SİZİ
15 TEMMUZLARA BEN GETİRDİM!..
İktidar sahipleri, hükümet ettiği günden
buyana, FETO ile birlikte el ele, kol kola, aynı park, aynı havuz, aynı
otellerde birlikte yatıp, birlikte kalkıp, birlikte icraat yapmadılar mı? Birlikte planlamalar, birlikte projeler ile
devlete ait her türdeki kamu arazilerini hisselerine geçirmediler mi? Vakıflar
ve dernekler kurarak ve devlete ait kamu mallarını bu vakıf ve dernekler yolu
ile yok fiyatına 49 yıllığına kiralamadılar mı? Madenler ve bunların yataklarını
il başkanları ve başkan yardımcıları ile partililerin üzerlerine tapulayarak sizi 15 Temmuzlara ben getirdim…
TC’yi
silme, Türk, Türklük, Türkçülük gibi kavramlardan nefret ile onları yok sayma,
milliyetçiliği ayaklar altına alma, balya balya dolarları villalara yığma, para
makineleri ile sayılamayacak derecedeki komisyon rüşvetlerini ayakkabı kutuları
ile nakledip, rüşveti hamuduyla götürerek sizi
15 Temmuzlara ben getirdim…
Erdoğan: “Biz geniş Ortadoğu ve kuzey Afrika
Projesinin eş başkanlarından biriyiz ve bu görevi yapıyoruz.” “Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanıdır, biliyorsunuz. Bu
proje içinde Diyarbakır bir yıldız olabilir. Burada Türkiye’ye bir görev
verildi ve biz bu görevi üstlendik.” derken de bunlar ile sarmaş dolaş, “çözüm süreci” üretip, Helsinki, Dolmabahçe, Olso, Kandil’de
el sıkışırlarken de Cumhuriyet için
projeler üretip, muhalefetin arkasından gülerek sizi 15 Temmuzlara ben getirdim…
Ülkenin
en gözde yerlerinde bunların dershaneleri, bunların liseleri, bunların
okullarının kurulması ve işletilmesi için arsa ve kaynak aktarımını kim yaptı, bunların
açılmasının izinlerini kim verdi?
İltimas,
adam kayırma; polis okullarına, harp okullarına hukuk, siyasal bilgiler
fakültelerine girebilmek için sınav sorularını çalma; kara para aklama, kurulan
havuzlarda oluşan paraları yandaşlara peşkeş çekme, komisyonun fazlalığına itiraz
eden işadamına, milletin anasına avradına küfrettirerek sizi 15 Temmuzlara ben getirdim…
Bütün
bunlardan kim ceza altı?..
Bu
şahıs hangi bedeli ödedi?
Anamıza
avradımıza küfredilmiş olarak, ortada kaldık?!.
Kimsenin
gıkı çıktı mı?
İhale
kanunundaki yüzlerce değişikliklerle ihaleleri akraba ve hısımların cebine
koyma ve bunu İslâmiyet ile bağdaştırma “Allah:
anaya babaya, yakın akrabaya bakmayı ve
yardımı emrediyor” diyerek
kılıf bulma işlerinde, hep beraber değiller miydi?
Bunlar
FETO ile hep beraber yer, hep beraber içer, hep beraber yatar, hep beraber kalkmazlar
mıydı? Bunlar hep beraber ağlar, hep beraber düğün yapar, hep beraber iki üç
defa açılmış mekanları yine birlikte, bir ve beraber dualarla açarak sizi 15 Temmuzlara ben getirdim…
Hele
bir düşünelim. Bu bir bela ise bu belayı başımıza kimler sardı? FETO ile sarmaş dolaş iki âşık gibi
ayrılmayan kimlerdi?
Şimdiki
zeytin yağ gibi su yüzüne çıkmayı çok iyi beceriyorlar…
Bunların
dövünme, sızlanma, dert yanmaya hakları var mı?
Olabilir
mi?
Şikayet
ettiklerini, en iyi makam ve mevkilere, on dört yıl boyunca kim taşıdı?..
Sizi 15 Temmuzlara ben getirdim…
Başımıza
bu belayı saranlar kadar, bu belanın sarılmasına ortaklık, yandaşlık, yataklık ve
taşeronluk edenler de bu musibeti işleyenler kadar suçludur. Mürürü müddet içinde
yakalarını bu suçtan kurtaramazlar...
Haydi bu gün kurtardı diyelim. Yarın çocukları, torunları da bu
iştirakten, üzerlerindeki mal varlıklarından, kazançlarından kesin olarak
hesaba çekileceklerinden asla şüphem yoktur.
Geçmişte:
Sultan II Abdülaziz’i katledenler, kırk yıl sonra da olsa hesap vermekten
kendilerini kurtaramamışlardır. Bu kadar adam hayatını kaybetmiş, bu kadar
insan makam ve mevkilerinden olmuş, evi barkı, hanesi dağılmışken: “Aldatıldık!”, “Kandırıldık!”, “Allah bizi
Affetsin!” sözleri ile geçiştirilemeyecek kadar veballi ve büyüktür. Adalet
herkes için geçerlidir. Her zanlı, er veya geç yargı önünde hesap vermelidir;
verecektir. Sizi 15 Temmuzlara ben
getirdim…
24 Haziran 2004, Millî Güvenlik
Kurulunun Tavsiye Kararlarını, Hükümet başkanı: “Bu karar bizim için (YOK!) hükmündedir.!”
diyerek kabul etmiyordu. Bu karar Cemaatlerin
ve
Fethullah GÜLEN
Örgütünün Askerîyede, Emniyette ve Yargıda örgütlendiğini bir çok, açık
delillerle ortaya koyuyordu. Bu kararı alanlara duyulan nefret ile bu kararı
uygulamaya sokamayan iktidar, bunların emekliye sevk edilmesi, yaş kararları ve
FETOCULAR’ın Askere kumpas kurarak: “BALYOZ, SARIKIZ; ERGENEKON” adı ile
yaptıkları operasyonlarla dönemin genelkurmay başkanı başta olmak üzere, yetmişe
yakın generali, FETO örgütüyle işbirliği yaparak tutuklatıp, Silivri’ye
gönderttiriyor ve dürüst, onurlu ve Atatürkçü subaylarımızın arkasından birlikte
güldüğümüz için sizi 15 Temmuzlara ben
getirdim…
Millî
Güvenlik Kurulunun önerdiği ve bu gidişat için acil önlem alınması gerektiğini
tavsiye eden kararını yok saymıştı. Vatanperver Atatürkçü subayların tasfiye
edilerek Silivri Cezaevine gönderilmesiyle boşalan, makam ve mevkilere FETO’nun
örgüt subayları atanıyordu. İktidar, FETOCU darbeci generalleri makam ve mevki,
sahibi yapmasıyla birlikte, 15 Temmuz’a giden yolları sonuna kadar açıp, sizi 15
Temmuzlara ben getirdim…
17-25
Aralık diye bir deprem oldu. Zafer
Çağlayan’ın 24 bin EURO’luk
saat alıyor; ve almadığını iddia ediyordu. Nihat Zeybekçi en son 11 milyon liraya
bir yalı alıyordu… İçişleri bakanının vasıfsız oğlu, Barış GÜLER, 5 Ocak’ta, 40
bin dolarlık kira ödüyor ve Komisyon Başkanı şaşıp kalıyor. Üye Yıllık mı
diyor, o da aylık diye cevap verince şaşırıp kalıyor. Barış
GÜLER’in kendi param dediği, üç beş
milyon dolar, meğer bir trilyon
çıkınca… Rıza ZARRAP’tan alınan paralarla, Şehrizar’dan alınan: 14.5 milyon EURO’luk
on adet havuzlu villa, hemen damat, Berat ALBAYRAK’ın üzerine geçiriliyordu.
Ahmet Çalık’ın alacağından arta kalan 25 milyon dolar gizlenemiyor. Bilâl’in
son aldığı geminin fiyatı 18 milyon dolar tutuyordu.
Devletin
en önemli bakanları ve çocukları yolsuzluğa karışmıştı; ve nihayet kaya
parçaları ayrılarak iki adaya dönüştü. Menfaatler birden bire ön plana çıktı.
Pasta bir türlü bölüşülemiyordu. Dershanelerin kapatılması kararı, mevcut
gerginliğe tuz biber ekti. Öyle bir biat ve saygı vardı ki bu saygı ve
karşılıklı söz birliği sebebiyle menfaatler bitinceye kadar aralarından su
sızmadı!.. Birlikteliklerinde kılı kırk yarıyorlar, her şekilde sandıktan
birinci olarak çıkmayı başarıyorlardı. İktidarı muhalefete kaptırmamakta el
birliği ve gönül birliği ediyor, bal çanağının kaptırılmaması için büyük
maharet gösteriyorlardı.
Basın,
yayının en önde gelen gazetelerinde, bunların boruları çalıyor ve bütün
televizyonlarda bunların adamları konuşuyor; ve bunların adamları topluma yön
verirken, sizi 15 Temmuzlara ben
getirdim…
Derken,
Başbakan: “Gökten ne yağdı da yer kabul
etmedi?”, “Ne istediler de vermedik?”, “Mübarek özledik seni!”, “Gel artık,
bitsin bu hasretler!..” “Gurbet aynı zamanda garipliktir. Biz garipliğe
tahammül edemeyiz.”, Diyerek Türkçe
Olimpiyatları için gümüş paralar dahi
bastırılıyordu. 17 Haziran 2012’de
Türkçe Olimpiyatlarında yapılan konuşmalar: “Gurbette olup şu vatan
topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz…”
Mehmet Al ŞAHİN: “Fethullah GÜLEN
ile telefonla görüştüm. Rahatsızdı… Karabük’ten bir çağrıda bulunmak istiyorum:
Hocam artık Türkiye’ye dönün. Dönün artık Türkiye’ye!..”,
Binali YILDIRIM: “…24 Haziran 2013,
Türkçe: Aç herkese açabildiğin kadar sineni, Ummanlar gibi olur, İnançla gelen
insan sevgidir, kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın gönül, diyen Hoca
Efendi’nin dilidir.”,
Bülent ARINÇ, 5 Haziran 2010:
“Muhterem Hoca Efendi’in bir konuşması var. Hoca Efendi her zaman doğruyu
söylüyor… Muhterem Hoca Efendi on iki senedir beri yurt dışında kendisine
yapılmadık iftira kalmadı. Medyası, siyasî çıkar odakları siyasiler, hep
bağlantılarını araştırdılar. Onlarca beraat kararı var. Gelebilir Türkiye’ye
gelebilir.” sözleri ve daha nice bakan ve
bürokratların övgü yağdıran serzeniş ve nutuklarını buraya alamadığımız için sizi 15 Temmuzlara ben getirdim…
Sonra
birden bire FETO terörist oluverdi. FETO mu yanıldı, Erdoğan mı yanıldı, yoksa
ikisi birden mi yanıldılar, kapıştılar; veya galip oldular hâlâ meçhulümüzdür… Arada
millet kaldı. İki arada bir derede ne oldu ise olan vatandaşa olarak, sizi 15 Temmuzlara ben
getirdim…
Fethullah
GÜLEN, hâlâ Pensilvanya’da saltanat kayığının üzerinden sefa sürmeye devam
ediyor. Bu kayıktan indirilemiyor mu, indirilmiyor mu, indirilmek mi istenmiyor?..
Yurt içindeki taraftarları ve yanılmış
birkaç generaliyle, darbe teşebbüsü ve sistemi her ne pahasına olursa olsun, tam
olarak değiştirmek isteyen iktidarın, amacın gerçekleşti mi?
Galip
kim?
Mağlup
kim?
15
Temmuz gecesi, FETO terörü diyerek suçlanan Fethullah GÜLENCİLER’in birkaç saat
içinde, makamları mevkiler ve bugüne kadar elde ettikleri her neleri varsa,
ellerinden alınıverdi… Gürül gürül yanan ocaklar sönüverdi. Aileleri ve hiçbir
şeyin farkında olmayan masum çocukları garip ve perişan, yakınları çaresiz
kalıverdiler. Sizi 15 Temmuzlara ben
getirdim…
Aynı
masada oturan proje ortaklarına ise hiçbir şey olmadı. Hatta bunlar
yakaladıkları bu büyük fırsatı, kâra çevirerek, sistemde arzuladıkları revizyon
ve değişimi fiiliyata geçiriverdiler. Yıllarca bu eylemleri gerçekleştirmek
için proje yapan ortaklardan, aynı eylemi yapan beyaz tilkilere hiçbir şey
olmadı. Siyahlar ise yaptıklarını canlarını vererek, cezaevlerine girerek ve aile
etraflarıyla birlikte fakr u zaruret içinde, büyük bir mağduriyet yaşayarak ödüyorlar…
Halbuki
TC Kanunlarınca gereğince bu suç, belli bir dönem ile “17-25 Aralıkla” sınırlı
olmayıp genel müruru, zaman süresi içinde değerlendirilir. 2003’ten 17-24
Aralığa kadar buna ses çıkarılmayarak göz yumanlar, Balyoz, Ergenekon, Sarıkız
Operasyonları ile ordunun en gözde 70’e yakın generalini saf dışı ediverdiler…
Her iki müsebbip de bu zilleti kabul etmeyen onurlu insanların intiharlarının,
kimilerinin de Silivri’de çürümelerinin hesabını vermek, bedelini ödemek
zorundadırlar…
Bu
ana kadar “Beraber yürüdük bu yollarda”
şarkısını söyleyenlerin de bu suçta ortaklığı, katkısı ve payı, onlardan az değil
hatta fazladır; çünkü her türdeki güç ve yasal uygulamalar iktidar sahiplerinin
elinde olup müsebbip de sorumluluk da onlara aittir. Müsebbip de onlar olduğu
için sizi 15 Temmuzlara ben getirdim…
FETO’yu
onca zaman koruyan, Cemaatlere toz kondurmayan, 2005’te Millî Güvenlik Kurulunun aldığı kararı “YOK! HÜKMÜNDEDİR!” diyerek “Yok!”
sayan, Cemaate yapılması gereken müdahaleyi, operasyonu engelleyen de yine bu
iktidardır. Ortaklık, yandaşlık ve yataklık yapanlar, hiçbir şey olmamış gibi
meydanlarda; fakat masum vatandaşımızdan 256’sı dünyasını değiştirmiş,
binlercesi suçlu veya suçsuz olarak Silivri’de hapislerde, ocakları
söndürülmüştür…
Medyaya
düşen videolarda, gazetelerdeki makalelerde, Silivri Mahkeme Tutanaklarında,
bunları teyit eden, belgeleyen, delillendiren ifadeleri, belgeleri görmek,
bakmak ve bir çok videolarını izlemek, mevcut duruşmaları takip etmek, duruşma
tutanaklarına bakmak, duruşmaları dinlemek ve de gazetelerden öğrenmek
mümkündür.
İktidar,
gücünü arkasına almış: “Ben bu davaların
savcısıyım” diyenlerin hiç birisinin suçları yargıya taşınmamış, cezalarını
çekmemişlerdir.
BİZİ 15 TEMMUZLARA KİMLER GETİRDİ?
Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin TC’sinden ürken, Türklüğü inkâr eden, Cumhuriyet
rejimine karşı olan, Atatürk İlke ve İnkılâplarından zerre kadar hoşlanmayan,
Atatürk’ü Jön Türk, Osmanlının
yıkılmasından sorumlu tutan yanlış bir anlayış, bizi 15 Temmuzlara getirmiştir.
Ordumuzun en güçlü ve Atatürkçü
subaylarının emekliye sevki, tasfiyesi, yaş kararları, Balyoz, Ergenekon, Sarıkız
operasyonları ile ordudaki subaylarımıza kurulan kumpas ile Fetocu subayların
terfi ettirilip bütün yetkilerle onların donatılması, bizi 15 Temmuzlara getirmiştir.
Bir kısım ordu içinde, yerleşik üst
düzey FETO yetiştirmeleri baş kaldırarak Hükümete ve yerleşik düzene ve bizzat
Erdoğan’a kalkışarak, eylem yaptılar. Erdoğan’a mı yaptılar, Birlikte mi
yaptılar? Yerleşik sisteme mi yaptılar? Meçhulümüzdür… Görünen bir şey var ki
ülke kamplara ayrılmıştır…
Demek ki hali hazırdaki iktidar: “Yanılarak”, “Kandırılarak” “Aldatılarak”,
“Beraber yürüdükleri bu yolda”kiler ile
devletin her tür gizli bilgi ve belgelerini paylaşarak, Kozmik Odasını dahi
onlara açarak, ülkenin, memleketin, devletin her türdeki nimetlerini onların
ayakları altına sererek, sizi 15
Temmuzlara ben getirdim… Başkaca arayışlara gerek yoktur. Ankara, Cumartesi, 17 Temmuz 2017,
KAYNAKLAR:
2. Mübarek
özledik seni Feto videoları
3. Mehmet-yıldız-feto-video-yükle-video
4. https://www.youtube.com/watch?v=FCG7PXZDwHo
5. https://www.youtube.com/watch?v=OlhevGf-jZk