OSMANLI İMPARATORLUK DÖNEMİ
(27 TEMMUZ
1299 - 29 EKİM 1923)
Abdullah Çağrı
ELGÜN
Osmanlı
Devleti, 27 Temmuz 1299’da Bilecik’in Söğüt İlçesinde Gazi Süleyman Oğlu, Gazi Ertuğrul Oğlu,
Gazi Osman Bey, Selçuklu Uç Beyi iken, Selçukluların Moğol
istilâları karşısındaki yetersizliği ve Selçuklu Yönetiminin, Moğolların
kuklası olmaktan başka, bir şey yapamadığını görerek, Uç Beyi olduğu
topraklarla, Selçuklu topraklarına da sahiplenip bağımsızlığını ilan etmiş, “Osmanlı
Devleti” ni kurduğunu her tarafa duyurmuştu…
Bu
devletin, kuruluşu: 27 Temmuz 1299’dan, 1578’de Fas Sultanlığını
kaybettiğimiz ilk toprak kaybı dönemine kadar,
adalet ile hükmetmiş ve adil yönetimi sayesinde bütün Türk ve Gayri Müslüm
Devletleri de topraklarına katarak genişlemiş, büyük bir güç ve İmparatorluk
haline gelerek 700 yıla yakın yaşamıştır…
Osmanlı da zaman içinde giderek asimile
olmuş, Arap ve Farslaşma yolunda adım adım ilerleyerek. Müslümanlığı
Araplaşmak olarak algılamaya başlamıştır… Peygamberimize saygı gereği, Arap
çöllerinde güneşin yakıcı sıcağından korunmak için giyilen giysilerin Adana,
Mersin, Gaziantep, Urfa, Antalya ve Ege sahillerinde giyilmesi hiç
ama hiç mümkün değil iken İslâmî inanışla alâkalandırılarak başlara sarık
dolanmış, Çarşafa, Çar, Cibab, Milhafe, Feraceye bürünülmüştür. Kılık
kıyafet ve askerî elbiselerde zamana, zemine ve mevsime göre giyinmenin yanında
çarşaf, ferace, baş örtüsü, fes getirilerek Türk gibi giyinmek
ortadan kısmen kalkmış, Arap ve Fars giysileri dönemin modasının da
tesiri ile Türkleri giyinişte de asimilileştirmiştir… (http://altinmiras.com/?Syf=26&Syz=304800)
Türklerde giyilen, süvari
elbiseleri ve kadınlarımızın giydiği cıvıl cıvıl renkli elbiseler: Ceket,
pantolon, kaftan, ipek işlemeli iç ve dış elbiseleri, keçe, yünden örme
kumaşlar, tilki, samur, tavşan ve benzeri hayvan derisinden yapılmış pahalı ve
değerli kürk mantolar, ceketler, kalpaklar; sert branda ve kendirden yapılan
pantolonlar, uzun ceketler, …vb. rengarenk çiçeklerden oluşmuş tabiatın en göz
alıcı renk ve çiçek çiçek desenlerden oluşmuş kumaş giysilerimizin yerine Arapların
sarık, Farslar’ın Fes, Hıristiyan Manastırının Siyah Çarşafı
ve örtüleri, Türk Sosyal
Hayatını, Türk Kültürünü, Türk kadın ve kadınlığını, Türk erkek ve erkek
görüntüsünü ortadan kaldırarak asimile eden bir unsur olmuştur…
Türkler, tabiatın
renk cümbüşünden ilham alan desenli, uzun fistan ve rengarenk kaftanlar, dış
giysiler ve içten giyilen cıvıl cıvıl renklerden oluşmuş, insanın bir baktıkça
bir daha bakasını getirdiği, Çin’in ipekli kumaşlardan, altın, gümüş, yakut ve
kıymetli taşlarla donatılmış işlemelerinden oluşan zengin renk ve kıymette
değerli sim ve taşlarla işlenmiş göz kamaştıran giysilerimiz; hayvanların kürkü
ve derisinden üretilen paha biçilmez kürk, kalpak, başlıklar, deri çizme ve
deri kuşakların envâi çeşidi Fars ve Araplaşma etkisinde Fes, Sarık, Dolama
ile asimilasyona uğrayarak terk edilme noktasına getirilmiştir…
Bugün
Arap diye bildiğimiz ve Arap dediğimiz çoğu milletlerin,
Araplıkla hiçbir alakası olmamasına rağmen Müslümanlığın tesirinde
Araplaşarak asimile olmuşlardır… Bunlardan sadece Türkler, kendi bir
kısım adet, gelenek ve giysilerini muhafazada etmede diğerlerinden daha
dirençli çıkmıştır. Mustafa Sümer TURANKİ ve
Kazakistan Devlet Başkanı Nur Sultan NAZARBAYEV diyorlar ki:
“Lidya
(Berberi),
Mısır (Kıpti, Kıpçak, Kazak), Cezayir (Tuareeg), Lübnan (Fenikeli),
Suriye (Süryani), Irak (Sümer, Akat, Babil, Asurlu) idiler. Arap
işgalleri ve baskısı sonucunda, bütün bu milletler, Araplaştırıldılar.
Ümmet fikri, bir Arap emperyalizmidir…”
Atatürk’ün
bu konudaki duyarlılığı ve Türk Milletinin kurduğu devlete Türkiye
ismini vermesi hiç de boşuna değildir…Türk, Türkçeyi “dilini” Türk
kültürünü, kaybederse kimliğini kaybeder, kimliğini kaybederse, geleceğini
kaybedeceğini biliyordu… Bugün gelinen noktada neleri kaybettiğimize şöyle
bir bakmamız yeterli olacaktır.
Türkiye, Türkler’den arındırılıp çeşitli
milletlerden harmanlanmış bir Mozaik haline dönüştürülmek isteniyor. Bu, BOP Başkanlığının güdümünde, ABD ve İsrail eşliğinde Büyük
İsrail’e giden yolda Bütün terör örgütleri desteklenip, silah ve mühimmat ile
donatılarak kasıtlı, maksatlı ve planlı olarak yapılmaktadır.
Ülkemize
yapılan baskı ve tehdit; komşularımızın bombalanarak harabe ve viraneye dönmüş
ülkeleri, şehir, kasaba, köy ve başlarına yıkılan evleri, yağmalanan hazineleri
ile yöre halkları “Göçmenleştirilmekte,
Sığınmacı” durumuna düşürülerek, Büyük İsrail’e giden
yollardaki bütün engeller kaldırılmaktadır.
Türklerin ülkesi Türkiye
ise kabul edilen dindaş sığınmacılarla mozaikleştirilerek, sürekli göç alan bir
coğrafya haline getirilip kavga, çatışma, kendine güvensiz, kaygılı bir ortamın
bulunduğu, hastalıklı, şizofren insanlarla doldurulmuş, patlamaya hazır bir
bomba, yapılmak istenmektedir… Bu durum büyük güçlerin iç işlerimize ve
devletimize müdale hakkını meşru kılmaya yönelik çalışmalar ve girişimlerdir.
Her hükümet döneminde azar azar uygulanmış olmakla
birlikte, Recep Tayyip ERDOĞAN Hükümetleri Döneminde, proje tamamlanmak
üzere harekete geçilmiştir… Araplar’ın
tam olarak asimile edemediği Türk Milleti ise asimillileştirme
yolunda dört nala koşturulmaktadır…
Osmanlı Askerleri: Yeniçeri Ocağının bozulup
yıkılmasına kadarki dönemde tavizsiz, katı kuralları olan, savaşçı,
ölümü göze almış, Hakana ve Devletine kendini adamış, kelle koltukta,
yiğitlerden oluşurdu. Bunların hepsi bekardı. Evlenenler ordudan çıkarılırdı.
“Asker Ocaklı” olacak
delikanlıların, ailesiyle ve diniyle tüm bağlarını koparması, aynı yeni doğmuş
gibi, hükümdardan başka kimseye, maddî veya duygusal herhangi bir bağ
hissetmemeleri gerekiyordu. Bunların belli yaşa kadar orduda kalır
sonrasında emekli olurlardı… Kapıkulu Ocağı, Acemi Ocağı, Yeniçeri Ocağı (Güruh
u Bektaşîye), Eşkinci Ocağı, Nizam-ı Cedid, Sekban-ı Cedid, Asakir-i Mansure-i Muhammediye, "Muhammed'in
Zafer Kazanmış Orduları", Cebeci Ocağı, Topçu
Ocağı, Humbaracı Ocağı, Bostancı Ocağı, Lağımcılar, Solaklar, Akıncılar…vb.
birlikleri ve görevleri ayrı birçok Askerî Ocaklar vardı!..
Bunların ilerleyen zaman içinde işleyiş ve oluşum sistemleri Hakandan
Hakana giderek bozularak, Devlete kafa tuttuğu, hatta Devleti tehdit etiklerine,
şahit olunmuştur. Özellikle “Yeniçeri Ocağı” bu sebeple içindeki her
türdeki fitne asker ve mühimmat ile Hakanın emrindeki askerler tarafından, “Vaka
i Hayriye (Hayırlı Olay)” ismi verilerek topa tutulmuş, yerle bir edilerek ortadan
kaldırıldığına, tarih şahitlik etmiştir… (https://www.ensonhaber.com/galeri/dunyayi-titreten-osmanli-teskilati#3); (https://www.devletialiyyei.com/vaka-i-hayriye-hayirli-olay-sayfa-181.html)
Bu Muazzam Devletin Çöküşü: Kötü
yönetim, adaletin çürümesi; rüşvet, iltimas, adam kayırma; liyakatsiz kişilerin
yönetime getirilmesi; tecrübe, bilgi ve hizmetteki değerin kayboluşu; din ve
devlet işlerinin birbirine karışması. Padişahların Hareminde emre amade
bekleyen: 1) Kadın Efendiler, 2) Haseki Sultanlar, 3) Valide
Sultanlar, 4) Cariyeler, 5)Kölelerin de (Fethedilen ülkelerden esir
olarak getirilen gösterişli güzel kadınlar. Bunlar sarayda Padişah veya
şehzadelerden biri ile evlenince Cariye oluyorlardı.) devlet yönetimine
el atmaları; Tarikat, Cemaat, Tekke, Zaviye; Şeyh,
Şıh, Seyyid …vb. Kurum ve Kuruluşların Devleti yönetmeğe kalkışmaları ve
Devletin üst düzey yöneticilerini kendilerinin atamaları veya yöneticileri tavassut
ile iş başına getirmeleri, Devletin kaynaklarının bu kuruluşlara sel gibi akıtılması…
Bunlar
aralarında başlayan her konuda şiddetli rekabet,
savurganlık, ayrıca Cariyelerin kendilerinden doğan Şehzadeleri Hakanlık,
Padişahlık Sultanlık koltuğuna taşıyabilmek için çevrilen dolaplar, entrikalar,
adam öldürme, gizli cinayetler, para, altın, kıymetli taşlarla kandırılan
insanlar; iltimas, adam kayırma ve rüşvetin tavan yapması; dinmek ve bitmek bilmez
istekler, hırs ve giderek kaçınılmaz amansız ihtiraslar; hazinenin gereksiz
savurganlıklarla boşaltılması, İmparatorluğun çöküşünü mukadder kılıyordu…
Osmanlı Türkiyesi içindeki Medreseler,
Medreselerde ilim öğreten hocalar, adalet dağıtan kadılık müessesesi ve
kurumlar, Tarikat, Tekke, Cemaat, Zaviye, Ahilik gibi teşkilatların da eski
güzelliğini kaybedip, çürüyüp, kokuşması ve bu gurupların da devletin en üst
kademe ve yönetimlerindeki artan etkinlikleri… Böylece, savaşarak, uğrunda
ölünen, kan ve can verilerek vatan yapılan topraklar, yavaş yavaş ve belli
aralıklarla yavaş yavaş elimizden çıkıtı. Kaybedilen vatan toprakları:
1)
1578 - Fas / Fas Sultanlığı Kaybedildi.
2) 1588 - Umman / Maskat,
3) 1589 - Kenya / Mombasa,
4) 1685 - Slovakya / Uyvar Vilayeti, Orta Macar Krallığı,
5) 1718 - Polonya / Lehistan Sancağı,
6) 1718 - Macaristan / Budin Paşalığı, Kanije Vilayeti, Eğri Vilayeti, Temeşvar Vilayeti,
7) 1718 - Voyvodina / Temeşvar Vilayeti,
8) 1736 - Ermenistan / Revan Vilayeti,
9) 1736 - Azerbaycan / Şirvan,
10) 1774 - Ukrayna / Kırım Hanlığı, Podolya, Kazak Hatmanlığı, Özi Vilayeti,
11) 1812 - Moldova / Besarabya,
12) 1830 - Doğu Fas / Cezayir Paşalığı,
2) 1588 - Umman / Maskat,
3) 1589 - Kenya / Mombasa,
4) 1685 - Slovakya / Uyvar Vilayeti, Orta Macar Krallığı,
5) 1718 - Polonya / Lehistan Sancağı,
6) 1718 - Macaristan / Budin Paşalığı, Kanije Vilayeti, Eğri Vilayeti, Temeşvar Vilayeti,
7) 1718 - Voyvodina / Temeşvar Vilayeti,
8) 1736 - Ermenistan / Revan Vilayeti,
9) 1736 - Azerbaycan / Şirvan,
10) 1774 - Ukrayna / Kırım Hanlığı, Podolya, Kazak Hatmanlığı, Özi Vilayeti,
11) 1812 - Moldova / Besarabya,
12) 1830 - Doğu Fas / Cezayir Paşalığı,
14) 1861- Bahreyn / Bahreyn Emirliği
15)
1877-1878-Sırbistan, Karadağ, Ramanya (Osmanlı Rus Savaşı, 93 Harbi
başladığında),
16) 1881 - Tunus / Tunus,
17) 1882 - Uganda / Hatt-ı Üstüva Vilayeti,
18) 1882 - Doğu Etyopya / Harar Emirliği,17) 1882 - Uganda / Hatt-ı Üstüva Vilayeti,
19) 1884 - Cibuti / Habeş Eyaleti,
20) 1885 - Eritre / Habeş Eyaleti,
21) 1885 - Somali / Habeş Eyaleti, Zeyla Kazası,
22) 1906 - Nijer / Fizan Sancağı-Kavar Kazası,
23) 1908 - Bosna Hersek / Bosna Eyaleti, Hersek Eyaleti,
24) 1911 - Cezayir / Cezayir, Fizan Kazası,
25) 1912 - Çad / Fizan Sancağı-Reşade Kazası,
26) 1912 - Libya / Trablusgarp-Bingazi-Fizan,
27) 1913 - Bulgaristan / Sofya Vilayeti, Tuna Vilayeti, Doğu Rumeli Vilayeti,
28) 1913 - Makedonya / Manastır Vilayeti,
29) 1913 - Kosova / Kosova Vilayeti,
30) 1913 - Sırbistan / Belgrad Paşalığı, Niş Eyaleti,
31) 1913 - Arnavutluk / İşkodra Vilayeti, Kosova Vilayeti, Yanya Vilayeti,
32) 1913 - Kuveyt / Kuveyt Kazası, Basra Vilayeti,
33) 1913 - Katar / Katar Kazası,
34) 1917 - Filistin / Kudüs-i Şerif Mutasarrıflığı,
35) 1918 - Gürcistan / Çıldır Eyaleti, Abhaz Memleketi, Açıkbaş Hanlığı,
36) 1918 - Irak / Musul, Bağdat, Basra,
37) 1918 - Suriye / Halep Vilayeti, Şam Vilayeti,
38) 1918 - Batı İran / Azerbaycan/Luristan/Irak-I Acem,
39) 1918 - Ürdün / Şam Vilayeti,
40) 1918 - İsrail / Kudüs-i Şerif Mutasarrıflığı,
41) 1918 - Lübnan / Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı,
42) 1918 - Yemen / Yemen Vilayeti,
43) 1919 - Suudi Arabistan / Mekke Şerifliği, Al-Ahsâ Vilayeti, Necit Kazası,
44) 1923 - Mısır / Mısır,
45) 1923 - Sudan / Nübye, Darfur, Kordofan, Bahr-Ül Gazel …vb. gibi yetmiş beş (75) eyaletimiz bizden ayrılarak tek tek bağımsız oldular. (https://eksisozluk.com/osmanlidan-ayrilan-devletler-sirali-listesi--5223937)
700 yıla yakın
ihtişam, şan, şöhret ve zaferden zafere koşan İmparatorluk, ayrılıklar ve
büyük ihanetler sonrasında, 700. yılına doğru, kırk iki yılda, “otuz
devlet” birden Osmanlı Eyaletliğine isyan edip ayrılarak, her biri, birer bağımsız
devlet oluyorlardı…
Osmanlı İmparatorluğu rakiplerince, ölümü beklenen “Hasta
Adam” ilan ediliyor, bir müddet sonra da büyük devletler tarafından,
vatanın her bir parçası, içindekilerin ihaneti ve dışarıdakilerin ülkeye asker
çıkarmaları ile işgal ediliyordu…
Balkanlar kaybedilmiş, Kuzey Afrika yitirilmiş, Ortadoğu ve
Arap Yarımadası çoktan elden çıkmıştı… Kurtuluş Savaşı’na gelindiğinde,
elimizde kurtaracak sadece Anadolu Yarımadası, Trakya'nın çok küçük bir
parçası ile bugünkü Irak ve Suriye topraklarının az bir bölümü kalmıştı. Sonra:
Kastamonu, Eskişehir, Ankara Yozgat hattının bulunduğu ufacık kara parçasına
sıkıştırılıp kalmıştık… Vatanın bütün toprakları işgal altına girmişti…
Ayrılanların
hepsi, yeni devlet kurmuşlar,
kimisi de kurulma aşamasına gelmişti. Mevcut halk çaresiz, isyan ederek
ayrılanlardan ve bunun için verilen savaşlardan bıkmış, her Türk ailesinden iki
üç evlat, baba oğul, bazıları da kocalarını, evlatlarıyla birlikte, cephelerde
vatana kurban vermişlerdi… Halk geçim derdinde aç alavan, yalın ayak, dağlardan
topladıkları otları yemekte, uzun yıllar ekme biçme, tarım yapamadıkları için
perişan bir vaziyette, bu durumundan kurtulmak için çıkış yolları
aramaktaydılar:
Kimisi “İslâm Birliği”nden bahsediyor,
Kimisi “Türk Birliği”, Kimisi de Osmanlıyı yeniden toparlamak
için “Osmanlıcılık” fikirlerine sarılıyorlardı… Eski muhteşem
İmparatorluğu, “Osmanlıcılık” ve “İslâm Birliği” fikirleri ile
yeniden diriltmek isteyenler, bu fikirlerinin uygulanmasının imkansızlığını bir
müddet sonra anladılar; çünkü bağımsızlık isteyenlerin çoğu, Osmanlı
Türkiyesi’ne isyan ederek, ayaklanan dini, ırkı, mensubiyeti ayrı, kimi de
dini, meshebi bir olan dindaşlarımızdı… Kesin olarak ayrılmayı seçenlerin büyük
kısmı, büyük devletlerin oyununa gelmiş, bunun için de özellikle Fransız,
İngilizler’in yanında yer alan, bağımsızlık yanlısı eyaletler olarak Osmanlıyı
parçalama girişiminde bulunuyorlardı. Karar verme konusunda şaşırmış olan bu
ırkdaş ve dindaş halkların bazıları da ne yapacağını bilemiyor, Osmanlıya ihanet etmek istemese de bilerek veya
bilmeyerek bu siyaset belirleyicilerin peşine takılmak zorunda
bırakılıyorlardı… Kimileri de artık elimizde: Kastamonu, Eskişehir, Yozgat,
Ankara Hattının bulunduğu ufacık kara parçasının kaldığını görüp,
kurtuluşumuzun imkansızlığını görüp çaresizlik içinde, ülkeyi
işgal etmiş devletlerden İngiliz
Mandalığı (himayesinde yaşama) veya Amerikan
Himayesine sığınma, teklifinde bulunuyor ve gruplar oluşturuyorlardı… Bilmiyorlardı ki
bu fikirlerden ikisi de zaten altı yedi yıldır işgal altında bulunan ülkenin içinde
yaşanıldığı durumdu; ve İmparatorluğu yıkan fikirlerin, o güne yansımalarından
ibaretti…
Her Eyalet, kimi dini, kimi ırkı, kimi milliyetçiliği bahane
ederek bağımsızlık istemişlerdi; bunun sonucunda düşman askerleri vatanın bütün
topraklarını işgal etmişlerdi… Vatanı işgal eden düşmanlar, hem bu vatandan ayrılıp ayrı devlet kurmak
isteyerek isyan etmiş olan halkları hem de asıl unsur olan Türkleri
katletmekten geri durmuyorlardı… Kısaca Osmanlının vücudu, artık ameliyat
masasına yatırılmış bir vücuttu; ve işin uzmanları bu vücudun her bir uzvunu
bisturi ile parçalara ayırarak, yeni haritalar çiziyor ve yeni kolonilerinin
piyon liderlerine tanıtıyor, başka devletlerin kolonisi olacak devletçiklerin
bu piyon başkanlarına talimatlar veriyorlardı. Osmanlı İmparatorluk Türkiyesi
vücudundan her ayrılan, kopan, parça ile ameliyat masasındaki hasta gibi kanlar
içinde can çekişiyordu… (https://eksisozluk.com/kurtulus-savasinda-savasilan-devletler--2636699)
İşte
tam da bu sırada, bir genç subay, “Türkçülük ve Milliyetçilik” fikirlerini
öne sürerek, bu ayrılan ve parçalanan İmparatorluğun vücuduna, içinde kalmış
taraftarlarıyla sahip çıktı… Bu yürekli kahraman genç subay: Mustafa Kemal’di. Ülkeyi ameliyat masasından alarak kurtarmak
ve yaralarını dikmek için kolları sıvıyor. Doğu, batı, güney, kuzeyi ile işgal
altında bulunan bir İmparatorluğun kalıntısından kendisi gibi düşünenlerle bir
olup, kalan toprak parçalarını kurtararak, 29 Ekim 1923’te kendi
milletinizin adını taşıyan Türkler’in Ülkesi Türkiye’yi, Türkiye
Cumhuriyeti’ni kuruyor. 100 yıl sonra bu ülkenin içinden yetişen gaflet ve
dalâlet içindeki hainler, o dönemde Osmanlısında artık çarenin bittiğinden
bahsederek İngiliz veya Amerikan’ın bizi korumasını isteyen Mandacıların
torunları, o günden bugüne namus ve şereflerini kurtaran kahramana dil
uzatıyorlar… Mustafa Kemal’e çeşitli karalamalar, isnatlar,
yakıştırıp, en alçak ve kirli iftiralar atarak, aşağılamaya çalışıyorlar...
Oturtulduğu koltuklardan güç alan, yandaş ve yalakaların varlığına güvenerek ve
onlardan cesaret alarak, tarihî unutulmaz Afyon, Tınaztepe, Kocatepe,
Dumlupınar, İnönü, Sakarya, Anafartalar, Çanakkale, Otuz Ağustos Savaşları ve
Meydan Muharebelerinde kan ve can vererek savaşa savaşa bu ülkeyi
kurtararak, bizlere emanet ve armağan eden millî kahramanlarımıza iftira
atmaktan çekinmiyorlar… (https://eksisozluk.com/osmanlidan-ayrilan-devletler-sirali-listesi--5223937)
KAYNAKLAR:
1)
Diyanet ve Tarikatların Yıkım Belgeleri,
Ziya ZELYUT. 15 Ağustos 2019
13)
https://www.mynet.com/merhum-turgut-ozal-ve-donemi-hakkinda-bilmeniz-gereken-10-bilgi-190101047004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder