Müslüman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Müslüman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ocak 2023 Çarşamba

“BEN TÜRK DEĞİLİM!..”, Abdullah Çağrı ELGÜN

                                  “BEN TÜRK DEĞİLİM!..”

Abdullah Çağrı ELGÜN

Türk ve Türkçe Köşeye İtiliyor… “Türk: Kaba ve yabani” gösteriliyor.

1919-1920 yıllarında Şeyhülislâmlık makamında bulunan Mustafa Sabri Efendi Türk, Türküm, Türkçüyüm diyenlere: “Soysuzlar” diyordu!.. Daha da ileri giderek: Türklüğünden istifa ediyor:

 

“Yalnız Müslüman ve insan kalmak üzere, Türklükten, şeref ve izzetimle istifa ediyorum… Allah’ın huzurunda (…) Tövbe Yarabbi Tövbe Türklüğüme!.. Beni Türk Milletinden addetme” diyordu. Bu adam da Osmanlı İmparatorluk Türkiye’sinin Şeyhülislâmıydı… İnsanların kendi mensubiyetine, ırkına bu derece nefret ile bakmasını, mensubiyetinden iğrenilecek duruma getirilmiş olmasını Fars ve Arap Mollaların nasıl başardıklarına şaşmamak elde değil!..

Halka: “Biz Türk değil miyiz?” diye sorulduğunda ise “Estafirullah!” diye karşılık veriyorlardı… “Türk” kelimesinden ürküyor, “Türklük” ten çekiniyorlar… “Türk” olarak ifşa edilip, açığa çıkarılmaktan korkuyorlardı; çünkü Türk’te itibar kalkmıştı…

 

Piriştineli Mesihi bunu:

Mesihî, gökten insen, sana yer yok!

Yürü var gel,ya Arap’tan ya Acem’den!.. Diyecek kadar hayıflanıyor. Kahroluyordu; fakatbiz Türktük! Türklük için savaşıyor, Türklük için ölüyorduk!.. Türkülerimiz Türk’ü çığırıyor; Mehteranı Türk vuruyor, Marşlar “Türk!” haykırıyor; Marşlarımız Türk’ü anlatıyordu:

 

“Tarihi çevir nal sesi, kısrak sesi bunlar

Delmiş Roma'nın kalbini mızrak gibi Hunlar

Göktürkler, Uygurlar, Oğuzlar, Peçenekler

Türk’ün yüce tarihine bin bir zafer ekler!..”

 

“Su kopan fırtına, Türk Ordusudur Ya Rabbi!

Senin uğrunda ölen o ordu, budur Ya Rabbi!

 

“Ceddin deden, neslin baban.

En kahraman Türk Milleti!”

Türk Milleti, Türk Milleti

Aşk ile sev milliyeti

Kahret vatan düşmanını

Çeksin o mel'un zilleti…”

 

“Çırpınırdı Karadeniz,

Bakıp Türk’ün Bayrağına!”

 

“Sancağımız, şanımız, Şanlı Türk unvanımız.

Vatan bizim canımız, feda olsun kanımız…”

 

“Her asra Türklüğün mührünü vurdu.

Aslı Türk, nesli Türk Osmanlıyız biz!

 

Türk Kavminin beş bin yıllık yuvası,                                                                                                           Güzel vatan sanki cennet ovası,

Güzel iller yeşillik bağlar dedemizin ocağı.                                                                                                Türk oğlunun, anayurdu, gönül bağı, bucağı.

Pek şanlıyız pek şanlıyız pek şanlı!..

Halk gözcüsü, yurt bekçisi, Türk Oğlu Türk, pek şanlı!..”

 

“Allahu Ekber, Allahu Ekber!                                                                                                                    Türkler geliyor, Türkler geliyor…

(http://istanbulmehteran.com/mehter-marsları-ve-sozleri-69


“Bu rüzgârla şahlanmış, dalga dalga bayrağım,                                                                                             Başka bir tuğ yaraşmaz, Türk’ün özgür başına!..”


“İzmir benim, Van benim.
Şeref benim, şan benim.
Kars, Erzurum, Erzincan.
Konya, Ardahan benim.

         Seneler kutlu bana.
         Aylar umutlu bana.
         Her an haykırıyorum.
         Türküm Ne Mutlu Bana!..


Cesaretim candadır.
Şöhretim dört yandadır.
Benim bütün cevherim.
Damarımdaki kandadır.

Seneler kutlu bana.
Aylar umutlu bana.
Her an haykırıyorum. 
Türküm Ne Mutlu Bana!..”

(https://www.antoloji.com/halil-soyuer/)

1913 yılında yazdığı kitapta, Prof. Dr. Ahmet Naim:

“Türk’ün geçmişini bilmesine, öğrenmesine hiç lüzum ve ihtiyaç yok!.. Gerekli olan Şeriatı öğrenmektir!” diyordu…

İslâm Ümmetinden ve Osmanlı Milletinden idik…

Türklüğü kabul etmiyorlardı. Halbuki biz Türk’tük, bu Ordu Türk Ordusuydu, Türklük için savaşıyorduk!..

 

Yavuz’un ağzı ile Yavuz döneminde, Alevî Bektaşi Türkmenleri de “Kızılbaş” olmuştu…

 

Fatih’in oğlu Beyazıt, onun oğlu Yavuz Selim, onun oğlu Kanuni'ye gelinceye kadarki zamandaki bu değişim, en doruk noktaya ulaştı...

"Türk" Aşağılandı horlandı. "TÜRKÜM" demekten utanır olduk. Korkumuzdan "Ben Türküm!..” diyemedik.

 

"Enderun Akademisi" Bulgar, Sırp, Hırvat, Boşnaklar, Arnavutlar’a açık; ama 1850’lilere gelinceye kadar Türker’e kapalıydı… Türkler, cahil bırakılmıştı… Asker ise bütün savaşları kaybediyordu…

Bu durum, 1100 lü yıllarda başlayıp, 1480 yıllarından, taa 1830'lu yıllarına kadar sürdü. Bu devrin tamı tamına dört yüz (400) yılı “Türk” “Türksüzleştirildi, Türk var olduğu halde azınlık oldu. İkinci sınıf vatandaş oldu. Bu durum "İttihat ve Terakki Ekibi", Jöntürkler (Yeni Osmanlılar) Enderun’dan mezun olup Devlette görev alıncaya kadar sürdü… Dört yüz (400) yıl Türksüz geçen zaman içinde, Osmanlı Sarayında ve Osmanlı Devlet Kademelerinde "TÜRK" yoktur!..

"Türkler", Saray yönetiminden ve Devlet yönetiminden sökülüp alınmıştı... Saray’ı ve Devleti, Enderun Akademisinden mezun: Bulgar, Sırp, Hırvat, Boşnak, Arnavut Gayri Müslümlerin Devşirilerek Müslümanlaştırılmış, her biri Vezir, Vezirazam, Paşa, Vali, Elçi olmuş çocukları yönetiyordu!..

 

Savaşarak ve kanıyla sulayarak aldığı ve her metrekaresinde yirmi beş (25) Türk’ün yattığı bu topraklarda Türk: “Yabani ve Dağlı” idi!.. Görüldüğü yerde öldürülürse: “Kanı helâl!” idi…

Bugün “Türk” ve “Türkçülük” idealini temsil ettiğini söyleyen siyasî liderler, Türk Milletinin önderi Atatürk'e ve onun savunduğu:

 

"Benim, en büyük övüncüm, TÜRK olarak doğmuş olmamdır!";

Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!;

Ne mutlu Türk’üm diyene!”;

Ey, Türk yüksel! Senin için yükselmenin hududu yoktur!..” derken, bir başkası da: “Türk’üm, Doğruyum, Çalışkanı… diye devam eden “Millî And”ımızı kaldırarak: “Her gün Türk’üm demekle Türk olunmaz!..”, “Bana Türklük ile de gelmeyin!”, “Milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum!” diyenlerle, aynı safta yer almayı öğünç ve iftihar kaynağı görerek, Atatürk’e ihanet etmiyor mu?..    

Atatürk bir dâhiydi, gelmeden önce geleceği görebilecek kadar uzak görüşlüydü. O yine yüz (100) yıl öncesini görmüş ve tam da bugünler için uzak görüşlülükte bulunarak şu sözleri söylemişti. İşte bu söz, sözümüzün delili ve en büyük kanıtıdır; ancak biz atamızın bu sözünü yabana attık!.. Sözünü dikkate almadık! İşte biz bugün bu hatamızın cezasını misli ile çekiyoruz!...

“Başımıza getireceğiniz insanların kanındaki cevheri asliyi tahlil etmekten bir an bile feragat etmeyin!..”

 “Ey Türk Gençliği!..” diye başlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi’nde en güzel şekilde ifadesini bulmuştur!..

1480-1830 arasında geçen dört yüz (400) yıllık “Ümmet ve Osmanlıcılıktan” ders almamış olanların, Türk ülkesi Türkiye’yi, yeniden Türksüzleştirmeye kalkışmalarına gözümüzü kapayamaz, yapılanları görmemezlikten gelemeyiz…

Eğer öyle olursa, burası yol geçen hanı olur! Türklerin Vatanı göçmenler ile dolarsa ve 1100 lü yıllardan başlayarak, Yavuz ile son haddine varan: “Ben Türk değilim!..” demeye mecbur bırakılan “Türk!” olmamız kaçınılmazdır!..

Bugünün en önde giden şovmenleri, sanatçıları, iş adamları ön plandaki siyasetçiler, ''Ben, Türk değilim!'' diyor.

Ön plandaki sanatçılar, ''Ben, Türk değilim!'' diyerek, Türk olmadıklarını açıklıyorlar. Zaten, bu alanlar hemen hepsi Türkler’e kapalı…

Türk’sen siyasetçi olamazsın!

Türk’sen Sanatçı olamazsın!

Türk’sen İş adamı olamazsın. Olsan da batırılırsın!..

Büyüyemezsin, yeşeremezsin!

Her alan Türk’e kapatılmış…


Türk, Osmanlıda dört yüz (400) yıl boyunca: “Ben Türk değilim!..”, dedirtecek kadar canından bezdirildi. Bütün köşe başları tutuldu!.. Dört yüz (400) yıl boyunca Türk, asıl yurdunda çoğunluk olduğu halde azınlığa düşürüldü. Asıl ırkçılığı Türk olmayanlar yaptı!..

Türk “Arap ve Fars Mollalar, Cemaatler, Şeyhler, Şıhlar…ve benzerlerinin el üstünde tutulması, Osmanlı Döneminin “Türk’ün devlet kademelerinden ve Sarayın kadrolarından temizlendiği günlerin” ayak sesleri olmasın?..

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk’ün, hakaret gördüğü ve yok sayıldığı, günümüzde de ''Ben, Türk değilim!'' diyenlerin sesleri çoğalarak ayyuka çıkar, eski Osmanlı Dönemine evrilirse:

Ey, Türk! Titre ve kendine dön!.. Bir dört yüz (400) yıl daha (Yeni Osmanlılar) Atatürk ve Arkadaşları gibi Türkler’in gelip Türk’ü kurtarmasını beklemek zorunda kalırsınız!..

 

          KAYNAKLAR:

1)(http://istanbulmehteran.com/mehter-marsları-ve-sozleri 69)                                                       

2)     (https://www.antoloji.com/halil-soyuer/)

3(https://tr.wikipedia.org/wiki/Onuncu_Y%C4%B1l_Nutku#:~:text=Onuncu%20Y%C4%B1l%20Nutku%2C%20T%C3%BCrkiye%20Cumhurba%C5%9Fkan%C4%B1,Ankara%20Hipodromu'nda%20verilen%20nutuktur.)

4)https://www.google.com/search?q=Piri%C5%9Ftineli+Mesihi+bunu%3A++%E2%80%9CMesihi%2C+g%C3%B6kten+yere+insen%2C+sana+yer+yok%21+&sxsrf=AJOqlzUiv67rOeUI3n97KQr1UtBX2Enccw%3A1673429784214&ei=GIO-Y560DPjBxc8P2oaZoAQ&ved=0ahUKEwieoODem7_8AhX4YPEDHVpDBkQQ4dUDCA8&uact=5&oq=Piri%C5%9Ftineli+Mesihi+bunu%3A++%E2%80%9CMesihi%2C+g%C3%B6kten+yere+insen%2C+sana+yer+yok%21+&gs_lcp=Cgxnd3Mtd2l6LXNlcnAQAzoKCAAQRxDWBBCwA0oECEEYAEoECEYYAFDe2gJY3toCYMjjAmgBcAF4AIAB8wGIAfMBkgEDMi0xmAEAoAECoAEByAEIwAEB&sclient=gws-wiz-serp

5)      https://tr.wikipedia.org/wiki/Mustafa_Sabri_Efendi

 

 


Translate