçirmek için daha fazla zaman kaybetmemeliyiz... KAYNAKLARI BOL OLAN NEHİRLERİN SULARINDAN BESLENEREK, GÜR AĞAÇLI ORMANLARIN, RENGARENK YAPRAKLARINDAN FIŞKIRAN OKSİJENLE, GÜRBÜZ VE SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE ATİNİN UFKUNDAN, YENİ BİR GÜNEŞ GİBİ DOĞMALIYIZ... 
Ülkelerimizde ORTAK ve resmi dilin yanında, içimizde yaşayan azınlıkların kendi dillerinde eğitim yapmasına, okullar açmasına, ibadethaneler kurmasına kendi örf ve adetlerini büyük bir serbestlik, huzur, mutluluk ve güven içerisinde yaşamalarına önderlik etmeliyiz. Azınlıkların giyim kuşam, gelenek ve göreneklerini yaşama ve yaşatma serbestiyeti içerisinde, kanun önünde eşit olarak, korkusuzca yaşama; ve idamelerine; seçme ve seçilebilmelerinin önündeki bütün engelleri de kaldırarak,  birlikte yaşamağa ve huzura doğru yürümeğe ruhsat vermeliyiz.
Ülke içerisinde ırkî, dinî, ve meshepsel bencilliğe asla müsamaha etmeden, bunu başarmak mecburiyetindeyiz. Bunun için önümüze çıkan bugünkü fırsatı çok iyi değerlendirmek, zamanı iyi kullanmak ve ülkemizde geleceğe atılmış sağlam temelleri oturtmak mecburiyetindeyiz.
Geçmişle geleceği birleştiren köprüleri kurma zamanıdır. Bizim müşterek zenginliğimiz Türk dilidir. Bu ORTAK DİLİ besleyen: Edip Ahmet Bin Mahmut, Ali Şir Nevâî, Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, Hoca Ahmet Yesevi, Dede Korkut, Altın Tiğin, Alp Urungu(Elegeş Anıtı), Bilge ve Kültiğin Kağanlar (Orhun Anıtları), Mevlânâ, Yunus, Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaş...vb  zengin ve emsalsiz kültür menbağımızdır.
BUGÜN ITIBARI ILE SURIYE’YE MÜDAHALE KONUSUNDA ÇOK GEÇ KALINMIŞ OLSA DA SURIYE'YE MÜDAHALE HAKKIMIZ DOĞMUŞTUR.  SURIYE’DE SUKÛNETI YENIDEN TEMIN ETMEK, MÜSLÜMAN, HIRISTIYAN, MUSEVI KARDEŞLERIMIZE ARAP, KÜRT, SÜRYANI, KELDANI, SÜMER VE TÜRKMENLER’E YARDIM ETMEK YURTLARINDAN, YUVALARINDAN ZORLA, TEHDITLE VE ÖLDÜRÜLEREK ATILAN, KOVULAN INSANLARA KOL KANAT GERMEK; HAKSIZLIĞI GIDERMEK VE SÜKÛNETI TEMIN ETMEK ÜZERE, SEFER MECBURIYETI HASIL OLMUŞTUR. BU SEFER VE SUKÛNET SONRASINDA VE BURADA KURULACAK  ORTAK BIR IDARENIN VARLIĞINDA TÜRKMENLER’E BAŞBAKANLIK TESLIM EDILEREK GÜVENLIK EBEDÎ OLARAK TESIS EDILMELIDIR. (ÇARŞAMBA, 01 TEMMUZ 2015, ANKARA)
***
KAYNAKLAR:

Translate