KORKMA!
Abdullah Çağrı ELGÜN
“Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kaafilelerle...
Yahya
Kemal BEYATLI, ‘Akıncılar’ ”
“Korkma!
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde södürürüz!
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz
yürürüz!..
Değil mi ki cephemizin sinesinde iman bir?
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, imân
bir!..
Değil mi, ortada bir sine çarpıyor?..
Yılmaz!
Cihan yıkılsa emin ol, bu cephe
sarsılmaz!.. Mehmet Âkif ERSOY, ‘Safahat’ ”
28 Temmuz
1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Türkler (Osmanlı
İmparatorluğu), İTTİFAK DEVLETLERİ: Almanya, Avusturya, Macaristan
İmparatorluğu, Bulgaristan tarafında yer alarak savaşa dahil olmuştu…
Bu devletlerin
karşılarında da İTİLAF DEVLETLERİ: İngiltere, ABD, Rusya, Fransa, İtalya,
Sırbistan, Japonya, Romanya, Portekiz, Brezilya ve Yunanistan yer alıyordu…
Osmanlı
İmparatorluğu Aşağıdaki Cephelerde Savaşmak Zorunda kalmıştı:
2) Süveyş
Kanalı Cephesi,
3) Hicaz ve Yemen
Cephesi,
4) Irak
Cephesi,
5) Suriye ve
Filistin Cephesi,
6) Çanakkale
Cephesi olmak üzere, altı (6) cephede savaşa girdi…
“Bosna-Hersek imtiyazlı vilayet haline geldi.
Doğu Rumeli imtiyazlı vilâyet haline geldi.
Bulgaristan Prensliği kuruldu.
Kıbrıs Sancağı İngiltere'ye kiralandı.
Niş Sancağı Sırbistan'a bırakıldı.
Teselya Sancağı Yunanistan'a (1881) bırakıldı…
Kars, Batum, Artvin ve Ardahan Sancakları Rusya'ya bırakıldı.(1914)
Dobruca Sancağı Romanya'ya bırakıldı.
Bunların dışında birkaç kaza Karadağ'a bırakıldı.
1877-1878, (93) Harbi‘nde, gerçekleşmiş
olan, “Berlin Antlaşması” gereğince, Enver Paşa’dan otuz
altı yıl (36) önce gerçekleşerek terk etmek zorunda kalınan vatan
topraklarının bir kısmıydı…
Fransa'nın, Kongre döneminde yaptığı kulis çalışmaları sonucunda, Antlaşma
maddelerinde olmadığı halde, üç yıl sonra Tunus Prensliği, Fransızlarca
işgal edilmiş ve gerekçe olarak Berlin Antlaşması
gösterilmişti. Berlin Antlaşması’ndan sonra İngiltere,
Fransa ve Rusya, Osmanlıları sıkıştırma ve baskı altına alma
parçalama politikalarına devam ettiler…
Dumlupınar, Sakarya, Tınaztepe, Kocatepe,
Galiçya, Kafkas Cephesi, ve Büyük Taarruz… vb. daha kaç cephede askerlerimiz
düşmanla süngü süngüye, boğaz boğaza çarpışmakta. Dünya üstümüze gelmiş. Duyan
nerde, bunca soykırım, bunca zulmü, kötü deyip kovan nerde?.. Geçmiş aynen
tekrar edilmek isteniyor. Şimdi bu kötülüğü yer yüzünden silmek
gerek! İdlip başlangıcın sonnoktası Nisan ayında 93 Harbi ile
bıraktığımız tapulu topraklara yeniden dönme vaktidir. 23 Nisan 2020 zaferin
noktalanış tarihidir. Amerika ve uşaklarını, Rus’un Beslemelerini,
Barzani’nin köpeklerini kovma zamanı gelmiş ve çoktan geçmiştir…
“İmandır o cevher ki İlahî ne büyüktür!’
İmansız olan paslı yürek sinede yüktür!
Mehmet Âkif ERSOY, Safahat”
Ne Rusya’ya ne de Amerika’ya
güvenemeyiz. Kendi yolumuzu kendimiz temizlemek ve kendimiz aydınlatarak
yürümek zorundayız. Eğer biz Esat ile barış yapıp birlikte hareket
etmeyeceksek, her ne pahasına olursa olsun Özel Kuvvetlerimiz ve MİT
Ajanlarımız vasıtasıyla Esat’ı oturduğu o koltuktan beş dakika
içinde derhal aşağı indirip kendi adamımızı oturtturmak zorundayız. Hatta buna
mecburuz…
Bugüne kadar Obama’nın her hafta
arayıp kibir ve gururuyla oynayarak sizi bir yerlere ittiği, BOP (Büyük
Ortadoğu Eş Başkanlığı) sözü ile aldattığı, “Yeni Osmanlı
İmparatorluğu”, Fethullah GÜLEN (FETO)’nun aldattığı, PKK, KCK ve
siyasî uzuntılarının aldatarak “Açılım Süreci” başlatığı, Barzani’nin
aldatarak “Kürt Devleti Kurduğu”
ve en son da Rus’un altattığı bir kukla, şamar oğlanı olmaktan
öte gidemeyiz…
Milliyetçiliği
ayaklar altına aldığınız, Türklüğü yok saydığınız, Andımız
kaldırdığınız, İstiklâl Marşı’nı kaldırmak istediğiniz, bestesini
değiştirttiğiniz, Türkiye adını
ve ay yıldızlı Bayrağını tartışmaya açtığınız, Teröritlere koca
üç yıl boyunca Operasyon Yaptırmadığınız, Teröristler ve siyasî uzantılarını,
liderlerini Habur Sınır Kapısında Bayraklar ve PKK Filamaları ile karşılttırılmasına
müsaade ettiğiniz, yazılı ve görsel basında her zaman yüzümüzü karartmaya
devam edecek ve biz unutsak bile tarih, asla unutmayacaktır… Biz unutmadık!..
Tabii yazılı ve görsel kaynaklar hafızamızı sürekli tazelemeye devam etmektedir.
Bunları unuttuğumuzu sanma; fakat şimdi herşeyimizle yanındayız… Bil ve
tekrar tekrar yanılma:
Ne
varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma!
Koş ittihada, teâliye, sâ’ye, ikbâle;
Fakat unutma ki yol intizâm-ı meşvetle,
Yakınlaşır, kısalır…Doğru at adımlarını!
Düşün: Bugünkü adımlar hazırlıyor
yarını!.. “Tevfik Fikret, ‘Rucû’”
(Güzel düşün, iyi hisset; yanılma,
aldanma!.. Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma! Birleşmeye, yükselmeye,
çalışmaya ikbâle koş; fakat unutma ki yol, doğru ve düzenliliği ile yakınlaşır,
kısalır. Adımlarını doğru at; yarını bugünkü adımlarının hazırladığını, düşün, bil!..)
Fransa ve de Fransa
Kraliçesin PKK Azizesi olduğu, koruyuculuğunu yaptığı, NATO’nun
yine Yunanistan aracılığı ile PKK kalkanı görevini yürüttüğü, Israil’in
Mavi Marmara Gemisi hadisesinden dolayı PKK’yı açıktan destekl
vereyeceğini söylediği, CIA’nın PKK’yı
hem Türkiye hem de İran’a karşı kullanarak, koruyup silahlandırdığı…
İstihbarat
ve Özel Operasyonlar Enstitüsü isimli İsrail Gizli Servisi, kısa adı olan
MOSSAD’ın da bölgede çok aktif olup MİT ile birebir çarpışmalar
yaptığı, “Dünya’nın Kalbi” bir bölgede, sessiz sedasız, eli kolu bağlı
durulamaz, duramayız!..
Amerika ve İngilizler’in, Türkiye’yi
Suriye’ye karşı kullanmaları… Bütün bu devletlerin işbirliği
içerisinde: Modern Türkiye’yi Suriye, Irak, İran, Afganistan gibi mahvolmuş
bir ülke oluncaya kadar durmayacaklarını bilmemek gafletinden uzak yaşayamayız…
İngiltere, Amerika, Israil ve
şimdi de Rusya, Türkiye’yi savaşa sürükleyerek kullanmak ve azınlıklara
verilecek statü ile de bu kopuşlardan pay almak için “Doksan üç Harbi”nde
olduğu gibi bir koalisyon içinde olduklarını unutmamak gerekir…
Komşularla sıfır sorundan, komşularla
sıfır dostluğa muhtaç olduğumuz şu dönemde, eskisinden daha dikkatli, geçmiş
yüz yıldan dersler çıkararak hedefimize kilitlenmek, daha ileri giderek
savaşmak ve hedefimize varmak mecburiyetindeyiz…
Bugüne kadar yaptığımız hatalaları tamir
etme ve zafere koşma vaktidir. Erdoğan, Davutoğlu ve Binali’de Amerika
tarafından (Barack Obama, Donald Trump) kaç defadır
kandırılmaya devam ettiği de unutulmamalıdır… Ruslar dost
görünüp sinsice hareketten vaz geçmedi, sıcak denizlere indi… Suriye’nin
arkasında Esat ve PYD’yi
destekleyerek Türkiye’yi köşeye kıstırmağa ve Türkiye’nin eski tapulu
topraklarına dönmesine izin vermek istemiyorlar.
19. y.y. da her yirmi yılda bir Türk-Rus
Savaşı olmuştu. Ruslar: Sıcak denizlere inme isteğinden hiçbir
zaman vaz geçmediler ve nihayet bugün bunu gerçekleştirmiş gözüküyorlar.
Yakın zamanlarda Türkler, Türk hava sahasına girdiği için bir
Rus uçağını düşürmüşlerdi… Ayrıca Türkler,
Ruslar’ın Suriye’de destek verdiği PYD güçlerinden 60 askeri
öldürdüler. Kısaca avcının köpeği öldürülmüş; fakat avcının gıkı bile
çıkmamışsa, avcı, Türkiye’nin kararlılık ve gücünü görmüş ve korkmuş ya da
karşı tarafın gerçekten hayati bir meselesi olduğu anlamış ve bu duruma ses çıkarmamıştı!..
Bugün onun karşılığı Ruslar’dan geldi…
Güney bölgemiz, Suidi Arabistan, Katar,
Mısır, Libya, İskenderun Limanı, Adana ve Hatay’daki oteller’de CIA, El Kaide,
YPG teröristleri tırıp atmakta ve aleyhimizde propagandalar yapsa da burası
halklarının Türkler tarafında olacağı su götürmez bir gerçektir… Burada iş
üzerinde yakalanan ajanlar ve teröristlere asla müsamaha edilmeyecektir. Savaş
halinde olmamız sebebiyle bu ajanlara, asla acınamaz ve korunamaz!.. düşman görüldüğü yerde ezilecektir…
Mısır, Suriye, Irak, Libya,Tunus…vb.
Türkiye toprakları olup bize miras topraklardır ve
burada Büyük Israil Projesi asla izin veremeyiz… Şuan Suriye boşaltılırken
boşalan topraklara Israil yerleşmek için harekete geçmiştir…
93 Harbi (1877-1878)’de tek top atmadan emanet bıraktığımız bu yerlere geri dönmek mecburiyeti hasıl olmuştur. Durmadan, dinlenmeden harekata devam etmeli ve gereken çekinmeden ve korkaklık göstermeden yapılmalıdır. Ortadoğu’da Bölgesel bir güç olmak, hiç bu kadar kolay olmamıştı! Türk Cumhuriyetleri ile birleşmenin de en uygun zamanı şimdidir… Mümkün olan ne ise şimdi yapılacaktır. Yarın geçtir!.. Bu birleşmeler ve geriye dönüş de öyle çok kolay ve dahi ucuz olmayacaktır. Aksine pahalıdır; fakat bedeli ne pahasına olursa olsun ödenecektir, ödenmelidir… Düşmanın görüldüğü yerde ezilerek harekat bütün hızıyla devam edecektir. Bayrağa kanımızı vermeden, kanımızı toprakla karıştırmadan, Şehitler vermeden vatana yeniden kavuşacağımız düşünmek mümkün değildir:
“Bayrakları bayrak, yapan üstündeki
kandır!
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır!..
Mithat Cemal Kuntay, ‘On
Beş Yılı Karşılarken,’ ”
Amerika ve Rusya’nın
tazısı (PYD) olmaktan öte gidemeyen Esat’a bizim bıldırcınlarımızı,
kekliklerimizi avlamasına izin veremeyiz…
Gerekirse bir kez daha Rus uçağı, hatta bölgede planlarımızı
bozacak Amerikan uçakları kesinlikle düşürülmelidir… Biz savaşı sevmeyiz,
savaşa kesinlikle karşıyız; ancak ATATÜRK’ün de dediği gibi prensibimiz: “Yurtta
barış, dünyada barıştır!”; lakin, canlarına kastedilen en zayıf yaratıkların bile bu girişimlere, şiddetle
karşı koyacakları muhakkatır. Bugün biz Türkiye bunu yapıyoruz… Süriye’de
sahiplenmek üzere boşaltılan topraklara yerleştirilen haramzadeler ve bu
haramzadeleri koruyan Amerika, İsrail ve Rusya’ya göz göre göre kardeşlerimizi
boğdurtamayacağımız gibi 93 Harbinde el konulmuş topraklarımızı onlara
bırakamayız… Bugün sınırlarımız yarın
muhakkal bizim evimiz talan edilecektir. Bu girişimlere şiddetle karşı durmak boynumuzun
borcudur… Düşmanın görüldüğü yerde başı ezilecektir.
Atatürk’de: “Savaş zorunlu
ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Milleti savaşa götürünce vicdan
azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa
girebiliriz; ancak, Milletin hayatı, tehlikeye girmedikçe, savaş bir
cinayettir!” (1923, Adana) (Atatürk’ün Söylev ve
Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 128)
Biz savaşı barışa götürecek tek çare ve
yol olduğu için destekliyor ve istiyoruz.Yoksa asla savaştan yana değiliz.
Bugün komşumuz ve kardeşlerimizin topraklarını işgal edenler yarın, hiç şüphe
yok ki bizim evimize yöneleceklerdir. Buna seyirci kalmayız..
Zafer göz yummadan koşana gider!
“Bayrağa kanının alı çalmayan,
Göz yaşı boşana boşa gider!..
Faruk Nafiz Çamlıbel, ‘Zafer Türküsü’,”
Atatürk’ün de gönlünde yattığı gibi: “Suriye’nin
Kuzey sınırı Lazkiye’nin kuzeyinden Hanşeyhun (İdlip’in Güneyi) güneyinden
geçmek üzere doğuya doğru uzar. İskenderun, Antakya, Samandağı, Katma, Kilis,
ve Halep ahalisinin de dörtte üçünün Arapça konuşan Türkler olduğu
her vesile ile hatırda tutulmalı ve her davada bu huşu gözetilmelidir.”
“Güney hududumuz Kerkük’ten başlayacak,
Musul’u Resulayn, Halep’ten geçecek, Lazkiye’nin kuzeyindeki İbn Hani burnundan
Akdeniz’e uzanacaktır.” Paris Barış Konferansı, 23 Haziran 1919”
Ülkemiz insanlarını birbirlerine
kaynaştırmak ve birbirleriyle barıştırmak zorundayız. Muhalefeti dikkate
almadan yapılacak her hamle ülkeyi içinden çıkılamz ve parçalayıcı bir çok
yollara sevk edebilir.Önce birlik ve raberliğin içeride azami ölçüde tesisine
her şeyden önce ve çok büyük gayret göstermek zorundayız…
“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez!
Toplu vurdukça yürekler, onu top
sindiremez!..
Hüsrana
rıza verme, çalış azmi bırakma,
Kendin
yanacaksan bile evladını yakma!.. Mehmet Âkif ERSOY”
Ortadoğu’daki
halkın desteği eninde sonunda Türkler’in yanında olacaktır. Türkiye,
geri adım atmadan ilerlemeğe devam etmelidir… İdlip ilk hedef olsa da
son hedef Suriye’nin tamamı olmalıdır; çünkü rejimin nüfusundan fazla nüfusu Türkiye’de
besleyen Türkiye’ye ne Rusya ne Amerika ne de başka
devletlerin müdahalesi olamaz… Şehit sayısı ne olursa olsun ilerlemeğe ve
başarı elde etmeğe mecburuz. “93 Harbi” ile ayrı kaldığımız
kardeşlerimizle yeniden buluşmak ve tapulu topraklarımıza sahip çıkmak
boynumuzun borcudur..
“Kim bu Cennet vatanın uğruna olmaz ki
feda?
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan Şühedâ!..
Mehmet
Âkif ERSOY ‘İstiklâl Marşı, ‘”
Ne Rusya’nın ne de ABD
Türkiye’ye söz söylemeye hakkı olmadığı gibi kıtalar ötesinden ABD ve ta
Kutuplardan gelerek İdlip’de ahkâm kesen Ruslar’ın, burada hiçbir
söz söyleyebilecek mecalleri de hakları da yoktur; çünkü Rusya ne eski Rusya
ne de Amerika bölgesinden yüzlerce kilometre uzakta, Türkler ile savaşı göze
alabilecek kadar riske giremez!.. Zaten, Türk askerleri gibi savaşabilecek kadar
cesur, ölümü göze almış ne askerleri var(çoğunluğu sarhoş ve serkeş) ne de
arakalarında halk desteği yoktur!..
“Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel
toprak!
Neler yapmış bu millet, en yakın tarihe
bir bak!
Yerim sensin, göğüm sensin, cihanım
Cennetim hep sen…
Nasıl bir zinde millet çıktı, gördüm hasta
sinenden… Süleyman Nazif”
Türkiye’nin ise daha 1970’lerden
bu yana Pakistan ile yaptığı ortak ve gizli silahları olmalı… İşte tam
bunları kullanmak için bir fırsat... Türkiye: Suriye, Irak, Libya ve
Mısır’da da gerekenleri yapacaktır. Bundan sonrasında geç kalmak olmaz. Hata,
yanılgı hiç olmaz!.. Olursa yıkılmış, tarümar olmuş, iç savaşın hiç bir türlü
bitmediği bir kısım toprakları tamamen insansızlaştırılmış yerler başkalarının
eline geçer. Yarın sıra bizdedir…
“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…
Alçak bir ölüm varsa, budur ancak
Ey dipdiri meyyit: “İki el bir baş
içindir!”
Davransana eller de senin, baş da
senindir…
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki
yüreksiz?..
Kendin mi senin yoksa ümidin mi yüreksiz?
Karşında ziyâ yoksa, sağından ya solundan,
Tek bir ışık olsun buluver, kalma
yolundan.
Âlemde ziyâ kalmazsa halk etmelisin halk!
Ey elleri böğründe yatan adam kalk!..
Yeis öyle bataktır ki düşersen
boğulursun….
Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!..
Sahipsiz olan memleketin batması haktır!
Sen sahip olursan bu vatan
batmayacaktır!.. Mehmet Âkif ERSOY, ‘Safahat’ ”
PYD içindeki MOSSAD askerleri
durmadan PYD’yi yönlendirmekte ve Suriye’de rejim askerlerine
yardımcı olmaktadır. Türkiye her türdeki tedbiri alarak bunların üzerine
gitmeli ve bu çapulcuları da oradan söküp atmalıdır…
“Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz.
Mehmet Âkif ERSOY”
Orhan Gazi’nin oğlu Murat’a Nasihat’ında şöyle diyordu:
“Oğul Rumeli Hıristiyanları rahat durmayacaklardır. Sen o
canibe yürü! Kostantiniyye’yi ya fethet veya fethe hazırla!.. Diğer Türk
Beyleri ile iyi geçinmeye çalış. Halk bizi istese bile Beyler Beyliklerinden
vazgeçmek istemezler!.. Bir zaman daha giderler. Sonra olmuş bir meyve gibi
avucuna düşerler. Anadolu’da gaile çıkmaz ise Rumeli’de işini rahat
halledersin. Anadolu’nun sessizliğini bozmamaya gayret et!.. Cennetmekân babam
Osmangazi, Söğüt ve Domaniç’ten ibaret bir avuç toprağı, kısa zamanda siyaset
ile güçlü bir beylik yaptı. Biz ise Allah’ın izni ile Beyliği Sultanlığa
çevirdik. Sen daha da öteye götüreceksin!.. Osmanlı Türkü’ne iki kıta üzerinde
hükmetmek yetmez!.. Zira ilâyı kelimetullah azmi, iki kıtaya sığmayacak kadar
büyük bir davadır… Selçuklular’ın varisi olduğumuz gibi, Roma’nın da varisiyiz…”
Biz de diyoruz ki Ortadoğunun varisi biziz. Ne Amerika’ya ne
İsrail’e ne de Ruslar’a kaptıracak kadar
gaflet içinde olmayacağız…
Suriye halkının topraklarından sürülüp Türkiye’ye kovalanmasıyla:
“ABD
ve PKK ülkemizin doğusuna yerleşti; Ülkenin Batısı ve Limanlarına
ise Rusya yerleşti; Batıdaki ve Doğudaki petrol havzalarını
ABD ve Rusya Kontrol eder hale geldi.” Bunlara asla izin veremeyiz…
Burada en çok asker kaybeden Türk Ordusu
olsa da durmayacağız!.. Savaşarak ve hedefleri bir bir ele geçirip ilerlemeğe
devam edeceğiz. Ciddiyetimizi anlayan Rusya, Türk Ordusu tarafından sıkıştırılınca
para ile kiraladığı askerlerini geri çekti!.. Daha önce de bir savaş
uçağını düşürmüştük, şimdi sesi bile çıkmamıştır!.. Amerika binlerce uzaklarda
uzun süre Ortadoğu’da savaşacak hiçbir gücü yoktur. Hele ki Türk ordusu
karşısında savaşamayacağını anlamış durumdadır. Amerikan kamuayu da desteğini
çekmiştir. Türkiye, asla geri adım atmadan 23.Nisan 2020’de zaferi
kutlamak üzere gösterilen hedefi ele geçirmelidir.
“Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa;
Hak’kın da bükülmez kolu, dönmez yüzü
vardır!
Göz yumma güneşten ne kadar nuru kararsa,
Sönmez ebedî, her gecenin gündüzü
vardır!..
Millet yoludur, Hak yoludur, tuttuğumuz yol!
Ey, hak yaşa; ey sevgili millet yaşa; var
ol!.. Tevfik Fikret”
KAYNAKLAR: