DÜNYANIN KALBİ ORTADOĞU
SURUÇ
Suruç’ta terörün
neler yapabileceği, terörün akı, siyahı olmayacağı geçmişte olduğu gibi, bugün
dahi defalarca teyit edilmiştir. Teröristlerce öne sürülen taleplerin hiç
birinin masumane olmadığı, olmayacağı ve onlarla özellikle devletlerin pazarlık
etmemesi gerektiği de yeniden tecrübe edilmiştir.
Siyaset
gereği, devlet içinde iş gören kurumlara mensup, bazı kişilerin veya onların
başlarının, askerin, JİTEM’in, MİT’İN, POLİS’in terörist çetelerle, çete
başları, elebaşları ile sükûneti sağlamak, bölgelerdeki asayişliği gidermek
için pazarlıklar yapabilir mi? Bir terörist çeteyi diğer bir terörist çeteyi
çökertmek, yok ettirmek maksadıyla kullanabilir mi? Bunun için bir terörist
çeteyi açıktan veya gizliden destekleyip karşı teröristler için kullanabilir
mi? Bunun için izlenecek A, B, C planları nedir? Halkın böyle bir birlikteliği öğrendiğinde,
tepkisi ne olur, rakiplerin tepkisi ne olacak, bunun için hangi tedbirler alınır,
neler yapılabilir? Düşünülmelidir.
Geçmiş
tarihimiz dahil olmak üzere, Türkiye coğrafyasında yaşanmış, çetrefilli,
binlerce deneyim ve tecrübeye ev sahipliği yapmıştır. Tarihin tozlu sayfaları
bunun canlı şahididir.
Nedametli
bir coğrafyada, yaşayan Türk milleti, yüz yıllık isyanlar, ayaklanmalar ile
daha dün yaptığımız Kurtuluş Savaşı yıllarlında türeyen çete ve eşkıyalarla
ilgili olarak, onları yakalamak, dağdan düze indirmek, dağa çıkışlarında etken
olan olay, ve durumları ortadan kaldırmak, ülke içinde sükuneti sağlamak, halkı
huzura kavuşturmak maksadıyla, eşkıya ve teröristlerle anlaşmalar yapmış, uyum
yasaları hazırlamış, onlar için büyük af ve kanunlar çıkarmış ve dağdakiler
veya isyancılarla anlaşma yolunu her zaman açık tutmuştur… Bugün de
yapılabilir…
Türkiye devleti,
dağa çıkan eşkıya ve bugünkü gibi teröristleri yola getirmek, onlarla anlaşmak,
eşkıyayı dağdan indirmek, halkı huzur ve sükûna kavuşturarak, devleti huzur
içinde yönetebilmenin gereklerini yerine getirmek için: Müşvik, affedici, engin
tecrübe, hoşgörü ve sevgisini; Ezici, Kahredici Gücünü (Devlet Gücü) kullanır.
Geçmiş tecrübelere baktığımızda devlet: Hiçbir aşirete,
Beylerbeyliği, Sancakbeyliği, Kadılık, Voyvodalık, Vidinlik, Vilayet…vb. ile
Kürt Türk, Çerkez, Arap, Fars, Latin Slav, Ermeni, Yahudii ve benzerleri adlara
imtiyaz tanımamış; ve onların ayrı bir devlet olarak organize olmalarına izin
vermemiştir. PKK,KDK,KCK,PYD,DAYEŞ, İŞİD… vb. hepsi de terör örgütüdür, kelle
kesenlerle kesmeyenlerin birbirlerinden farkı yoktur. Devlet, örgütlere ve
bunların uzantılarına asla izin vermeyecektir, vermemelidir.
Terör örgütlerinin,
Doğu ve Güneydoğu vilayetlerimizde toprak
talepleri, bu amaçla örgütlenme, örgüt kurma, kendilerince devlet içinde gayrı
resmi devlet örgütleri ve yerel yönetimler, güvenlik güçleri ve askeri örgütler
kurmasına müsamaha gösterilemez. (Bunların
Türkiye Cumhuriyeti Savcısına celp gönderip onu sorguladıkları, Türkiye
Cumhuriyetinin Belediye başkanını yargıladıkları, Doktorunu, askerini
tutukladıkları ve kendi mahkemelerinde yargıladıklarını, Türkiye Cumhuriyeti
içerisinde seyahat eden araçları durdurup yol kestikleri, kimlik sordukları,
yolculardan devlet görevlilerini, askeri, orada anında infaz ettikleri,
doktoru, öğretmeni...vb. dağa kaçırdıkları...vb . suçarı defalarca
işlediklerini, unutmak gafletine
düşülemez… Ülkede bunlara bu tavizi kimler verdi?!. "Abdülhamit'i tahtan
indirenlerden 40 yıl sonra bile hesap soruldu..." Bunlardan da Mutlaka
Hesap sorulmalıdır. Bugün olmazsa da yarın bir günde sorulacaktır.)
Bu örgütler Doğu ve Güneydoğu şehirlerimizde, zorla; acı ve
gözyaşları içerisinde, yöre halkımızın kız ve erkek çocuklarını, ailelerin
gözleri önünde, ailelerinden kopararak kaçırmakta, yanlarından alıp dağa
götürmekte, bu çocuklar bu durumu istemese de terörist olarak yetişmelerini
sağlamaktadır... Bu yetmezmiş gibi Doğu halkına santaj, tehdit, ev, market, iş
yerleri, fabrika, okul ve resmi binalarını içindekilerle birlikte yakılması ile
halkı canından bezdirip korku ve dehşet salmaktadır. Devletin eli burada
gevşektir, yürümemektedir. Kısaca Devlet burada “Yok!” hükmündedir. Bu
yanlışlık giderilmelidir.
HDP lideri
silahlanma çağrısı yapıyor, kendi güvenliklerini kendilerinin sağlayacağını
iddia eden sözleri basında yer alıyor.
Doğu ve güneydoğudaki kaleşnikof marka silahların yanında, sadece Diyarbakır’da
beş bin Glok marka tabanca dağıttığı, yerli basın tarafından dillendirilmektedir.
Talihsizliğe bakın
ki Suriye’de Araplar, Kürtler’e karşı silahlandırılıp savaştırılırken,
Türkiye’de de bin yıllık kardeşler, Türkler’e karşı Kürtler savaştırılmaktadır…
Doğu vilayetlerimizde bir kısım vatandaşlarımız da çeşitli sebepler ile (Sosyal
güvence eksikliği, açlık, parasızlık, ekonomi bozukluğu, yoksulluk,
işsizlik…vb.) bu oyunun bir parçası
olmaya mecbur ettirilmektedir. Görülmektedir
ki Türkiye üzerinde sinsi; ve fakat acımasız oyunlar sergilenmekte, masum
insanların kanı, canı, malı üzerinde düşmanların melun emelleri ve elleri
dolaşmaktadır.
Milletimizin birlik ve beraberlik içinde olayları görüp anlayarak ve
devletin de halkımızı, hiçbir terör örgütüne taviz vermeden, (PKK, DAEŞ, HÜDAPAR, İŞİD, PYD; HÜDAPAR İŞİD’e saldırıyor vatandaş
ölüyor; İŞİD, HÜDAPAR’a saldırıyor,
halkımız ölüyor; İŞİD, PKK’yı KOBANİ’de bütün ağırlıkları, çoluk çocuk ve ailesi
ile öldürüyor; PKK, İŞİD halkı yanına alarak güç elde etmeğe çalışıyor… Yetki
Türk Ordusunda, EMNİYETİNDE olmalıdır. Burada teröristlerin hiçbirine taviz
verilmemelidir.), hiç bir terör örgütünün yardım ve insafına terk etmeden
kararlı, azimli BİRLİK ve BERABERLİK
İÇİNDE ve DEVLET GÜCÜ ile bu şer odaklarını tarumar etmeli, yerle yeksen edip, ortadan
kaldırılmalıdır.
TERÖR
ÖRGÜTLERİNİN TOPRAK TALEBİ
2011’de Türk Ordusu düzenli ordu yapılanmasından vaz geçip Operatif Devlet Yapısına yönelmişti. Bugün, bunun yanlışlığının farkına vararak düzenli orduya tekrar dönerek, hatayı tamire çalışmaktadır. Devlet yönetiminde hata zincir gibidir. Zincirin halkalarından birine yapışıp çekmeye başlarsanız diğerleri de tek tek size doğru gelip elinize düşer… Kırım, Ukrayna, Suriye, Irak, İran, Mısır, Libya politikalarında gelinen nokta, yapılan tek hatanın sonucudur…
2011’de Türk Ordusu düzenli ordu yapılanmasından vaz geçip Operatif Devlet Yapısına yönelmişti. Bugün, bunun yanlışlığının farkına vararak düzenli orduya tekrar dönerek, hatayı tamire çalışmaktadır. Devlet yönetiminde hata zincir gibidir. Zincirin halkalarından birine yapışıp çekmeye başlarsanız diğerleri de tek tek size doğru gelip elinize düşer… Kırım, Ukrayna, Suriye, Irak, İran, Mısır, Libya politikalarında gelinen nokta, yapılan tek hatanın sonucudur…
Türkiye İŞİD’e harekat yapmakta
Suriye ile anlaşmış, ABD ile anlaşmıştır. Rusya ile de durum kesin olarak
konuşulmalı, bilgi ve zeka ile konu halledilmelidir. Bölge denklemi iyi
kullanılmalıdır. Bu operasyonda çok ince ve kıvrak bir zeka ile kesin ve
mutlak çözüm ile, sonuca ulaşılmalıdır… Bunu
başarı ile tamamlayıp, hiçbir teröristi, kıpırdayamaz duruma getirdikten sonra,
Türkmen, Arap,
Kürtler’den oluşacak hükümette, Türkmenler’in başbakanlığında Bayırbucak, dahil
Akdeniz’de sonlandırmalıdır. (Tarih insanların yazılı belgeleri,
hafızalarıdır; ve büyük dersler verir. Kıbrıs yanılgısı asla unutulmamalıdır.)
Suriye’de Eset gitsin gitmesin orada hangi terör örgütü kalırsa kalsın
Türkiye’nin yeniden düşmanı yapılacağı ve ileride bir gün Türkiye için
kullanılacağı akılda tutularak sefer sonucu kesin olarak ve mutlak bir zafer
ile bitirilmelidir. Sınırlara hendek kazmak, duvar çekmek, akıl işi değildir.
Kardeşlerinden koparılmış Doğu Berlin, Kuzey Güney Kore,ve Israil-Filistin
durumuna düşeriz...
Tarihimizin
çeşitli dönemlerinde gerçekleşmiş olan: Şeyh Bedrettin 1420 İsyanı (Çelebi
Mehmet Dönemi); İzmiroğlu Cüneyt İsyanı (1414); Karamanoğulları İsyanı (1444);
Şah Kulu Baba Tekeli İsyanı (1511, II. Beyazıt Dönemi); Hain Ahmet Paşa İsyanı
(Mısır’da Bağımsızlığın ilanı ile, 1524); Yeniçeri İsyanları (1525); Celâli
İsyanları (1500-1600), Şeyh Sait İsyanları (13 Şubat 1925)… vb bunlardan
başkaca da irili ufaklı yüzden fazla isyan çıkmış, hatta yüz yıl devam eden isyanlar dahi olmuştur; fakat hiçbir toprak
talebine, devletten toprak kopararak bağımsız devlet kurma taleplerine izin
verilmemiş; hoş ve müsamaha ile bakılmamıştır.
SURUÇ’ta gelinen noktada,
Türkiye devleti emperyalist güçlerin çemberine alınmak ve terör örgütleri ile
kuşatılmak ve sıkıştırılmak istenmektedir. Türkiye: Suriye, Irak gibi komşu
devletlerin durumuna düşürülmek istenmektedir. Tedbir alınmaz ve vahametin
farkına varılamaz ise Türkiye'nin, düşmanlarının istediği batağa düşmesi an
meselesi olur.
Devletin Ulaştırma Bakanı: PYD’ye hoş
görünmek için: “PYD hiç olmazsa kafa kesmiyor…” diyerek bir yanlış söylemde
bulunmuş; bir terör örgütünü, şirin ilan ederek, sırtını sıvazlamıştı… İŞİD’in,
Suriye ve Türkiye toprakları içindeki yaptıkları görmemezlikten geliniyor. İstanbul’da
göstermelik birkaç operasyon yapılıyodu. Hatta İŞİD’in Türkiye’ye kontrollü
girişi sağlanıyor. yaralanan üyeleri hastanelerde tedavi görüyordu.
Tabii son gelinen noktada İŞİD’in iki
yaralısı, getirildikleri hastahânede kabul edilmeyince, ipler koptu. Bunlar Suruç’ta
iki polisimizi katletti ve Türkiye’ye mesaj verdi. Eğer sen beni hastahanene kabul
etmezsen, ben de seni, kendi insanlarınla ülkende vururum. Diyor...
Kuzey Irakta, 1500 kişilik bir PKK ordusu,
silahlı bir şekilde Türkiye’de bir yağmaya ve talana hazırlanmaktadır. Doğuda, İŞİD
ile HÜDAPAR arasına sıkıştırılmış bir Türk halkı vardır. Ülkede ve sınırda
oluşacak teröristleri bertaraf ederek bu halkımızın can ve mal güvenliği korunmalıdır.
Halkımız, teröristlerin insafına terk edilemez; edilmemelidir.
Türkiye, Dünyanın
Kalbi Ortadoğu, dünyayı besleyen, ısınmasını sağlayan, vasıtalarının
hareketini gerçekleştiren gaz, petrol, uranyum, radyum, bor madenlerinin
yatakları Dünyanın Kalbi Ortadoğu’da
bulunmaktadır. İnsanlığın başlangıcı burasıdır. Dünyanın en kutsal mabetleri ve
en büyük Peygamberleri burada doğmuş burada yaşamış ve burada Allah'ın dinini
yayma görevini burada üstlenmişlerdir. Dünyanın en kutsal mabetlerinin olduğu
Mekke, Medine, Kudüs Ayasofya buradadır.
Bu çetin ve hareketli coğrafyada yaşamak,
uğrunda ölmek, toprağa kan ile sulamadıkça dün olmamıştı, bugün de mümkün olmayacaktır.
Dünyanın Kalbi
Ortadoğu’da yaşamak ustalık, maharet ve uyanıklık ister: Zekâ ister,
kıvraklık ister, ince siyaset ve harekat ister. Böyle olursa dimdik ayakta
kalınır, aksi halde dişlilerin çarkında öğütülüp yok olunur.
Dünyanın Kalbi Ortadoğu,’da
gereksiz müsamahalara yer yoktur.
Her zaman hazır ve tetikte bekleyen dağda,
bayırda, düzde harekat edecek, Gerilla birlikleri olacaktır.
Her zaman hazır ve tetikte bekleyen Özel
Donanıma sahip vurucu, indirici, kurtarıcı ve yok edici masuma şevkâtli, caniye
şahinin pençesi gibi inen Özel Tim Birlikleri olacaktır.
Etrafımızdaki çember giderek daraltılmak
istenirken, ülkemizde çok acil şunlar yapılmalıdır:
Halkın çoğunluğuna dayanan güçlü bir iktidarı
çabucak çıkartılmalıdır.
Bütün şehir ilçe, mezra belde ve bütün yurt
sınırları içinde halkımızın, misafirlerimizin, turistlerimizin, ülkemizde yaşayan
bütün insanların ve dahi diğer canlıların güvenliği, alınacak çok ciddî, sıkı
ve sert tedbirler ile korunabilir...
Eğer
bu seçim sonucu ile bu partiler, birbirleri ile koalisyona yanaşmayacak,
hükümet kurulamayacak ise Mevcut Hükümet, iktidarı kaybettiği için derhal
istifa etmeli, seçime kadar muhalefette kalmış hükümetlerin vekillerinden
oluşacak yeni ve “Geçici bir Hükümet”
kurulmalıdır. Halkta olduğu gibi Vekillerin de birbirlerine inanması ve
güvenmesi gerekli ve elzemdir... Kurulacak yeni hükümet, geçmişte yapılan
yanlışlıkları telafi etmeli; ve millet çoğunluğunu tatmin edici icraatlara imza
koymalıdır.
Ben
gidersem işler durur. Benden başkası bu işi yapamaz. Ben gidersem tufan olur,
diyenlerin çoğu, bugün öbür dünyaya göçüp gitmiş, mezarlarının üzerlerinde
ayrık otları çıkmıştır; fakat ülkede hiç bir şey durmamış, ülkede tufan
olmamış, aksine, ilerleme ve yol almaya devam etmektedir.
Ülkede
kurulacak sağlam ve güçlü hükümet, bütün problemleri çözme gücüne sahiptir.
Mevcut hükümetin koltuklarına sakız gibi yapışıp kalmaları ve asla bırakmak
istememeleri makul karşılanamaz... İktidarda olan hükümetin on üç yıldır bu
koltuklarda oturdukları ve milletin isteklerine tercüman olamayarak, iktidardan indirildiklerini unutmadan,
koltuk derdinden kurtulup, memleket derdi, milletin derdi, dertleri olmalıdır.
Ülkeye,
milletin içinden, millet evlatlarından çıkmış vekillere inanarak, güvenerek, hangi
hükümet gelirse gelsin, DEVLETTE ASLÎ POLİTİKALAR DEĞİŞMEDEN yol almaya
bakılmalıdır... A,B,C,D partisinin ülke için derdi aynı olmalıdır. Eskiden
böyleydi, bugün de böyle olacaktır... Koltuklar hiç kimsenin malı ve kimseye
baki değildir. Bu koltuklarda oturanlar burada misafir olduklarını
unutmamalıdırlar. Bunun için de her an bu
koltuklardan kalkmaya ve bu makam ve mevkileri bırakmaya, terk etmeye hazır olmalıdırlar.
Birileri gider; fakat bu işleri yürütecek başka birileri her zaman gelir; ülke
ve ülke davaları yerinde kalmaz, yürümeye devam eder.
Kurulan yeni hükümet, seçimin güvenlikli ve huzur içerisinde
yapılmasını sağlamalı, seçim barajını düşürmeli, halkın içinden seçilecek
adayların meclise taşınabilmesine ortam hazırlamalı, aday adaylarının
seçilmesinde parti başkanlara bağlı diktayı ortadan kaldıracak yeni ve ortak
akılın görüşlerine dayalı kanunlar çıkarılmalı, bunun için de yeni objektif
fikirler üretmelidir. Halkın ortak aklı ile seçme ve seçilebilme imkanlarını,
ve ortamını sağlamalıdır.
Dışarıdan desteklenecek Azınlık Hükümetleri olabileceği gibi koalisyon
da olabilir; fakat devlet hükümetsiz kalmaz. Dört parti yan yana gelebileceği
gibi, muhalefetteki üç partinin kuracağı bir hükümet de bu işi seçime kadar
götürebilecektir.
Başka bir seçenek de tek bir parti de
anlaşılarak bu parti kim olacaksa bunun icraatlarının dışarıdan desteklenmesi mümkün
olacaktır. Meclisteki seçilmiş vekillere güvenin, halka inanın halkın aklı ile
dalga geçmeyi bırakın, bu kadarı yeter..
Ülke çapında "Genel Bir
Af" çıkarılmalıdır. Halkımız birbirleri ile barıştırılmalı, devlet,
ordu, polis, ve kamu kurumları halk ile barışık, halkını kucaklayan, onun bir
tek tüyüne zarar verenin bin tüyünü koparacağını söyleyen ve yapan, yaptığını
gösteren bir hükümete ihtiyaç vardır. Halkını, büyük bir hoşgörü, sonsuz bir
sevgi ve sonsuz bir sabırla kucaklayan, bağrına basan halkının her desen ve
rengini, inancını, dilini, dinini, ırkını benimsemiş ve onları kendinin bir
uzvu, parçası kabul ederek, dertleri ile dertlenen problemleri ile ilgilenen bir
hükümet olmalıdır. Bu konulardaki en ufak bir ayırımcı, ötekileştirici, sen
ben, biz sizleştirici müsamahaya izin vermeyecek, bir devlet yapılanması
acilen gerekli, elzem ve hepsinden
önemlisi bir mecburiyettir…
Bu ülke içerisinde yaşayan Iraklı, Suriyeli,
İranlı, Arap, Fars, Yezidi, Süryani, Yahudi, Ermeni, Hıristiyan, Müslüman, Ataist,
dinli dinsiz, …vb. her kim ve: dil, din,
ırk ve renkten olursa olsun kanun önünde eşit ve bir olduğunu, bu cennet ülkede
hiç bir ayırımcılığa, haksızlığa uğramayacağına
düşünen ve buna inanmış; ve bunu her hal ve davranışlarında gösteren; ve bu
ilke ve prensiple hareket eden, her insanı kucaklayan bir yönetici kadrosuna ACİLEN ihtiyaç vardır…
Doğu ve Güneydoğu bölgemiz
halkı, huzura susamış, terör örgütlerinin her türünden rahatsızdır. Bu sorun
kökten çözülmelidir. Bu da ezici ve caydırıcı GÜÇ ile olur...
Ortadoğu'nun tam ortasında bulunan Türkiye'de
istikrar, Dünyanın Kalbi Ortadoğu'da istikrardır. Dünyanın Kalbi Ortadoğu, ve bunun kalbi Türkiye, Suruç'daki
istikrarsızlık, kaos ve kan bir başlangıçtır. Önlem alınamaz ise devamı
Gaziantep, Diyarbakır, Malatya, Kahramanmaraş ile devam ederek bütün yurtta
hissedilecektir. Terör, neye, kaça, ve kimlere mal olursa olsun,
kesin olarak, ve mutlak bitirilmelidir.
Dünyanın Kalbi Ortadoğu,
bir kavmin, bir aşiretin veya bir grubun ayrılmak bağımsız hareket etmek,
toprak talep etmek gibi arzu ve isteklerine arenalık edemez... Rahat ve
huzurdan yoksun olanların bir talebi olabilir. Ülke içinde rahat ve
huzurlarının temini, işsizse iş talebi, açsa ekmek talebi, yoksulsa bağış ve
devlet güvencesi talepleri makul, anlaşılabilir taleplerdir; ve akla da
mantığa da uygundur, gerçeklerle bağdaşır. Aksi ise terördür, mazur
görülemez... Diğer talepler bunların hakkı değildir. Bu terör grupları ve
uzantılarının, dış güçlerin de yardımı ve desteğinde çeşitli sebep ve
bahanelere sığınarak, ülkeyi kan gölüne çevirmelerine asla ve katiyetle müsaade
edilemez. Gereği bin fazlası ile yapılmalıdır...Toprak talebi ve ayrı bir
devlet asla mümkün değildir, olamaz, kimse aklından dahi geçirmesin...
Her türlü örgüt ile görüşülür, anlaşma
devlet, memleket ve insanlarımız menfaatine olur. Terör örgütlerinin hayali
istekleri doğrultusunda, onların anlamsız taleplerine ve menfaatleri için asla olmaz,
vesselam...
KAYNAKLAR
https://www.google.com.tr/search?q=T%C3%BCrkiye%20ile%20Vizesi%20kalkan%20devletler&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a
Ankara, Çarşamba, 20 Temmuz 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder