25 Temmuz 2015 Cumartesi

DÜNYANIN KALBİ ORTADOĞU; Abdullah Çağrı ELGÜN

DÜNYANIN KALBİ ORTADOĞU
                                                         Abdullah Çağrı ELGÜN
SURUÇ
Suruç’ta terörün neler yapabileceği, terörün akı, siyahı olmayacağı geçmişte olduğu gibi, bugün dahi defalarca teyit edilmiştir. Teröristlerce öne sürülen taleplerin hiç birinin masumane olmadığı, olmayacağı ve onlarla özellikle devletlerin pazarlık etmemesi gerektiği de yeniden tecrübe edilmiştir.
Siyaset gereği, devlet içinde iş gören kurumlara mensup, bazı kişilerin veya onların başlarının, askerin, JİTEM’in, MİT’İN, POLİS’in terörist çetelerle, çete başları, elebaşları ile sükûneti sağlamak, bölgelerdeki asayişliği gidermek için pazarlıklar yapabilir mi? Bir terörist çeteyi diğer bir terörist çeteyi çökertmek, yok ettirmek maksadıyla kullanabilir mi? Bunun için bir terörist çeteyi açıktan veya gizliden destekleyip karşı teröristler için kullanabilir mi? Bunun için izlenecek A, B, C planları nedir? Halkın böyle bir birlikteliği öğrendiğinde, tepkisi ne olur, rakiplerin tepkisi ne olacak, bunun için hangi tedbirler alınır, neler yapılabilir? Düşünülmelidir.  
Geçmiş tarihimiz dahil olmak üzere, Türkiye coğrafyasında yaşanmış, çetrefilli, binlerce deneyim ve tecrübeye ev sahipliği yapmıştır. Tarihin tozlu sayfaları bunun canlı şahididir.
Nedametli bir coğrafyada, yaşayan Türk milleti, yüz yıllık isyanlar, ayaklanmalar ile daha dün yaptığımız Kurtuluş Savaşı yıllarlında türeyen çete ve eşkıyalarla ilgili olarak, onları yakalamak, dağdan düze indirmek, dağa çıkışlarında etken olan olay, ve durumları ortadan kaldırmak, ülke içinde sükuneti sağlamak, halkı huzura kavuşturmak maksadıyla, eşkıya ve teröristlerle anlaşmalar yapmış, uyum yasaları hazırlamış, onlar için büyük af ve kanunlar çıkarmış ve dağdakiler veya isyancılarla anlaşma yolunu her zaman açık tutmuştur… Bugün de yapılabilir…
Türkiye devleti, dağa çıkan eşkıya ve bugünkü gibi teröristleri yola getirmek, onlarla anlaşmak, eşkıyayı dağdan indirmek, halkı huzur ve sükûna kavuşturarak, devleti huzur içinde yönetebilmenin gereklerini yerine getirmek için: Müşvik, affedici, engin tecrübe, hoşgörü ve sevgisini;  Ezici, Kahredici Gücünü (Devlet Gücü)  kullanır.
Geçmiş tecrübelere baktığımızda devlet: Hiçbir aşirete, Beylerbeyliği, Sancakbeyliği, Kadılık, Voyvodalık, Vidinlik, Vilayet…vb. ile Kürt Türk, Çerkez, Arap, Fars, Latin Slav, Ermeni, Yahudii ve benzerleri adlara imtiyaz tanımamış; ve onların ayrı bir devlet olarak organize olmalarına izin vermemiştir. PKK,KDK,KCK,PYD,DAYEŞ, İŞİD… vb. hepsi de terör örgütüdür, kelle kesenlerle kesmeyenlerin birbirlerinden farkı yoktur. Devlet, örgütlere ve bunların uzantılarına asla izin vermeyecektir, vermemelidir.
Terör örgütlerinin,  Doğu ve Güneydoğu vilayetlerimizde toprak talepleri, bu amaçla örgütlenme, örgüt kurma, kendilerince devlet içinde gayrı resmi devlet örgütleri ve yerel yönetimler, güvenlik güçleri ve askeri örgütler kurmasına müsamaha gösterilemez. (Bunların Türkiye Cumhuriyeti Savcısına celp gönderip onu sorguladıkları, Türkiye Cumhuriyetinin Belediye başkanını yargıladıkları, Doktorunu, askerini tutukladıkları ve kendi mahkemelerinde yargıladıklarını, Türkiye Cumhuriyeti içerisinde seyahat eden araçları durdurup yol kestikleri, kimlik sordukları, yolculardan devlet görevlilerini, askeri, orada anında infaz ettikleri, doktoru, öğretmeni...vb. dağa kaçırdıkları...vb . suçarı defalarca işlediklerini,  unutmak gafletine düşülemez… Ülkede bunlara bu tavizi kimler verdi?!. "Abdülhamit'i tahtan indirenlerden 40 yıl sonra bile hesap soruldu..." Bunlardan da Mutlaka Hesap sorulmalıdır. Bugün olmazsa da yarın bir günde sorulacaktır.)
Bu örgütler Doğu ve Güneydoğu şehirlerimizde, zorla; acı ve gözyaşları içerisinde, yöre halkımızın kız ve erkek çocuklarını, ailelerin gözleri önünde, ailelerinden kopararak kaçırmakta, yanlarından alıp dağa götürmekte, bu çocuklar bu durumu istemese de terörist olarak yetişmelerini sağlamaktadır... Bu yetmezmiş gibi Doğu halkına santaj, tehdit, ev, market, iş yerleri, fabrika, okul ve resmi binalarını içindekilerle birlikte yakılması ile halkı canından bezdirip korku ve dehşet salmaktadır. Devletin eli burada gevşektir, yürümemektedir. Kısaca Devlet burada “Yok!” hükmündedir. Bu yanlışlık giderilmelidir.
HDP lideri silahlanma çağrısı yapıyor, kendi güvenliklerini kendilerinin sağlayacağını iddia eden  sözleri basında yer alıyor. Doğu ve güneydoğudaki kaleşnikof marka silahların yanında, sadece Diyarbakır’da beş bin Glok marka tabanca dağıttığı, yerli basın tarafından dillendirilmektedir.
Talihsizliğe bakın ki Suriye’de Araplar, Kürtler’e karşı silahlandırılıp savaştırılırken, Türkiye’de de bin yıllık kardeşler, Türkler’e karşı Kürtler savaştırılmaktadır… Doğu vilayetlerimizde bir kısım vatandaşlarımız da çeşitli sebepler ile (Sosyal güvence eksikliği, açlık, parasızlık, ekonomi bozukluğu, yoksulluk, işsizlik…vb.)  bu oyunun bir parçası olmaya mecbur ettirilmektedir.  Görülmektedir ki Türkiye üzerinde sinsi; ve fakat acımasız oyunlar sergilenmekte, masum insanların kanı, canı, malı üzerinde düşmanların melun emelleri ve elleri dolaşmaktadır.
Milletimizin birlik ve beraberlik içinde olayları görüp anlayarak ve devletin de halkımızı, hiçbir terör örgütüne taviz vermeden, (PKK, DAEŞ, HÜDAPAR, İŞİD, PYD;  HÜDAPAR İŞİD’e saldırıyor vatandaş ölüyor;  İŞİD, HÜDAPAR’a saldırıyor, halkımız ölüyor; İŞİD, PKK’yı KOBANİ’de bütün ağırlıkları, çoluk çocuk ve ailesi ile öldürüyor; PKK, İŞİD halkı yanına alarak güç elde etmeğe çalışıyor… Yetki Türk Ordusunda, EMNİYETİNDE olmalıdır. Burada teröristlerin hiçbirine taviz verilmemelidir.), hiç bir terör örgütünün yardım ve insafına terk etmeden kararlı, azimli  BİRLİK ve BERABERLİK İÇİNDE ve DEVLET GÜCÜ ile bu şer odaklarını tarumar etmeli, yerle yeksen edip, ortadan kaldırılmalıdır.
TERÖR ÖRGÜTLERİNİN TOPRAK TALEBİ
 2011’de Türk Ordusu düzenli ordu yapılanmasından vaz geçip Operatif Devlet Yapısına yönelmişti. Bugün, bunun yanlışlığının farkına vararak düzenli orduya tekrar dönerek,  hatayı tamire çalışmaktadır.  Devlet yönetiminde hata zincir gibidir. Zincirin halkalarından birine yapışıp çekmeye başlarsanız diğerleri de tek tek size doğru gelip elinize düşer… Kırım, Ukrayna, Suriye, Irak, İran, Mısır, Libya politikalarında gelinen nokta, yapılan tek hatanın sonucudur…
Türkiye İŞİD’e harekat yapmakta Suriye ile anlaşmış, ABD ile anlaşmıştır. Rusya ile de durum kesin olarak konuşulmalı, bilgi ve zeka ile konu halledilmelidir. Bölge denklemi iyi kullanılmalıdır. Bu operasyonda çok ince ve kıvrak bir zeka ile kesin ve mutlak  çözüm ile, sonuca ulaşılmalıdır… Bunu başarı ile tamamlayıp, hiçbir teröristi, kıpırdayamaz duruma getirdikten sonra, Türkmen, Arap, Kürtler’den oluşacak hükümette, Türkmenler’in başbakanlığında Bayırbucak, dahil Akdeniz’de sonlandırmalıdır. (Tarih insanların yazılı belgeleri, hafızalarıdır; ve büyük dersler verir. Kıbrıs yanılgısı asla unutulmamalıdır.) Suriye’de Eset gitsin gitmesin orada hangi terör örgütü kalırsa kalsın Türkiye’nin yeniden düşmanı yapılacağı ve ileride bir gün Türkiye için kullanılacağı akılda tutularak sefer sonucu kesin olarak ve mutlak bir zafer ile bitirilmelidir. Sınırlara hendek kazmak, duvar çekmek, akıl işi değildir. Kardeşlerinden koparılmış Doğu Berlin, Kuzey Güney Kore,ve Israil-Filistin durumuna düşeriz... 
Tarihimizin çeşitli dönemlerinde gerçekleşmiş olan: Şeyh Bedrettin 1420 İsyanı (Çelebi Mehmet Dönemi); İzmiroğlu Cüneyt İsyanı (1414); Karamanoğulları İsyanı (1444); Şah Kulu Baba Tekeli İsyanı (1511, II. Beyazıt Dönemi); Hain Ahmet Paşa İsyanı (Mısır’da Bağımsızlığın ilanı ile, 1524); Yeniçeri İsyanları (1525); Celâli İsyanları (1500-1600), Şeyh Sait İsyanları (13 Şubat 1925)… vb bunlardan başkaca da irili ufaklı yüzden fazla isyan çıkmış, hatta yüz yıl devam eden isyanlar dahi olmuştur; fakat hiçbir toprak talebine, devletten toprak kopararak bağımsız devlet kurma taleplerine izin verilmemiş; hoş ve müsamaha ile bakılmamıştır.
SURUÇ’ta gelinen noktada, Türkiye devleti emperyalist güçlerin çemberine alınmak ve terör örgütleri ile kuşatılmak ve sıkıştırılmak istenmektedir. Türkiye: Suriye, Irak gibi komşu devletlerin durumuna düşürülmek istenmektedir. Tedbir alınmaz ve vahametin farkına varılamaz ise Türkiye'nin, düşmanlarının istediği batağa düşmesi an meselesi olur.
Devletin Ulaştırma Bakanı: PYD’ye hoş görünmek için: “PYD hiç olmazsa kafa kesmiyor…” diyerek bir yanlış söylemde bulunmuş; bir terör örgütünü, şirin ilan ederek, sırtını sıvazlamıştı… İŞİD’in, Suriye ve Türkiye toprakları içindeki yaptıkları görmemezlikten geliniyor. İstanbul’da göstermelik birkaç operasyon yapılıyodu. Hatta İŞİD’in Türkiye’ye kontrollü girişi sağlanıyor. yaralanan üyeleri hastanelerde tedavi görüyordu.
Tabii son gelinen noktada İŞİD’in iki yaralısı, getirildikleri hastahânede kabul edilmeyince, ipler koptu. Bunlar Suruç’ta iki polisimizi katletti ve Türkiye’ye mesaj verdi. Eğer sen beni hastahanene kabul etmezsen, ben de seni, kendi insanlarınla ülkende vururum. Diyor...
Kuzey Irakta, 1500 kişilik bir PKK ordusu, silahlı bir şekilde Türkiye’de bir yağmaya ve talana hazırlanmaktadır. Doğuda, İŞİD ile HÜDAPAR arasına sıkıştırılmış bir Türk halkı vardır. Ülkede ve sınırda oluşacak teröristleri bertaraf ederek bu halkımızın can ve mal güvenliği korunmalıdır. Halkımız, teröristlerin insafına terk edilemez; edilmemelidir.
DÜNYANIN KALBİ ORTADOĞU
9 Ağustos 2011’de Suriye ile Türkiye’nin görüşmelerinden bir sonuç alınamayınca Türkiye'nin Suriye'ye karşı politikası tamamen değişti. Bu değişim ile birlikte Suriye’de Esed’i indirme planları  devreye girdi.
Türkiye, Dünyanın Kalbi Ortadoğu, dünyayı besleyen, ısınmasını sağlayan, vasıtalarının hareketini gerçekleştiren gaz, petrol, uranyum, radyum, bor madenlerinin yatakları Dünyanın Kalbi Ortadoğu’da bulunmaktadır. İnsanlığın başlangıcı burasıdır. Dünyanın en kutsal mabetleri ve en büyük Peygamberleri burada doğmuş burada yaşamış ve burada Allah'ın dinini yayma görevini burada üstlenmişlerdir. Dünyanın en kutsal mabetlerinin olduğu Mekke, Medine, Kudüs Ayasofya  buradadır.  Bu çetin ve hareketli coğrafyada yaşamak, uğrunda ölmek, toprağa kan ile sulamadıkça dün olmamıştı, bugün de  mümkün olmayacaktır.
Dünyanın Kalbi Ortadoğu’da yaşamak ustalık, maharet ve uyanıklık ister: Zekâ ister, kıvraklık ister, ince siyaset ve harekat ister. Böyle olursa dimdik ayakta kalınır, aksi halde dişlilerin çarkında öğütülüp yok olunur.
Dünyanın Kalbi Ortadoğu,’da gereksiz müsamahalara yer yoktur.
Her zaman hazır ve tetikte bekleyen dağda, bayırda, düzde harekat edecek, Gerilla birlikleri olacaktır.
Her zaman hazır ve tetikte bekleyen Özel Donanıma sahip vurucu, indirici, kurtarıcı ve yok edici masuma şevkâtli, caniye şahinin pençesi gibi inen Özel Tim Birlikleri olacaktır.
Etrafımızdaki çember giderek daraltılmak istenirken, ülkemizde çok acil şunlar yapılmalıdır:
Halkın çoğunluğuna dayanan güçlü bir iktidarı çabucak çıkartılmalıdır.
Bütün şehir ilçe, mezra belde ve bütün yurt sınırları içinde halkımızın, misafirlerimizin, turistlerimizin, ülkemizde yaşayan bütün insanların ve dahi diğer canlıların güvenliği, alınacak çok ciddî, sıkı ve sert tedbirler ile korunabilir...
Eğer bu seçim sonucu ile bu partiler, birbirleri ile koalisyona yanaşmayacak, hükümet kurulamayacak ise Mevcut Hükümet, iktidarı kaybettiği için derhal istifa etmeli, seçime kadar muhalefette kalmış hükümetlerin vekillerinden oluşacak yeni ve “Geçici bir Hükümet” kurulmalıdır. Halkta olduğu gibi Vekillerin de birbirlerine inanması ve güvenmesi gerekli ve elzemdir... Kurulacak yeni hükümet, geçmişte yapılan yanlışlıkları telafi etmeli; ve millet çoğunluğunu tatmin edici icraatlara imza koymalıdır.
Ben gidersem işler durur. Benden başkası bu işi yapamaz. Ben gidersem tufan olur, diyenlerin çoğu, bugün öbür dünyaya göçüp gitmiş, mezarlarının üzerlerinde ayrık otları çıkmıştır; fakat ülkede hiç bir şey durmamış, ülkede tufan olmamış, aksine, ilerleme ve yol almaya devam etmektedir.
Ülkede kurulacak sağlam ve güçlü hükümet, bütün problemleri çözme gücüne sahiptir. Mevcut hükümetin koltuklarına sakız gibi yapışıp kalmaları ve asla bırakmak istememeleri makul karşılanamaz... İktidarda olan hükümetin on üç yıldır bu koltuklarda oturdukları ve milletin isteklerine tercüman olamayarak, iktidardan indirildiklerini unutmadan, koltuk derdinden kurtulup, memleket derdi, milletin derdi, dertleri olmalıdır.
Ülkeye, milletin içinden, millet evlatlarından çıkmış vekillere inanarak, güvenerek, hangi hükümet gelirse gelsin, DEVLETTE ASLÎ POLİTİKALAR DEĞİŞMEDEN yol almaya bakılmalıdır... A,B,C,D partisinin ülke için derdi aynı olmalıdır. Eskiden böyleydi, bugün de böyle olacaktır... Koltuklar hiç kimsenin malı ve kimseye baki değildir. Bu koltuklarda oturanlar burada misafir olduklarını unutmamalıdırlar.  Bunun için de her an bu koltuklardan kalkmaya ve bu makam ve mevkileri bırakmaya, terk etmeye hazır olmalıdırlar. Birileri gider; fakat bu işleri yürütecek başka birileri her zaman gelir; ülke ve ülke davaları yerinde kalmaz, yürümeye devam eder.
Kurulan yeni hükümet, seçimin güvenlikli ve huzur içerisinde yapılmasını sağlamalı, seçim barajını düşürmeli, halkın içinden seçilecek adayların meclise taşınabilmesine ortam hazırlamalı, aday adaylarının seçilmesinde parti başkanlara bağlı diktayı ortadan kaldıracak yeni ve ortak akılın görüşlerine dayalı kanunlar çıkarılmalı, bunun için de yeni objektif fikirler üretmelidir. Halkın ortak aklı ile seçme ve seçilebilme imkanlarını, ve ortamını sağlamalıdır.
Dışarıdan desteklenecek Azınlık Hükümetleri olabileceği gibi koalisyon da olabilir; fakat devlet hükümetsiz kalmaz. Dört parti yan yana gelebileceği gibi, muhalefetteki üç partinin kuracağı bir hükümet de bu işi seçime kadar götürebilecektir.
Başka bir seçenek de tek bir parti de anlaşılarak bu parti kim olacaksa bunun icraatlarının dışarıdan desteklenmesi mümkün olacaktır. Meclisteki seçilmiş vekillere güvenin, halka inanın halkın aklı ile dalga geçmeyi bırakın, bu kadarı yeter..
Ülke çapında "Genel Bir Af" çıkarılmalıdır. Halkımız birbirleri ile barıştırılmalı, devlet, ordu, polis, ve kamu kurumları halk ile barışık, halkını kucaklayan, onun bir tek tüyüne zarar verenin bin tüyünü koparacağını söyleyen ve yapan, yaptığını gösteren bir hükümete ihtiyaç vardır. Halkını, büyük bir hoşgörü, sonsuz bir sevgi ve sonsuz bir sabırla kucaklayan, bağrına basan halkının her desen ve rengini, inancını, dilini, dinini, ırkını benimsemiş ve onları kendinin bir uzvu, parçası kabul ederek, dertleri ile dertlenen problemleri ile ilgilenen bir hükümet olmalıdır. Bu konulardaki en ufak bir ayırımcı, ötekileştirici, sen ben, biz sizleştirici müsamahaya izin vermeyecek, bir devlet yapılanması acilen  gerekli, elzem ve hepsinden önemlisi bir mecburiyettir…
Bu ülke içerisinde yaşayan Iraklı, Suriyeli, İranlı, Arap, Fars, Yezidi, Süryani, Yahudi, Ermeni, Hıristiyan, Müslüman, Ataist, dinli dinsiz,  …vb. her kim ve: dil, din, ırk ve renkten olursa olsun kanun önünde eşit ve bir olduğunu, bu cennet ülkede hiç bir ayırımcılığa, haksızlığa  uğramayacağına düşünen ve buna inanmış; ve bunu her hal ve davranışlarında gösteren; ve bu ilke ve prensiple hareket eden, her insanı kucaklayan  bir yönetici kadrosuna ACİLEN ihtiyaç vardır…
SONUÇ OLARAK:
Doğu ve Güneydoğu bölgemiz halkı, huzura susamış, terör örgütlerinin her türünden rahatsızdır. Bu sorun kökten çözülmelidir. Bu da ezici ve caydırıcı GÜÇ ile olur...
Ortadoğu'nun tam ortasında bulunan Türkiye'de istikrar, Dünyanın Kalbi Ortadoğu'da istikrardır. Dünyanın Kalbi Ortadoğu, ve bunun kalbi Türkiye, Suruç'daki istikrarsızlık, kaos ve kan bir başlangıçtır. Önlem alınamaz ise devamı Gaziantep, Diyarbakır, Malatya, Kahramanmaraş ile devam ederek bütün yurtta hissedilecektir. Terör, neye, kaça, ve kimlere mal olursa olsun, kesin olarak, ve  mutlak bitirilmelidir.
Dünyanın Kalbi Ortadoğu, bir kavmin, bir aşiretin veya bir grubun ayrılmak bağımsız hareket etmek, toprak talep etmek gibi arzu ve isteklerine arenalık edemez... Rahat ve huzurdan yoksun olanların bir talebi olabilir. Ülke içinde rahat ve huzurlarının temini, işsizse iş talebi, açsa ekmek talebi, yoksulsa bağış ve devlet güvencesi talepleri makul, anlaşılabilir taleplerdir; ve  akla  da mantığa da uygundur, gerçeklerle bağdaşır. Aksi ise terördür, mazur görülemez... Diğer talepler bunların hakkı değildir. Bu terör grupları ve uzantılarının, dış güçlerin de yardımı ve desteğinde çeşitli sebep ve bahanelere sığınarak, ülkeyi kan gölüne çevirmelerine asla ve katiyetle müsaade edilemez. Gereği bin fazlası ile yapılmalıdır...Toprak talebi ve ayrı bir devlet asla mümkün değildir, olamaz, kimse aklından dahi geçirmesin...
Her türlü örgüt ile görüşülür, anlaşma devlet, memleket ve insanlarımız menfaatine olur. Terör örgütlerinin hayali istekleri doğrultusunda, onların anlamsız taleplerine ve menfaatleri için asla olmaz, vesselam...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate