26 Nisan 2015 Pazar

TÜRKÇE ve BİZİM ÜLKE

                          TÜRKÇE ve BİZİM   ÜLKE                           

                                        Abdullah Çağrı ELGÜN


Çok defa   üzerinde  konuşulan  konuların   başında  Türkiye ve konuşulan  dillerin başında da Türkçe  gelmektedir. Türkçe  sadece Türkiye'de  değil, dünyanın bir çok ülkesinde  konuşulan bir dildir. Bu dil Türkiye Cumhuriyeti'nin  dışında  otuzaltı Türk Cumhuriyeti,  komşu ülke ve akraraba topluluklarında da olmak üzere  Yüze yakın ülke ve cumhuriyetlerde  konuşulmaktadır. Türkçe   ırkî   olarak bakıldığında , en çok kullanılan    dillerin  başında gelir.

Bugün dünyanın birinci  dili  gibi  gözüken İngilizce'yi ırk olarak kullananların   sayısı    Türkçe'yi kullananların sayısından  daha fazla değildir.  Üstelik   Türkçe'nin dışındaki  dillerde   şive, lehçe ve ağız  özellikleri  Türkçe'nin yaptığı  mahareti  asla yapamaz.  Beş kelime  ile verdiğimiz şu cümleyi    kelimelerin yerlerini  değiştirerek en az, onbeş en çok yirmi beş  kez, cümlenin  anlam  ve ruhunu bozmadan yazabilirken   İngilizce,  Fransızca,  Rusça ,  Almanca,  Arapça,  Farsça  ve Çin dilleri bu mahareti asla gösteremez:   

" Otur oturduğun yerde kendini  tart"  cümlesine  bir bakalım:

"Oturduğun yerde otur kendini tart",
,"Oturduğun yerde tart otur kendini",
 "Oturduğun yerde kendini tart otur"
,"Oturduğun yerde otur tart kendini" ,
"Oturduğun yerde tart otur kendini" ,
"Tart kendini otur oturduğun yerde",
 "Tart kendini  oturduğun yerde otur",
"Tart kendini  otur oturduğun yerde",
"Tart otur oturduğun yerde kendini",
"Tart otur kendini oturduğun yerde",
“Tart oturduğun yerde kendini, otur", vb… Bu cümleler uzayıp  gider…

Türkçe dışındaki   dillerde de ağız özellikleri  değişik  yöre  ve   mahalleye göre  farklılık   arz eder. Buna   rağmen resmi  bir dilde  birleşmişlerdir. Hiçbir ülke  ve hatta birleşik  devletlerde  iki üç resmî  dile  izin  verilmemiştir. Ne   Amerika' da   ne  İngiltere'de  ne de Almanya'da  ikinci  bir resmi dile müsade olunmaz. Bununla   birlikte    yöreye    has ağız  özelliklerine    hiç   bir   kurum ve kuruluş  karşı  olmamıştır. Türkye'de de ikinci bir dile, resmî olarak izin verilemez…

Bugün İstanbul, Türkiye'nin her kesiminden öbek öbek  insanları tek bir çatı altında, tek kubbede toplayan büyük bir şehirdir. Dünyadaki on bağımsız ülkenin ayrı ayrı nufus ve toprak  genişliğinden daha fazla   olan bu şehirde, İstanbul Halkı,  İstanbul Ağız özelliğini(konuşmadaki  söyleyiş    biçimi)   kullanma konusunda  da birleşmişlerdir. Halbuki İstanbul'da Türk kültürünün çeşitliliğine, zenginliğine, her yöresinden öbek öbek insana minyatür olarak bulmak ve karşılaşmak mümkündür. 

Buradaki  insanlar;   geldikleri ve çocukluktan erişkinlik dönemlerine  kadarki  zaman içinde,  öğrendikleri ve kullandıkları yörelerine   ait   ağız özelliklerini İstanbul'a    gelince terkedip; İstanbul hanımları  ve  beylerinin    kullandıkları    medeniyet ve kültür dili İstanbul Türkçesi'ni benimseyip kullanırlar. İstanbul'a   yerleşmiş bulunan ve Türkiye'nin resmî yazışma dilini  de teşkil eden   İstanbul   Türkçesini kullanmayarak  kendi yöre ve mahalli ağız özellikleriyle konuşup, yazacak olsalar ,  kimse  kimseyi  anlamaz. Dildeki bu anlaşmazlık    insanların   birbirleriyle anlaşmazlığını da doğurur. Onun için sadece Türkiye'de değil;  ama bütün ülkelerde   ana dili   denen bir dil vardır ki   bütün resmî   yazışmalar ve diplomatik temaslar bu dillerle    yapılır.   Basında   ve  yayında bu dil kullanılır ve kullandırılır. Bu  dil ülke   ve   devlet dilidir. İstanbul Türkçesi'de böyledir.

Bugün Türkçe  oldukları   halde aşağıda vereceğimiz konuşmaları ancak o yörede yaşayan  halkın   anladığı,   diğerlerinin ise aynı ülkede yaşıyor olmalarına rağmen bu konuşmaları   ilk  anda anlamadıkları   görülecektir:

"Nöörüyoğ gı? Gadasını aldığım dağa gurbanığ olduğum kele…See büküşün başında görende serim fenikti, yöreğem telesidi.Yağannımı sekiye verip  gendimi gücülen zapdettiyidim."(Kayseri)Ne yapıyorsun kız?Günahını aldığım da kurbanı olduğum bacım…Seni köşede görünce şaşırdım, kalbim çarptı. Sırtımı  duvara  dayayıp kendimi firenledim.
"Gız Ayşa!.. Taksii önle gel  de… Pazza öncüü vaak…"(Burdur)Kız Ayşe, taksiyi  çağır   gel  de pazara  önce varalım.

Booon hara gedek de yemaaa harda yeek agaa.(Kars)Bugün nereye gidip de yemeği nerede yiyelim?

"Uyy kemençeçü  dayu, soktun çözümü yayu, çör etün çözlerümü, çöremeyüm dünyayu." (Trabzon) Kemençeci dayı soktun gözüme yayı, kör ettin   gözlerimi   göremiyorum  dünyayı.

Bir de bu fırsatçı Türkçe  düşmanları   var ki  Türkçe'yi bir çıkmaza sokmak bizi birbirimizle   konuşturmamak   ve  anlaştırmamak; Türk Cumhuriyetleri ve akraba topluluklarındaki kardeşlerimizle  olan bağımızı koparmak,  bizim   ve kardeşlerimizin bildiği bu ortak  kelimeleri unutturmak   için   durmadan  kelime  üretmekte  ve bizi bizden; bizi  onlardan koparabilmek   için   ellerinden    gelen bütün  gayretleri göstermekte   basın  ve  yayın  imkanları en   iyi  şekilde   kullanmaktadırlar. İşte bu maksatlı yayınlardan birkaçı:

"Orpeus nargius imgeleri büyük yatsıman imgeleridir. Bu   us görüşü, üretici olmaktan çok algıcıdır; aşamadan çok dolgunluğa yöneliktir. Haz ilkesine bağlı yeti ve  davranışlar  ise  kaygısal  bir gereksinmedir."
"Erek  bireylerin  ekinli olması koşulu ise  ulus olarak özveride bulunup köksel esintilerden  yararlanarak  belirli    ve doğurganlıklar  elde edilebilir."
"…Sürecin dayattığı, çağsal ödevleri kocaman bir öngörüyle ve esinle yadsıdı.o Oportünizim, tavsiye sürecini örgütü Avrupa metokpollerine çekme özverisiyle  dayattığı onursal  savaşımı  kavradı…"1

Oynanan tragetyayı görmemek için  aptal olmak gerekmiyor; herşey ayan beyan ortada… Türkiye bir  mozayikmiş, Türkiye   halkların  ve  ırkların karıştığı bir ülkeymiş doğrusu bu anlayışa şaşmak gerekir. Söylenen   yanlıştır.   Doğrusu  Osmanlı böyleydi(Latin,  Slav, Ermeni, Yahudi, Fars, Arap, İngiliz, Fransız…vb  halk birlikte yaşıyorlardı.); ama onun veliahtı  oğlu ve devamı olan Türkiye Cumhuriyeti'nde   asıl halktan (Türk)  başka azınlık gruplar  vardır,  o da yüzde  bir  veya  birden  daha azdırlar.Nufus  sayımlarındaki  veriler  de  bunu  ispatlamaktadır.
Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduğunda   bu gruplarla mübadele yaptı. Azınlık  gruplardan  köy  ve şehirlerde   yaşayanlar   ayrılıp   gittiler…

Kürtler   ise öz be öz Türk kavmidir. Tarihî  belgeler , Ortaasya'da   kurganlarda, kazılarda  ele  geçirilen   belge ve bilgiler de bunu ispatlamaktadır. Bugün  Rusya'nın  egemenliğinde kalan Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Karakalpak, Başkurt, Yakut, Tatar,  Gagauz, Uygur, Karaçay, Karaim, Balkar, Kumuk,  Nogay, Hakas, Kaşkay, Hamse, Tuva, Çuvaş …vb2 Türk guruplarını  bir  zamanlar nasıl koparmışlarsa  ve  bazıları  hâlâ   kendilerine   ben Türk değilim  (Kazak'ım, Kırgız'ım, Türkmen'im) diyebiliyorlarsa; Kürtler arasından da böyleleri çıkabilir. Tarihî gerçekler  ise böyle  demiyor:

"5.yy.da   Göktürkçe  ile  yazılı, Yenisey   Irmağı'nın bir kolu olan Elegeş Çayı Vadisi'nde bulunan ANIT MEZAR ABİDESİ'ndeki  yazıda
"Ben Kürt Türkleri Başbuğu Alp Urungu!..Kara budunum, gayret edin!.Ülke töresini  bırakmayın!..  Siz  ülkem, hanım…Kürt  Eli'nin Hanı Alp Urungu. Altınlı okluğumu  belime bağladım.Siz ülkem, hanım; otuzdokuz yaşımda ülkeme sizlere doyamadım. Hanım heyhat! Ülkemden ayrıldım."3

Yer neresi? Ortaasya; dil nedir? Göktürkçe… Zaman 5.yy. Ne diyelim:

 "Aslını inkar eden benden değildir." diyen Hz Peygamberimiz'in hadisleri gereğince başkalarının sözlerine inanarak dirlik ve düzenlerini bozanlara; bizden olmak istemeyenlere de bir diyeceğimiz yok… 

Yalnız İçtiğimiz suyu bulandırmasınlar. Gidip başka göletlerde çimsinler daha iyi olur… 
Yoksa Türk'ün yumruğu başlarına  öyle bir iner ki: " Irkmış,  dilmiş,  toprakmış, televizyonmuş, yayınmış" andıklarına anacaklarına  bin pişman olup dünya başlarına   zindan  olur…











1 15.10.1999 PKK'nın Yayın organı, Onursal Savaşım
3 Elegeş Anıt.(1897.W.Radlof(Rus Türkoloğu),Türkiye Azarbaycan Dostluk Derneği Yayınları
.No:11-A Tc.Ziraat Bankası ; Güney Sibirya,Elegeş Çayı Vadisi'nde bulunan bu Anıt Mezar
 Abidesi,Kürt Türkleri Hanı Alp Urungu'ya ait olup, Saka(Yakut,iskit,Saha) Hunları'nın
Göktürk Camiasından olduklarını belgeliyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate