SAADET; DEVA... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SAADET; DEVA... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Nisan 2024 Cumartesi

AĞIR BİR YENİLGİ SONRASI, BASKIN SEÇİM Mİ? Abdullah Çağrı ELGÜN

AĞIR BİR YENİLGİ SONRASI, BASKIN SEÇİM Mİ?

Abdullah Çağrı ELGÜN

Recep Tayyip ERDOĞAN, 1993-1999 arası İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmasının ardından, İstanbul'da dört milyar dolarlık yatırım gerçekleştiriyor. İstanbul'un, trafik, ulaşım, su problemlerine kısmen de olsa çözüm buluyor. İstanbul Belediye Başkanlığı Döneminde: Elliden fazla köprü, geçit ve çevre yolu inşaası ile İstanbul Halkının beğenisini kazanıyor. Bu arada 1999'da Ziya GÖKALP' in şiirini okuduğu ve halkı ayrıştırmaya, yönelttiği için on ay hapis yatarak siyasî yasaklı durumuna düşüyor. 

Erdoğan, 14 Ağustos 2001 yılında AKP kurulduktan yaklaşık bir yıl sonra, 2002 Genel Seçimlere gidilerek, üç yüz atmış beş (365) milletvekili çıkartarak, popiler bir oyla, tek başına iktidara geldi. 2001'de siyasî yasağı kaldırılarak, Siirt'ten Milletvekili ve AKP Genel Başkanlığına seçildi.

10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 16 Kasım 2002 tarihinde hükûmeti kurmak için Abdullah Gül'ü görevlendirdi. 18 Kasım 2002'de kurulan 58. Hükûmet, 28 Kasım 2002'de 170 ret oyuna karşı 346 oy ile güvenoyu aldı. Her şey ilk dört (4) yıl rayında ve iyi gitti. Halkın Beğenisi ve teveccühü ile devam etti.

Ardından, AKP, halkın güvenini sarsacak, birçok kanun değişikliği, ihale sistemi ve en son da “Doğrudan Temin”, yöntemi ile tepki çekti!..

Azınlıkların gereğinden fazla Mal Varlıkları edinmesi, Kilise Sinagog, Havralarının geri iadesi…

Yıkılmış ve tamiri milyonlarca para isteyen azınlık ibadet yerlerinin restorasyonu ile sahipleri varmış gibi azınlıklara teslimi, çoğunluğun dikkatinden kaçmadı…  

Türk Vatandaşlığının döviz cinsinden satılarak, sınırsız mülteciye izin verilmesi ve sınırlarımızın, kalbur gibi delik deşik olarak mültecilerin girişine açık olmasına tepkiler, halen devam ediyor…

Tarikatlar, Cemaatler; İŞİD, PKK, Çözüm Süreci; Türk Bayrağının Değiştirilme Tartışmaları, İstiklâl Marşı’nı Kaldırma, İstiklâl Marşı’nın Bestesinin Değiştirilmesi Girişimleri; Türkiye haritasına el atma. Türkiye Adının Değişime açılması ve TV’lerde tartışmaya açılması; Türk, Türkçülük sözlerine düşmanlık, Türkiye’nin eyaletlere bölünmesi, “Ümmet”, “Ensar-Muhacir” fikri etrafında ayrımlaştırma, Atatürk ve İstiklâl Savaşı Kahramanlarına duyulan kin ve nefret, Kamu Mallarının ve Vakıflarını haraç mezat Piyasa değerinin çok çok altında  satılması ve buralardan alınan komisyonlar… Devlet ricalinin hırsızlık üstünde yakalanmaları ve hırsızların iktidar tarafından korunarak yargılanmalarına engel olunması… Komisyonculuk; haksızlık hukuksuzluk, adaletsizlikler ile rüşvet, iltimas, adam kayırmacılarının korunması, suçluların yakalandıklarında AKP yandaşı ise hiçbir ceza almadan kurtulması, en önemlisi de hiç şüphesiz Atatürk ve Kurtuluş savaşı kahramanlarına yapılan hakaretleri sabırla, susa susa, yuta yuta, "TÜRK MİLLETİNİN KANINA DOKUNDU!..”  gelinen günler…

Emekliye, çalışana “Ötekiler” gözüyle bakılarak, maaşlarının %80’den, % 45’lere düşürülerek, yoksulluğa terk edilmesi. Bizden ve bizden olmayanlar diye ayrımcılık… Asgari ücretlinin, düşük maaşı karşısında, beş on yerden maaşa bağlanmış Hükümetin gözde isimleri… Medya fonemenlerinin zenginliği, futbolcuların Denizbank olayı ve kara para aklayıcılarının Karunlaşması, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Turgut Altınok’un mal varlığı, halkın gözünde iktidara şüpheyle bakılır hale getirmiştir.

AKP Kadroları, Yaparsa AKP Yapar, Bizden önce Tiren mi vardı? Bizden Önce uçak mı vardı? Bizden önce üniversite mi vardı? Bizden önce yol mu vardı? Köprü, Tünel, Otoyol…vb.? Biz yaptık biz; yalan ve hamasetleri…

ERDOĞAN ŞİMDİ YARALI ve ÇOK DAHA TEHLİKELİ!..

Demokrasi oyunu ve yalanlar artık işe yaramıyor. Şimdi daha saldırgan daha kural tanımaz, daha: “Ben ve ne dersem o olacak!..”, bölümüne geçecek.

Tabii Erdoğan kincidir! Halka kızgın. Tabanına kızgın! Etrafına yerleştirdiği bilgisiz, dalkavuk, kadroya kızgın!.. Şimdi bu öfke ile Van Seçimlerinde % 55 ile kazanan DEM Partili Abdullah Zeydan’ın belediye başkanlığı elinden alınarak % 27 oy alan AKP adayına verilmesi gibi daha da büyük yanlışlar yaparak, halktan daha çok tepki alacaktı ki yanlıştan dönüldü!.. İşte çözülme ve çöküş budur!.. AKP’den kaçan kaçana olacak!..  AKP’li zengin iş adamları, daha önceden götürüp yerleştikleri yurt dışına kaçışı hızlandıracaklar. Son varlıklarını da satıp yurt dışında tezgahlarını kurup işlerini orada devam ettireceklerdir.

CHP ve YRP KAZANDI:

CHP: Otuz (30) büyük şehirden on dördünü (14); elli bir (51) İl Belediyesinin yirmi birini (21); üç yüz otuz yedi (337) İlçe Belediyesi ve (54) Beldeyi de kazandı… Bu Türkiye nüfusunun %64’ünü, ekonomik büyüklüğünün ise %80’ini elinde bulunduracağını göstermektedir!..

AKP, ise on iki (12) Büyük şehir, on iki (12) il, 356 İlçe ve 125 beldeyi kazandı!

MHP, sekiz (8) il ile 4.98 oy aldı…

DEM P, 3 Büyükşehir yedi (7) il, atmış beş (65) ilçe 7 beldeyi kanamış oldu!

YRP, 6.19 oy alarak, herkesi şaşırttı. Bir (1) büyükşehir, bir (1) il, 89 İlçeyi aldı.

İYİ P, Bir (1) il, yirmi dört (24) İlçe, dört beldeyi kazandı...

Aydın, biraz mürekkep yalamış Milliyetçiler CHP’de birleştiler. Mansur %60.35 alırken, İmamoğlu ise % 48.82 oy alarak toplumun büyük çoğunluğunun gönlünü kazanmayı başardılar!

PEKİ ŞİMDİ KİMLER İSTİFA ETMELİ?

Devlet Bahçeli ve Mustafa Destici de derhal istifa edip AKP’ye geçmeliler; çünkü Kurumsal Parti Olma Kimliklerini kaybederek, partilerini, “Etkisiz Eleman” durumuna düşürmüşlerdir!.. Yine aynı kaynaktan beslenen “Memleket Partisi, DP, Ata Partisi, Zafer ve İyi Parti” ler de herhangi bir başarı gösterememişlerdir! Ya kendi aralarında birleşecekler veya dağılıp gidebilir gibi gözüküyor…

AKP: Devletin bütün imkanlarını kullandı. Halkın kendilerine iktidar olarak asla vermediği yetki: Şehit, Dul ve Tüyü Bitmedik Yetimlerin, Kamuda Özel Sektörde Çalışan memur, İşçi ve Emeklilerin gerçek hakkını vermeyerek, çalarak çar çur ettiği seçimleri kaybetti!..

Devletin bütün Uçakları, helikopterleri, Medya ve Yayın Organları ve Televizyon Kanalları Bakanlar, Generalleri ve Millet Vekillerini seferber ederek; Devlet Kaynaklarını har vurup harman savunarak, Hükümetin değil, Devletin araçları kullanılarak, Devletin kesesinden benzin, mazot, uçak yakıtıyla İstanbul’u almak için seferber oldu.

İstanbul’u almak için iktidarın balyoz yumruğu, İstanbul halkını arkasına almış Ekrem İMAMOLU’nun başına bütün haşmet ve ihtişamıyla indi; fakat bu balyoz çelik bir kalkana değerek sıçrayıp, sallayanı yere savurdu!...

Yalan dolan, iftira, algı operasyonları, AKP’nin 200 bin kişilik Trol Ordusunun uyduruk yalanları ters tepti, hiçbir güç ve hükmü sökmedi!..

Sahip oldukları zenginliklerine zenginlik katanlar, Bakan, Vekil, Belediye Başkanı koltuklarını kaptıktan sonra Karunlaşanların, vergi borçları silinirken, yoksul vatandaşa, ikinci vergi koyarak ezenler; sahilleri, Devlet Arazilerini, Kamu Mallarını, yandaşlara peşkeş çekip yağmalayıp, talan edenler kaybetti!..

Atatürk’e : “Hain!” diyen, “Kafir!..” diyen Atatürk’ün resimlerini kurumlara  tersten asanlar,

Atatürk Büstüne çıkıp Heykelini kırmağa çalışanlar,

TC’yi silenler,

Andımızı kaldıranlar,

Türk, Türklük kelimesinden gocunanalar, kaybetti!..

Atatürk ilke ve inkılâplarını hiçe sayanlar, “Çözüm Süreci” üreterek, teröristleri Habur’daki Çadır Mahkemelerinde serbest bıraktıktan sonra Meclise Milletvekili olarak taşıyanlar,

TERÖRİST VE EYLEMCİ:

Eyalet Sistemi, Özerklik ve Federasyon Tartışılabilmeli;

Şeyh Said’in yakınlarından özür dilenmeli,

“Ne mutlu Türk’üm diyene!..” yazısı silinmeli,

Kürtçe, Türkçe ile birlikte ikinci bir resmî dil olarak kabul edilmelidir.

İsimleri değiştirilen yer adları, yerleşim yerlerinin eski adları geri verilmelidir!..

Medreseler iyileştirilmeli, aslî fonksiyonlarına kavuşturulmalı ve Medreselere resmî statü tanınmalıdır!.. Diyen HÜDAPAR (Hür DAVA PARTİSİ)’ni TBMM’sine taşıyanlar, kaybetti!...

Demirel: “BOŞ TENCERENİN YIKAMADIĞI İKTİDAR YOKTUR!” demişti. Tekraren gerçek oldu!..

Milletin, Erdoğan’a (Vekâleten) verdiği gücü, milleti ve halkı tehdit ederek, korku salarak seçim kazanmaya çalıştı!.. “Merkezi yönetim, yerel yönetimle el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa, o şehre herhangi bir şey gelmez!.. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı!..” Türk Halkının kendilerine emaneten, vekaleten verdiği gücü, halka çevirerek halkı tehdit olarak kullandılar.

AKP-SAADET-YRP aynı karından doğmuş bir annenin çocukları olarak gelecekte bir kazanda birleşebilirler mi? Bilinmez; fakat ileri yıllarda AKP diye bir parti hiç olmayacak…

Menderes, Demirel, Özal, Erdoğan Milliyetçi Cephe hükümetlerinin yönettiği 87 yıllık idarede Türkiye’nin geldiği durum gözler önündedir.

Süleyman DEMİREL’in bunlardan biraz da olsa farklı yanı Cumhuriyetin İlke ve İnkılâplarına sahip çıkmasıydı. Gereğinde tavrını koyup Amerikan Üstlerini kapatabilecek kadar cesurdu! Milleti ona “Baba!” sıfatını takmıştı.

Yüz yıllık Cumhuriyet Tarihinde sağ iktidarların seksen yedi 87 yıllık saltanatı (Menderes, 10 yıl; Demirel 33 yıl; Özal 15 yıl; Milliyetçi Cephe Hükümetleri 5 yıl, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, 30 yıla yakın saltanatında toplumu kutuplaştırma ve ötekileştirme uygulamaları ile sistem çökmüştür!..

Değer miydi?

Asla!

Her İktidar gibi gelip her iktidar gibi onurla gitmesini bilmek de bir şeref ve yüceliktir!

Hani Nerede kaldı verilmiş sözler?..

Çıraklık, Kalfalık, Ustalık Dönemleri? 

Ben diğerleri gibi koltuğa yapışmam hamaseti? Dört yıl, İkinci dört yıl söylemleri?..

Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçince de beş (5) yıl, ikinci beş (5) yıl, haksız ve hukuksuz olarak, üçüncüsünü istemek? Nerede sizin doğruluktan, adaletten, haktan, hukuktan, ahlâktan bahseden sözleriniz, nerede?

Hükümetin, derhal istifa etmesi, genel bir seçime kadar, geçici bir hükümet kurulması ve derhal seçime gidilmesi gerekmiyor mu?

Ey AKP’liler Unutmayın! Bu, bir nöbettir! Nöbeti bırakacaklarınız da bu milletin evlatları ve sahipleridirler…

Niçin koltukları teslim edip gitmiyor, gidemiyorsunuz?

BASKIN SEÇİM Mİ?

Planlı Provokasyonlar!.. Kaostan yararlanıp, korkuya kapılan milleti, bir baskın seçime götürerek, seçimi kazanmak isteği mi yatıyor?.. Bu öfkeli çıkışlar, gözleri başka yere çevirip, vatandaşı korku ve ümitsizliğe sürükleyecek, formüllerin bulunması provaları mı?

7 Haziran 2015 ’te seçimlerinde Erdoğan, seçimi ilk kez kaybetmişti!.. Tek başına hükümet kuramayan Erdoğan, Davutoğlu’na, hükümet kurma görevini verdi! Vermişti; ama Davutoğlu’na da: “CHP ile ortak bir hükümete, asla!” talimatını vermişti. Diğer partilerin DAVUTOĞLU ile tek başına bir hükümet kurmaya sayıları yetmiyordu!.. Ya iki, üç partili bir koalisyon veya tek başına iktidar olmalıydı. Erdoğan seçime giderek tek başına iktidar yolunu seçmişti…

 7 Haziren- 1 Kasım 2015 Seçim süresine kadar ülkede büyük kaoslar yaşandı!  Canlı bombalar, kalabalık halkın bulunduğu ortam ve meydanlara, yapılan mitinglerin içine daldı. Ankara Tandoğan, Şanlıurfa Suruç, Ankara Kumrular, İstanbul İstiklâl Caddesi’nde, infialler oldu. Polisler öldürüldü! Askeri Birlikler basıldı, beş yüzün üzerinde insanımız seçime hazırlanılan bu dört ay içinde, terör olaylarında, can vermişti!..

Bugünlerde, üzerimizde 2015’in karabulutları mı dolaşıyor? Erdoğan, 2015’te de seçimde birinci parti çıkmış; fakat iktidar olamamıştı. Tek başına bir hükümet kuramıyordu. Davutoğlu’na Hükümeti Kurma görevini verdi. Verdi; fakat arkadaki gizli ve sinsi plan farklıydı. T.B.M.M. oyalayarak, kırk beş günlük süreyi tamamlama peşinde miydi? Terör örgütlerinin yaptıkları eylemler sebebiyle güvensiz, korku ve endişe pompalanan, kaos ortamında, kendi seçmeninin saflarını sıklaştırıp, “Bir Baskın Seçimle” korku ve kaosun gölgesinde tek başına iktidar olmak mı istiyor?

Davutoğlu, 2015 Seçimleri için şöyle demişti: “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa, bizi bugün eleştirenler insan içine çıkamazlar!..” demişti. Davutoğlu bu konu ile ilgili neler biliyor? Açıklarsa, o günkü terör olayları, kesin olarak çözülecektir!..

2015’te, Haziran sonrasında, Mecliste, CHP-MHP-DEM ortak bir Hükümeti kurulabilecekti. Devlet BAHÇELİ Yanaşmadı! BAHÇELİ’ye Başbakanlık teklif eden Kemal KILIÇDAROĞLU, MHP-CHP, azınlık hükümetinin kurulmasını teklif etti. Devlet BAHÇELİ Başbakan olacaktı. KILIÇDAROĞLU Başbakan Yardımcılığını da kabul ediyordu… BAHÇELİ bunu da kabul etmedi… Cummurbaşkanı Erdoğan ise kırk beş günü doldurup, erken seçim kararı almak istediğinden, DAVUTOĞLU Yeni Hükümeti kurmada başarısız oldu. KILIÇDAROĞLU istediği halde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ne CHP’ye ne de BAHÇELİ’ye hükümet kurma görevini vermedi!.. DAVUTOĞLU’na Anayasa’da belirtilen kırk beş günlük süreyi doldurtturup “Erken Seçim!” kararı almıştı!...

Sonuç ne oldu?

Terörde beş yüz kişiden fazla yurttaşımız, canının ve malını kaybetmiş, Erdoğan ise yapılan seçimde % 49 oy alarak yeniden ve tek başına iktidar olmuştu!..

Tarih tekerrür edecek mi? Hep beraber göreceğiz... 

31 Mart 2024 Seçimlerinde, Yüce Türk Milleti: "Ben ne dersem o olur!" diyen Recep Tayyip ERDOĞAN Hükümeti ve Zihniyetini, azarlamış, ikazı etmiş ve şimdilik, kendine gelmesi için okkalı bir tokat atmıştır!.. 

Translate