TÜRKÇE ve BİZİM ÜLKE
Abdullah
Çağrı ELGÜN
Çok
defa üzerinde konuşulan
konuların başında Türkiye ve konuşulan dillerin başında da Türkçe gelmektedir. Türkçe sadece Türkiye'de değil, dünyanın bir çok ülkesinde konuşulan bir dildir. Bu dil Türkiye
Cumhuriyeti'nin dışında otuzaltı Türk Cumhuriyeti, komşu ülke ve akraraba topluluklarında da
olmak üzere Yüze yakın ülke ve
cumhuriyetlerde konuşulmaktadır.
Türkçe ırkî olarak bakıldığında , en çok kullanılan dillerin
başında gelir.
Bugün
dünyanın birinci dili gibi
gözüken İngilizce'yi ırk olarak kullananların sayısı
Türkçe'yi kullananların sayısından
daha fazla değildir. Üstelik Türkçe'nin dışındaki dillerde
şive, lehçe ve ağız özellikleri
Türkçe'nin yaptığı mahareti asla yapamaz.
Beş kelime ile verdiğimiz şu
cümleyi kelimelerin yerlerini değiştirerek en az, onbeş en çok yirmi
beş kez, cümlenin anlam ve
ruhunu bozmadan yazabilirken
İngilizce, Fransızca, Rusça ,
Almanca, Arapça, Farsça
ve Çin dilleri bu mahareti asla gösteremez:
" Otur
oturduğun yerde kendini tart" cümlesine
bir bakalım:
"Oturduğun yerde otur kendini tart",
,"Oturduğun yerde tart otur kendini",
"Oturduğun yerde kendini tart otur"
,"Oturduğun yerde otur tart kendini" ,
"Oturduğun yerde tart otur kendini" ,
"Tart kendini otur oturduğun yerde",
"Tart
kendini oturduğun yerde otur",
"Tart kendini
otur oturduğun yerde",
"Tart otur oturduğun yerde kendini",
"Tart otur kendini oturduğun yerde",
“Tart oturduğun yerde kendini, otur", vb… Bu cümleler
uzayıp gider…
Türkçe
dışındaki dillerde de ağız
özellikleri değişik yöre
ve mahalleye göre farklılık
arz eder. Buna rağmen resmi bir dilde
birleşmişlerdir. Hiçbir ülke ve
hatta birleşik devletlerde iki üç resmî
dile izin verilmemiştir. Ne Amerika' da
ne İngiltere'de ne de Almanya'da ikinci
bir resmi dile müsade olunmaz. Bununla
birlikte yöreye has ağız
özelliklerine hiç bir
kurum ve kuruluş karşı olmamıştır. Türkye'de de ikinci bir dile,
resmî olarak izin verilemez…
Bugün
İstanbul, Türkiye'nin her kesiminden öbek öbek
insanları tek bir çatı altında, tek kubbede toplayan büyük bir şehirdir.
Dünyadaki on bağımsız ülkenin ayrı ayrı nufus ve toprak genişliğinden daha fazla olan bu şehirde, İstanbul Halkı, İstanbul Ağız özelliğini(konuşmadaki söyleyiş
biçimi) kullanma konusunda da birleşmişlerdir. Halbuki İstanbul'da Türk
kültürünün çeşitliliğine, zenginliğine, her yöresinden öbek öbek insana
minyatür olarak bulmak ve karşılaşmak mümkündür.
Buradaki insanlar;
geldikleri ve çocukluktan erişkinlik dönemlerine kadarki
zaman içinde, öğrendikleri ve
kullandıkları yörelerine ait ağız özelliklerini İstanbul'a gelince terkedip; İstanbul hanımları ve
beylerinin kullandıkları medeniyet ve kültür dili İstanbul
Türkçesi'ni benimseyip kullanırlar. İstanbul'a
yerleşmiş bulunan ve Türkiye'nin resmî yazışma dilini de teşkil eden İstanbul
Türkçesini kullanmayarak kendi
yöre ve mahalli ağız özellikleriyle konuşup, yazacak olsalar , kimse
kimseyi anlamaz. Dildeki bu
anlaşmazlık insanların birbirleriyle anlaşmazlığını da doğurur.
Onun için sadece Türkiye'de değil; ama
bütün ülkelerde ana dili denen bir dil vardır ki bütün resmî
yazışmalar ve diplomatik temaslar bu dillerle yapılır.
Basında ve yayında bu dil kullanılır ve kullandırılır. Bu dil ülke
ve devlet dilidir. İstanbul
Türkçesi'de böyledir.
Bugün
Türkçe oldukları halde aşağıda vereceğimiz konuşmaları ancak
o yörede yaşayan halkın anladığı,
diğerlerinin ise aynı ülkede yaşıyor olmalarına rağmen bu
konuşmaları ilk anda anlamadıkları görülecektir:
"Nöörüyoğ
gı? Gadasını aldığım dağa gurbanığ olduğum kele…See büküşün başında görende
serim fenikti, yöreğem telesidi.Yağannımı sekiye verip gendimi gücülen zapdettiyidim."(Kayseri)Ne yapıyorsun
kız?Günahını aldığım da kurbanı olduğum bacım…Seni köşede görünce şaşırdım,
kalbim çarptı. Sırtımı duvara dayayıp kendimi firenledim.
"Gız
Ayşa!.. Taksii önle gel de… Pazza öncüü
vaak…"(Burdur)Kız
Ayşe, taksiyi çağır gel
de pazara önce varalım.
Booon hara gedek
de yemaaa harda yeek agaa.(Kars)Bugün nereye gidip de yemeği nerede
yiyelim?
"Uyy
kemençeçü dayu, soktun çözümü yayu, çör
etün çözlerümü, çöremeyüm dünyayu." (Trabzon) Kemençeci dayı
soktun gözüme yayı, kör ettin
gözlerimi göremiyorum dünyayı.
Bir
de bu fırsatçı Türkçe düşmanları var ki
Türkçe'yi bir çıkmaza sokmak bizi birbirimizle konuşturmamak ve
anlaştırmamak; Türk Cumhuriyetleri ve akraba topluluklarındaki
kardeşlerimizle olan bağımızı
koparmak, bizim ve kardeşlerimizin bildiği bu ortak kelimeleri unutturmak için
durmadan kelime üretmekte
ve bizi bizden; bizi onlardan
koparabilmek için ellerinden
gelen bütün gayretleri
göstermekte basın ve
yayın imkanları en iyi
şekilde kullanmaktadırlar. İşte
bu maksatlı yayınlardan birkaçı:
"Orpeus
nargius imgeleri büyük yatsıman imgeleridir. Bu us görüşü, üretici olmaktan çok algıcıdır;
aşamadan çok dolgunluğa yöneliktir. Haz ilkesine bağlı yeti ve davranışlar
ise kaygısal bir gereksinmedir."
"Erek bireylerin
ekinli olması koşulu ise ulus
olarak özveride bulunup köksel esintilerden
yararlanarak belirli ve doğurganlıklar elde edilebilir."
"…Sürecin
dayattığı, çağsal ödevleri kocaman bir öngörüyle ve esinle yadsıdı.o
Oportünizim, tavsiye sürecini örgütü Avrupa metokpollerine çekme
özverisiyle dayattığı onursal savaşımı
kavradı…"1
Oynanan
tragetyayı görmemek için aptal olmak
gerekmiyor; herşey ayan beyan ortada… Türkiye bir mozayikmiş, Türkiye halkların
ve ırkların karıştığı bir
ülkeymiş doğrusu bu anlayışa şaşmak gerekir. Söylenen yanlıştır.
Doğrusu Osmanlı
böyleydi(Latin, Slav, Ermeni, Yahudi,
Fars, Arap, İngiliz, Fransız…vb halk
birlikte yaşıyorlardı.); ama onun veliahtı
oğlu ve devamı olan Türkiye Cumhuriyeti'nde asıl halktan (Türk) başka azınlık gruplar vardır,
o da yüzde bir veya
birden daha azdırlar.Nufus sayımlarındaki veriler
de bunu ispatlamaktadır.
Atatürk
Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduğunda bu
gruplarla mübadele yaptı. Azınlık
gruplardan köy ve şehirlerde yaşayanlar
ayrılıp gittiler…
Kürtler ise öz be öz Türk kavmidir. Tarihî belgeler , Ortaasya'da kurganlarda, kazılarda ele
geçirilen belge ve bilgiler de
bunu ispatlamaktadır. Bugün
Rusya'nın egemenliğinde kalan
Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Karakalpak, Başkurt, Yakut, Tatar, Gagauz, Uygur, Karaçay, Karaim, Balkar,
Kumuk, Nogay, Hakas, Kaşkay, Hamse,
Tuva, Çuvaş …vb2 Türk guruplarını bir
zamanlar nasıl koparmışlarsa
ve bazıları hâlâ
kendilerine ben Türk değilim (Kazak'ım, Kırgız'ım, Türkmen'im)
diyebiliyorlarsa; Kürtler arasından da böyleleri çıkabilir. Tarihî
gerçekler ise böyle demiyor:
"5.yy.da Göktürkçe
ile yazılı, Yenisey Irmağı'nın bir kolu olan Elegeş Çayı
Vadisi'nde bulunan ANIT MEZAR ABİDESİ'ndeki
yazıda:
"Ben Kürt Türkleri
Başbuğu Alp Urungu!..Kara budunum, gayret edin!.Ülke töresini bırakmayın!..
Siz ülkem, hanım…Kürt Eli'nin Hanı Alp Urungu. Altınlı
okluğumu belime bağladım.Siz ülkem,
hanım; otuzdokuz yaşımda ülkeme sizlere doyamadım. Hanım heyhat! Ülkemden
ayrıldım."3
Yer
neresi? Ortaasya; dil nedir? Göktürkçe… Zaman 5.yy. Ne diyelim:
"Aslını inkar eden benden
değildir." diyen Hz Peygamberimiz'in hadisleri gereğince başkalarının
sözlerine inanarak dirlik ve düzenlerini bozanlara; bizden olmak istemeyenlere
de bir diyeceğimiz yok…
Yalnız İçtiğimiz suyu bulandırmasınlar. Gidip başka
göletlerde çimsinler daha iyi olur…
Yoksa Türk'ün yumruğu başlarına öyle bir iner ki: " Irkmış, dilmiş,
toprakmış, televizyonmuş, yayınmış" andıklarına
anacaklarına bin pişman olup dünya
başlarına zindan olur…
1
15.10.1999 PKK'nın Yayın organı, Onursal Savaşım
3 Elegeş
Anıt.(1897.W.Radlof(Rus Türkoloğu),Türkiye Azarbaycan Dostluk Derneği Yayınları
.No:11-A Tc.Ziraat Bankası ; Güney
Sibirya,Elegeş Çayı Vadisi'nde bulunan bu Anıt Mezar
Abidesi,Kürt Türkleri Hanı Alp Urungu'ya ait
olup, Saka(Yakut,iskit,Saha) Hunları'nın
Göktürk Camiasından olduklarını belgeliyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder