26 Nisan 2015 Pazar

VATAN AŞKI, Abdullah Çağrı ELGÜN

VATAN AŞKI
                                                         Abdullah Çağrı ELGÜN
Değerli Vatan Evlatları!
Bir gün gelir, vatan toprağı tehlike içerisinde kalırsa, onu korumak uğrunda canım feda olsun. Vatan Aşkım beni kendime getirecektir. 

Ogün, rengini kanımdan alan Albayrağın altında toplanacağız. Tanrım beni Türk yarattığı ve içimize Müslümanlık denen Hak dinini attığı ve ruhumuzu İbrahim’in, İsmail’in, ishak’ın, Zekeriya, Yahya, Davut, Harun, Musa, Yusuf, Yakup, İsa(Mesih) ve Muhammed’in dininden bir nur, kendi nefsinden bir Ruh kattığı için Allah’a şükürler olsun.
Muhammed, Huneyn’de, Uhut’ta, Hendek’te ne yaptı ise vatanımın bütün fertleri, aynı aşkla Malazgirt, Mohaç, Çaldıran, Kosova, Niğbolu, Kocatepe, Tınaztepe, Dumlupınar, Sakarya ve Çanakkale’de aynı iman aynı ruh ve aynı vatan aşkı ile savaştı.

Bir gün, vatanın bana ihtiyacı olursa, bu can vatanıma feda olsun. Hiç çekinmeden ve asla korku duymadan, tereddüt göstermeden, vatan, millet, bayrak, Kur’an, ve Tanrı önünde and içerim ki vücudumun bütün azaları ve bütün vücudum vatana kurbandır. 

Türk milleti; ordu millet, bu bayrağın altında toplanın. Ne mutlu ki mensubu olmaktan şeref ve gurur duyduğumuz bir edebiyatımız, tarihimiz, coğrafyamız ve övünülecek bir geçmişimizle, yiğitlerin harman olduğu bir memleketteyiz. Ne mutlu ki serdengeçti kahramanlarımız ve bunların altın başaklar gibi boy verdiği bir ülke toprağımız var. İftihar ederiz... 
Yurttaşlarım!
Bu asil ve necip milletin bir geleneğidir ki evlenecek kızlar, kocalarına; askere giden delikanlılar, vatana; kesilecek koçlar Allah’a kurban olsun diye, kınalanır, süslenirler. İşte bu kınalanıp, süslenen yavrular, hiçbir tereddüt ve korku duymadan canını feda etmeye ahdederler. Ben de aynı toprağın hamuru, aynı nehrin suyu, aynı yağmur ve karın taneleri ve aynı geleneğin sahibi bu ülkenin evladıyım. Bu ülkenin ebedî geleceği için kurban olmaya hazırım. Ne mutlu bu ülkü ile yaşayan vatan sevdalılarına. 
Atam Bumin ve İstemi Kağanlar, milleti ve devleti akılları ve bilgeliklerinden süzülüp gelen hikmetle yönetmişler. Bilge Kağan ve Kültiğin Kağanlar ve Vezirleri Tonyukuk da aynı akıl ve bilgelikleriyle ülkeyi bir ve bütün hale getirmişler. Getirerek ülke topraklarında aç milleti tok, bakımsız milleti bakımlı, çıplak milleti giyimli hale sokmuşlar. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüşler. 
“ Ölecek milleti dirilttim. Giyimsiz milleti giyimli, yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çok ettim. Başka kağanlı başka ülkeliden üstün kıldım. 
Türk Oğuz Beyleri, Milleti İşitin!..
Üstte gök batmasa, altta yer delinmese, ey Türk senin ilini ve töreni kim bozabilir?!.İleri gün doğusuna, güneyde gün ortasına doğru; Batı’da gün batısına; Kuzey’de gece ortasına doğru, içindeki milletler hep bana tabidir. Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım… Ölesiye bitesiye çalıştım. 
Türk Milleti, bu sözümde yalan var mı?!.
Bu zamana oturan Türk Beyleri, milleti olarak mı yanılacaksınız? ” diyen Bilge Kağan;
“…Demir mızraklar bir orman, 
Avlakta yürüsün kulan,
Daha deniz daha ırmak
Güneş tuğ olsun, gökyüzü çadır 
Düşmanlarımı ağlattım,
Dostlarımı güldürdüm,
Tanrı’ya borcumu ödedim.” diyen Oğuz Kağan; 
Bir milyonu geçkin mısradan oluşan destanın kahramanı: 
“Ben Bahadır Manas! 
Karlı dağlarda yatıp mal buldum. 
Kanıkey mesut yaşasın diye.
Fakirlerim mesut yaşasın diye.
Kayalardan sürü aldım, 
Kırk corum(asker) da mesut olsun diye.” söyleyen Manas;
“Biz ki Turan mülkünün ve Türkistan’ın emiriyiz!.. Biz ki Türkoğlu Türk’üz! Biz ki milletlerin en eskisi ve en büyüğü olan Türk’ün başbuğuyuz. Gökyüzü üzerimize çökse, biz onu kılıçlarımızın ucunda, mavi bir atlastan çadır gibi tutarız.” diyen Timur Han;
Peygamberimiz Miraç`tan dönüşte yanındaki meleğe: Aşağıdaki beyaz atlı süvariler kim?" diye soruyor. Melek de:"El etrak`ül cindullah" yani Alah`ın süvarileri olan Türklerdir" diyor. “Türk dilini öğreniniz; çünkü onlar için, uzun sürecek egemenlik vardır.” 
“Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız.” diyen âlemlerin Perygamberi Hz. Muhammet(sav);
“Osmanlıya iki kıta üzerinde hükmetmek yetmez. Zira ilâhi kelimetullah iki kıtaya sığmayacak kadar büyük bir davadır. Selçukluların varisi olduğumuz gibi Roma’nın da varisiyiz.” diyen Orhan Gazi;
“Oğul, insanlar vardır şafak vakti doğar, akşam ezanında ölürler!.. Dünya senin gözlerinin gördüğü kadar büyük değildir… Bütün fethedilmiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler; ancak senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır. Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme… Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.” diyen Şeyh Edebâli;
“Dünya bir Türk’e dar.” diyen Yavuz;
“Cihanda Türk edebiyatının bayrağını dalgalandırmak suretiyle, Türkleri tek bir millet haline soktum. Hiç ordum olmadığı halde, Çin sınırına ve Tebriz’e kadar bütün Türk illerini, sadece Divan’ımı göndermek suretiyle fethettim.” diyen Ali Şir Nevâî;
“Gördüm ki Yüce Tanrı, devlet güneşini Türkler’in burçlarından doğdurmuş. Onlara Türk adını kendisi vermiş. Onları yeryüzünün hakanı kılmış ve cihan halkının dizginlerini onların ellerine bırakmış.” diyen Kaşgarlı Mahmut; 
“Tas kırılır, Tunç erir, ama Türklük ebedîdir.
“Gafil hangi üç asır hangi on asır;
Tuna, ezelden beri Türk diyarıdır,
Asya’nın ortasında OĞUZ OĞULLARI,
Avrupa’nın Alplerinde OĞUZ OĞULLARI,
Doğudan çıkan biz, Batı’da yine biz,
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz…”
“… Ben her şeyden önce Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. 
Türk birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım tamdır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum. Onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliği ile açacaktır. Dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek…” diyen Mustafa Kemal ATATÜRK gibi ufkumuz hep Batıdır.
Değişik zamanlarda ceddimin topraklarının yüzölçümü 44 milyon kilometre kare idi. Dünyanın bilinen topraklarının 3/3’ünün 2.80 nine; nüfusunun 2.90 hükmediyorlardı.
Atalarımızın bütün asırlar boyunca sarsılmayan azmi, bitmeyen sevdası, ülküsü ve inancı, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi; İlahî kelimetullahı yeryüzünde hakim kılmak; ebedî hükümranlık, ölümsüz devletin sahibi olduğuna inanmasıdır. 
Yeryüzünün halifesi, büyük ve ölümsüz devlet sahibi, karaların Sultanı, Denizlerin Hakanı, Yedi iklim ve küre-i arzın ve diğer toprakların da sahibi olan Müslüman Türk… Bu rüya hep görülüp durur. Bununla yatılır bununla kalkılır, zihinler bununla dolup, gönüller bununla heyecanlanır. Müslüman Türk’ün heyecanı diri ve canlı kalır… 
Allah’ın yeryüzündeki halifesi Müslüman Türk olarak kabul görmek; yeryüzünde Allah’ın emrettiği ilâhî adaleti tesis etmek, bizim Allah inancımız ve Allah’a olan borcumuzdur.. 
Elliden fazla devletin varisi olduğumuz gibi; beş kıtada kurduğumuz ve büyük saadet ve şereflerle yönettiğimiz yerküresinde, sadece Osmanlı Hanlığı 23 milyon kilometre kare, Cengiz Hanlığı(Timuçin) 44 milyon kilometre kare olan, dört Atabeylik, otuz iki Beylik, on yedi Hanlık, elli üç Devlet, on altı İmparatorluğun ve on üç Cumhuriyet kuran ceddimizin de varisiyiz.
“Büyük Türk milleti! 
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde, muaffakiyetler vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki bu sözlerimin hiç birinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.
Bugün aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medenî âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. 10.Yıl Nutku M.K.Atatürk”
Bizde cepheye, her yaştaki kadın ve erkek dönmeye değil ölmeye gider. Bu sebeple yiğitlerin harman olduğu bu mukaddes toprağın bir metre karesinde, yirmi dört, yirmi beş kişi can verip kanlarını sebil etmiş, kefensiz şehit olarak yatmaktadır. Bunun içindir ki: 
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır;”
Bunun içindir ki: 
“Toprak, eğer uğrunda ölen varsa, vatandır.” Diyen şairin sözü gibi bu coğrafya bizlere vatan; veya, ancak mezar olur. 
Bizim inancımıza göre savaşlarda ölenler Şehit kalanlar Gazi olur. Hiç bir Türk görülmez ki cepheye gitmek için heyecan duymasın ve içinde orada şehit olmak arzusu taşımasın.
Milletimizin her bir ferdi kadın erkek topyekün bir ordudur. Şarapnelden yılmaz, gülleden korkmaz. Korkanlar karılarının yanlarına ihtiyarların yanlarına dönmek aşağılanmasının ezikliğinde yaşayamazlar. Hiçbir delikanlı analarının dizlerinin dibinde oturma onursuzluğuna katlanamaz. İhtiyarların yanına dönmek bedbahtlığında yaşamaz. Böyle gururu incinmiş olarak yaşamaktansa, şerefle ölmeyi yeğler.
Yiğitlerim!
Kahraman Tomris, Savle, Yirik Fatma, Kara Fatma, Nezahat Onbaşı, Adile Onbaşı, Halime Çavuş, Şerife Bacı, Nene Hatun, Hafız Selman, Makbule Hanım, Tayyar Rahmiye, Kılavuz Hatice, Emir Ayşe Çanakkale’nin Keskin Nişancı Genç kızları, Kastamonu, Kayseri Lisesinin son sınıflarını bırakarak Çanakkale`ye koşarak şehit olan korkusuz evlatlar... Vatan için uğraşa var mısınız?
Göğsümüz parça parça olmadıkça vatanın bir karış toprağına ayak bastırmayacağız. Göğsümüzün kafesi şarapnallerle kalbur gibi delik deşik olmadıkça düşman bir adım ileri geçemeyecek. 
Ölümlerden korkmayan Müslüman Türk!. 
Sıcağa, soğuğa, kara, ayaza, hastalığa, açlığa, susuzluğa direnmeğe var mısınız?
Korkmamaya, yılmamaya, atılmaya vatan için ölmeye var mısınız?
Karaya, denize, havaya, göğe Allah’a and olsun ki dönmeyeceğiz. Var mısınız? 
Öyleyse beni takip ediniz...
Büyük Türk Milletin Arslanları!
Şehit olup kefensiz yatmağa, bu vatan toprağını yastık yapmağa var mısınız? Geriye dönüp bakmamaya, düşenlere ağlamamaya, vurulup Şehit olmaya, yaralanıp Gazi olmaya hazır mısınız?
Öyleyse arkamdan gelin… 
Bizler vatanı savunmaya gidiyoruz. Allah da bizi koruyup savunacaktır. Allah inananlar ve kendine güvenenlerle beraberdir. Nereye gideceğimizi biliyoruz. Unutmayın şehitlik, en yüksek rütbedir. Size vaad edilen Cennet’in kucağında ve Tuğba’nın gülleri arasında olacaksınız... “Onlara ölü demeyiniz; çünkü onlar diridirler” âyeti gereğince sizler diri kalacaksınız.
Milletimizin cesur kahramanları! 
Annemizin kucağına gideceğiz. Annemiz bizim en kutsal varlığımızdır. Vatanımız da öyle değil mi?.. İşte Anne vatanın savunması için, ölmeye hazır mıyız?.. Sizler, bu anne vatanı savunmasız bırakırsanız vatan yaşayamaz, vatan yaşayamazsa vatanda hiçbir insan yaşamaz.
Sizler, yürekleri korku nedir bilmeyen yiğitler! 
Vatana and olsun, Allah’a ve Kur’an’a yemin olsun ki toprağımızın bir karışına düşman ayağı bastırmayacağız. Vatan aşkı için ölmeye hazır mısınız? Arkamdan ayrılmamaya Vatan, Bayrak, Kur’an ve Allah adına yemin eder misiniz?`` 
YEMİN OLSUN!.. 
YEMİN OLSUN!.. 
YEMİN OLSUN!.

KAYNAKLAR:
1) “Mhakemet’ül Lügateyn”, Şimdiki dile çeviren(İshak Rafet IŞITMAN), Ankara 1941
2) “Dede Korkut Kitabı”,Muharrem Ergin Devlet Yayınları,MEB İstanbul 1971
3) “Salur Kazan Destanı”, N. Yıldırım GENÇOSMANOĞLU,Ötüken Yayınları, İstanbul 1976
4) "Türk Dili”, Abdullah Çağrı ELGÜN, (Kayseri 2001, (Genişletilmiş İkinci Baskı) Laçin Yayın Dağıtım); 
5)“Mehmet Âkif”, Abdullah Çağrı ELGÜN, (İstanbul 1992, Kültür Basın Yayın Birliği); 
6)"Türk Dili”, Abdullah Çağrı ELGÜN, (Kayseri 1999, Geçit Yayınları
7)Nutuk M.Kemal Atatürk cilt 1,11. Ankara

VATAN AŞKIM

Bu canım toprağa fedadır benim
Kanımla, toprağı kar; vatan aşkım
Bir huzur içinde, yüce gönlümü
Diyardan diyara, sür, vatan aşkım

Toprak et bedenim, savur dağlara
Karışsın toprağa, can; vatan aşkım
Küllerimden, sınır yapın dağlara
Serhadlerde gözcü, kal; vatan aşkım

Vatan toprağına serilsin beden
Toprakla belensin, ten; vatan aşkım
Tanklar arkasına gerilsin beden
Vatan sevdasına, doy; vatan aşkım

Zincir kelepçede sürünsün beden
Akan kanlarımla dol; vatan aşkım
Başım toprağında, çarmıkta beden
Taştan yastıklara, doy; vatan aşkım

Tüm vatan sathında duyulsun ünün 
Gönüllere bir aşk, sal; vatan aşkım
Bir efsane olsun yaşanan günün 
Geleceğe destan, kal; vatan aşkım

Kanım, damla damla akıp, uğrunda
Yüreklerde bir iz, kal; vatan aşkım
Bilesin ki Çağrı senin uğrunda
Ölmeyip sürünse, az; vatan aşkım
                     Abdullah Çağrı ELGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate