BÜYÜK ÜLKÜ BÜYÜK DAVA
BÜYÜK DEVLET
Abdullah
Çağrı ELGÜN
Benizler solar, hayatlar biter,
büyük ülküler büyük davalar sonsuza kadar yaşar gider. Büyük davaların büyük
adamları, büyük ufukları büyük ülkü devleri vardır. Bunların ülküleri gelecek
genç yürekleri, genç ve yeni gönülleri tutuşturur.
Büyük ülkü büyük davalar, büyük
devletleri meydana getirir. Bu dava bu ülküler, babadan oğula, oğuldan toruna,
torundan yeni kuşaklara nakledilerek kuşaktan kuşağa akıp gider.
Bu davanın en büyük adamlarından tutun da en alttaki neferlerine kadar herkes, bu davanın sadece bir eridir, hizmetkârıdırlar… Bu dava yolunda yaptığı hizmette, verdiği maddî ve manevî yardım ile davasına bir katkı sağladığı, herkesten daha çok hizmet ettiği kanaati, aklının ucundan dahi geçmez; çünkü bu, bir hizmet yarışıdır… Hizmette ise sınır yoktur, yarışı, insanlığa yapılan hizmeti Allah’a yapılmış kabul eder. Bunun ibadetlerin en büyüğü olduğu inancı olduğunu bilir, öylece benimser. Bu sorumluluk duygusu o kişiyi, isyandan, kırılmalardan, küsmelerden, gereksiz söylemlerden kem sözlerden ümitsizliklerden ve dava mensubiyetliğinden kaçmalardan azat eder, korur…
Bu davanın en büyük adamlarından tutun da en alttaki neferlerine kadar herkes, bu davanın sadece bir eridir, hizmetkârıdırlar… Bu dava yolunda yaptığı hizmette, verdiği maddî ve manevî yardım ile davasına bir katkı sağladığı, herkesten daha çok hizmet ettiği kanaati, aklının ucundan dahi geçmez; çünkü bu, bir hizmet yarışıdır… Hizmette ise sınır yoktur, yarışı, insanlığa yapılan hizmeti Allah’a yapılmış kabul eder. Bunun ibadetlerin en büyüğü olduğu inancı olduğunu bilir, öylece benimser. Bu sorumluluk duygusu o kişiyi, isyandan, kırılmalardan, küsmelerden, gereksiz söylemlerden kem sözlerden ümitsizliklerden ve dava mensubiyetliğinden kaçmalardan azat eder, korur…
ELEŞTİRMEZ. ŞİKÂYET ETMEZ,
KAÇMAZ…
UYKUSUNA, RAHATINA, kıyar.
Hiçbir MAZERETE SIĞINMAZ.
SESSİZCE YOLUNA DEVAM EDER…
SESSİZCE YOLUNA DEVAM EDER…
Bir davanın yaşaması, yaşatılması
sanıldığı kadar kolay değildir. Büyük ülkü büyük dava büyük devlete yolculuğun
yaşatılması, heyecanların canlı ve diri tutulması sıkıntılı ve çetindir.
Ahde vefa, davaya sadakat, davanın devamı ve yürütmenin acil giderleri için
bıkmadan, usanmadan, hiçbir şey talep etmeden vermeyi vazife bilir.
Davanın, ülkünün yürümesi, yürütülmesi için hiçbir şey almadan verilmesi
gereken aidatlar, bağışlar ve manevî yardım gerekli ve elzemdir… Davanın
büyüklüğü oranında yüklenilen sorumluluklar, çekilen çileler de o kadar büyük
olacaktır.
Büyük davalar büyük ülküler, adam
gibi adamlarla yol alıp giderken, davanın uç noktalarına kadar yükselmiş, bir
takım çürük elmalar, şeftaliler, armutlar, kayısılar, vişnelerin de hakanın
otağında yer bulamamak, sultanının tabağında yer alamamak ihtirası ile kendini
besleyen dalarını bırakması, dalardan aşağı atlaması, düşmesi gövdeden kopması,
çok tabiidir; fakat bunları da bu ehli salip gövdenin olgunluğu kendi kendini
temizleyerek ve çürükleri diğerlerini de kokutma ihtimali ile içerde eriterek
veya dışarı atarak, içini ak pak yapıp, dava yoluna devam edip gider.
Büyük ülkü büyük davanın,
sorumluluk yüklenen, maddî ve manevî varisleri ifa ve icra ettikleri görevler
itibari ile de her derecede, sorumlu bulunmaktadırlar… Davanın eski
Yöneticileri, Millet Vekilleri, Bakanları, Büyük Ülkü Davasının Gönül Erleri,
Hizmetkârları olarak, bulundukları davanın yürümesi, yürütülmesi ve devamı için
kendilerini sorumlu ve görevli hissederler. Kendi maddî ve manevî güçlerine
göre, her ay düzenli olarak, belli bir aidat, bağışta bulunmak, yardım
yapmaktan onur ve mutluluk duyarlar.
Davanın sorumluluk yüklenen
büyükleri ile bunların çocukları, torunları ve torunlardan çıkan gelecek
kuşakları, Büyük Ülkü Davasının yükselen sesini, yüreklerinde her daim duyarak,
elden ele, gönülden gönüle taşıyarak, azim ve kararlılıkla bu davayı yaşamaya
ve yaşatmaya devam edeceklerdir.
Büyük ülkü büyük davalar, büyük
devletleri meydana getirir. Bu dava bu ülküler, babadan oğula, oğuldan toruna,
torundan yeni kuşaklara nakledilerek kuşaktan kuşağa akıp gider.