DİNÎ KAMUFLAJ
(SİYASÎ İSLÂM ve ÜMMETÇİLİK)
Abdullah Çağrı ELGÜN
Millî ve yerli olduklarını söyleyerek tarımda: Tütün, pancar, ayçiçeği, çay, toz ve küp şeker ile iktisadi hayatı ve dış politikayı bitirmiş; sıfır düşmandan politikasından, sıfır dost politikasına gerilemiş; kamu mallarını “Özelleştirme” adı altında halaç pamuğu gibi yakın akraba, eş dost ve yandaşlara dağıtarak yağmalayan; dini kamuflaş ederek siyasî İslâm ve Ümmetçiliği alet edinip ülkeye dayatarak,” Türkiye Cumhuriyeti Anayasası”, “Üniter Devlet Yapısı”, “Cumhuriyet İlkelerini”, harmandaki saman yığını gibi rüzgarda savurmuş bir iktidar, yönetim ve kadrosu ile karşı karşıyayız. Zaman zaman bunları iktidara biz mi taşıdık diye kendi kendimize sormadan edemiyoruz!..
Dini siyasette kamuflaj edip gizli ve sinsi emellerini yavaş yavaş sindire sindire kullanmıştır. Topraktan kopardığı köylü vatandaşlarımızı, “Kadrolu Seçmen” olarak şehirlerde TOKİ evlerine taşıyıp, çoğunu asgarî ücretli olarak, belediyeler ve yandaş şirketlere verilen işlerde istihdam etmiştir. Böylece tarımı çökertirken, iktidarda sürekli kalmanın “Seçimli Padişahlık”, “Seçimli Mutlakıyet” yolunu da açmış oluyordu… Bu usule ise yandaş partinin dışarıdan verdiği desteği ile “Türk Usulü Başkanlık” denilerek “Otoriter Bir Rejim” benimsetilmek, yutturulmak istenmektedir.
Yandaş medya ve siyasî gücüne dayanan iktidar, siyaseti dine alet edip, Siyasî İslâm ve Ümmetçilikle (Dini Kamuflaj) etmiş, kökeni İmam hatip, İslam Enstitüsü, İlahiyat olan ne kadar siyaset gönüllüsü varsa kadrosunda istihdam ederek devletin önemli yerlerine getirmiştir. Devlette dini öne çıkararak: Şeyh, Seyyit, Şıh, Cemaat, Tarikatlarla besleyip kolladığı ve ileri çıkardığı bunlara ait sosyal hayatı, gerçek hayat gibi halka sunup, İslâmiyet’i Arap gibi giyinip, Arap gibi yaşamak olarak görme bataklığına düşmüştür.
Atatürk’ün Kılık Kıyafet İnkılabını fara kaldırarak, “Din ve Devlet İşlerini” birbirine karıştırmış, “Laikliği”: eline geçirdiği % 95’lik medyanın halka yaptığı propagandaları vasıtasıyla “Dinsizlik” olarak pazarlamış; Atatürk’ü de sarhoş, dinsiz, hatta “Cami ve Medrese Yıkan” din düşmanı olarak ilan ve teşhir etmekten çekinmemiştir.
Arapçılığı,
Arap Kavmiyetçiliğini (Ümmetçiliği) Müslümanlık
zannederek Türk, Türkçülük ve Türkiye sözlerinden nefret ile “Atatürk
posterlerini bayrakların yanında tersten astırarak”, Millî Bayramların
kutlanmasını askıya alarak, gitmeyerek, değersisleştirmeye ve hiçleştirmeye
kalkan, Kurtuluş Savaşı’nı yok sayan bir zihniyete ve 100 yıllık Cumhuriyete
“Film Arası” diyenleri alkışlayan ve onlara kalkan olan bir yönetimle karşı
karşıya kalınmıştır…
Atatürk
ve arkadaşları ile Türkiye Cumhuriyeti halkının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin geleceğine
ele koyulmuştur. Önderlerin, yol göstericilerin, yazarların, akademisyenlerin
ve duayenlerin ne yaparlarsa yapsınlar ne yazarlarsa yazsınlar, bu “Siyasî İslâmcı
İktidar”a yol göstermek çabası kadar aptalca bir uğraşı olamaz!..
Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sitemi’ne geçildikten sonra Sitem, “Saray”a
bağlanmıştır. Saray’ın tek başına: Kendi bürokrasisi, askerî, sivil
danışmanları, çeşitli konularda uzmanlarıyla, özel ve tüzel kendi muhafızları
oluşturmuştur. Kısaca Türkiye Cumhuriyeti Anayasası rafa kaldırılmış ve
AKP’nin yandaş ve Saray Anayasası uygulamaya girmiştir… Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sitemi’nde (CBHS) artık saray tek başına muktedir ve tek başına
karar merciidir.
Kurduğu
sistemler ve ülke içerişinde sahip olduğu medyanın, % 95’lik gücü ile ülkeyi
tek başına yönetmekte ve tek başına karar merkezi olmaya devam etmek istek ve
kararındadır…
Arada
bir SAADET PARTİSİ, İYİ PARTİ, CHP ve diğer cılız sesleri de sahibi olduğu
medyanın gücünü kullanarak ötekileştirmekte, düşman ilan ederek halkın gözünde
hasım ve düşman (illet, zillet, şer, terörist sevici) ilan etmekten
çekinmeyip hain damgası vurdurabilmektedir.
En
çok da hedefinde muhalefetin en büyüğü CHP olmalı ki bunu aralıklarla karşısına
alıp, bir boksörün kum torbasını döver gibi dövmedikçe, performansını
yükseltemez, seçmenlerinin ötekileştirilmiş, dışlanmış diğer halka karşı
nefretini çoğaltmak, bilenmiş dişini, kindar bıkışını, sinsi ve düşmanca
tavrını, sıkılı yumruğunu ve nabzını diri ve canlı tutabilmenin en güzel yolu
budur… “Bak bizim lidere!” dedirtebilsin…
Ötekileştirilmiş halkı birbirine bileyen kadronun, bu yağlı ballı iktidarı
gönül rızası ile bırakmaya da hiç mi hiç niyeti yoktur!..
Bunun için iç savaşı dahi göze alabilecek cüret ve cesareti göstermektedir. Eğer ileride çok çok zor şartlar olur ise iktidarı devretmek gibi bir isteği olsa olsa yargılanamamak garantisi karşılığında, bir yandaşa devredilebilir, düşüncesi olabilir… O bile şüphelidir.
Siyasî İslâm ve Ümmetçili ği dinle kamufle eden iktidar, İstanbul Fatih’te Türk bırakmamış… Halep’in köylüsünden Lübnan’ın Dürzîsi’ne Iraklısından, Libyalısına, Tunuslusuna, Ürdünlüsüne, kadar Arap’ın her çeşidine (envâisi) çeşidine kadar yurt ve mesken sunmuş iktidar; bugüne kadarki “Demokratik Yönetim Sistemlerinde” dünyanın hiçbir yerinde olmayan: YASAMA, YARGI ve YÜRÜTME’nin tek adam elinde olduğunu görmek istememektedir. “Kurtuluş Savaşı” vererek tekrar aldığımız memleket ve şehirlerini, farkında olarak ve bilerek başkalarına vermişler… Türkiyemiz’in demogratif ve etnik yapısı geri dönülmez bir şekilde bu iktidar tarafından değiştirilmiş…
İktidar,
oturduğu koltuğun sağlamlığından emindir. Yandaşların da taltif, takdir ve
sıvazlamaları ile daima haklı, daima doğru, daima en iyi bilen, daima en iyi
düşünen ve daima en iyisini yapan olarak kendini bildiğinden, başka fikirlere, başka
tekliflere, önerilere de itibar ve tenezzülü yoktur!.. Bu
sebeple her şeyi “AKP Kadroları” dediği kendi kadrolarıyla istişare
ederek yapacaktır. Bu sebeple muhalefete de ihtiyacı yoktur!..
Gelecek
seçimlerde Mevcut Siyasi partilerden:
“SAADET
PARTİSİ” bu işi götürebilir mi?
Hayır!
“İYİ
PARTİ” bu işi götürebilir mi?
Geçtiğimiz
ilk seçimde başarısız oldu!.. Gizli hesaplar sebebiyle (CBHS) aday olmadı,
adaylığa ikna edildi. Popülaritesini, itibarını, seçmen çoğunluğunu ve mevcut Millet
Vekillerinden bir kısmını da küstürüp ayrılmalarına vesile olarak kaybetti…
CHP
bu işi götürebilir mi?
Mümkün!
Durum öyle gözüküyor ki Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi oylanırken Meral AKŞENER’e, CHP tarafından teklif edilen ve SP’since de desteklenen: “Sizi destekleyelim. Tek başına aday ol, kazanalım.” Sözünü dikkate almayıp, herkesin kendi partisinden aday olmasının doğru olacağını öne süren veya aday çıkarmasının daha iyi olacağını belirtenler hem halkın güvenini hem mevcut millet vekillerini hem de kendi seçmenini kaybettiler… Seçim sonrasında da iktidara hükmen mağlup oldular… “Tarih tekerrürden ibarettir diyorlar. Hiç ibret alınsaydı tarih, tekerrür mü ederdi?..”
Şimdi
eğer bu partiler yine, gelecek seçimde de ayrı ayrı aday çıkarır ve birlik
olmazlar geçmiş hatayı tekrar ederler ise bu defa Saray kazandığında, bu
partilerin hepsini birden sıfırlayacağından emin olabilirsiniz. Bundan sonraki
seçim kaybedilirse Türk, Türklük Türkiye Cumhuriyeti olmayacaktır!.. Göçmen
olarak gelen ve bütün yurdu resmen işgal ve istilâ etmiş olanlar şimdiden
ticareti ele geçirmiş, esnaflarımızı sollamış, ikinci ve üçüncü kuşak sonrası
Türk Milleti olarak var olabilme garantimiz ortadan kalkmıştır!.. Yok olmamak için birleşemeyenler yarın rakip olmak
şöyle dursun, grup kuracak vekil bile alamayacaklardır…
İlk
seçimlerde CHP başarabilir. Mansur YAVAŞ, deneyimli
tecrübeli ve oturaklı insandır. Başkente olması ve iktidara çok yakın ve
herkesin her hareketini takip ediyor olmasına rağmen çok çok başarılıdır. Yaptıkları,
yapacaklarının delilidir… Ekrem İMAMOĞLU da başarılıdır; fakat Başkentin
başkanının bu işe daha çok yakışacağı ve başarılı olacağı aşikardır. Tek yol,
birliği bozmamak ve TEK ADAY’da birleşebilmek ve bütün partilerin aday
çıkarmadan CHP’den çıkacak ORTAK ADAY: “Mansur YAVAŞ” ı desteklemeleridir…
Bugün
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni Saray’a bağlayanlar, Kamuda özelleştirecek
yer bırakmamışlardır. Yabancılara toprak satarak gelecek milyar dolarların
peşine takılmışlardır. Ankara Büyükşehir Belediye Eski Başkanı Melih GÖKÇEK
için Bülent ARINÇ’ın söylediği gibi Saray da aynı yöntemi kullanıp, memleketi
parsel parsel bölüp başta Almanya (1.430.545.metrekare), Mısır (1
Milyon 721 Bin 409 Metrekare), İngiltere (1 Milyon 196 Bin 186 Metrekare), Katar
(1 Milyon 139 bin 139 bin 875 Metrekare) İsrail,
Suidi Arabistan, Libya, Suriyelilere olmak üzere, en çok tercih edilerek
satılan topraklar ve iller arasında: Uşak (8 Milyom196 bin 580
metrekare); Yozgat (7 milyon 645 bin 433 metrekare), Denizli, Bursa,
Konya, Antalya; İstanbul, olmak üzere satılmaya devam
etmektedirler..
Necip
Fazıl’ın Büyük Doğu dediği, ABD’nin BOP Eş Başkanlığında
Büyük Ortadoğu Projesi ve hükümetin de: “Şam’da namaz kılmak” istek
ve arzusunun ötesinde ihtirasından, güneyimizde Sünnî bir devlet oluşturmak ve Osmanlının eski Topraklarına dönme
arzusu mu yatmaktadır?..
Çok
isteriz!..
Keşke olsa; fakat bugün içeride alev alev yanan bir memleket ve bu memleket halkı, ufak bir kıvılcımda patlayacak duruma getirilmiş. İktidarın söylem ve tavırlarıyla ötekileştirdiği, özellikle de bu “Pandemi Döneminde” yarın ne yiyeceğini, borçlarını nasıl ve ne ile ödeyeceğini düşünmekten; halkın muhakeme, sorgulama ve akıl etme (düşünme) melâikesi ve kabiliyeti yok olmuştur!.. Millet ve evlatları geleceğini ve midesini düşünür olmuştur!.. Saygının sevginin ve muhabbetin bittiği; akrabaların birbirinden uzaklaştığı, gidip gelmediği; gidip gelemediği bir zamanda, kardeşin kardeşe bile hasım olarak bakar hale geldiği, hoşgörü, sabır ve sevgiden yoksun ve ötekilerin aç ve açıkta kaldığı ve bırakıldığı Türkiye!...
İçte
bütünleşememiş, binlerce kutuplara ayrılmak istendiği halde nispeten yine
sağlam kalabilmiş Türkiye ve baştakilerin yanlış iç ve dış politikaları ile bu
ideal, ülkü gerçekleşemez!..
Önce
Türk’üm diyeceksin!..
Türk
değilsen de Türk milletindenim diyeceksin!
Türk
gibi yaşayacaksın!
Türk’ü,
Türklüğü ve onların değer verdiği millî kahramanlara düşmanlık etmeyeceksin!..
Atatürk’ü
baş tacı edeceksin!
Millî
kahramanlarımıza saygı duyacak ve Millî Bayramlarımızda hastalanmayacak günü
geldiğinde gereğince kutlayacaksın!
Arap
milliyetçiliği ve şovenizmini bırakacaksın!
Bu
halkın yanına böyle çıkarsız menfaatsiz zenginleşmeden halktan biri gibi geleceksin!
Türk
gibi giyinecek, Türk gibi yaşayacaksın. Halkın sevdiği liderleri sevecek, değer
verdiği kahramanları sen de baş tacı edecek, millî bayramlarını yok saymağa
çalışmayacaksın!..
Yeni
ve farklı bir lider çıktığını fark eder, kabul eder.
Halk o zaman seni baş tacı eder…
Halkı
sevmediklerine zorlayarak, “And”ını yasaklayarak, “Bayrağını”
değiştirmeye kalkarak, “İstiklâl Marşı”nı kaldırarak, “Bestesini
Değiştirerek”, “Türk, Türklük, ve “Türkiye” adına kin duyarak, “Millî
Kahramanlarının ve Millî Liderlerinin Fotoğraflarını Kaldırarak”, duvarlardan,
okullardan dağlardan sökerek, afişleri yırtarak, heykellerini kaldırarak adını
okul ve kurum bina ismi olarak kaldırttırarak değil!.. Bu milletle
barışarak gerçekleştirebilirsin… Tabii o zamana kalırsan!..
27 yıldır Sovyetlerden ayrılarak bağımsızlığını kazanmış “KAN, CAN, DİL, DİN, IRKI, KÜLTÜRÜ BİR” Türk kardeşlerimizle birleşememişken, Kurtuluş Savaşı’nda bizden ayrılıp düşmanlarla birlik olan, din kardeşlerimiz dediğimiz Araplar mı bizimle birlik olacak?.. O gün zor zamanda yanımızda olmayanlar bugün yanımızda hiç olabilirler mi?..
“Yüz
yıl süren filme ara verildi!” diye tutturulan nağmeler
söylemekle, Osmanlının eski topraklarına yeniden dönmek olmaz!.. Hilâfeti yeniden
diriltmek ile de olmaz!..
Osmanlı
Padişahları Halifeliği ilan etmiş olsalar da Halifelik Peygambere dahi
verilmemişti. Yeryüzünün tek Halifesi vardır. O da İNSAN’dır… Halifeliği
diriltmek ve halife olmak gibi bir mantıksızlık olamaz; çünkü Kuran’da da böyle
bir makam ve mevki yoktur. Halifelik sonradan icat edilmiş bir müessesedir.
Akla, mantığa, bilme de uygun bir şey değildir!..
İnsanları
“Birliğe, Beraberliğe, Bütünlüğe” davet etmemiş yöneticiler, yönettikleri toplumları kamplara,
gruplara, partilere, sınıflara ayırarak dünyaya hizmet edemezler… Barışa,
gelişmeye, çağdaş bilime ve dünya barışına dayanan yakınlaşmalarla; insanın ve
insanlığın huzurunu sağlayarak kurulacak sistemlerle; Müslüman Türkler, Kardeş
İslâm Ülkeleri hatta gayri Müslümler, dünyada yan yana gelebilirler. BİR ve
BÜTÜN olabilirler. İnsan huzurunu, mutluluğunu, kısaca insanı hedef almayan, hedefi
insan olmayan, hiçbir plan, proje, sistem başarılı olamaz! Olamayacaktır!...
KAYNAKLAR:
1.
https://www.birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-360-nisan-2019-360-nisan-2019/9451/2019-yerel-secimleri-nde-akp-notlar-ve-degerlendirmeler/9461
2.
https://www.haberler.com/en-cok-toprak-kimin-doneminde-satildi-haberi/
3.
https://odatv4.com/akp-80-yilin-100-kati-kadar-satti-1801131200.html
5. http://www.platform24.org/yazarlar/3140/secim-bulutlari-dagiliyor--hangi-parti--hangi-aday--ne-diyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder