12 Eylül 2017 Salı

BAŞIMIZA NE GETİRİLDİ İSE; Abdullah Çağrı ELGÜN

BAŞIMIZA NE GETİRİLDİ İSE  
Abdullah Çağrı ELGÜN

Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştırıla alıştıra getirildi. Bu işi tezgahlayanlar, bu olayın içinde ve arkasındaki uzantılar, dış güçler ve faiz lobisi var dediler; halbuki her şeye muktedir olan da yapan da yapanları oralara getirenler de onların arkasında olan da “ne istedilerse verenler” de kendileriydi.
17-25 Aralık’ta yakalanan MİT Tırları ve akabinde ortaya dökülen kirli çamaşırlar; ayakkabı kutularına yerleştirilmiş balya balya dolarlar, para sayma makineleri ile birlikte dışarıdan biri getirip onların evlerine yerleştirmemişti? Bunlar elbette bilerek ve isteyerek kendilerinin komisyon aldıkları adamlardan, oğulları vasıtasıyla tahsil edilen paralardı… Hatta getirilen eksik komisyona razı olmuyorlar, “Kabul etme! Tamamını getirecekler anlaşmamız öyle!” diyorlardı. Kimi komisyonun fazlalığına kızan iş adamları “Bu milletin anasına avradına” küfrediyordu. Devletin en yetkili ağzı başbakan yardımcısı Bülent Arınç ifadelerinde, Melih GÖKÇEK’ten için: “Ankara’yı parsel parsel satmıştır. Gökçek ile ilgili seçim sonrası 100 konuyu açıklayacağım.” demişti.
Her Cuma bir ayet sallayan, Kuran’daki ayetlerimizden “Bakâra-Makara” diye alay eden milletin inancı Allah’ın dini ile gırgır geçen, alay eden bakan Egemen BAĞIŞ da bunlardandı. Uç yıl boyunca valilere verilen talimatlar gereği operasyon yaptırmayanlar kimlere hizmet ettiler şu anda nerelere geldiler? Dolmabahçe’de PKK ile birlikte TV’den halka Mutabakat Metni okuyanlar da bunlardı… Çözüm Süreci üretenler, şehirlerin boşaltılmasına sebep olanlar, asfaltların altına patlayıcı yerleştirilmesine operasyon yaptırmayarak seyirci kalanlar da  yine bunlardı ey millet!
İşte başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş, alıştırılaa alıştırıla getirildi.
15 yıl boyunca yalan dolan ve iftira dolu beyanlarla halka yalan söyleyenler de bunlardı:
Camide içki yalanı; Dolmabahçe Yalanı; Reza Zarrap Yalanı, Asfaltların altına mayınların döşenmesi; Kabataş Yalanı; Sümenye’ye Suikast Yalanı; Camide İçki İçildi Yalanı; Urla Villaları Yalanı; Yüzde On Yalanı; Kozmik odaya girmek için Arınç’ın: “Beni takip ediyorlar” yalanı, 22 Milyarlık İhale Yalanlarıı,…vb. yalanları yanlarına kâr kaldı. Bunlardan hiç birisi hatalarının bedelini ödemediler…
Kandil, BDP’den daha tutarlı diyen devletin bakanı (Abdulkadir AKSU) diyenler yine bunların kadrosu ve vekilleriydi. Devletin parası ile size hizmet ediyoruz diye iktidara yapıştılar. Sizin gibiler olmazsa, bizim halimiz nice olur diyerek, halkla dalga geçtiler. Bunları yapanların hiç biri, cezalarını çekmeden hayatlarına devam ediyorlar ey millet!  
İşte başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş, alıştırıla alıştırıla getirildi.

Bu bir darbe değil kalkışmaydı. Emir komuta zinciri içerisinde gerçekleşmemişti. Ordu içindeki bir kısım FETO yanlısı grubun baş kaldırısı idi. Darbede Ordu komutanı ile başbakan yan yana olamazdı..
Bu kalkışmada öncelikli hedef Erdoğan’dı. Erdoğan AKP’li olmayan her kim varsa memur, bürokrat, görevlerinden alınıyordu. 15 Temmuz’da bu işten en çok kimin yararlandığına bakılırsa, bu darbeyi de onların hazırlamış olduğu görülecektir. On yılda yapılamayan temizlik, revizyon, 15 Temmuz ile birlikte bir saat, bir gün içinde yapılıverdi. Bu çok manidar bir durumdur.
15 Temmuz Türk Silahlı Kuvvetlerinin akıllı, mantıklı, vatansever milliyetçi ve Atatürkçü askerleri tarafından önlenmiştir.  Harekatı yapanlara karşı Erdoğan’ın Atatürk Hava Alanında ve Marmaris’teki konuşmasında “Öğleden sonra” sözü ile bu hareketi çok önceden bildiğini belgelemektedir.
Esenboğa’dan Erdoğan hiçbir risk olmadan uçakla havalanıyor. (PARALEL ÇETE’nin ordudaki uzantıları ile hiçbir şekilde mücadele söz konusu olmamıştır.) BALYOZ, ERGENEKON, SARIKIZ,…vb. operasyonları ile atmış dokuz (69) General Silivri Cezaevine gönderilirken darbenin lideri 2003 Şura Toplantısında alınan Cemaatler ile ilgili kararın altına imza atmış; fakat sonradan yine aynı kararı yok saymıştır. Müsebbip bunlardır, ey millet!
Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştıra alıştıra getirildi.
Eski Kara Kuvvetleri Komutanı İsmail Hakkı KARADAYI, 2000 yılında devlet kadrolarının %34’ünün irticai faaliyet içerisinde olduğunu, devletin Cemaatlerin elinde olduğunu, böyle devam ederse Cumhuriyet Rejiminin tehlikeye gireceğini, bu kadroların 2010’lu yıllarda Atatürk Cumhuriyeti ortadan kaldırılarak, Şeriat düzenin kendiliğinden geleceğini büyük bir uzak görüşlülükle ifade ederek, o günün hükümetinden bunun için tedbir alınmasını tavsiye etmiştir…
Bunlar içerisinde, özellikle Askeriye, Emniyet ve Adliye içerisinde kadrolaşmış olduklarını, bu kadrolaşmanın çok gizlilik ve titizlik içerisinde inatla sürdürüldüğünü, Şeriat Devleti Kuracak kadroyu oluşturma planları içerisinde olduklarını belirtmiştir.
FETO, en büyük engel olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerini görmektedir. Güneydoğu sorunu olarak tanımlanan Kürt benliği olgusu “Müslüman Kardeşliği” olarak adlandırılmaktadır. Muhataplar ve yol arkadaşları el ele, kol kola, koyun koyuna olarak “Çözüm Süreci” üreterek:, “Helsinki, Silivri ve Dolmabahçe Sarayı’nda” birlikte Mutabakata varıp el sıkışmışlar ve bu Mutabakat bildirisini karşılıklı imzalayarak halka deklare etmişlerdi ey millet!..
Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştıra alıştıra getirildi.

Darbe gecesinde, darbe karşıtı sloganlar yazılı pankartların, nerede nasıl yazıldığı ve bunların saatlik zaman dilimlerinde, nerelerde pankart haline getirildiğini bir bilen varsa söylesin?.. Bu yazılı pankartların o gün, hemen meydanlarda olması, bu darbenin daha önceden bilindiğinin ve ona göre tedbirler alındığının, en büyük delilleri ve en büyük göstergesi olarak görülmektedir.
Acil bir durum için hazır bulundurulan ve kamyonlara yüklenerek götürülen altı yüz(600) tankın akibeti hâlâ mechüldür.
Muhalefet 15 Temmuzdaki Cinnette dik durmuştur. FETO için FETOCU olmayan hiçbir kişi askerî okullara, polis okullarına girememiş, hakimlik ve savcılık sınavlarında başarılı olamamıştır. FETO, 2003-2007’de tam olarak örgütlenmiştir…
FETO harekatı, kalkışma, ordu içinde örgütlenmiş bir çetenin girişimidir; çünkü ordu komutanı ile başbakan, aynı safta olmaz. Darbeciler siyasi parti liderlerini gözaltına alır. Burada öncelikli hedef Erdoğan’dır. Erdoğan ise elini kolunu sallaya sallaya Külliye’ye gitmiş ve hava da dolaşan jetler, Külliye’ye gidişinde de hiçbir şey yapmamıştır… Yani Erdoğan herhangi bir karşı koyma, alıkoyma, ve jetlerin taarruzuna uğramadan külliyededir.
Bu arada kalkışmaya katılan 256 kişilik, teröristlerin listesi, her ne hikmet ise herkes tarafından bilinmektedir?!. 15 Temmuz Kalkışması Milliyetçi Atatürkçü Türk askerleri tarafından engellenip, durdurulmuştur.
Başbakan çalışma ofisinden evine gidiyor. Erdoğan köprüden geçiyor. O geçtikten hemen sonra, askerler köprüyü kapatıyor. Havada F3’lerden üç tanesi dolaşıyor. Cumhurbaşkanın uçağı da havada(?!)  Sayın Erdoğan’ın uçağını vurmuyorlar.  F3’ler Korumak için eşlik, eskortluk ediyorlar ve darbe devam ediyor ey millet!..
Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştırıla alıştırıla getirildi.
Erdoğan otelden ayrılıyor, ayrılmanın akabinde Askerler otele geliyor. Erdoğan Hava alanına gelirken birkaç dakika sonra tanklar oradan çekiliyor. Aynı anda minarelerden selâlar veriliyor. Kim emrediyor?.. Aynı açıklama içinde aynı anda da bu kalkışmayı yapanlar için: “Tutuklama kararı çıkarıldı.” denilerek millet meydanlara çağırılıyor…
Havadaki uçaklar nereyi bombalıyor? Meclisi, Emniyeti!..
Anayasa Tüzüğünü değiştirmek isteyen kim? Milletvekilleri konuşmasın diye kanunlar koyan kim?…
O zamana kadar ülke umurlarında olmamış, parsel parsel satılmış, hazine arazileri üzerlerine geçirilmiş; fakat kendi menfaatleri tehlikeye girince: “Aldatıldık; Kandırıldık; Allah bizi affetsin!..” demişlerdir ey millet!..
Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştıra alıştıra getirildi.
 “1996’da Batı Harekatı Konsepti Balyoz, Sarıkız, Ergenekon, …vb.  harekatları ile 70’ generalin, Silivri’de vatan haini olarak cezaevine gönderilmesi ile Türk Silahlı Kuvvetleri etkisiz hale getirilmiştir.” demektedir. Böylece Anayasa’da değişiklik yaparak Cumhuriyetin temel prensiplerini ortadan kaldırmak, Meclisteki konuşan millet vekillerini konuşamaz hale getirmek, halkın sesine tercüman olanlar susturulmak için anayasada değişikliğe gidilmiştir.
“Çözüm Atatürk’ün: (Gençliğe Hitabı) adlı konuşmasındaki metnin manasının idraki ile mümkün olacaktır. Başkaca çare yoktur.” demektedir.
Türk gelenek ve göreneklerine aykırı, Türk devlet anlayışından uzak yönetimlerle, ülkemiz çok çekmiştir. Kimilerinde Gaz, benzin, Makarna, ve yağ kuyrukları oluşmuş, kimileri de yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, haksızlık, ve adaletten yoksun idareler elinde millet fakru zaruret içinde çaresiz kalmıştır.
Atatürk’ün millet ve devlet anlayışından uzak, insana odaklı olmayan,  yönetimlerinden sonra gelen iktidarlar elinde, ilerleme olmamış, Atatürk’ten sonra gelen iktidarlar da yaklaşık: 25 yıl Demirel; 12 yıl Menderes; 15 yıl Özal; 15 yıl ‘da Erdoğan hükümetleri dönemlerinde (Otoyollar, Tüneller, Köprüler, Hava Meydanları, AVM’ler, MAKRO Marketler) sunî ilerlemeler kaydetmiştir. Bu sunî ilerlemeler olsa bile, fuhşun arttığı, ahlâkın çöktüğü, boşanma oranlarının kimi şehirlerde 5 50’leri geçtiği; örf, âdet ve geleneklerin aşındığı, adaletin rafa kaldırıldığı, hukukun çiğnendiği, haksızlık, adam kayırma ve yandaşlığın ayyuka çıktığı görülen ve inkarı mümkün olmayan bir gerçektir.
Devlet mallarının, kamu arazilerinin ve maden yataklarının ve devlete ait en verimli çalışan ve çalıştırılan işletme ve kuruluşların partililer, yakınlar ve yandaşların üzerine geçirilmiş olduğunu hangi aklı başında bir vatandaşımız inkar edebilir?..
Sözleşmeli ve taşeronluk sistemi ile insanlarımızın karın tokluğuna köleleştirildiği; kredi kartı ve borç batağında kıpırdayamayacak duruma getirilerek, orta gelir çökertilmiş, zengin ve yoksul iki kesim oluşturularak Türk halkı yok sayılmıştır… Bu dönemde de Türk halkı yolsuzluk, rüşvet, fuhuş, organ ve  insan tacirleri ve simsarları elinde harap ve bitap düşürülmüştür ey millet!..

Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştıra alıştıra getirildi. 
Çalışanların büyük kesimi, taşeronların insafına bırakılmıştır. Kendilerine verilen askeri ücretle geçinmeğe mecbur edilmiş, genç ve yüksek okul bitirenlerde işsizlik, hat safhaya ulaşmıştır. Gençlerde okumuşlar ordusunun mesleklerine uygun işlerde değerlendirilememesi onları ümitsizliğe, güvensizliğe, gelecek kaygısına sevk etmekte, sosyal ve psikolojik bunalımlı, şizofren bir nesil oluşturulmak istediğini etrafımıza baktığımızda hangi gören göz, düşünen akıl inkar edebilecek?!..
Üniversite mezunları  iş bulamıyor, üniversiteye giren mezun olduktan sonra boş kalıyor. Kendi branşlarında çalışamayıp, başka işler yapmak ve aramak zorunda kalarak, toplumsal ve  sosyal bunalımlara sürükleniyor.
Üniversite bitiren kalifiye elemanlarının değerlendirilememesi sonucu, sosyal patlamaları bunalımlar, aile faciaları, boşanmalar, cinayet, intiharlar vakalarındaki artışlar hükümetlerin dikkatini çekmemekte ve bu duruma maç seyircisi pozisyonunda bakmaktadır…
Hükümetin, işsize iş imkanları sunamamak, aş evlerinin ve iaşe alanların sayılarını artırması, iaşe yemek kuponları dağıtması, Fak Fuk Fonları ile halkın büyük bir bölümünü, iktidar sahibi hükümete muhtaç, bağımlı ve dilenci haline getirmiştir. Sokaklarda, evlerimizin ve camilerin önündeki dilenenlerin sayısının çokluğundan rahatsız olmamak mümkün değildir… Büyük ve küçük şehirlerdeki caddeler ve sokaklar göçmen, sığınmacı ve dilencilerin istilâsındadır. Neredeyse her on on beş metrede genç kızlar, erkekler, kadınve yaşlı sizi durduruyor:  “Bir Liran var mı?”,  “Açım bir ekmek parası versene!”, “Size bir şey söyleyeceğim!...” olduğundan şehirde huzur ve güven içinde dolaşmak endişe verir,  halde olup, huzursuzluk vermekte ve ümit kırıcıdır.  Bütün bu sebeple, bu insanların düşünme, fikir yürütme  ve akıl etme kabiliyeti ellerinden alınmış “Hükümetimiz ne yaparsa en iyisini yapar” mantığı ile bir kısım vatandaşımız, iktidarı ekmek kapısı olarak görme, ille de “Devlet Kapısı” “Devlete gireyim de ne olursa olsun!..” beklentisi, yanlışlığı ve çaresizliğine düşürülmüştür… İşte ey milletim! Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştırıla alıştırıla getirildi ve sen hiçbir şeyi sorgulamdın ey milletim!..
KAYNAKLAR:
1) https://youtu.be/_97ux26E
2)http://cahilfilozof.com/son-dakika.tum-dünya-sokta-dunya-bu-video-yu-konuşuyor-silinmeden-izle-paylaş
3)http://google.com.trq=Mübarek+özledik+seni+feto+
4) Mübarek özledik seni Feto videoları
5) Mehmet-yıldız-feto-video-yükle-video        
6) https://www.youtube.com/watch?v=FCG7PXZDwHo
7) https://www.youtube.com/watch?v=OlhevGf-jZk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate