KURULTAY
Abdullah
Çağrı ELGÜN
(MHP
YA TAMAMEN BİTECEK; VEYA KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞACAKTIR.)
Peygamberlerin görevlerini tamamlayıp gittikleri
gibi davaların da görevlileri vardır. Onlar da o davanın planlamacıları,
kurucuları, önderleri ve liderleridirler. Büyük Ülkü Davasının da gelmiş geçmiş
tek bir lideri vardır o da adı üzerinde olduğu gibi Başbuğ, Alpaslan TÜRKEŞ’tir.
Bu
yalancı dünyada hiç kimse ebedî ve ölümsüz değildir. Liderlerden sonra o
koltuğa oturanlar sadece davalarının temsilcileri ve sadece davalarının birer
neferidirler… Onlar da davayı
liderlerinden, aynı aşk aynı misyon aynı sorumluluk duygusu ile alırlar ve yeri
geldiğinde bir başkasına devrederek babadan oğula, oğuldan torunlara ve torunlardan
giderek gelecek kuşaklara; omuzdan omuza, elden ele aktarılarak mukaddes bir
sancak, gibi sonsuza kadar taşıyıp zamandan zamana kuşaktan kuşağa aktarıp giderler… Bu kutsal emanet, davanın bayrağı asla yere
düşmez; düşürülmez!.. Bu uğurda herkes, atsız bir nefer olarak çalışarak sadece
ülkülerin yükselmesi için gayret eder nefes ve enerji harcarlar. Bu ülkü
adamları için: “ÜLKÜ, denen nazlı gelin
erde şan ister, büyük devlet kurmak için büyük kan ister…” şiarıyla yorulmadan,
dinlenmeden Kızılelma’ya koşarlar.
Bu ülkü devleri için ne makam mevki ne para, şan şöhret ve istikbal ne de çetin
yollar, yıldıramaz; çünkü bilirler ki : “Yufka
yüreklilerle; çetin yollar aşılmaz;
Çünkü
bu yol kutludur; gider Tanrı Dağına!..” deyip;
…“Delinse
yer çökse gök, yansa yıkılsa dört yan;
Yüce
dileğe doğru yürürüz yine yayan…” diye haykırarak gidilecek
yolu bilirler…
Davayı yavaşlatan, itibarsızlaştıran, hedefe varmayı
engelleyen hiç kimse vazgeçilmez değildir; ve asla vazgeçilmez de olamaz.
Çeşitli türlerde bahanesi de hiç olamaz…
Bayrağı en yükseklerde dalgalandırabilecek her gönüllü ve her lâyık
olana, yine arkadaşları tarafından bu kutsal görev, teslim ve tevdi edilir. Şimdi,
bugün bu aşamaya gelinmiştir. MHP’den aday olanların her biri, birer cevher
olup kıratı paha biçilmezdir. Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin başında
bulunarak yirmi yıl boyunca(20) boyunca, hezimetten hezimete uğrattığı bu davaya,
partisine yapacağı en büyük hizmet, seçime gidilen olağanüstü kurultayda,
liderliğe aday olmamaktan geçer. Önce 2017 yılı deyip sonra da 10 Temmuz 2016’ya çekilmesi de
Olağanüstü Kongrenin Kaçınılmazlığının bir ifadesi değil midir? Öyleyse davaya
hizmet davada dik duruş sergilemekten geçer…
Muhalifler
ilk kurultay toplandığında havaalanına varamamış olsalar bile açık alanda
kurultayı toplayıp Kongreyi yapıp başkanı seçebilselerdi. Aslanlar gibi
karşılanacak, babalar gibi ağırlanacak ve Türkiye bu kurultayı uzun yıllar unutamayacak,
tarih sayfaları da bu kurultayı altın harflerle işleyecekti; fakat cesaretsiz
davranarak sadece bildiri yayınlayıp çekip gittiler…
Bu dava adamlığıdır, büyüklüktür, davaya hizmetin en
büyüğüdür. MHP’ye lider olarak geçecek muhaliflerden kim kazanırsa kazansın parti yeni bir nefes ve yeni bir aşk ile devam edecektir;
fakat bunca direnişe, koltuğu bırakmamak için kongreyi çağırmaktan imtina
edinen, aday olarak ortaya çıkan dava arkadaşlarının her birine, bir yakıştırma
ve suç isnat eden, partiden ihraç talep eden, parti disiplinine veren,
mahkemeye taşıyan, haklarında dava açan, Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ kazanırsa, bu
davanın bu kadar yükü kaldırmağa yeniden Devlet BAHÇELİ ile yürümeğe takati
kalmamıştır. Mutat alınan kemikleşmiş oyların dışına çıkılamayacak, Devlet
BAHÇELİ ve ekibi kendi kendini tatmin ile oyalanmağa devam edecektir. Belki de
tarihin tozlu rafları arasına gömülecek ve unutulup gidecek AKP’de büyük bir
cesaret ile yeni seçim takvimi belirleyecek, seçim sonucunda HDP ve MHP baraj
altında bırakılarak iktidar büyük bir patlama ile istediği sandalyeyi kapacak
ve yoluna devam edecektir. Sanırım Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin isteği de
AKP’nin elini yeniden güçlendirmektir… Belki de Liderinin eli ile MHP’yi dağıtıp, bu partinin gönül erlerini halaç pamuğu gibi dağıtmaktır… Bu durumda yeni bir parti doğacaktır ki bunun da yeteri
kadar taraftarları olmayacak, ülkücüler bölünerek dava param parça olarak gönüllere
kırgınlıklar, küslükler yerleşecek ve davanın yiğit erleri kabuğuna çekilecek, büyük ülkünün büyük aracı olan MHP ya tamamen bitecek paramparça olacak;
veya küllerinden yeniden doğacaktır.
MHP lideri Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin bugüne kadar
neyin savaşını verdiği asla bilinememiştir. Kaç kez seçim kaybetmiştir? Kaç kez
yenilmiştir. Kaç kez üçüncü parti, dördüncü parti ve meclis dışı kalmıştır, bunu
her ülkücü görmekte ve bilmektedir… Bu
işin Sayın Devlet BAHÇELİ ile götürülemeyeceği defalarca anlaşılmıştır; fakat
kimler niçin ve ne maksatla bu davanın iktidarını engellemekte, bu davanın partisini
üçüncü sınıf, dördüncü sınıf ve hatta Meclis dışına iterek itibarını sıfırlamakta
ve bu davanın gönül erlerini ölmeden görmek istediği davalarının iktidarını,
onlara göstermeden birer birer ebediyete göçüp gittiğini hazinle seyretmektedir?!..
“Ölürsem
görmeden millette ümit etiğim feyzi,
Yazılsın
seng-i kabrime: “Vatan mahsun ben mahsun!.. ”diyen Namık
Kemal gibi akademik bir personel ve bu kadar kariyer yapmış Sayın Dr. Devlet
BAHÇELİ’nin bunu görmemesi, bilmemesi, görememesi, bilememesi mümkün değildir...
Bu işte bir yanlışlık var…
Sayın
Dr. Devlet BAHÇELİ, zaman zaman, yaşlı aslanlar gibi kükremekte, bu kükreyişi
ile bütün ülkücülerin damarlarındaki kanı coşturmakta, hiç olmazsa bir UMUT
ufkuna yelken açmak isteyen ülkücüler de yeniden heyecana kapılarak, liderlerinin
gazına gelip MHP’ye omuz vererek ömrünün son deminde İKTİDAR OLABİLİRİZ
hayaline kapıldıkları olmaktadır.
Hemen her seçimde, yörelerdeki aday belirlemedeki usul
ve yöntemlerindeki yanlışlarla sürekli seçim kaybetmiş, hezimetini asla kabul
etmemiş ve görememiştir. Unutulmasın ki iktidar olamamış parti seçimi kaybetmiş
demektir. Sayın Dr. Bahçeli’nin liderliğini devraldığı UĞRUNDA BİNLERCE ŞEHİT
VERDİĞİMİZ kutsal ülkü yolunda, kaybedilen yirmi yıl ve sayın Bahçeli’nin
kaybettiği on yedi (17) seçimdir. Bu seçimlerin hiç birinde, iktidar olmak
şöyle dursun, yüzde elli oyu dahi yakalayamamıştır. Kendisine yüz yılda bir
gelmesi muhtemel Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı fırsatlarını defalarca elinin
tersi ile itmiş, ülkücülerin iktidar aracını her defasında şarampula, uçuruma yuvarlamıştır...
Geçen yıllardaki seçimlerde, barajın altında kalan
partinin sorumlulukları omuzlarına ağır gelmiş, şehitlerin bakışları rüyalarına
girmiş ve ülkücülerin vebalinden korkmuş olmalı ki nihayet aklı başına gelmiş, partiden
istifasını vermiştir. Sonra ne olmuşsa Sn. Dr. Bahçeli, yine, bu defa da zafer
kazanmış kumandan gibi partideki saltanat koltuğu ona tatlı gelmiş, koltuğuna
sıkı sıkıya sahiplenmiş, oradan kalkmamak için türlü bahanelere, mazeretlere sığınmış ve yeniden koltuğa sarılmıştır…
Hangi parti olursa olsun, liderleri de dava
adamlarının ve parti üyelerinin hak ve sorumluluğu kadar, bir hakka sahip
olduklarını, her daim unutmuşlardır. Böylece hiçbir ayrıcalığa sahip olmayan
liderler, saltanat koltuğu kabul ettikleri ve misafiren, emanet olarak
oturdukları, partilerinin koltuklarına
sıkı sıkı zamk gibi yapışmışlar davayı, iktidar yapmayı, ülke ve bunca idealleri
göz ardı ederek koltuk hevesi, koltuk sevdası, koltuk hırsı ve giderek koltuk ihtirası başlarını döndürmüş
ve bu hırs, ihtiras ile etrafında olan bitenleri görememeyecek kadar tavuk karası olmuşlardır...
Sayın Dr. Devlet Bahçeli de bunlardan biridir. Bu durum, Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ için de
hepsinden daha acı ve daha üzücü olmaktadır.
Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin bu vebalden
kurtulması, büyük ve ağır yükün omuzlarına yüklediği sorumluluktan kaçması, bugün
olduğu gibi yarın da ilahî âlemde mümkün olmayacaktır… Halbuki bu bir nöbettir.
Yapamayan gider, yapacak biri gelir. O yapamazsa o da gider. Her defasında taze
kan gerekli ve elzemdir. “BEN GİDERSEM, TALAN OLUR!” diyenlerin hepsi bugün
kabirdedirler; fakat ortada “TALAN OLAN” hiç bir şey yoktur; hatta eskisinden
daha iyi bir teknoloji, ve iyi vasıtalar, uçaklar, jetler ve saatte
500 km yol alan hızlı tirenlerle uzaklar yakın olmuştur?!..
Şu hiç unutulmamalıdır ki bu davanın liderliğine
soyunanlar, bu davanın içinde olanlar da en az Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ kadar
ülkücüdür ve bu partide ondan daha fazla hak sahibidirler. Niçin ondan daha fazla diyorum; çünkü Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin
yirmi yıllık liderliğinde, yenilen güreşçiler gibi güreşe doymayarak ve bu
partinin taşıdığı misyonu zaafa uğratarak ve partisini geçirdiği on yedi
seçimde de iktidara taşıyamayarak, beceriksizliğini defalarca kanıtladığı halde,
MHP koltuğuna bu kadar hırsla sahiplenmesi, (dava adamlığını!) ve orada lüzumsuz olarak kaldığı
için diğerleri de en az o kadar yıllar o partide kalmaya hak sahibi oldukları
için, hak sahibidirler… Kaybedilen on yedi seçimde de on yedi seçimin
değerlendirilmesi (Birçok taraftarın, değerlendirmeleri ve eleştirilerinin
yanında) bizzat tarafımdan yapılmış, bu değerlendirmenin bir raporu her
defasında kendisine gönderilmiş. Yüz yüze konuşulmuş, Belge (1-2); ve, fakat
asla dikkate alınmamış yanlış üstüne yanlış yapmağa devam edilmiştir.
İllerden gelerek seçim yenilgileri ve konu ile
ilgili daha detaylı eleştirisel bilgiler vermek isteyen bu davanın üstadları,
emektarları, ağabeyleri MHP’den ve bu liderlerinden aylarca randevu alamadığından
yakınmışlardır. Özel kalem altı, yedi ay, bir yıla yakın bir türlü randevu vermemiş,
İktidarda olamadıkları halde sanki iktidar olmuşlar da yoğun işler arasında
görüşmelere fırsat yok, izlenimi vererek, kendisi ile görüşmeye gelen yüzlerce
ülkücüyü bu olumsuz tavır incitmiş, küstürmüş ve kırmıştır!.. Şimdi onların
çoğu ebedî âleme yolcu olmuşlardır; (Allah Rahmet Eylesin.) fakat Sayın Dr. Bahçeli
bu yanlışlarında da ısrar üzerine ısrar etmiş, bu durum ve olayları
görmemezlikten gelerek, kendisinin haberi var veya yok, partililerinin görüşmelerine
kendilerini anlatmalarına engel koyduğu anlaşılmaktadır…
İstişare ettiği kişilere de: “Bu bize ihanet etti. O
benim söylediğim adayı desteklemedi. Öbürü böyle yaptı. Diğeri şöyle yaptı.”
diyerek dışlamış; “alayını at gitsin!”
diyerek bu partinin sadece kendisinin olduğu ve burada rahat saltanat
sürebileceği kuruntusuna “BUGÜN OLDUĞU GİBİ” kapılmıştır…
Rahmetli Başbuğ’dan sonra, emaneti ve nöbeti
devraldığı günden bugüne gelinceye kadarki, arada geçen yirmi yılda Sayın Dr.
Devlet BAHÇELİ’nin idaresinde ÜLKÜCÜLER kaç kez iktidara yaklaşabilmiş? Birinci olmasa dahi, ikinci parti durumuna
yükselebilmiş olduğunu göstermek mümkün müdür?.. Hep kaybedilen yirmi yıl ve geçirilen
on yedi seçimde var gücüyle davasına ve partisine yüklenerek varını yoğunu bu davaya bu
partiye harcayarak stokunu tüketmiş, evini barkını, ticaret ettiği ekmek
teknesini satmak durumunda kalmış yüzlerce işveren, iş adamı ve akademisyenler,
emekliliği dolmuş memur ve işçiler, yüzlerce dava adamları artık bıkkınlığa,
üzüntüye ve umutsuzluğa kapılmıştır… Rakiplerin uzun süreli iktidar nimetleri
ve iktidar olmanın ezici kudretinin tazyiki, baskılar ve ağır ekonomik şartlar
sebebiyle ya bu hareketin içinden çıkmak zorunda kalmış veya köşesine
çekilmek zorunda bırakılmıştır…
Her seçim sonrası ise dağılmış partililer, yıkılmış
ülkü devleri, büyük bir hayal kırıklığı yaşayan dava adamları… Büyük yenilgi ve
hezimete uğrayan davanın lideri, yöneticisi ve dizginleri elinde bulunduğu
halde atını koşturamayan süvari, Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ değilmiş gibi büyük
bir pişkinlik ve eda ile yoluna devam ederek MHP’yi hemen her seçimde iktidara
yaklaştırmak şöyle dursun, barajın altına dahi düşürmüştür. Durum böyle olunca,
bu geminin bu kaptan ile yol alması asla
mümkün değildir. Yirmi yıllık, yarım asra yakın zaman da bunu tüm dava
mensupları, halk ve Türkiye’ye göstermiştir. Değişim elzemdir. Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ de bunu bilmekte ve
görmektedir. Kendisinin sağlığı da zaten buna elverişli değildir. Büyük bir ağırbaşlılık
ve olgunlukla aday olmamak ve aday olan Ülkücü liderlere yolu açarak yardımcı
olmak, dava adamlığının büyüklüğünden ve davanın büyüklüğündendir… vesselam…
Değil ise Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin isteği ve de eli
ile AKP yeniden güçlenecektir. Bizzat lideri Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin eli
ile MHP, dağıtılıp yok edilecek, bu
partinin gönül erleri de halaç pamuğu gibi dağıtılacaktır… Bu durumda ya yeni
bir parti doğacak ya eski MHP büyük sessizliğe bürünerek kış uykusuna yatacak veya
bir avuç idealist MHP'li yan yana gelip görevi devralarak, küllerinden yeniden doğacaktır. Cumartesi, 18 Haziran 2016
KAYNAKLAR
1.İki
adet geçmişe dönük yazı
2.http://www.turkcu.com/siir/kursad-marsi_atsiz.htm
3.https://www.google.com.tr/webhp?sourceid=chrome-instant&ion=1&espv=2&ie=UTF-8#q=Yufka+y%C3%BCreklilerle+%C3%A7etin+yollar+a%C5%9F%C4%B1lmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder