NELER
OLDU, NELER OLUYOR?
Abdullah Çağrı ELGÜN
Son günlerde Türkiye’nin gündeminde “Anayasa Değişikliği” var! Eski Anayasada eksik olan ne var? Getirilmek istenen “Yeni Anayasada” nelerin olması isteniyor?
16 Ocak 1998
yılında Refah Partisinin (RP), Anayasa Mahkemesi tarafından
kapatılmasıyla “Millî Görüş” … 2002
yılında “Adalet ve Kalkınma Partisi” AKP adı ile partileşerek, 22
Temmuz 2002 seçimleriyle 365 milletvekili çıkararak tek başına
iktidara geldi.
AKP Hükümetinin iktidara
gelir gelmez uğraştığı konuların başında “Anayasa” yatıyordu. AKP, İnsan
Hakları Mahkemesi’nin de baskısıyla, “Devlet Güvenlik Mahkemelerini”
kaldırarak işe başladı. Her iki üç ayda bir “Anayasa”da değişiklikler
yaparak “1982 Anayasası” 2002 yılından 2021’e kadar geçen AKP
iktidarı döneminde, yirmi (20) yılda, on üç (13) kez değişikliğe
uğradı…
Devleti soyulabilecek muz
kabul eden taraf; ve kim tarafından idare edilirse edilsin, hiç de umurunda
olmayan taraftarlar; ancak ve sadece, seçimden seçime sandık başına gidip oy verdiği
“seçim”i demokrasi zannetti… Aldığı iaşe, market kartı, aş evlerinden
gelen hazır yemek, kışlık yakacak odun ve kömür; köylerden tarımdan koparılarak
şehre getirilmiş ve maaşa bağlanmış binlerce seçmen… Nasıl olursa olsun, nasıl
yönetilirse yönetilsin asla umurunda olmayan, umursamayan neme lazımcı bir halka
dönüştürülüverdi…
Eskiden komşusundan borç
almaktan utanan, karakolun önünden geçerim diye ürken, arlanan, böyle bir
durumu namusuna leke sürülmüş sayan bu halk, sadece mahkeme kapılarında değil
hakim ve savcı huzurunda, birbirlerine saldırır birbirlerini döver oldu…
Evde kullandığı en temel
eşyalarını denetime gelen belediye görevlileri, Fak Fuk Fon Memurlarından
kaçırarak maaş bağlanması ve ihtiyaçlarının sağlanması için utanmadan ve
sıkılmadan komşularının gözleri önünde anbara, kilere, bodruma, odunluğa
kilitleyerek denetim memurlardan kaçıran, aç gözlü, çıkarcı, yağmacı, arsız ve
iki yüzlü ve bayağı seviyesizliğine geriledi!..
Bu halk sayesinde, rant
getiren ve devlete ait en gözde ve can alışı kurum, kuruluş, en gözde arsalar,
en can alıcı bina ve tesisler, fabrika, deniz sahilleri ve bunlara ait bütün
tesis ve yan kuruluşlar, birlikler; herkesin gözleri önünde parsel parsel “Doğrudan
Temin” veya “İhale” edilerek yandaşlara satıldılar. Kimsenin gıkı
çıkmadı, iyi mi?..
Sonunda satılan bu
tesislerin yerlerinde bilmem kaç kez el değiştirilerek birbirlerine satılmış
arsalarda kurulmuş mahalleler, villalar ve yükselen gökdelenler görüldü…
Üniversite mezunları
işsiz, fabrika çalışanları ekmeksiz kaldı… İşsizlik sayısı kayıtlı on milyon,
kayıtsız on beş milyona yaklaştı…
Dolar 1.40. Kuruş’tan 8.TL’ye, EURO 1.12.Kuruş’tan 10.TL’ye çıktı. Kimsede ses yok!.. Vatandaş ekmeğe muhtaç! Esnaf aç, işsizlik diz boyu; fakat halk çok memnun olmalı ki her defasında bu yönetim, tekrar tekrar iktidar oluyor… Şaşırmıyor musunuz?..
Devletin bütün
ihalelerini, “Doğrudan Temin Yoluyla” yandaş beş şirkete veren; bu
şirketin kodamanlarına, vatandaşın anasına avradına küfrettiren; vatandaşın
geçmediği köprüye, tünele, otobana; gitmediği hastaneye, haberi olmadan para
ödeyen; halkın her aldığı gıda maddesi ve ihtiyaçlarına, otomobil ve diğer
araçlara: KDV, ÖTV. GELİR VERGİSİ, KATMA DEĞER…vb. adlarla vergi üstüne
vergi bindiren; kendisini donuna kadar soyan; kişileri tekrar tekrar iktidar
sahibi yapıyor!.. Bunda bir gariplik yok
mu?..
Eskiden hiç olmazsa “üçüncü dördüncü el”, iyi kötü bir araba alabilecek olan orta halli halk halk ortadan kayboldu!.. Bugün ufak memur, esnaf, vatandaş araba almak şöyle dursun, yakınından geçemiyor!.. Otomobiller ev fiyatlarını çok çok gerilerde bırakmış… Bunun adı da. “İyi Yönetim (?!.)” oluyor!.. Düşünebiliyor musunuz?..
Kısa bir fıkra:
“Stalin, “Komünist
Parti Polit Büro Kurmaylarıyla” soğuk bir gece toplantında “Siyasî
Gündem ve Halk Yönetimi” konuşuyorlarmış. Aralıklarla da masada bulunan “Rus
Votkası” içiliyormuş. Herkesin çakırkeyif olduğu bir sırada Stalin, kadehinden
son yudumu aldıktan sonra, masaya vurarak herkesin dikkatini kendisinde toplayarak
kurmaylarına:
“Halkın, yönetime kayıtsız şartsız itaati ve liderin
her dediğini onaylanması nasıl sağlanır?..” demiş.
“Çakır keyif halindeki
kurmayları bir bir atılmışlar ortaya:
-Disiplin ve sertlik!
-Adalet ve eşitlik!
-Sürgün ve haklardan tam
mahrumiyet!
Kimisi de:
-Kurşuna dizme, toplu
katliamdan bahsetmiş!..
Stalin, bu cevapların hiç birisinden memnun kalmamış…
-Tez, bana canlı bir
tavuk bulup getirin. Demiş…
Hemen tavuk bulunup
getirilmiş.
Kurmaylarının şaşkın
bakışları arasında tavuğun tüylerini, bağırta bağırta yolmaya başlamış. Tavuk çırpınarak,
cıyaklamaya ve Stalin’in elinden kurtulmaya çabalarken, çırıl çıplak kalıvermiş…
Tüyleri tamamen yolunup, çırılçıplak
kalan tavuk, üşümüş tabi…
Stalin,
tavuğu bu haliyle dışarı bırakıvermiş ve kurmaylarına dönerek:
-Şimdi dikkatle tavuğu izleyin. Bakalım nereye
gidecek? Demiş.
Zavallı tavuk, bu azaptan kaçıp kurtulayım diye can havliyle bırakıldığı
yerden koşarak uzaklaşmağa başlar; fakat dışarıdaki soğuk daha beterdir… Tir
tir titremeye başlar. Masaların altında ısınacak yer arar, Koşar, duvar
diplerine saklanmak ister; fakat nafile!..
Tüysüz, teleksiz vücudu, kanatları, yara bere içinde kalır...
Şömineye doğru gelir, yaklaşır tüysüz derisi kavrulur...
Tavuk çar naçar biraz önce tüylerini yolan Stalin’in
bacakları arasına girip sığınır… Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp birer
birer tavuğun önüne atar. Stalin’in elinden yemlenen tavuk, artık o, nereye
yönelse, ardından gider...
Manzarayı hayretler içinde izleyen Kurmaylara dönen Stalin, gevrek
gevrek güler ve şöyle der:
-Gördünüz mü?
Halk dediğiniz topluluk da bu “tavuk” gibidir… Tüylerini
yolup al ve serbest bırak! O zaman, onları bir avuç yemle yönetmek, mümkün olur!”
Bir başka liderin de kendisini “çoban” halkı da “koyun”a
benzettiğini günümüz basın ve yayın organlarında gürül gürül konuşurken
dinlememiş miydik?..
Bu olay ne kadar doğru, bilmiyorum; ama bildiğim bir şey var ki; tarih boyunca bütün diktatörler, masum halk kitlelerini, hep tüyleri yolunacak tavuklar gibi görmüşlerdir. “Tüyleri yolunur. Kendilerinden başka sığınılacak bir merci bırakılmaz!..” Kendileri ve etrafı da, “Karun” kadar zenginleşirken, halka da ufak tefek ulufeler verilerek “itaati" sağlanır…
Türkiye Cumhuriyeti’nin
Anayasası’nın İlk Dört Maddesi:
“Mad 1.Türkiye
Devleti, bir Cumhuriyettir!..
Mad.2.
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı
içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk
devletidir.
Mad.3.Türkiye
Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağının
şekli, kanunda belirtilen, beyaz, ay yıldızlı, al bayraktır. “Millî Marşı”:
İstiklâl Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.
Mad.4.Anayasanın
1.Maddesindeki, devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2.
Maddesindeki, Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. Maddesi hükümleri, değiştirilemez
ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez!..” Olarak geçiyor. İktidar:
“And”
mızı kaldırdı.
“T.C”.’yi
sildi.
“Türk”
ve “Türkçülük” e tavır aldı.
“Milliyetçilik”i ayaklar altına aldı. Şimdi sıra, gayeye giden yoldaki engelleri kaldırmada!.. Yani ilk dört madde ve “Anayasa” nın tamamı değiştirilmeli…
ABD’nin bütün isteklerini
Amerika’dan aldığı icazet gereği uygulamaya koyan AKP iktidarı: Irak’a
asker göndermek için “Teskere”yi gündeme getirdi. Halkın galeyana gelip
meydanlara çıkmasına aldırmayan AKP, ABD’ne kapıları sonuna kadar açtı.
Türkiye’deki bütün üs,
askerî ve sivil limanlar, hava alanlarını yabancı askerlerin emrine sunuldu.
Teskere ile yabancı
askerlerin Türkiye’ye gelmesi ve Kuzey Irak’a da Türk askerlerinin çıkması
kararının “Tezkere” meclisten geçmesini istedi. Milletvekillerine: “Tezkereyi
Onaylayın!” çağrısı yaptı; fakat Erdoğan’a rağmen “Teskere” milletin
sesine onay vererek, meclisten geçmedi…
Anayasa değiştirilerek
(76. ve 77.Mad.) Meclise giren Erdoğan, Meclise gelir gelmez yenilediği
kabinede “Tezkereye” açıkça karşı olanların, hepsini kabineden
uzaklaştırdı…
Bundan sonra, önü açılan Erdoğan’ı kimse
tutamadı. Yolsuzluğun ve yoksulluğun arkasında, büyük bir kalkan oluşturarak,
yoksullara: “Devlette bir iş veya başka yerlerde imkân verebilmek varken,
yerine”:
“Aş Evleri”, “Yoksullara
Yardım ve Bağış” adıyla kurulan dernekler vasıtasıyla “İaşe
Sağlama, Karneye Bağlama”, köyünden tarlasından koparıp getirdiği yurttaşı
da “Asgari Ücretli Seçmen” haline getirerek, tarımı da yok etmeye devam
etti…
Bakanlar ve Başbakanları dahil olmak üzere, 300’ün üzerindeki yolsuzluk dosyasını rafa kaldırma konusunda, büyük maharet sergiledi…
Tarım Arazileri, Orman
Arazileri, Deniz Sahilleri … gibi kamuya ait tapulu tapusuz ne varsa, parsel
parsel AKPliler tarafından kurulan yandaş dernekler ve vakıfların ellerine
teslim edilerek, bizzat yabancılara kiralandı, devredildi veya yok fiyatına
satıldı…
Hayalî Şirketler, Hayalî
İhracat, Naylon Fatura, Deniz Sahillerinin Yandaşlar Tarafından Kurulan
Vakıflara Devri, Maden Yataklarının El Değiştirmesi, Orman Vasfını Kaybetmiş 4B
Arazilerin, Hısım Akraba ve Partililerin Üzerine Geçirilmesi, Kamu Mallarını
Üzerine Konma, Şehir, İlçe ve Kasabalarda Merkezde Rant Sağlayan Devlet
Okulları, Stadyumlar, Devlete Ait Binaların yıkımı ve Yandaşlara Pazarlanması,
Devlet İhalelerinin tek elden “Doğrudan Temin” yoluyla beş şirkete
verilmesi…
İhalelerin Verildiği Beş Şirket:
1.Liman (Türkiye) 49 Milyar Dolar
2.Cengiz (Türkiye) 43 Milyar
Dolar
3.Kolin (Türkiye) 42.1 Milyar
Dolar
4.SUEZ (Fransa) 40 Milyar
Dolar
5.EON (Almanya) 38.5 Milyar
Dolar
6.MNCa (Türkiye) 37 Milyar
Dolar
7.KALYON (Türkiye) 36.6 Milyar Dolar
8.C.O.GAL VAO (Brezilya) 28.7 Milyar Dolar
Sözleşmeli Memur: sözleşmeli
Asker, Öğretmen, Doktor, Hemşire, Sözleşmeli Sağlıkçıların
önünü açılması… Böylece Taşeron Firmalarının, eleman olarak aldığı
işçilerini “Köle” gibi kullanmasının ve bu taşeron elemanlarının başka
iş alanlarında, “Kiralık” olarak “Alınıp Verilmesi”nin de önünü
açtı…
İnsanın alın teri, kutsal olan emeği, çalışması hiçe sayıldı… İş garantisi ve iş güvencesinin hiçbir değeri kalmadı ve önünü tamamen kapatıldı…
Erdoğan’ın
en büyük desteği Fethullah GÜLEN’in kurduğu Cemaat’ti. On iki yıl
boyunca hemen her konuda en büyük ortağı ve icraat yürütücüsüydü.
Bunlardan
başka: Menzilciler, Süleymancılar, İsmail Ağa Cemaatı Emniyet, Yargı ve
Bakanlık kadrolarında en büyük payı alarak, teşkilatlandılar.
İkinci
destekçileri “Sol Liberal Kanat”tı ki bu Deniz BAYKAL (7 Haziran
Seçimlerini kaybedince hemen Köşke çıktı!):
Abdullah
ÖCALAN (İmralı Notlarında: “Erdoğan’a söyleyin! İki kez onu kurtardık!..”
diye özetliyordu. Doğrudan ittifak denilmese de “Kürt Oyları ve Hareketi”
içerisinde pek derin ilişkilerde olduğu, rahatlıkla söylenecektir… Özellikle
son seçimlerde iyice bunalan AKP: Abdullah ÖCALAN’ın mektubunu
okuttu!.. Tatmin olmadı, Devletin
televizyonu TRT 1’e Abdullah ÖCALAN’ın kardeşi Osman ÖCALAN’ı
çıkartarak, Kürt halkından, oy devşirmek istedi… Tabii en son da Dr.
Devlet BAHÇELİ’nin sınırsız yardımları, “Erdoğan İktidarı”nı her diz
çöktüğünde yeniden yeniden omuzlayıp ayağa kaldırarak, iktidar yapmaktan bir
adım geri durmadı…
“15 Temmuz Kalkışma Harekatı”yla tam anlamıyla bir deprem yaşayan “Gülen Harekatı İspiyoncuları”, gizli tanıklık yaparak, AKP’ye biat edenlerle, ceza evlerinde çürümeye terkedilenler haricindekileri de gizliden gizliye Abdullah GÜL, Ahmet DAVUTOĞLU’nun piyasaya çıkmasını ve talihlerini değiştirmesini beklemeye devam ede durdular…
Şerî Kuşatma:
İktidar “Şeriat Rejimi”ni
getirmek istiyordu. Bunun için önüne çıkabilecek bütün engelleri tek tek ve
yavaş yavaş kaldırıyordu:
Ordu / Ergenekon, Kumpas,
Sarıkız…, Emniyet, MİT, Yargı, İş Dünyası, … Muhalefetin bile
istediği, tam olarak da buydu!.. Her dönem etkili Muhalefet etme!
İslâmî Düzene doğru yavaş
yavaş kaplumbağa hızında; fakat etkin ve egemen güçleri tedirgin etmeden: “Karda
yürüyüp ayak izini belli etmeden!”, “Saman altından” işleri yürüterek
Şeriatın izleri, Şeyh, Şıh, Seyyid, Cemaat, Tarikat, Hoca, Hacı Dernek ve
Vakıfları ve Cemaat Yurtları ve Cemaat Evleriyle inceden inceye dizayn
ediliyordu!... Bunlara, hapisten çıkarılan Mafya Babalarının ardında
gezdirdiği en az yirmi kişilik tehdit ve göz korkutma görüntüleri de vardı!..
Cemaat
öğrencilerin, şehirlerdeki başı kapalı ve Cüpbeli, Fesli, Erhamlı, Bastonlu
toplu yürüyüşleri de eklenince, amaç adım adım gerçekleştiriliyordu…
Milletvekillerinin ve
Aydın diyeceğimiz bazı kesimin önde gelenleri, oy devşirmek ve oy avcılığı
açısından televizyonlara çıkartılıp; “okumuşluğun, kariyerin,
ehliyetliliğin, tecrübe ve birikim, hizmet yılın, hak etmişliğin değil”:
“Kasaba, İlçe, Şehir gibi
yerlerin Gecekondu veya kenar mahallerinde yaşayarak Allah’tan isteme, Şükürcü,
Teslimiyetçi, ve Tevekkülcü, Yoksulluğu, Okumamışlığı, Şükrediciliği,
Kanaatkârlığı, Azla Yetinmeyi kendilerine gaye edinmişleri, devletin en üst
makam ve mevkilerine getirdiler. Dünün ekmek bulamayan, kirasını ödeyemeyen, evi
icra kağıtlarından geçilmeyenlerle, taksi şoförü, hayvanat bahçesi bakıcısı,
değerlendirildi…” Makam ve mevkilere getirilenlerin hemen hemen çoğu iki, üç,
dört maaşı cebine indirmekten, kardeşleri tek maaş alamzken bunlar daha da
isterim demekten asla utanmadı!.. Bu buna benzer düşünceler, basın yayında yüceltilerek
oy avcılığına soyundular:
“Biz, en çok oyu, lise
mezunlarından veya hiç okumamışlardan alıyoruz!..”
diyerek halkla ve aydınlarla dalga geçtiler.
Toplumu okumamışlığa ve cahiliğe özendirip yönelterek, kendilerince
örgütleniyorlardı. Atanmışlıkta “Yakınlık Akrabalık Kriteri” ilk plana
çıktı!.. Bunu da. "Allah akrabaya
yardımı emrediyor!..” Bu durum bize: “: “Allah’ın bir lütfu, takdiri!..”
olarak nitelendirmekten çekinmediler.
Tarih teker ediyor ve
bize Osmanlı Türkiye’sinin 1700’lü tarihlere gelindiğindeki, çöküş dönemindeki “gaflet
ve dalalet ve hatta ihaneti” hatırlatıyor olmasıydı:
“Devlet-i âli Osmanî’de Terfiyi Temayüz:
İlim irfan ile olmaz!..
Ya olacak kuvvetli iltimas.
Ya olacak madeni has.
Ya da olacak ten ile temas!..”
İşte, “Anayasa” yı 20 kez değiştirmiş olsalar da tam istedikleri gerçekleşmemişti… Şimdi “Partili Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yetkisi ve “parmak kaldır, indir yöntemi” ile “Anayasa” da büyük bir operasyon, değişiklik peşindedirler…
KAYNAKLAR
http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2005-61-184
https://odatv4.com/referandumda-aslinda-neyi-oylayacagiz-0709101200.html
https://tr.wikipedia.org/wiki/Adalet_ve_Kalk%C4%B1nma_Partisi
https://www.evrensel.net/haber/166643/akp-nin-karnesi-cikardigi-yasalar
https://www.birgun.net/haber/turkiye-nin-17-yillik-yikim-tarihi-274931
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder