24
KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Abdullah
Çağrı ELGÜN
“24
Kasım Öğretmenler Günü”
bizler için hem önemli hem de gurur
vericidir. Türk’ün atası, Türk’ e baş olmuş
dehâ Atatürk… 24 Kasım 1928’de Türk Alfabesini kabul ederek,
vatanın her köşesinde bunu tanıtmağa başlamıştır. Gece gündüz demeden dolaşarak
Kurtuluş Savaşı sonucu tükenmiş,
memleket evlatlarını, aydın ve münevver beyinleri, yeniden filizlendirmek, memleketin kaderini tayin
edecek unsura, yeni bir ruh ve şeki,l vermek amacıyla, Yeni Türk Alfabesini vatandaşlara tanıtıyor. Böylece Atatürk’ün
vatan sathında atmış olduğu bu adımın
başlangıcı,, “24 Kasım Öğretmenler Günü”
olarak kabul edimlimiştir.
Atatürk, büyük devlet adamı ve askerî
deha, dört bir yandan düşman istilası ile parçalanarak, yoksul, aç ve perişan olmuş milletini diriltme gayretine
girişti.

Öğretmen, Baş Öğretmen Atatürk’ün, en büyük ve en önemli ideali memleketini,
dünya milletlerinin saygı duyduğu, hürmet ve itibar ettiği, sanayi, teknik,
ilim ve ekonomide gelişmiş, güçlü ve
millî bir devlet haline getirmekti.
O bunun gerçekleşmesi için ilk adımı
atmış,: “Dünyanın bize hürmet
göstermesini istiyorsak, evvelâ bizim kendi benliğimize ve milliyetimize, bu hürmeti hissen, fikren, fiilen; bütün iyi
işler ve harekâtımızla gösterelim. Bilelim ki millî benliğini bulmayan
milletler, başka milletlerin avıdır.” sözleriyle de düşüncelerini dilegetirerek,
takip edilmesi gerekli yolu, gösteriyordu.

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, siz öğretmenlere ve onların
öğrencilerine tarih, eskisinden daha çok
ve daha büyük görevler yüklemiştir.
Her zaman olduğu gibi bugün de Türk
Öğretmeni, tarihin kendisine yüklediği bu ağır ve meşakkatli görevi de başarı
ile sonuçlandıracaktır.
Bunu
yaparken bütün öğretmenlerimiz gençlerimize, kendi kendisini, kimliğini kendi
tarihini, atalarını ve omnların geçmişini, iyi tanıtıp, günümüz zihniyetinde
terk edilemeyen hata ve yanılgıları, körü körüne inanışları, körü körüne
taassubu, tekrar ettirmeyecek bilgiyi, beceriyi ve hür düşünceyi, genç
beyinlere nakşedecektir…
Öğretmenler, hür ve geniş düşüncelere
sahip olmadıkça, sağlıklı ve sağlam fikirli gençliğin, dolayısı ile devlet
adamlarının yetişmesi, kısaca Türk Milletinin yetişmesi mümkün olmayacaktır; çünkü doktoru, avukatrı,
Mühendisi, gemiciyi, kaptanı paşayı, kaymakamı, valiyi, bakanı yetiştiren, onların
ruhlarına bir mücevher ustası gibi işleyerek parlatıp şekil, estetik güzellik ve zarafet veren öğretmenlerdir.

Öğretmenin
yapmış olduğu hizmetin karşılığı asla ve asla hiçbir şey ile ödenemez…
“SÖZLEŞMELİ PERSONEL
ve TAŞERONLUK !..”
Son günlerin en gözde ve iktidarın iştiyakla uyguladığı program “Sözleme” dir.
Kanaatimce “Sözleşme”: İnsanımıza vurulmuş en alçaltıcı kelepçe, milletin
çocuklarını hiç sayan, değersizleştiren, güven eksilten, ezik ve ötelenmiş
hissettiren en aşağılayıcı bir uygulamadır. “Ben size
güvenmiyorum!” Ne demek?.. Size kim güvenecek?..
Millete giydirilen bu ateşten deli gömleği sözleşmeli öğretmen,
sözleşmeli asker, sözleşmeli doktor, sözleşmeli hemşire, insanlarımızın
geleceğe güvenle bakmasını engelleyen “Sana güvenmiyorum!”, “Sana
güvenemiyorum!”, diye sırıtan, aşağılayıcı uygulamalar, derhal ve tez
zamanda kaldırılmalıdır. Bu mesleklerin hemen hepsi sadece para ile değil,
gönül zenginliği ile yapılacak mesleklerdir. Güvensizlik, güvenememek ne
demektir? Nasıl bir tepeden bakış, aşağılayıcı telaffuzdur?!.. Bu
mesleklerin değeri para ile asla ölçülemez. En yanlış uygulamalardan biri hiç
şüphesiz “Sözleşmedir!…”

İnsanlarımız, ülkesi için canı verecek kadar tanklara, savaş uçaklarının,
makinalı tüfeklerin önüne kendini atabilecek kadar bu ülkeyi sevebiliyorlarsa
onları“Sözleşme” ile küçültmek ve rencide etmek, değil; devletinin
vatandaşına verdiği yüksek değer, sağladığı öz güven, vatanının ve milletinin
sarsılmaz sinesinde olmanın, yüksek gururu, kıvanç ve sevinci içerisinde “Kadrolu” olarak
bulunması ile mümkün olacaktır…
İNSANLARIMIZI, MİLLETİMİZİN ÇOCUKLARINI, GENÇLERİMİZİ, EN ALÇALTICI,
KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ ve GÜVENSİZ, DEĞERSİZ HİSSETTİREN BU UYGULAMALAR: “SÖZLEŞME ve
TAŞERONLUKTUR…”
İKTİDAR, “SÖZLEŞMELİ, TAŞERON” GİBİ HAKSIZ VE USÜLSÜZ TAŞERONLAŞMAYA,
DÜŞÜK ÜCRET, İŞ GÜVENCESİNDEN YOKSUNLUK DEMEK OLAN BU UYGULAMALARA, GEÇİCİ
GÖREVLENDİRMELER, VEKALET SİSTEMLERİNE DERHAL SON VERMELİDİR. Bu adalet değil: İkiliktir, ayırımdır, haksız usulsüz ve keyfi
uygulamalardır.
“Devletin aslî ve sürekli hizmetlerini, tarafsızlık ilkesi içinde
yürütmek olan kurum yöneticileri, mesailerinin büyük çoğunluğunu personeli
yıldırmak, liyakatsiz atamalara kılıf uydurmak, istemedikleri personeli geçici
görevlendirme yoluyla uzaklaştırmakla geçirmektedir.” (Sedat YILMAZ: “Kamu
Hizmetleri Nereye?”, KAMUTÜRK, KAMU-SEN Dergisi.Yıl 4, sayı:15.Şubat 2016, s.
7.Prg.7)
Dikkat! Dikkat!.. 83 milyona yaklaşan Türkiye’de, memur
sayısı gelişmiş ülkelerde istihtam edilen memur sayısının, yarısından daha
azdır… Bu konuyu iktidar sahipleri masaya yatırıp düşünmelidir… (Abdullah Çağrı
ELGÜN), http://abdullahcagrielgun4.blogspot.com.tr/)
Bugün “Sözleşmeli Öğretmen” aşağılanması ile öğretmenlik mesleğini hiç
sayan bir düşünüşün, Kurtuluş Savaşı Yılları’nın yüzde sekseni okuma yazma bilmeyen; fakat bugünün
okumuşundan daha ârif ve âlim olmaktan öte,
cahil, hatta kara cahil bir topluluktur.
"Bana bir harf öğretenin
kulu kölesi olurum." diyen Hz.
Ali, "Hocamın atının ayağından
sıçrayan çamur, bizim için şeref nişanıdır.”. diyen Yavuz gibi dehaları
yetiştirmeden bu ülkeyi ayağa kaldırmak mümkün olmayacaktır.
Bütün
kalbimle inanıyor ve güveniyorum ki 24 Kasım Öğretmenler Günü Türkiye’mizin,
müreffeh, çağdaş ve aydınlığa adım adım ilerlediği yeni bir yıl ve dönüm noktası olacaktır.
Ey,
Büyük Türk Milletinin geleceğine uzanan kuşakları!
Meslektaşlarım!...
Dün bizleri parçalamak ve lokmalar halinde
yutmak isteyen dış ve içerideki düşmanlar, bugün daha uyanık, daha sinsi, daha
keskin bir şekilde planlarını uygulamaya koymuşlardır.
Geçmişte düşmüş olduğumuz yanılgılar
aklımızı başımıza getirmelidir. 44 Milyon lki kilometre kare topraklardan dün
24 milyon kilometrekareye gerilerken, yedi Düvele verdiğimiz Kurtuluş Savaşı
ile 778.000 kilometre kareye kadar çekilmek durumunda kalmışız… Bu bizim için
ibret verici ve hazmı çok ama çok zor bir imtihandır. Bunun için Atatürk’ün görüş ve düşünceleri
doğrultusunda bütün sadeliği ile dindar Müslüman
ve Türk olarak, Türk Milliyetçiği fikri etrafında, tarihte olduğu gibi
bütün insanlığı da kucaklayarak birbirlerimize çelikten bir zincirin halkaları
gibi bağlanıp kenetleneceğimize inancım
tamdır.
SONUÇ
OLARAK:
1) Devlet, insanına ve dahi Öğretmenine güvenmelidir.
2) Millet Vekili, Maaşı Öğretmen Maaşından
yüksek olmamalıdır.
3) Öğretmenin durumu, iki hatta üç kez
gözden geçirilmelidir.
4) Öğretmene "Açık Çek" sitemi getirilerek maaş ve geçim derdi
ortadan kaldırılmalıdır.
5) Her önüne gelen Öğretmen
OLAMAMALIDIR...
Ne
mutlu bu idealle pişmiş, bu ideali kendisine rehber edinen öğretmenlere!...
Ne
mutlu bu günleri bizlere bahşedenlere!
Ne
mutlu Türk’üm diyene!.. Perşembe,
24 Kasım 2016