BAŞIMIZA
NE GETİRİLDİ İSE
Abdullah
Çağrı ELGÜN
Başımıza ne getirildi
ise yavaş yavaş alıştırıla alıştıra getirildi. Bu işi tezgahlayanlar, bu olayın
içinde ve arkasındaki uzantılar, dış güçler ve faiz lobisi var dediler; halbuki
her şeye muktedir olan da yapan da yapanları oralara getirenler de onların
arkasında olan da “ne istedilerse verenler” de kendileriydi.
17-25 Aralık’ta yakalanan
MİT Tırları ve akabinde ortaya dökülen kirli çamaşırlar; ayakkabı kutularına yerleştirilmiş
balya balya dolarlar, para sayma makineleri ile birlikte dışarıdan biri getirip
onların evlerine yerleştirmemişti? Bunlar elbette bilerek ve isteyerek
kendilerinin komisyon aldıkları adamlardan, oğulları vasıtasıyla tahsil edilen paralardı…
Hatta getirilen eksik komisyona razı olmuyorlar, “Kabul etme! Tamamını getirecekler anlaşmamız öyle!” diyorlardı.
Kimi komisyonun fazlalığına kızan iş adamları “Bu milletin anasına avradına” küfrediyordu. Devletin en yetkili
ağzı başbakan yardımcısı Bülent Arınç ifadelerinde, Melih GÖKÇEK’ten için: “Ankara’yı parsel parsel satmıştır. Gökçek
ile ilgili seçim sonrası 100 konuyu açıklayacağım.” demişti.
Her Cuma bir ayet
sallayan, Kuran’daki ayetlerimizden “Bakâra-Makara”
diye
alay eden milletin inancı Allah’ın dini ile gırgır geçen, alay eden bakan
Egemen BAĞIŞ da bunlardandı. Uç yıl boyunca valilere verilen talimatlar gereği
operasyon yaptırmayanlar kimlere hizmet ettiler şu anda nerelere geldiler?
Dolmabahçe’de PKK ile birlikte TV’den halka Mutabakat Metni okuyanlar da
bunlardı… Çözüm Süreci üretenler, şehirlerin boşaltılmasına sebep olanlar,
asfaltların altına patlayıcı yerleştirilmesine operasyon yaptırmayarak seyirci
kalanlar da yine bunlardı ey millet!
İşte başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş, alıştırılaa alıştırıla
getirildi.
15 yıl boyunca yalan
dolan ve iftira dolu beyanlarla halka yalan söyleyenler de bunlardı:
Camide içki yalanı;
Dolmabahçe Yalanı; Reza Zarrap Yalanı, Asfaltların altına mayınların döşenmesi;
Kabataş Yalanı; Sümenye’ye Suikast Yalanı; Camide İçki İçildi Yalanı; Urla
Villaları Yalanı; Yüzde On Yalanı; Kozmik odaya girmek için Arınç’ın: “Beni
takip ediyorlar” yalanı, 22 Milyarlık İhale Yalanlarıı,…vb. yalanları yanlarına
kâr kaldı. Bunlardan hiç birisi hatalarının bedelini ödemediler…
Kandil, BDP’den daha
tutarlı diyen devletin bakanı (Abdulkadir AKSU) diyenler yine bunların kadrosu
ve vekilleriydi. Devletin parası ile size hizmet ediyoruz diye iktidara
yapıştılar. Sizin gibiler olmazsa, bizim halimiz nice olur diyerek, halkla
dalga geçtiler. Bunları yapanların hiç biri, cezalarını çekmeden hayatlarına
devam ediyorlar ey millet!
İşte başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş, alıştırıla alıştırıla getirildi.
Bu bir darbe değil
kalkışmaydı. Emir komuta zinciri içerisinde gerçekleşmemişti. Ordu içindeki bir
kısım FETO yanlısı grubun baş kaldırısı idi. Darbede Ordu komutanı ile başbakan
yan yana olamazdı..
Bu kalkışmada öncelikli
hedef Erdoğan’dı. Erdoğan AKP’li olmayan her kim varsa memur, bürokrat,
görevlerinden alınıyordu. 15 Temmuz’da bu işten en çok kimin yararlandığına
bakılırsa, bu darbeyi de onların hazırlamış olduğu görülecektir. On yılda
yapılamayan temizlik, revizyon, 15 Temmuz ile birlikte bir saat, bir gün içinde
yapılıverdi. Bu çok manidar bir durumdur.
15 Temmuz Türk Silahlı
Kuvvetlerinin akıllı, mantıklı, vatansever milliyetçi ve Atatürkçü askerleri
tarafından önlenmiştir. Harekatı
yapanlara karşı Erdoğan’ın Atatürk Hava Alanında ve Marmaris’teki konuşmasında “Öğleden sonra” sözü ile bu hareketi
çok önceden bildiğini belgelemektedir.
Esenboğa’dan Erdoğan
hiçbir risk olmadan uçakla havalanıyor. (PARALEL ÇETE’nin ordudaki uzantıları
ile hiçbir şekilde mücadele söz konusu olmamıştır.) BALYOZ, ERGENEKON, SARIKIZ,…vb.
operasyonları ile atmış dokuz (69) General Silivri Cezaevine gönderilirken
darbenin lideri 2003 Şura Toplantısında alınan Cemaatler ile ilgili kararın
altına imza atmış; fakat sonradan yine aynı kararı yok saymıştır. Müsebbip
bunlardır, ey millet!
Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştıra alıştıra
getirildi.
Eski Kara Kuvvetleri
Komutanı İsmail Hakkı KARADAYI, 2000 yılında devlet kadrolarının %34’ünün
irticai faaliyet içerisinde olduğunu, devletin Cemaatlerin elinde olduğunu,
böyle devam ederse Cumhuriyet Rejiminin tehlikeye gireceğini, bu kadroların
2010’lu yıllarda Atatürk Cumhuriyeti ortadan kaldırılarak, Şeriat düzenin
kendiliğinden geleceğini büyük bir uzak görüşlülükle ifade ederek, o günün
hükümetinden bunun için tedbir alınmasını tavsiye etmiştir…
Bunlar içerisinde, özellikle Askeriye, Emniyet ve Adliye
içerisinde kadrolaşmış olduklarını, bu kadrolaşmanın çok gizlilik ve titizlik
içerisinde inatla sürdürüldüğünü, Şeriat Devleti Kuracak kadroyu oluşturma
planları içerisinde olduklarını belirtmiştir.
FETO, en büyük engel
olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerini görmektedir. Güneydoğu sorunu olarak tanımlanan
Kürt benliği olgusu “Müslüman Kardeşliği”
olarak adlandırılmaktadır. Muhataplar ve yol arkadaşları el ele, kol kola, koyun
koyuna olarak “Çözüm Süreci”
üreterek:, “Helsinki, Silivri ve Dolmabahçe
Sarayı’nda” birlikte Mutabakata varıp el sıkışmışlar ve bu Mutabakat
bildirisini karşılıklı imzalayarak halka deklare etmişlerdi ey
millet!..
Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştıra alıştıra getirildi.
Darbe gecesinde, darbe
karşıtı sloganlar yazılı pankartların, nerede nasıl yazıldığı ve bunların
saatlik zaman dilimlerinde, nerelerde pankart haline getirildiğini bir bilen
varsa söylesin?.. Bu yazılı pankartların o gün, hemen meydanlarda olması, bu
darbenin daha önceden bilindiğinin ve ona göre tedbirler alındığının, en büyük
delilleri ve en büyük göstergesi olarak görülmektedir.
Acil bir durum için
hazır bulundurulan ve kamyonlara yüklenerek götürülen altı yüz(600) tankın
akibeti hâlâ mechüldür.
Muhalefet 15 Temmuzdaki
Cinnette dik durmuştur. FETO için FETOCU olmayan hiçbir kişi askerî okullara,
polis okullarına girememiş, hakimlik ve savcılık sınavlarında başarılı
olamamıştır. FETO, 2003-2007’de tam olarak örgütlenmiştir…
FETO harekatı,
kalkışma, ordu içinde örgütlenmiş bir çetenin girişimidir; çünkü ordu komutanı
ile başbakan, aynı safta olmaz. Darbeciler siyasi parti liderlerini gözaltına
alır. Burada öncelikli hedef Erdoğan’dır. Erdoğan ise elini kolunu sallaya
sallaya Külliye’ye gitmiş ve hava da dolaşan jetler, Külliye’ye gidişinde de hiçbir
şey yapmamıştır… Yani Erdoğan herhangi bir karşı koyma, alıkoyma, ve jetlerin
taarruzuna uğramadan külliyededir.
Bu arada kalkışmaya
katılan 256 kişilik, teröristlerin listesi, her ne hikmet ise herkes tarafından
bilinmektedir?!. 15 Temmuz Kalkışması Milliyetçi Atatürkçü Türk askerleri
tarafından engellenip, durdurulmuştur.
Başbakan çalışma
ofisinden evine gidiyor. Erdoğan köprüden geçiyor. O geçtikten hemen sonra,
askerler köprüyü kapatıyor. Havada F3’lerden üç tanesi dolaşıyor. Cumhurbaşkanın
uçağı da havada(?!) Sayın Erdoğan’ın
uçağını vurmuyorlar. F3’ler Korumak için
eşlik, eskortluk ediyorlar ve darbe devam ediyor ey millet!..
Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştırıla alıştırıla
getirildi.
Erdoğan otelden
ayrılıyor, ayrılmanın akabinde Askerler otele geliyor. Erdoğan Hava alanına
gelirken birkaç dakika sonra tanklar oradan çekiliyor. Aynı anda minarelerden
selâlar veriliyor. Kim emrediyor?.. Aynı açıklama içinde aynı anda da bu
kalkışmayı yapanlar için: “Tutuklama
kararı çıkarıldı.” denilerek millet meydanlara çağırılıyor…
Havadaki uçaklar nereyi
bombalıyor? Meclisi, Emniyeti!..
Anayasa Tüzüğünü
değiştirmek isteyen kim? Milletvekilleri konuşmasın diye kanunlar koyan kim?…
O zamana kadar ülke
umurlarında olmamış, parsel parsel satılmış, hazine arazileri üzerlerine
geçirilmiş; fakat kendi menfaatleri tehlikeye girince: “Aldatıldık; Kandırıldık; Allah bizi affetsin!..” demişlerdir ey
millet!..
Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştıra alıştıra
getirildi.
“1996’da Batı Harekatı Konsepti Balyoz, Sarıkız,
Ergenekon, …vb. harekatları ile 70’
generalin, Silivri’de vatan haini olarak cezaevine gönderilmesi ile Türk
Silahlı Kuvvetleri etkisiz hale getirilmiştir.”
demektedir. Böylece Anayasa’da değişiklik yaparak Cumhuriyetin temel
prensiplerini ortadan kaldırmak, Meclisteki konuşan millet vekillerini
konuşamaz hale getirmek, halkın sesine tercüman olanlar susturulmak için
anayasada değişikliğe gidilmiştir.
“Çözüm
Atatürk’ün: (Gençliğe Hitabı) adlı konuşmasındaki metnin manasının idraki ile
mümkün olacaktır. Başkaca çare yoktur.” demektedir.
Türk gelenek ve göreneklerine aykırı, Türk devlet anlayışından
uzak yönetimlerle, ülkemiz çok çekmiştir. Kimilerinde Gaz, benzin, Makarna, ve
yağ kuyrukları oluşmuş, kimileri de yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, haksızlık,
ve adaletten yoksun idareler elinde millet fakru zaruret içinde çaresiz
kalmıştır.
Atatürk’ün
millet ve devlet anlayışından uzak, insana odaklı olmayan, yönetimlerinden sonra gelen iktidarlar elinde,
ilerleme olmamış, Atatürk’ten sonra gelen iktidarlar da yaklaşık: 25 yıl Demirel; 12 yıl Menderes; 15 yıl Özal; 15 yıl ‘da
Erdoğan hükümetleri dönemlerinde (Otoyollar, Tüneller, Köprüler, Hava
Meydanları, AVM’ler, MAKRO Marketler) sunî ilerlemeler kaydetmiştir. Bu sunî
ilerlemeler olsa bile, fuhşun arttığı, ahlâkın çöktüğü, boşanma oranlarının
kimi şehirlerde 5 50’leri geçtiği; örf, âdet ve geleneklerin aşındığı, adaletin
rafa kaldırıldığı, hukukun çiğnendiği, haksızlık, adam kayırma ve yandaşlığın
ayyuka çıktığı görülen ve inkarı mümkün olmayan bir gerçektir.
Devlet
mallarının, kamu arazilerinin ve maden yataklarının ve devlete ait en verimli çalışan
ve çalıştırılan işletme ve kuruluşların partililer, yakınlar ve yandaşların
üzerine geçirilmiş olduğunu hangi aklı başında bir vatandaşımız inkar
edebilir?..
Sözleşmeli
ve taşeronluk sistemi ile insanlarımızın karın tokluğuna köleleştirildiği; kredi
kartı ve borç batağında kıpırdayamayacak duruma getirilerek, orta gelir
çökertilmiş, zengin ve yoksul iki kesim oluşturularak Türk halkı yok
sayılmıştır… Bu dönemde de Türk halkı yolsuzluk, rüşvet, fuhuş, organ ve insan tacirleri ve simsarları elinde harap ve
bitap düşürülmüştür ey millet!..
Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştıra alıştıra
getirildi.
Çalışanların büyük
kesimi, taşeronların insafına bırakılmıştır. Kendilerine verilen askeri ücretle
geçinmeğe mecbur edilmiş, genç ve yüksek okul bitirenlerde işsizlik, hat
safhaya ulaşmıştır. Gençlerde okumuşlar ordusunun mesleklerine uygun işlerde
değerlendirilememesi onları ümitsizliğe, güvensizliğe, gelecek kaygısına sevk etmekte,
sosyal ve psikolojik bunalımlı, şizofren bir nesil oluşturulmak istediğini etrafımıza
baktığımızda hangi gören göz, düşünen akıl inkar edebilecek?!..
Üniversite mezunları iş bulamıyor, üniversiteye giren mezun
olduktan sonra boş kalıyor. Kendi branşlarında çalışamayıp, başka işler yapmak
ve aramak zorunda kalarak, toplumsal ve sosyal
bunalımlara sürükleniyor.
Üniversite bitiren
kalifiye elemanlarının değerlendirilememesi sonucu, sosyal patlamaları
bunalımlar, aile faciaları, boşanmalar, cinayet, intiharlar vakalarındaki artışlar
hükümetlerin dikkatini çekmemekte ve bu duruma maç seyircisi pozisyonunda
bakmaktadır…
Hükümetin, işsize iş imkanları
sunamamak, aş evlerinin ve iaşe alanların sayılarını artırması, iaşe yemek
kuponları dağıtması, Fak Fuk Fonları ile halkın büyük bir bölümünü, iktidar
sahibi hükümete muhtaç, bağımlı ve dilenci haline getirmiştir. Sokaklarda,
evlerimizin ve camilerin önündeki dilenenlerin sayısının çokluğundan rahatsız
olmamak mümkün değildir… Büyük ve küçük şehirlerdeki caddeler ve sokaklar
göçmen, sığınmacı ve dilencilerin istilâsındadır. Neredeyse her on on beş
metrede genç kızlar, erkekler, kadınve yaşlı sizi durduruyor: “Bir
Liran var mı?”, “Açım bir ekmek parası
versene!”, “Size bir şey
söyleyeceğim!...” olduğundan şehirde huzur ve güven içinde dolaşmak endişe verir,
halde olup, huzursuzluk vermekte ve ümit
kırıcıdır. Bütün bu sebeple, bu
insanların düşünme, fikir yürütme ve akıl
etme kabiliyeti ellerinden alınmış “Hükümetimiz
ne yaparsa en iyisini yapar” mantığı ile bir kısım vatandaşımız, iktidarı
ekmek kapısı olarak görme, ille de “Devlet
Kapısı” “Devlete gireyim de ne olursa olsun!..” beklentisi, yanlışlığı
ve çaresizliğine
düşürülmüştür… İşte
ey milletim! Başımıza ne getirildi ise yavaş yavaş alıştırıla alıştırıla
getirildi ve sen hiçbir şeyi sorgulamdın ey milletim!..
KAYNAKLAR:
1) https://youtu.be/_97ux26E
2)http://cahilfilozof.com/son-dakika.tum-dünya-sokta-dunya-bu-video-yu-konuşuyor-silinmeden-izle-paylaş
3)http://google.com.trq=Mübarek+özledik+seni+feto+
4) Mübarek özledik seni Feto videoları
5) Mehmet-yıldız-feto-video-yükle-video
6) https://www.youtube.com/watch?v=FCG7PXZDwHo
7) https://www.youtube.com/watch?v=OlhevGf-jZk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder