BİZİ BUGÜNLERE KİMLER GETİRDİ?
Abdullah Çağrı ELGÜN
Abdullah Çağrı ELGÜN
1982’den
bu güne en kanlı katliam, Dağlıca’da yapılan ve çatışmadır. 7 Haziran’dan
bugüne 113 şehit verildi. Biz, bu güne nasıl geldik? Bizi, bugünlere kimler
getirdi?
Bugüne
kadar seksen bin(80.000) silahın toplandığını, dört yüz ton patlayıcının bulunduğunu
basın yayın organlarından öğreniyoruz. Bu ülkeyi kim silah deposu haline
getirdi?..
Bugüne nasıl geldik, bugüne kadar
“iktidarı”, CHP, MHP veya HDP yürütmedi ki onlardan hesap sorulsun… Bugün
iktidarda kim var? Savcılarımız, ülkeyi sorumsuzca yönetenlerden ve ülkeyi
silah deposu, patlayıcı madde deposu haline getiren, ve bu silahlanmayı
durduramayan kim varsa, bu konuda yetkili ve sorumlular kim ise bunlardan
hiç kimse hesap sormayacak mı?..
“PKK’ya karşı “Görevsizlik
Kararı”, Görev Yapmama, Görevi İhmal, Edenler varsa haklarında idari ve adli
soruşturma başlatılmalıdır. Taha AKYOL”
Biz
halk, vatandaş, Türkiye Cumhuriyeti Savcıları, Hakimleri, Yetkilileri: “Bu
Tahrip olan ülkenin Fabrikalarının, İçindeki insanlarla birlikte yakılan
okulların, Camilerin, kundaklanan barajların, yakılarak tahrip edilen iş
makinelerinin, yol keserek halkı yolcu taşıyan otobüslerden indirerek
kurşuna dizilenlerin; ve otobüsleri yakılanların, askere gitmiş ve görev
sırasında asfaltın altına döşenerek geçişleri esnasında patlatılarak Şehit
edilen vatan evlatlarının, ensesinden kurşunlanan, elleri kolları arkadan
bağlanarak şehit edilen emniyet mensuplarının, hesabını on dört yıldır
ülkeyi yöneten ve bir çok gelişmeye imza atmış; ve fakat son dört yıla
gelindiğinde iktidar ihtirasına yenik düşmüş, “hata yaptık diye açık açık
itiraf edenler bir yana” hata üzerine hata yapan CHP, MHP, HDP’den mi
soracağız?...
Bu
yanlış işlerin sorumluları:258+132+80+80=550 Millet Vekili veren
halktan mı soracağız?
Halka: Ben sana ve senin
seçimine inanmıyorum. Sana güvenmiyorum. Sen yanlış yaptın. Bana niçin bu kadar
az verdin? Hepsini hepsini istiyorum. Bu adalet değil! Olmaz!.. Ben buna razı
olamam. Tekrar seçim istiyorum!..” diyenler mi verecekler?
Adaletin, Hak’kın olmadığı yerde kaos ve kargaşa vardır.
Seçim ile gelenler seçim ile gitmelidir. Ülkenin yarısı ayaktadır. Meydanlara
inmiştir. Sağduyuya sabra ve akla ihtiyaç vardır. Bunu kim tesisi edecek.
Dokuz, on televizyon ve yirmiye
yakın gazete ile devletin değil; ama hiç susmadan allandırıp ballandırarak ve
aynı şeyleri defalarca tekrarlayarak hükümetin propagandası yapılıyor. Halk
doğru nedir yanlış nedir kavrayamadan algı yanılgısına kapılıyor. Halkın
üstünden elini çekmeyenler ülkenin kaosa girdiğini göremiyor mu? Yetmiyor.
Muhalefetin her şeyi kötüleniyor. Bizi bugünlere bütün imkan ve
yetkileri elinde bulunduran: CHP, MHP, HDP mi getirdi? Eğer öyleyse
Devletin savcıları, hakimleri, niçin harekete geçmiyorlar, hesap sormuyorlar?..
AKP
Gençlik Kolları Eski Başkanı ve İstanbul Millet Vekili: Abdüllatif
BOYNUKALIN: “1 Kasım seçimlerinin sonucu ne çıkarsa çıksın, seni başkan
yapacağız!.. Biz başkan yaptıktan sonra onlar da defolup gidecekler!..” Bu
sözler bir zamanların sn.Erbakan’ını hatırlatıyor: “Kanlı mı olacak kansız
mı?..” demişti…
Bu nedametli coğrafya’da hayat
serüvenimiz giderek gelecek büyük tehlikeleri işaret ediyor.
Abdülhamit Han’ı katledenler kırk
yıl geçtikten sonra yargılanıp hapse atıldılar. Adaletsizlik yapanların
adaletin pençesinden kurtulmaları er veya geç hiçbir vakitte mümkün
olmamıştır, bugün dahi olmaz. “Yer yarılır, adam çıkar, bir gün “adaleti” herkesten
sorar… ”
Bütün bunların niçin, neden yapıldığını, ne duymak ne de
bilmek istemiyorum…
Kafam öylesine allak bullak,
karman karışık…
“İstikrar” “istikrar” derken
“istikrarın” ayarı ile oynayıp onu dizayn eden eli kana bulaşmışlar var…
Ekonomi çökmüş, işsizlik katlanarak artmış, yabancı yatırımcılar kaçmış,
içerideki bazı holding, medya kuruluşları ve fabrikalara anlamsız cezalar
yağarken, sn. Erdoğan’ın ilk iktidarında söylediği insanın içine ferahlık veren
şu sözlerini hatırlıyoruz: “Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun,
bizim sorumluluğumuzdadır… “Bu adamın ayakları öpülürdü… Şimdi ne oldu?..
17 Mart 2015 Dolmabahçe
toplantısı sözüne: “Benim haberim yok!” diyen sn. Erdoğan’a, Selâhaddin
DEMİRTAŞ: “Seni başkan yaptırmayacağız!..” demesiyle ipler koptu…
Bu kadar
fevaranın niçin olduğuna bakalım. Hesap vermek durumunda olanların en
korktuğu şey hesap veremeyecek kadar korkuyor ve batakta olmalarından
kaynaklanmaktadır. Hiçbir zaman bu sorumluluktan
kurtulamayacaklarını biliyorlar.
Ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, eninde sonunda kirliliğe
bulaşmış bütün herkes, yandaş, yakın ve akrabaların dahi yargılanacaklarını
görüyorlar.
Yüce Divana gideceklerini
biliyorlar. Korkuyorlar ve hata üzerine hata yapıyorlar…
EY,
HALKIM! SİZİ BUGÜNLERE BEN GETİRDİM!..
“Türk’üm!..”
diye başlayan andımızı okullardan ben kaldırdım.
“Türklüğü”, “Milliyetçiliği”
ayaklarımın altına ben aldım.
Türk bayrağının 69 kez gönderden
indirilmesi zaafını ben gösterdim.
2011’de PKK ile Olsa’da pazarlığa
ben oturdum, onlara ben taviz verdim,
Üç yıl hiç operasyon yapmayarak “Çözüm Süresi” masalı
anlatılırken, ülkenin silah deposu haline gelmesine ben kayıtsız kaldım.
Doğudaki illerin “Özerklik” ilan
etmesine ben ses çıkarmadım.
“Çözüm Süreci”ni bu ülkenin
başına ben belâ ettim.
Kürt kardeşlerimizin, PKK ve HDP
arasında sıkışıp, kan kusmasına ben izin verdim.
On iki yıl sürdürdüğüm “kuruluş
ilkesinden” ayrılıp koltuk ihtirasına ben kapıldım…
“400 Vekili verin bu iş huzur
içinde çözülsün.” Sözünün söyleyeni benim.
Meclisi çalıştırmayarak “Meclisi,
yeniden seçime” ben zorladım.
Kandil, Hakurk, Avaşin, Metina,
Basyan ve Zap kamplarında PKK olduğunu bildiğim halde daha
önce operasyon yapmayıp, opersyon yapmak için 114 kişinin ölmesini ben
bekledim…
Yanlış politikalar yüzünden
hortlattığım terörörü, şimdi ben susturmaya çalışıyorum.
“O dağlar teröristlerden
temizlenecek!..” Çok doğru!Cenazeler gelinceye kadar bekledim. Aklıma şimdi
geldi…
“Akil İnsanlar” adı
ile bilinen opera turnuvasını ben devreye soktum.
2009 Habur’dan içeriye yüzlerce
üniformalı teröristi ben buyurettim; ve fakat, sonra “Seyyar
Çadır Mahkemesi kurup “Habur Sınır Kapısı”nda üniformalı çeteleri
bayraklarla karşılayıp, affedip hepsini ben serbest bıraktım…
Devleti temsi eden MİT Müsteşarı Hakan
FİDAN’a toplantıda Apo’ya “Sayın Öcalan” diye ben
söylettirdim.
Ey halkım!
Sizi bugünlere ben getirdim!..
Bizi bugünlere kimler getirmiş?!.
(Ankara, Çarşamba, 9 Eylül 2015)