AĞIR BİR YENİLGİ SONRASI,
BASKIN SEÇİM Mİ?
Abdullah Çağrı ELGÜN
Recep Tayyip ERDOĞAN, 1993-1999 arası İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmasının ardından, İstanbul'da dört milyar dolarlık yatırım gerçekleştiriyor. İstanbul'un, trafik, ulaşım, su problemlerine kısmen de olsa çözüm buluyor. İstanbul Belediye Başkanlığı Döneminde: Elliden fazla köprü, geçit ve çevre yolu inşaası ile İstanbul Halkının beğenisini kazanıyor. Bu arada 1999'da Ziya GÖKALP' in şiirini okuduğu ve halkı ayrıştırmaya, yönelttiği için on ay hapis yatarak siyasî yasaklı durumuna düşüyor.
Erdoğan, 14 Ağustos 2001 yılında AKP kurulduktan yaklaşık bir yıl sonra, 2002 Genel Seçimlere gidilerek, üç yüz atmış beş (365) milletvekili çıkartarak, popiler bir oyla, tek başına iktidara geldi. 2001'de siyasî yasağı kaldırılarak, Siirt'ten Milletvekili ve AKP Genel Başkanlığına seçildi.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer,
16 Kasım 2002 tarihinde hükûmeti kurmak için Abdullah Gül'ü
görevlendirdi. 18 Kasım 2002'de kurulan 58. Hükûmet, 28 Kasım 2002'de 170 ret oyuna
karşı 346 oy ile güvenoyu aldı. Her şey ilk dört (4) yıl rayında ve iyi gitti.
Halkın Beğenisi ve teveccühü ile devam etti.
Ardından, AKP, halkın güvenini sarsacak,
birçok kanun değişikliği, ihale sistemi ve en son da “Doğrudan Temin”, yöntemi
ile tepki çekti!..
Azınlıkların gereğinden fazla Mal
Varlıkları edinmesi, Kilise Sinagog, Havralarının geri iadesi…
Yıkılmış ve tamiri milyonlarca para
isteyen azınlık ibadet yerlerinin restorasyonu ile sahipleri varmış gibi
azınlıklara teslimi, çoğunluğun dikkatinden kaçmadı…
Türk Vatandaşlığının döviz
cinsinden satılarak, sınırsız mülteciye izin verilmesi ve sınırlarımızın,
kalbur gibi delik deşik olarak mültecilerin girişine açık olmasına tepkiler,
halen devam ediyor…
Tarikatlar, Cemaatler; İŞİD, PKK, Çözüm
Süreci; Türk Bayrağının Değiştirilme Tartışmaları, İstiklâl Marşı’nı Kaldırma, İstiklâl
Marşı’nın Bestesinin Değiştirilmesi Girişimleri; Türkiye haritasına el atma.
Türkiye Adının Değişime açılması ve TV’lerde tartışmaya açılması; Türk, Türkçülük
sözlerine düşmanlık, Türkiye’nin eyaletlere bölünmesi, "Eyalet sistemine geçmeliyiz: Osmanlıda Kürdistan, Lazistan vardı!..", "Bundan sonra Türkiye adını diyemeyeceksiniz!" sözleri... “Ümmet”, “Ensar-Muhacir”
fikri etrafında ayrıştırma, milleti, etnik ve sosyoloşik unsurlara bölme ve böylece halk arasında fitneyi yaygınlaştırarak bölücülük yapma; Atatürk ve İstiklâl Savaşı Kahramanlarına
duyulan kin ve nefret, Kamu Mallarının ve Vakıflarını haraç mezat Piyasa
değerinin çok çok altında satılması ve
buralardan alınan komisyonlar… Devlet ricalinin hırsızlık üstünde yakalanmaları
ve hırsızların iktidar tarafından korunarak yargılanmalarına engel olunması… Komisyonculuk;
haksızlık hukuksuzluk, adaletsizlikler ile rüşvet, iltimas, adam kayırmacılarının
korunması, suçluların yakalandıklarında AKP yandaşı ise hiçbir ceza almadan
kurtulması, en önemlisi de hiç şüphesiz Atatürk ve Kurtuluş savaşı kahramanlarına
yapılan hakaretleri sabırla, susa susa, yuta yuta, "TÜRK MİLLETİNİN KANINA
DOKUNDU!..” gelinen günler…
Emekliye, çalışana “Ötekiler” gözüyle
bakılarak, maaşlarının %80’den, % 45’lere düşürülerek, yoksulluğa terk edilmesi.
Bizden ve bizden olmayanlar diye ayrımcılık… Asgari ücretlinin, düşük maaşı karşısında,
beş on yerden maaşa bağlanmış Hükümetin gözde isimleri… Medya fonemenlerinin
zenginliği, futbolcuların Denizbank olayı ve kara para aklayıcılarının
Karunlaşması, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Turgut Altınok’un mal
varlığı, halkın gözünde iktidara şüpheyle bakılır hale getirmiştir.
AKP Kadroları, Yaparsa AKP Yapar, Bizden
önce Tiren mi vardı? Bizden Önce uçak mı vardı? Bizden önce üniversite mi
vardı? Bizden önce yol mu vardı? Köprü, Tünel, Otoyol…vb.? Biz yaptık biz;
yalan ve hamasetleri…
Dünyanın hiç bir yerinde:
Ülkesini çökerten, memleketi parsel parsel satan, bütün şehirlerininin en gözde yerlerini sığınmacıların üç kuruş parasına pazarlayan, devletin kasasını boşaltarak iflasın eşiğine getiren algı ve yalandan başka vaadi olmayan, bukalemun gibi her seçimde renkten renge, kılıktan kılığa girerek "Yerli ve Millîlik Tiyatrosu" oynayan; fakat asla "Yerli ve Millî" olmayan bir iktidara, bir daha yönetimi teslim etmez!.. Bununla birlikte, iktidardarın ulufeleri ile beslenen halkımızın bir kısmı:
Yağmacıya, rüşvetçiye, adaletsize, haksıza. adam kayırmacıya, halkını üçüncü sınıf vatandaşı yaptığını bile bile oy verir; çünkü cehalet çaresizliği getirir. Aldıklarının iktidar giderse kesileceğine, aç ve yoksul kalacağına inanır. Bu alıştırılmış, öğrenilmiş çaresizliktir!..
MÜLTECİ, GÖÇMEN POLİTİKASI:
Atatürk'ün yolunu izlemek gerektiğine inancımız tamdır! (21 Haziran 1934 Resmî Gazetede resmigazete.gov.tr/arsiv/2733.pdf) Türk soylu olmayanlar vatanımızda istediği yerlere yerleşemezler. Ana Dili Türkçe olmayanlar müstakil mahalle kuramazlar; işçi ve sanatçı kümesi oluşturamazlar! Ecnebilerin bir belediyedeki nüfusu %10'u geçemez!..
Erdoğan uyguladığı "Göçmen Politikası" ile resmî olmayan rakamlara göre: 16 milyon ne idiğü belli olmayan Afgan, Pakistan, Filistin ve Suriyeli Göçmenleri ülkemize sokarak, ülkemizin sosyal yapısını değiştirmeye yönelik ve halkımızın güvenliğini de tehlikeye atan bu politikaya son verilmelidir.
ERDOĞAN ŞİMDİ YARALI ve ÇOK DAHA
TEHLİKELİ!..
Demokrasi oyunu ve yalanlar artık işe
yaramıyor. Şimdi daha saldırgan daha kural tanımaz, daha: “Ben
ve ne dersem o olacak!..”, bölümüne geçecek.
Tabii Erdoğan kincidir! Halka kızgın.
Tabanına kızgın! Etrafına yerleştirdiği bilgisiz, dalkavuk, kadroya kızgın!..
Şimdi bu öfke ile Van Seçimlerinde % 55 ile kazanan DEM Partili Abdullah Zeydan’ın
belediye başkanlığı elinden alınarak % 27 oy alan AKP adayına verilmesi gibi daha
da büyük yanlışlar yaparak, halktan daha çok tepki alacaktı ki yanlıştan dönüldü!..
İşte çözülme ve çöküş budur!.. AKP’den kaçan kaçana olacak!.. AKP’li zengin iş adamları, daha önceden
götürüp yerleştikleri yurt dışına kaçışı hızlandıracaklar. Son varlıklarını da
satıp yurt dışında tezgahlarını kurup işlerini orada devam ettireceklerdir.
CHP ve YRP KAZANDI:
CHP: Otuz (30) büyük şehirden on dördünü
(14); elli bir (51) İl Belediyesinin yirmi birini (21); üç yüz otuz yedi (337)
İlçe Belediyesi ve (54) Beldeyi de kazandı… Bu Türkiye nüfusunun %64’ünü,
ekonomik büyüklüğünün ise %80’ini elinde bulunduracağını göstermektedir!..
AKP, ise on iki (12)
Büyük şehir, on iki (12) il, 356 İlçe ve 125 beldeyi kazandı!
MHP, sekiz (8) il ile
4.98 oy aldı…
DEM P, 3 Büyükşehir
yedi (7) il, atmış beş (65) ilçe 7 beldeyi kanamış oldu!
YRP, 6.19 oy alarak, herkesi
şaşırttı. Bir (1) büyükşehir, bir (1) il, 89 İlçeyi aldı.
İYİ P, Bir (1) il,
yirmi dört (24) İlçe, dört beldeyi kazandı...
Aydın, biraz mürekkep yalamış
Milliyetçiler CHP’de birleştiler. Mansur %60.35 alırken, İmamoğlu ise %
48.82 oy alarak toplumun büyük çoğunluğunun gönlünü kazanmayı başardılar!
PEKİ ŞİMDİ KİMLER İSTİFA ETMELİ?
Devlet Bahçeli
ve Mustafa Destici de derhal istifa edip AKP’ye geçmeliler; çünkü
Kurumsal Parti Olma Kimliklerini kaybederek, partilerini, “Etkisiz Eleman” durumuna
düşürmüşlerdir!.. Yine aynı kaynaktan beslenen “Memleket Partisi, DP, Ata
Partisi, Zafer ve İyi Parti” ler de herhangi bir başarı gösterememişlerdir!
Ya kendi aralarında birleşecekler veya dağılıp gidebilir gibi gözüküyor…
AKP: Devletin bütün imkanlarını kullandı.
Halkın kendilerine iktidar olarak asla vermediği yetki: Şehit, Dul ve Tüyü
Bitmedik Yetimlerin, Kamuda Özel Sektörde Çalışan memur, İşçi ve Emeklilerin
gerçek hakkını vermeyerek, çalarak çar çur ettiği seçimleri kaybetti!..
Devletin bütün Uçakları, helikopterleri,
Medya ve Yayın Organları ve Televizyon Kanalları Bakanlar, Generalleri ve
Millet Vekillerini seferber ederek; Devlet Kaynaklarını har vurup harman savunarak,
Hükümetin değil, Devletin araçları kullanılarak, Devletin kesesinden benzin,
mazot, uçak yakıtıyla İstanbul’u almak için seferber oldu.
İstanbul’u almak için iktidarın balyoz
yumruğu, İstanbul halkını arkasına almış Ekrem İMAMOLU’nun başına bütün
haşmet ve ihtişamıyla indi; fakat bu balyoz çelik bir kalkana değerek sıçrayıp,
sallayanı yere savurdu!...
Yalan dolan, iftira, algı operasyonları, AKP’nin
200 bin kişilik Trol Ordusunun uyduruk yalanları ters tepti, hiçbir güç ve hükmü
sökmedi!..
Sahip oldukları zenginliklerine zenginlik
katanlar, Bakan, Vekil, Belediye Başkanı koltuklarını kaptıktan sonra Karunlaşanların,
vergi borçları silinirken, yoksul vatandaşa, ikinci vergi koyarak ezenler;
sahilleri, Devlet Arazilerini, Kamu Mallarını, yandaşlara peşkeş çekip
yağmalayıp, talan edenler kaybetti!..
Atatürk’e : “Hain!” diyen, “Kafir!..”
diyen Atatürk’ün resimlerini kurumlara tersten
asanlar,
Atatürk Büstüne çıkıp Heykelini kırmağa
çalışanlar,
TC’yi silenler,
Andımızı kaldıranlar,
Türk, Türklük kelimesinden gocunanalar,
kaybetti!..
Atatürk ilke ve inkılâplarını hiçe
sayanlar, “Çözüm Süreci” üreterek, teröristleri Habur’daki Çadır
Mahkemelerinde serbest bıraktıktan sonra Meclise Milletvekili olarak
taşıyanlar,
TERÖRİST VE EYLEMCİ:
Eyalet Sistemi, Özerklik ve Federasyon
Tartışılabilmeli;
Şeyh Said’in
yakınlarından özür dilenmeli,
“Ne mutlu Türk’üm diyene!..” yazısı
silinmeli,
Kürtçe, Türkçe
ile birlikte ikinci bir resmî dil olarak kabul edilmelidir.
İsimleri değiştirilen yer adları, yerleşim
yerlerinin eski adları geri verilmelidir!..
Medreseler iyileştirilmeli, aslî
fonksiyonlarına kavuşturulmalı ve Medreselere resmî statü tanınmalıdır!.. Diyen
HÜDAPAR (Hür DAVA PARTİSİ)’ni TBMM’sine taşıyanlar, kaybetti!...
Demirel: “BOŞ TENCERENİN
YIKAMADIĞI İKTİDAR YOKTUR!” demişti. Tekraren gerçek oldu!..
Milletin, Erdoğan’a (Vekâleten) verdiği
gücü, milleti ve halkı tehdit ederek, korku salarak seçim kazanmaya çalıştı!.. “Merkezi
yönetim, yerel yönetimle el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa, o şehre
herhangi bir şey gelmez!.. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı!..” Türk
Halkının kendilerine emaneten, vekaleten verdiği gücü, halka çevirerek halkı
tehdit olarak kullandılar.
AKP-SAADET-YRP aynı
karından doğmuş bir annenin çocukları olarak gelecekte bir kazanda birleşebilirler
mi? Bilinmez; fakat ileri yıllarda AKP diye bir parti hiç olmayacak…
Menderes, Demirel, Özal, Erdoğan
Milliyetçi Cephe hükümetlerinin yönettiği 87 yıllık idarede Türkiye’nin geldiği
durum gözler önündedir.
Süleyman DEMİREL’in
bunlardan biraz da olsa farklı yanı Cumhuriyetin İlke ve İnkılâplarına sahip
çıkmasıydı. Gereğinde tavrını koyup Amerikan Üstlerini kapatabilecek kadar
cesurdu! Milleti ona “Baba!” sıfatını takmıştı.
Yüz yıllık Cumhuriyet Tarihinde sağ
iktidarların seksen yedi 87 yıllık saltanatı (Menderes, 10 yıl; Demirel 33 yıl;
Özal 15 yıl; Milliyetçi Cephe Hükümetleri 5 yıl, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, 30
yıla yakın saltanatında toplumu kutuplaştırma ve ötekileştirme uygulamaları ile
sistem çökmüştür!..
Değer miydi?
Asla!
Her İktidar gibi gelip her iktidar gibi
onurla gitmesini bilmek de bir şeref ve yüceliktir!
Hani Nerede kaldı verilmiş sözler?..
Çıraklık, Kalfalık, Ustalık Dönemleri?
Ben diğerleri gibi koltuğa yapışmam
hamaseti? Dört yıl, İkinci dört yıl söylemleri?..
Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçince de beş
(5) yıl, ikinci beş (5) yıl, haksız ve hukuksuz olarak, üçüncüsünü istemek?
Nerede sizin doğruluktan, adaletten, haktan, hukuktan, ahlâktan bahseden
sözleriniz, nerede?
Hükümetin, derhal istifa etmesi, genel bir
seçime kadar, geçici bir hükümet kurulması ve derhal seçime gidilmesi gerekmiyor
mu?
Ey AKP’liler Unutmayın! Bu, bir nöbettir!
Nöbeti bırakacaklarınız da bu milletin evlatları ve sahipleridirler…
Niçin koltukları teslim edip gitmiyor, gidemiyorsunuz?
BASKIN
SEÇİM Mİ?
Planlı Provokasyonlar!.. Kaostan
yararlanıp, korkuya kapılan milleti, bir baskın seçime götürerek, seçimi
kazanmak isteği mi yatıyor?.. Bu öfkeli çıkışlar, gözleri başka yere çevirip, vatandaşı
korku ve ümitsizliğe sürükleyecek, formüllerin bulunması provaları mı?
7 Haziran 2015 ’te seçimlerinde Erdoğan,
seçimi ilk kez kaybetmişti!.. Tek başına hükümet
kuramayan Erdoğan, Davutoğlu’na, hükümet kurma görevini verdi! Vermişti; ama Davutoğlu’na
da: “CHP ile ortak bir hükümete, asla!” talimatını vermişti. Diğer
partilerin DAVUTOĞLU ile tek başına bir hükümet kurmaya sayıları yetmiyordu!..
Ya iki, üç partili bir koalisyon veya tek başına iktidar olmalıydı. Erdoğan
seçime giderek tek başına iktidar yolunu seçmişti…
7 Haziren- 1 Kasım 2015 Seçim süresine
kadar ülkede büyük kaoslar yaşandı!
Canlı bombalar, kalabalık halkın bulunduğu ortam ve meydanlara, yapılan
mitinglerin içine daldı. Ankara Tandoğan, Şanlıurfa Suruç, Ankara Kumrular,
İstanbul İstiklâl Caddesi’nde, infialler oldu. Polisler öldürüldü! Askeri
Birlikler basıldı, beş yüzün üzerinde insanımız seçime hazırlanılan bu dört ay
içinde, terör olaylarında, can vermişti!..
Bugünlerde, üzerimizde 2015’in karabulutları
mı dolaşıyor? Erdoğan, 2015’te de seçimde birinci parti çıkmış; fakat
iktidar olamamıştı. Tek başına bir hükümet kuramıyordu. Davutoğlu’na
Hükümeti Kurma görevini verdi. Verdi; fakat arkadaki gizli ve sinsi plan
farklıydı. T.B.M.M. oyalayarak, kırk beş günlük süreyi tamamlama peşinde miydi?
Terör örgütlerinin yaptıkları eylemler sebebiyle güvensiz, korku ve endişe
pompalanan, kaos ortamında, kendi seçmeninin saflarını sıklaştırıp, “Bir
Baskın Seçimle” korku ve kaosun gölgesinde tek başına iktidar olmak mı istiyor?
Davutoğlu, 2015 Seçimleri için
şöyle demişti: “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa, bizi bugün
eleştirenler insan içine çıkamazlar!..” demişti. Davutoğlu bu konu ile
ilgili neler biliyor? Açıklarsa, o günkü terör olayları, kesin olarak
çözülecektir!..
2015’te, Haziran sonrasında, Mecliste, CHP-MHP-DEM
ortak bir Hükümeti kurulabilecekti. Devlet BAHÇELİ Yanaşmadı! BAHÇELİ’ye
Başbakanlık teklif eden Kemal KILIÇDAROĞLU, MHP-CHP, azınlık hükümetinin
kurulmasını teklif etti. Devlet BAHÇELİ Başbakan olacaktı. KILIÇDAROĞLU
Başbakan Yardımcılığını da kabul ediyordu… BAHÇELİ bunu da kabul
etmedi… Cummurbaşkanı Erdoğan ise kırk beş günü doldurup, erken seçim
kararı almak istediğinden, DAVUTOĞLU Yeni Hükümeti kurmada başarısız oldu.
KILIÇDAROĞLU istediği halde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ne CHP’ye ne de BAHÇELİ’ye
hükümet kurma görevini vermedi!.. DAVUTOĞLU’na Anayasa’da belirtilen kırk beş
günlük süreyi doldurtturup “Erken Seçim!” kararı almıştı!...
Sonuç ne oldu?
Terörde beş yüz kişiden fazla yurttaşımız,
canının ve malını kaybetmiş, Erdoğan ise yapılan seçimde % 49 oy alarak yeniden
ve tek başına iktidar olmuştu!..
Tarih tekerrür edecek mi? Hep beraber
göreceğiz...
31 Mart 2024 Seçimlerinde, Yüce Türk Milleti: "Ben ne dersem o olur!" diyen Recep Tayyip ERDOĞAN Hükümeti ve Zihniyetini, azarlamış, ikazı etmiş ve şimdilik, kendine gelmesi için okkalı bir tokat atmıştır!..