12 Kasım 2015 Perşembe

TÜRKMENLER KİMLERDİR?, Abdullah Çağrı ELGÜN

TÜRKMENLER KİMLERDİR?
                              Abdullah Çağrı ELGÜN
          En eski kaynaklara göz atıldığında Türk adının Hz. Adem'in oğullarından  Nuh'un üç oğlu:
SAM: Arap, Fars, Rum
HAM: Kıbtî, Sudan, Berberi
YASEF:Türk,Rus,Moğol (Saklep)'ten çoğaldıklarıdır. (1)
Diğer bir kaynakta da Sam İbn Nuh: Arap, Fars, Rum;
Ham: Sudanlıların;
Yasef:Türkler(2)
Türk kelimesi, Oğuz Türkleri'ne verilen bir addır.(3)
Osmanlı İmparatorluğunu kuran "Kayı" boyu da Türkmen adı verilen Oğuz Türkleri'nindendir.
Türkmen: Büyük Türk, Ulutürk anlamına geldiği için, Oğuzlar'ın öteki Türk zümreleri arasında büyük ve önemli bir yeri olduğu anlaşılıyor. Anadolu'yu yurt edinme savaşlarına öteki Türk bölümlerinden bazıları da katılmışlarsa da asıl orduyu teşkil eden Oğuz Türkmenleri’dir.
Türkmenler, bugünkü Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, Suriye ve İran'ın diğer bölgelerinde bulunan Türk topluluklarının, Hazar Denizi ve ötesi ile bugünkü Türkmenistan Türk Cumhuriyetinin ve Afganistan'daki Türkler'in atalarıdır.(4)
745 yılında Göktürk İmparatorluğunun yıkılmasıyla birlikte Oğuzlar'ın Batı'ya doğru göç ettikleri anlaşılıyor. X. yy.da biz onları Sir-Derya(Seyhun-İnci) nehri boyları ile Aral gölü kıyıları ve kuzeydeki bozkırlarda konar göçer olarak görüyoruz. “Göç yolda düzelir.” Diyen Türkmen’in hayat tarzının “Göçebelik” olduğu sosyolojik bir gerçektir. Bugün hâlâ göçmen olarak, kimi yerlerde varlığını aynı konar göçerlik içinde (yazın yaylalarda, kışın kışlaklarında büyük ve küçük baş sürülerini otlatarak) devam etmektedirler. Türkmen tabiatın dengeleri içinde onu yanına alarak yaşar ve böylece yerleşikler ile zaman zaman kavga ederler. Doğuda Çin Seddi, Batıda Bizans surları kavgada her daim üstünlük sağlayan bu göçebelere karşı örülmüş çetin duvarlardır.
Oğuzlar(Türkmenler) sağ ve sol olmak üzere iki kola ayrılmışlardı. Sağ kolun adı: BOZOKLAR olarak anılan GÜN HAN, AY HAN, YILDIZ HAN’lar yer alır. Sol kolun adı: ÜÇOKLAR olarak anılan GÖK HAN, DAĞ HAN, DENİZ HAN’LAR’dı. Bu kollardan her birine on iki(12) boy dahildi. Her BOY’a bağlı altışar OYMAK, her OYMAK’a bağlı altışar OBA, HALAKA ve OCAK bulunurdu. Ocak, halaka ve Obalar’ın altında ise toplumun bireyleri vardı.
Oğuz halkı bir TÖRE ve bu törenin getirdiği KURALLAR ZİNCİRİ içerisinde yaşar ve “Eline, beline, diline sahip olarak” huzur içinde yaşayıp giderlerdi.  (“Kuşatmaya Karşı Türk Seddi” D.Cengiz ATAK, Mayıs 2008. Ankara) Bu boylardan her birinin en önemli kısmı Türkiye'ye gelmişlerdir. (Millî Kültür dergisi, Mart.1990 sayı 70 s.44)
Türkiye'ye gelen Oğuzlar XIV veya XV.yy da göçebe yaşayışını devam ettiren eldaşlarına "YÖRÜK" yani "GÖÇEBE" adını vermişlerdi. (Doç.Dr.Faruk Sümer: "Türkiye Türkleri'nin Ataları Oğuzlar" Türk Yurdu, s.273-1959, s.12)
"YÖRÜK" kelimesinin kavmi yahut kabilevî bir anlamı olmayıp sadece "GÖÇEBE" demektir. Eskiden de bu anlamıyla kullanılmıştır. Oğuzlar Müslüman olunca kendilerine "TÜRKMEN" denilmiştir.
"TÜRKMEN" adı Oğuzlar'a MÜSLÜMAN TÜRK anlamında verilmiştir. İslâmiyet'e geçmeden önce, Oğuzlar bu adı taşımıyorlardı. XIII.yy..dan sonra "TÜRKMEN" adı  kavim adı her yerde Oğuz'un yerini aldı. Oğuz sözü atalara ait bir ad olarak kaldı. Bu izaha göre, XIII.yy.dan itibaren İslâm ülkelerinde kullanılan "TÜRKMEN" adı, her yerde OĞUZLAR, demektir. (Doç.Dr.Faruk Sümer: "Türkiye Türkleri'nin Ataları Oğuzlar" Türk Yurdu,  s.12-13)
Türkmen toplulukları çok dağınık olarak yerleşmişlerdir. Bunların çoğu YÖRÜK, konar göçer olduğundan Anadolu'nun ve Rumeli'nin her tarafına dağılmışlar ve bazıları konup göçtükleri yere kendi adlarını vermişlerdir.
Bir kaç örnek verelim: Mersin, Antalya,(Teke), Hamideki(Isparta) Denizli illerimizin adı bu adları taşımayan Türk aşiretlerinden gelmektedir. Bazan da oymak, aşiret, veya cemaat, yerleştiği yerin  ya da başlarındaki kişilerin  adları ile anılmışlardır. Örnek: Alaaddinli, Dağdibi Oymakları, Aydımnlı, Menteşeli, Saruhanlı, Kuzugüdenli (Kuzugözülü), Çataltepe, Sarı Kavak, Kuyucak, Akkocalı, Bozhüseyinli, Bayındırlı, Alaatlı(Alayuntlu), Çirkinler, ...vb.oymak, veya cemaatleridir.( Cevdet Türkyay-Oymak Aşiret ve Cemaatler. İstanbul, 1975 (Önsöz)" )                             
                                                O Ğ U Z L A R
         B O Z O K L A R
                      Ü Ç O K L A R
GÜNHAN
  AYHAN
YILDIZHAN
GÖKHAN
DAĞHAN
DENİZHAN
Kayı
Yazır
Avşar(Afşar)
Bayındır
Salur
Iğdır(İğdir)
Bayat
Döğer
Kızık
Peçenek(Biçene)
Eymür
Yuva(Yıva)
Alkaevli
Dodurga
Beğdili
Çavuldur
Alayuntlu
Büğdüz(Bunduz)
Karaevli
Yaparlı
Kargın
Çebni
Üreğir
Kınık
O Ğ U Z L A R
1) BOZOKLAR'IN KOLLARI:
A-GÜN HAN KOLU: Sembolleri ŞAHİN'dir.
1) Kayı Boyu: Osmanlı oğullarının ve Çandar oğullarının bağlı olduğu boydur. Kayı: Güçlü, kuvvetli, sağlam, metin demektir.
2) Bayat Boyu: Zülkadiroğlu(Dulkadiroğlu) bu boydandır. Bayat: Devlet ve nimet anlamındadır.
3) Alkaevli Boyu: Uzlaşır ve her yerde ve yere yarar demektir.
4) Karaevli Boyu: Ev, çadır anlamına gelir. Kara çadırlı demektir.
B-AY HAN KOLU: Sembolü  KARTAL'dır.
1) Yazır Boyu: Çok iler sahibi, iller ağası, iller beyi anlamına gelir.
2) Döğer Boyu: Kovan, sürüp çıkaran, canlanmak, güç bulmak için bir yere gelen demektir.
3) Dodurga Boyu: Mülkü, yasası olan demektir.
4) Yaparlı Boyu: Zorluklara rağmen işini beceren kişi anlamına gelir.
C-YILDIZ HAN KOLU: Sembolü TAVŞANCIL KUŞU'dur.
1) Avşar Boyu: Ava ve canavara istekli demektir. Karamanoğulları bu boydandır.
2) Kızık (Kızıklılar, Çarukluğ) Boyu: Güçlü, kuvvetli, yasakta çaba gösteren demektir.
3) Beğdili Boyu: Sözü değerli demektir.
4) Kargın: Doyurucu demektir.
2) ÜÇOKLAR'IN KOLLARI:
A-GÖK HAN KOLU: Sembolü, SUNGUR kuşudur.
1) Bayındır Boyu: Zengin ve nimet sahibi demektir.
2) Peçenek Boyu: İyi vuruşan, çalışkan.
3) Çavuldur Boyu: Namus ve ün sahibi demektir.
4) Çepni Boyu: Yiğit, Gözüpek demektir.
B-DAĞ HAN KOLU: Sembolü ÜÇKUŞ'tur.
1 ) Salur Boyu: Kılıç Sallar, saldırır anlamına gelir. Kadı Burhaneddin Devleti, Karahanlılar bu boydandır.
2) Eymür Boyu: Ulu, zengin demektir.
3) Alayuntlu Boyu: "Yunt" kısrak demektir.  Ala kısraklı, Ala atlılar,  iyi, güzel atlılar demektir.
4) Yüreğir Boyu: Her zaman iyilik eden demektir. Ramazanoğulları bu boydandır.
C-DENİZ HAN KOLU: Sembolü ÇAKIRKUŞU'dur.
1) Iğdır (iğdir) Boyu: Ululuk, yiğitlik, iyilik eden demektir.
2) Yuva(Yıva) Boyu: Hepsinden üstün demektir.
3) Büğdüz (Buğduz) Boyu: Alçak gönüllü, hizmet edici demektir.
4) Kınık Boyu: Saygıdeğer, Saygıya layık demektir. Selçuklu oğulları bu koldandır. (8)
"8) Türkyay-Oymak Aşiret ve Cemaatler. İstanbul, 1975, Önsöz, s. 8"
OĞUZ Türkler’i BOZOK ve ÜÇOK adı adında iki büyük kısma ayrılmışlardı. BOZOKLAR, Oğuzhan’ın üç büyük oğluna (GÜNHAN, AYHAN, YILDIZHAN) üç kola ki toplam olarak altı kola  ayrılıyorlardı. Her kol dört boya bölünüyordu. Böylelikle Oğuz Türkleri (24) yirmi dört boya ayrılmıştı. Oğuz’un üç büyük oğlu GÜLHAN, AYHAN, YILDIZHAN’ın çocuklarından üreyen ve BOZOKLAR’a bağlı olan on iki(12) boyun adlar şöyledir:
KAYILAR, BAYATLAR, ALKAEVLİLER, KARAEVLİLER, YAZIRLAR(Yazgırlar), DODURGALAR, DÖĞERLER, YIPARLILAR, AVŞARLAR(Afşarlar), BEYDİLİLER, KARKINLAR, ÇARUĞLAR (Bazı kaynaklarda KINIKLAR)
Oğuzhan’ın üç küçük oğlundan; GÖKHAN, DAĞHAN, DENİZHAN’ın çocuklarından çoğalan oniki(12) boy da ÜÇOKLAR’a bağlı olup, adları şunlardır:
BAYINDIRLAR, ÇAVULDURLAR, ÇEPNİLER, PEÇENEKLER, SALURLAR (Salgurlar), ALAYUNDLULAR(Ala Atlılar), EYMÜRLER, YÜREĞİRLER (Üreğirler), İĞDİRLER (İğdirler) BÜKDÜZLER, YIVALAR, KINIKLAR’dan teşekkül etmişti.14 Oğuzhan’ın bu (24) yirmi dört torunundan Kayseri’ye yerleşenler de şunlardır:
Köyün  Eski Adı     Köyün  Yeni Adı             Boy – Oymak     İlçesi
1. Yazır                                    Yazır                      -                      Erkilet
2. Germin                              Germir                 Germir                 Merkez               
3. Küçükbürüngüz                 -                           Büğdüz                ”            
4. Gömeç                               -                           Gömeç                 ”            
5. Doruklu                             -                           Doruklu               ”
6. Karahöyük        Karaevli (Karayin)               Karaevli               „
7. Salur                                -                              Salur                      ”
8. Yüreğil                            -                              Yüreğil                  Hacılar  
9. Beğdeğirmeni                  -                              Beydili                  ” 
10. Düğer                             -                              Döğer                   Himmetdede
11. Elmalı                            -                      Sarıdanüşmentli            Sarıdanüşmentli 
12. Yuvalı                           -                             Yuvalı                    ” 
13. Yazılı                          Vançiçek                  Yazır                      Talas       
14. Yazyurdu                     Moracak                  Yazır                      ”
15. Büyükbüründüz-         Büğdüz                     Bünyan                                 
16. Doğerli                        Ermin                        Eymür,                 Döğer       
17. Emirören                     Emirviran                  Eymür                    ”
18. Girinci                             -                             Girinci                  Akkışla    
19. Kızık                                -                             Karaevli               Develi
20. Karahöyük                       -                             Karaevli               İncesu
21. Akören                       Akviran                       Alkaevli                Pınarbaşı
22. Büyüksöbetçimen      Afşar                            Avşar                    Sarız
23. Çavdar                             -                              Çavdar                 Sarız
24. Kırkkurak                        -                              Alayutlu               Sarız
25. Avşarsöğütlü                 -                                 Avşar                   Pınarbaşı
26. Alayirli                     Alayinli                          Alayunt                Tomarza
27. Ağcaşar                           -                               Ağcaşar                Yahyalı
28. Karaören                   Karaviran                       Karaevli               Tomarza
29. Cuna (Conali)            Kuzugüdenli                 Cunalı                   Akkışla
30. Gömürgen                  İbeli                               İlbeyli                  Akkışla
31. Kululu                        Kululu                           Bayındır               Akkışla
32. Akin                           Akkışla                          Bayat                   Akkışla
33. Koyunabdal                Bünyan                          Bayat                   Bünyan
Yukarıda da açıkça görüldüğü gibi Kayseri’nin ilçe, bucak ve köylerindeki Resmî kayıtlara göre Oğuz’un (24) yirmi dört boyunun bir bölümünün yer adları, halen kendi boy isimleri ile anılmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun defalarca yaptığı İSKAN POLİTİKASI, konar iç göçerleri yerleşik hayata geçirme çabaları kesin bir sonuç vermemiştir. Bu durum çoğu defa devletle boy, aşiret ve cemaatlerin arasını açmış, aşiretler arasında kanlı savaşlar meydana gelirken, yerlerinde kalmak isteyenler de sık sık Suriye, Irak, Horasan, Azerbaycan bölgelerine kaçmışlar, devletin tepkileri azaldıkça eski yerlerine yeniden dönmüşlerdir; ancak devlet bu yerleştirme politikasından vazgeçmemiştir. Bu iskânlarda Kayseri ilçe, bucak ve köylerine yerleştirilen boy, oymak, aşiret ve cemaatlerin sayısı iki yüz seksen dörttür (284). Yerleştirilen bu topluluklar için mâhâl adı olarak KAYSERİYYE SANCAĞI notu yer almaktadır.
Bunlardan iki yüz atmış iki (262) aşiret için Kayseriyye Sancağı gibi geniş bir isim gösterilmiş, yirmi iki (22) oymağın ismi verilmiştir. 15 İsmi verilen aşiretler şunlardır:
 1. KAYSERİ AKKIŞLA'YA YERLEŞENLER :
Conalı, Bucakkışla, Kuzugüdenli, Salur, Bayat, Beydili, Bayındırlı, Yuvalı, Akin, Yüreğil, İlbeyli, Karalar, Deliler, Koyunabdal, Pehlivanlı, Boynuinceli, Çapanlı, Bozdoğanlı, Avanoğlı, Deliler,
2. KAYSERİ BÜNYAN'A YERLEŞENLER :
Avşar, Vevziroğlu, Elbaşlı, Tekeli, Alaaddinli, Başladık, Üreğir.
3. KAYSERİ DEVELİ’YE YERLEŞENLER :
Hacılar, İmamkulu, Pehlivanlı, Cuşlu, Ağarlı, Piroğlu, Develi, İsahacılı, Memduhlu, Yahşihacılı, Hocahacılı, Hacılar, Boynuinceli, Bektaşoğulları, Avşar, Civanşir, Kuşcu, Ceridî, Salur, Kızık.
4. FELAHİYE'YE YERLEŞENLER:
Avşar, Avşar Kalesi, Bektaş, Okçu, Şehyar Salur, Bayat, Döğer, Çapanlı, Yazıçepni, Dündar, Eymür, Karkın.
5. KAYSERİ İNCESU’YA YERLEŞENLER :
İnal Murat Aşiretleri, Ali Bölüğü, Avşar Kuşçu, İvazhacılı, Recepli Avşarı, Sofu Cemaati, Çobansalur, Cumalıoğlu, Süleyman Kethüda, Halil Bahadır, Sarı Kürklü, Omuzu Güçlü, Karataşlı, Bezircili.
6. KAYSERİ TOMARZA'YA YERLEŞENLER :
Cingözlü, Hacıpaşalı, İmamkulu, Kocanalı, Persekler, Kabaklı, Akin
7. KAYSERİ SARIOĞLAN'A  YERLEŞENLER :
Avşar, Avşar Kalesi, Şehyar Salur, Okçu, Tatılı, Bektaş, Karaözü, Beydilli, Döğer, Çapanlı, Dündar, Eymür, Karkın.
 8. KAYSERİ YEŞİLHİSAR'A YERLEŞENLER :
Hazırcaoğlu, Yazıbayat, Hadırlı, Bayındır, Salurlu, Musahacılı,
9. KAYSERİ YAHYALI’YA YERLEŞENLER :
Hacılar, Hızırhacılı, Kocahacılı, Musahacılı, Yahyalı, Kuzugüden, Bozca, Mihmadlu, Karaevli, Recepli Avşarı. 
10. KAYSERİ TALAS’A YERLEŞENLER :
Pehlivanlı, Ardıç, Salur.
 11.KAYSERİ ZAMANTI BÖLGESİ’NE YERLEŞENLER :
Akçaali, Beceli, Afşar, Beğdili, Beğli, Salmanlı, Keçeli, Sarısindili, Selmanlı, Pehlivanlı.
12. KAYSERİ HARMANCIK MEVKİİ’NE YERLEŞENLER:
(Kayseriyye Kürbünde)
Beceli, Bektaşlı, Karnık, Şambayadı, Pehlivanlı.
13. ÖZVATAN'A(ÇUKUR) YERLEŞENLER :
Avşar, Avşar Kalesi, Avanoğlu,  Döğer, Dürdar, Eymür, Karkın.
14. SARIZ'A YERLEŞENLER :
Büyük Avşar, Herekçioğlu, Karaşeyhli, Kocanalı, Muhazimoğlu, Şahmetlioğlu, Teşkeşlioğlu, Türkmenliler, Badıllı, Çavdır.
15.ERKİLET'E YERLEŞENLER :
Tekelioğlu, Yazırlıoğlu, Dündaroğlu.
Görüldüğü gibi KAYSERİ SANCAĞI’nda yer alan boy, oymak ve aşiretler ve aldıkları yer isimleri şunlardır:
KAYSERİ: YAZIR – ÇEVRİL – BÜYÜKBÜRÜNDÜZ (BÜĞDÜZ) – KÜÇÜKBÜRÜNDÜZ(BÜĞDÜZ) – GÖMEÇ – SALUR – YÜREĞİL – KÖSELER – HACIVAZ – DEVECİYAN – İSAUŞAĞI – DANİŞMENT - KÜRTLER – DÜGER – YUVALI – YAYILI – GEZİ – KARAKÜRDLÜ – BOYACIKAPISI – GYRİNCİ – ULAŞ – CUNA – KIZIK – BOZATLI – BOSTANCI ÇELEBİ – HASBEGLİ – BEKTAŞ – HASİNLİ – KARAKOYUNLU – KUZUGÜDEN – CONALI – HÜSEYYNLİ – EMİRUŞAĞI – KARAHACILI – AFŞAR – ÇAVDAR – ULUĞTÜRK – HASTÜRK – TÜRKOĞLU – KÜRTOĞLU – KARALAR – BABAŞOĞLU – KUŞÇULU “RUMYAN – SÜLEYMANLI -ARKIYAN” CUROĞULLARI – DOĞANLI – ÇİFTLİK(UVA-OVA ÇİFTLİĞİ) – KÖTÜKÖY (Güzelce, Tomarza, Akkışla) KAVLAKLAR(Pınarbaşı, Pazarören, Akkışla/Kululu); HAYTALAR (Akkışla/Kululu; Karaözü) – BADALUŞAĞI – BUDARAN, (Bunlar Akhunlar’dandırlar, Akkışla)–EYMÜR(EYİM) – BEYDEĞİRMENİ (BEYDİLİ) – KUZUGÜDENLİ(Akkışla, Yahyalı)– ERKİLET – KINIK – BAYINDIR(Akkışla/Kululu; Yeşilhisar) – KARGIN – KULULU[(KURULU), Akkışla,Tomarza,] – DELİLER – KUŞÇULAR(Aynı adla bu bölgede beş köy var.) – ŞIKBARAK – AVŞARPOTUKLU – AVŞARSÖĞÜTLÜ – ÇEPNİ – ERGÜNÇUK (YAZIR) – CÜCELER – AVŞAROĞULLARI – ŞEREMETLER – TİLKİCİLER – TÜLEKLER(KAÖZÜ'nde de böyle bir sülale mevcuttur.), AKİN[Karabekirli(Dulkadirli Beyliği'ne Mensup) ; Bünyan/Ekinciler; Akkışla; Yahyalı; Tomarza]-KARALAR (Akkışla, Karaözü, Ardahan (Beykent), İncesu/Karataş; Ankara(Bir köy ismi), Kahramanmaraş(İki, Köy ismi) Bu isimile anılmaktadır. Bu aşiretten "Cenupta Türkmen Oymakları" adlı eserinde bahseden Ali Rıza YALMAN, sayfa 127 KARALAR aşiretinin ADANA: Çimenli, Terliksiz,  Halvacı, Oymaklı, Yüzbaşı(Yozbaşı), Kamışlı ve Sakallıağça köylerinde  yaşadığından bahseder. Mehmet ERÖZ de Atma Boyu'ndan bahsederken: KARALAR  oymağını sekizinci boy olarak gösterir. Hilmi GÖKTÜRK: "ANADOLU'nun DAĞINDA, OVASINDA, TÜRK MÜHRÜ" adlı eseri Cilt.I.sayfa 92-93'de KARALAR'dan bahsederek: "Türkmenler de bir oymak da KARALI ismini taşır ve Divan'da Hakâniye Hanlarına KARA isimlerinin verildiğini de görmekteyiz." demektedir.
Toplam dört yüz yetmiş bir (471) köyü bulunan Kayseri’nin yüz atmış yedi (167) sinin adı değiştirilmiştir. Bununla birlikte üç yüz dört (304) köyün isminin de aynen muhafaza edildiği şüphelidir.
KAYNAKLAR:
1) Said İbn Müseyyeb, İslâmi Kaynaklara Göre Peygamberler. Doç.Dr. Abdullah AYDEMİR, s.51 Sabah Yayınları, 1990
2) Vahb İbn Münebbih- AGE.s.51
3) İbn Kesir, el Bidaye, I, 115. AGE,  s.55
4) Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşiv Belgelerine Göre. Oymak Aşiret ve Cemaatler, İst.19-76 Tercüman Kaynak Eserleri Serisi 1, s.9
5) Cevdet Türkyay, AGE. s. 9
6) Cevdet Türkyay, AGE s. 14
Ankara,  Perşembe, 12 Kasım 2015


14 Cevdet Türkay, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak Aşiret ve Cemaatler”, Tercüman Kültür Eserleri Dizisi, İstanbul, 1975, S. 12
15 Emir Kalkan, Türk Dünyası Araştırmaları, Ayrı Basım İst. S. 89

21 Ekim 2015 Çarşamba

SİZİ BUGÜNLERE BEN GETİRDİM!.. Abdullah Çağrı ELGÜN

SİZİ BUGÜNLERE BEN GETİRDİM!..           
                                      Abdullah Çağrı ELGÜN
PARELEL YAPI
Olay MİT Müşteşarı Hakan FİDAN’ın ifade vermek üzere Cumhuriyet Savcılığına çağırılması ile başladı. Buradaki durum, şimdiye kadar pek netlik kazanmadı. Halbuki Hakan FİDAN’ın çağırılma sebebi: MİT terörist örgütler içerisinde yer alan ve terörist örgütlerin dörtte birini meydana getiren emniyetteki istihbarat mensupları, MİT tarafından bilinerek veya bilinmeyerek öldürülmekte idi. Emniyet mensupları teröristlerin içine yerleşmişti. Hakan FİDAN’dan bu durum sorulacaktı? Ne oluyor? Bunlar niçin yapılıyor denilecekti?..
Hükümet: “Hayır!.. Sen benim tayin ettiğim kamu görevlisini ifadeye çağıramazsın!..” dedi. Düğmeye bastı.
Bu PKK, PYD, KCK, DAEŞ, İŞİD’in işine geldi. O dönemde KCK’nın dörtte biri MİT’in elemanıysa, nasıl böyle operasyonlar yapılabiliyordu?..
Bunun üzerine hareket başladı ve Paralel bir yapı ortaya atıldı. Yeni bir yasa çıkarıldı; ve MİT Müsteşarı güvenceye alındı. MİT Müsteşarı Başbakandan başkasına hesap veremeyecekti. İktidarın her türlü gizli bilgilerini MİT biliyor, hatta dinliyor; fakat iktidarın yönlendirmesiyle hareket ediyordu.
Çok ciddi operasyonlar engelleniyor,  bir türlü yapılamıyordu. Çok başlılık da söz konusu olunca (Jandarma, Polis, MİT…) Bu uygulanan yanlışlardan biri olarak, operasyon yapacaksa Emniyet Jandarmaya haber veriyor. Emniyet ayrı, Jandarma ayrı, operasyonlar yapıyor ve bu çok başlılık karmaşa meydana getiriyor..
Operasyonlar başladı, nerede iktidarca paralel yapı olduğu sanılan ve bilinen paralel, paralelci, okul müdürleri, öğretmenler, yönetici, bürokrat, vali, emniyet müdürü, polis, asker, savcı, hakim, dershane, okul, ticarethane, fabrika, basın yayın televizyon …vb. ne varsa üzerine gidildi.
Paralelci olsun olmasın, aynı dönemde mezun oldukları için emniyet müdürleri mecburi emekliliğe sevk ediliyor. Hakim ve savcılar görevlerinden uzaklaştırılıyor. Polis okulları, Polis Akademileri kapatılıyor. Oradaki hocalar, ona bağlı aileler ve onların öğrencileri yakınları mağdur ediliyordu.
17-25 Aralık sonrası Devlette uzman, işinde tecrübeli bir yığın istihbaratçının görevlerinden alınmasıyla birlikte büyük bir boşluk doğmuş; hatta teröristler, kapkaççılar ve art niyetli çarpıcıların korkulu rüyası için elli (50) ilde kurulmuş olan ve aktif olarak çalışan “Yüz Tanıma Sistemi”  (YPS) uzmanları görevden alınmış olduklarından, bu cihazlar kullanılamaz hale gelerek iptal edilerek devre dışı kalıyordu.
Teröristler herkesin gözlerinin içine baka baka silahlandılar, ülkenin bütün illerini silah deposu ve patlayıcı deposu haline getirdiler.
Tabii dünyanın jandarmaları da Türkiye’yi yalnız bırakmıyor; bizim bu kaos ve çekişmelerimizden haddinden fazla yararlanıyorlar.
İŞİD hareketi, Amerika’nın Ortadoğu’ya geri dönmesinden ibaret bir senaryo olarak aktifleşiyor… Ortadoğu’da şiddet ABD işine gelir. Bunun en belirgin örneği daha dün ABD, Suriye’de en güçlü ittifakına 50 ton silah ve cephane boşaltıyor… Sonrası malum.
Ey, Halkım!  İtiraf Ediyorum:
Sizi Bugünlere Ben Getirdim!..
İTİRAF EDİYORUM!..
Irak’ta askerlerimizin kafasına Çuval Geçirilirken ben seyrettim.
Ülkemin Genel Kurmay Başkanını “Teröristtir” suçlaması ile hapse ben tıktım…
Süleyman Şah Türbesi’ni bulunduğu yerden Teröristlerin de yardımı ile Eşme’ye ben kaçırdım.
17-25 Aralık Yolsuzluk Olayları’ndan sonra elli (50) ilde kurduğumuz ve aktif olarak çalışan PYS (Yüz Tanıma Sistemi)ni ben devre dışı bıraktım.
 “Türk’üm!..” diye başlayan And’ınızı okullardan ben kaldırdım.
“Türklüğü”, “Milliyetçiliği” ayaklarımın altına ben aldım. 
Resmi yazışmalarda geçen "Türkiye Cumhuriyeti" yazısını ben kaldırmak istedim. Bu sebeple  "Türkiye Cumhuriyetine" sahiplenen (TC)cileri ben ürettim..
Türk Bayrağı’nın yetmiş beş (75)kez gönderden indirilmesi ben seyrettim.
Askerin moralini düzeltmek için yazılan:”Ne Mutlu Türk’üm Diyene!..”, “Vatan Size Minnettardır!..”, “Türk’üm Ne Mutlu Bana!..”sözlerini bulundukları zirvelerden ben kazıttım.
“Olso”, “İmralı”, “Kandil”, “Dolmabahçe Sarayı’nda” Teröristlere ben söz verdim. Sonra sözümden dönüp: “Dolmabahçe Mutabakatını Tanımıyorum!” diye ben haykırdım!..
Üç yıl hiç operasyon yapmayıp, “Çözüm Süreci” masalı anlatılırken, “Müdahale etmeme kararı alarak”  ülkenin silah deposu haline getirilmesini ben seyrettim.
Doğudakilerin “Özerklik” ilan etmesine kadar geçen sürede olanları seyrettim, ben ses çıkarmadım.
“Çözüm Süreci”ni bu ülkenin başına ben belâ ettim.
Kürt kardeşlerimizin, PKK ve HDP arasında sıkışıp, kan kusmasına ben izin verdim.
On üç (13) yıl sürdürdüğüm iktidarımda “kuruluş ilkesinden” ayrılıp koltuk ihtirasına ben kapıldım…
“400 Vekili verin bu iş huzur içinde çözülsün.” Sözünün söyleyeni benim. 
Meclisi çalıştırmayarak “Meclisi, yeniden seçime” ben zorladım.
Kan­dil, Ha­kurk, Ava­şin, Me­ti­na, Bas­yan ve Zap Kamp­la­rında  daha önceden PKK olduğunu bildiğim halde  teröristlere operasyon yapmayıp, opersyon yapmak için yedi yüz (700) kişinin şehit edilmesini  ben bekledim… 
Yan­lış po­li­ti­ka­lar yü­zün­den hortlattığım terörörü, şimdi ben susturmaya çalışıyorum. 
“O dağlar teröristlerden temizlenecek!..” Çok doğru! Cenazeler gelinceye kadar bekledim. Aklıma şimdi geldi…
 “Akil İnsanlar” adı ile bilinenOpera Turnuvasını” ben devreye soktum. 
2009 Habur’dan içeriye yüzlerce üniformalı teröristi ben buyur ettim; ve fakat, sonra Seyyar Çadır Mahkemesi kurup “Habur Sınır Kapısı”nda üniformalı çeteleri bayraklarla karşılayıp, affedip hepsini ben serbest bıraktım
Devleti temsi eden MİT Müsteşarı Hakan FİDAN’a toplantıda Apo’ya “Sayın Öcalan” diye ben söylettirdim.
Ey, Halkım!  İtiraf Ediyorum:
Sizi Bugünlere Ben Getirdim!..

2 Ekim 2015 Cuma

TEHLİKELİ OYUNLAR; Abdullah Çağrı ELGÜN

TEHLİKELİ OYUNLAR

                      Abdullah Çağrı ELGÜN
Hakkari Şemdinli ve Batman’da yola döşenen bombalar patlatılıyor. Şehitler ebediyete uğurlanıyor. Anneler babalar içten içe, akraba ve yakınlar uzaklardan yanıp yakılıyorlar. Kimi bu acı içerisinde PKK’ya kimi iktidara kimi de şahıslara yönelen suçlamalar ve yakınmalarda bulunuyor. Ölen de öldüren de bu ülke çocukları.  Seksen yedi günde yüz kırk, güvenlik görevlisi şehit edildi. Burada kazanan kim? Bu kişileri birbirleri ile vuruşturan bu ülke üzerinde oyun oynayan ve bu oyunun figüranları kimlerdir? Bilmek ve öğrenmek gerekir. Türkiye, hem içeriden hem de dışarıdan büyük bir tehlike içerisinde uçurumun kenarına doğru itilmek sürüklenmek istenmektedir…Dikkat!..
Karşımızda PKK’nin siyasi uzantısı HDP’nin meclise girmesiyle birlikte alel acele “Meclisi Çalıştırmama” kararı alan iktidar, “1 Kasımda 2015” te seçime gidiyor.  Seçim kararı alan iktidar, seçmenin özgür iradesinin sandığa tezahürünün bir eseri olarak ortaya çıkan ve mutlak derdini halka anlatması ve ne istediğini, ne istemediğini belirtmesi, kendini ifade etmesine fırsat vermişken tam tersi oluyor… İlle de tek parti olarak iktidara geleceğim diyen iktidar, bir zamanlar koyun koyuna olduğu, “Çözüm Süreci” adı ile bir çok ortamda (Olso, Kandil, Dolmabahçe Sarayı, İmralı) yan yana bulunmuştur. Kucak kucağa olduğu HDP ile çözüm üretmek için, “Akil İnsanlar Heyeti” ile de halkın görüş ve düşüncesi doğrultusunda hareket ettiği defalarca görülmüş, gazete ve televizyonlarda boy boy fotoğraflarını sağır sultanlar bile görmüş ve duymuştur… Ayrıca üç yıl boyunca Valilere, Emniyet Müdürlerine, Komutanlara: “Operasyon yapmayın emrini biz verdik. Operasyon yapmayın karakollardan ve kışlalardan çıkmayın, size saldırı olursa savunmada kalın. PKK’ya terörist demeyin. Bizim Sayın Öcalan ile görüşümüz ölçüşmektedir. Sayın Öcalan bizim ufkumuzu ve Türkiye’nin önünü açıyor.”
Denilerek teröristleri kimler neye heveslendirdi? PKK devletin yedide(7/1) birini ele geçirmiş durumda idi… Kimler bunların bu kadar silahları yurdumuzun il ve ilçelerine yığarak cephane deposu haline getirip, yolları mayınladıktan sonra asfaltlayanları seyrettirdi?.. Sonra yine kararlılık gösterdiğini söyleyerek operasyon başlatarak seksen yedi günde,  yüz kırk vatan evladının şehit olmasından sonra bırakıp gitmeleri, istifa etmeleri gerekenler: “Biz hata yaptık. Biz yanıldık.” Diyorlar. Silahların tamamen bırakılması ve üzerine beton dökülmesini istiyorlar… Bu olaylar Avrupa’da veya Japoya’da olsaydı derhal istifa edilir veya harakiri yaparak kendi canına kıyarlardı… Bizde !?..
Bugün şimdi, ne istediklerini halkın gözü önünde Meclis Kürsülerindeki konuşmalarından da rahatlıkla öğrenebileceğimizi düşündüğümüz  HDP’nin, Meclis’te kendini anlatmasına ve kendini ifade etmesine müsaade edilmiyor. Hatta bu yeni yapılacak seçim ile de HDP’nin barajın altına itilerek meclise girişinin engellenmek istenmesinin sebebi nedir?
HDP’yi Meclise taşıyan kim, kimlerdi?.. Şimdi neden mecliste kendini ifade etmesine fırsat verilmiyor? Bu çok düşündürücü bir durumdur!
Bugün tek parti olarak dört yüz millet vekili almak için seçime giderken, çok titizce ve en ince ayrıntılarla yapılmış seçim oylarının bölgelerdeki dağılım oranlarına bakılıyor. HDP, MHP ve CHP seçmenlerinin durumları gözden geçiriliyor. Tek başına iktidara çıkış, ince ayarlarla dizayn ediliyor. Niçin tek başına? Kimden niçin korkuluyor? Koalisyon olursa ne olur veya başka partiler iktidarı kazanırsa ne olur?!. Hepsi bu ülkenin çocukları hepsi bu ülkemizin partileri değiller mi?.. Neyi, kimden, ve ne için, almak isteniyor?.. Diğerlerine niçin bu kadar tahammülsüzlük?.. Gazetelerde yazı yazan  “Ahmet HAKAN” yazarlar önce tehdit ediliyor, sonra evinin önünde kemikleri kırılıyor. Ya tek başına iktidara gelinemezse, düşünülmesi bile iktidarı tedirgin ediyor…
Bunun için de seçim sandıklarının taşınılmasını isteyerek oy veren vatandaşların sandıktan uzaklaştırılması, veya  oy verme oranının düşürülerek HDP’ye gidecek oylara engel olunması mı hedefleniyor?.. Bunun için Karadeniz bölgesinde MHP’nin yok edilmesi, Doğu Anadolu bölgesinde de HDP’nin boynunun kırılması ve tarihe gömülmesi hedefleniyor.
Bu seçim için de sayın Cumhurbaşkanının çeşitli vesilelerle  (Muhtarları toplayarak, Bakanlıkların açılışlarına katılarak, Cumhurbaşkanlığı Sarayında verdiği yemeklerle…vb.) seçim için sahaya inmiş olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Tehlikeli oyunlar devam ediyor. 
Yetkililer sorumlulukları üzerinden atmak, aklanmak ve suçsuzluğunu ispatlamak için birbirlerinin üzerine suç atmağa başlarsa, millet evlatları birbirine düşer. Allah bizi birbirimiz ile uğraşmaktan, kavgalı olmaktan, ve suçlamaktan korusun… Böyle gidecek olursa, daha da ileri giderek valiler, emniyet müdürleri, vekiller birbirine düşman olur.  Bu ise bize fayda değil zarar getirir. 
DIŞARIYA KULAK KABARTIRKEN
Ülkemiz sınırları içerisinde bunlar cereyan ederken, yanı komşumuz Irak parçalanmış, Suriye  birkaç parçaya bölünmek isteniyor. Ülkemiz üzerinde gözü olan ve siyaseti geçmişten bu yana sıcak denizlere inmek ve boğazları ele geçirmek olan Rus ideolojisi de kulaklarımızın dibine dayanmıştır. Gürcistan’ın bir kısım topraklarını işgal eden Rusya, Bugün bizde olması gereken Kırım’ı ince bir siyaset ile elimizden almış, ayak sesleri kulağımızın dibindedir. 
SICAK DENİZLERDE GEMİLERİNİ YÜZDÜRMEKTEDİR. BUGÜN BU HALİYLE YÜZ YILLIK HAYALİNİ GERÇEKLEŞTİRMİŞTİR. 
Hava sahamızı ihlal etmekte tepemizde dolaşmakta deneme uçuşları yapmaktadır. Boğazlara dayanmasına ramak kalmıştır. Suriye’de Eset’i güçlendirmek ve ayakta tutmak ve güçlü kılmak için Özgür Suriye ordusunun kontrolündeki yerleri vuruyor; fakat İŞİD’i vurduğunu beyan ediyor!.. Dostlarımızn yurdu yuvası yağmalanıp yerle bir edilirken gıkımız çıkmamaktadır? Bize ne oldu? Biz bu hale nasıl geldik?.. Düşünelim ve yeniden BİR ve BERABER OLMANIN YOLARINI BULALIM. 
Aksi halde çok geç olabilir...
Enerji konusunda “Gaz” konusunda tamamen Rusya’ya bağımlı olmamız da ayrı bir riski beraberinde getirmektedir. İran ile görüşmelerini artırarak  devam ediyor. Amerika üstler kuruyor.  Karadeniz üstünde, uçak gemileri, füzeler, uçak savarlar…vb. müthiş bir silah yığınağı var..
Almanlar ise Rusya ile kol kola olması sebebiyle Amerika’nın hedefindedir. Wolsvagen şirketine yaptığı kıskaç ile başlatığı ekokomik sıkıştırma devam ediyor.  Ukrayna ayrı bir tehlike ile bize uyarılar veriyor. Türkiye’nin silahlı güçlerini gözden geçirilmesi, savunma sanayinin üzerinde daha fazla durulması ve giderek deniz, hava ve kara kuvvetleri gücünü en üst düzeye çıkarmak, çıkarlarımız ve güvenliğimiz için bir mecburiyettir. Yetkililer içeriye ve dışarıya kulak tıkarken ülkemizde ve dünyada neler oluyor, neler olacak, analiz etmek ve dikkatli olmak durumundayız?
Bugün gelinen noktada, hükümet, yapılan hataların sorumluluklarını kamu görevlilerinin üstüne yıkmağa, Valiyi, askeri ve polisi bu işte sorumlu tutmağa çalışmakta ve herkes görevinin gereğini yapmalıydı demeğe getiriyor.
Bu kişileri birbirleri ile vuruşturan bu ülke üzerinde oyun oynayan ve bu oyunun figüranları kimlerdir? Bilmek ve öğrenmek gerekir. Türkiye, hem içeriden hem de dışarıdan büyük bir tehlike içerisinde, uçurumun kenarına doğru itilmek sürüklenmek istenmektedir…Dikkat!.. 
Ankara/Çarşamba, 30 Eylül 2015

9 Eylül 2015 Çarşamba

BİZİ BUGÜNLERE KİMLER GETİRDİ?.. Abdullah Çağrı ELGÜN

BİZİ BUGÜNLERE KİMLER GETİRDİ?  
                                       Abdullah Çağrı ELGÜN 
            1982’den bu güne en kanlı katliam, Dağlıca’da yapılan ve çatışmadır. 7 Haziran’dan bugüne 113 şehit verildi. Biz, bu güne nasıl geldik? Bizi, bugünlere kimler getirdi?
            Bugüne kadar seksen bin(80.000) silahın toplandığını, dört yüz ton patlayıcının bulunduğunu basın yayın organlarından öğreniyoruz. Bu ülkeyi kim silah deposu haline getirdi?.. 
Bugüne nasıl geldik, bugüne kadar “iktidarı”, CHP, MHP veya HDP yürütmedi ki onlardan hesap sorulsun… Bugün iktidarda kim var? Savcılarımız, ülkeyi sorumsuzca yönetenlerden ve ülkeyi silah deposu, patlayıcı madde deposu haline getiren, ve bu silahlanmayı durduramayan kim varsa, bu konuda yetkili ve sorumlular kim ise bunlardan hiç kimse hesap sormayacak mı?..
“PKK’ya karşı “Görevsizlik Kararı”, Görev Yapmama, Görevi İhmal, Edenler varsa haklarında idari ve adli soruşturma başlatılmalıdır. Taha AKYOL”
            Biz halk, vatandaş, Türkiye Cumhuriyeti Savcıları, Hakimleri, Yetkilileri: “Bu Tahrip olan ülkenin Fabrikalarının, İçindeki insanlarla birlikte yakılan okulların, Camilerin, kundaklanan barajların, yakılarak tahrip edilen iş makinelerinin, yol keserek halkı yolcu taşıyan otobüslerden  indirerek kurşuna dizilenlerin; ve otobüsleri yakılanların, askere gitmiş ve görev sırasında asfaltın altına döşenerek geçişleri esnasında patlatılarak Şehit edilen vatan evlatlarının, ensesinden kurşunlanan, elleri kolları arkadan bağlanarak şehit edilen emniyet mensuplarının, hesabını on dört yıldır ülkeyi yöneten ve bir çok gelişmeye imza atmış; ve fakat son dört yıla gelindiğinde iktidar ihtirasına yenik düşmüş, “hata yaptık diye açık açık itiraf edenler bir yana” hata üzerine hata yapan CHP, MHP, HDP’den mi soracağız?...
            Bu yanlış işlerin sorumluları:258+132+80+80=550  Millet Vekili veren halktan mı soracağız?  
Halka: Ben sana ve senin seçimine inanmıyorum. Sana güvenmiyorum. Sen yanlış yaptın. Bana niçin bu kadar az verdin? Hepsini hepsini istiyorum. Bu adalet değil! Olmaz!.. Ben buna razı olamam. Tekrar seçim istiyorum!..” diyenler mi verecekler?
Adaletin, Hak’kın olmadığı yerde kaos ve kargaşa vardır. Seçim ile gelenler seçim ile gitmelidir. Ülkenin yarısı ayaktadır. Meydanlara inmiştir. Sağduyuya sabra ve akla ihtiyaç vardır. Bunu kim tesisi edecek.
Dokuz, on televizyon ve yirmiye yakın gazete ile devletin değil; ama hiç susmadan allandırıp ballandırarak ve aynı şeyleri defalarca tekrarlayarak hükümetin propagandası yapılıyor. Halk doğru nedir yanlış nedir kavrayamadan algı yanılgısına kapılıyor. Halkın üstünden elini çekmeyenler ülkenin kaosa girdiğini göremiyor mu? Yetmiyor. Muhalefetin her şeyi  kötüleniyor. Bizi bugünlere bütün imkan ve yetkileri elinde bulunduran: CHP, MHP, HDP mi getirdi? Eğer öyleyse Devletin savcıları, hakimleri, niçin harekete geçmiyorlar, hesap sormuyorlar?..
            AKP Gençlik Kolları Eski  Başkanı ve İstanbul Millet Vekili: Abdüllatif BOYNUKALIN: “1 Kasım seçimlerinin sonucu ne çıkarsa çıksın, seni başkan yapacağız!.. Biz başkan yaptıktan sonra onlar da defolup gidecekler!..” Bu sözler bir zamanların sn.Erbakan’ını hatırlatıyor: “Kanlı mı olacak kansız mı?..” demişti…
Bu nedametli coğrafya’da hayat serüvenimiz giderek gelecek büyük tehlikeleri işaret ediyor.
Abdülhamit Han’ı katledenler kırk yıl geçtikten sonra yargılanıp hapse atıldılar. Adaletsizlik yapanların adaletin pençesinden kurtulmaları er veya geç hiçbir vakitte  mümkün olmamıştır, bugün dahi olmaz. “Yer yarılır, adam çıkar, bir gün “adaleti” herkesten sorar… ”
Bütün bunların niçin, neden yapıldığını, ne duymak ne de bilmek istemiyorum…
Kafam öylesine allak bullak, karman karışık…
“İstikrar” “istikrar” derken “istikrarın” ayarı ile oynayıp onu dizayn eden eli kana bulaşmışlar var… Ekonomi çökmüş, işsizlik katlanarak artmış, yabancı yatırımcılar kaçmış, içerideki bazı holding, medya kuruluşları ve fabrikalara anlamsız cezalar yağarken, sn. Erdoğan’ın ilk iktidarında söylediği insanın içine ferahlık veren şu sözlerini hatırlıyoruz: “Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun, bizim sorumluluğumuzdadır… “Bu adamın ayakları öpülürdü… Şimdi ne oldu?..
17 Mart 2015 Dolmabahçe toplantısı sözüne: “Benim haberim yok!” diyen sn. Erdoğan’a, Selâhaddin DEMİRTAŞ: “Seni başkan yaptırmayacağız!..” demesiyle ipler koptu…
            Bu kadar fevaranın niçin olduğuna bakalım. Hesap vermek durumunda olanların en korktuğu şey hesap veremeyecek kadar korkuyor ve batakta olmalarından kaynaklanmaktadır.  Hiçbir zaman bu sorumluluktan kurtulamayacaklarını biliyorlar.
Ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, eninde sonunda kirliliğe bulaşmış bütün herkes, yandaş, yakın ve akrabaların dahi yargılanacaklarını görüyorlar.
Yüce Divana gideceklerini biliyorlar. Korkuyorlar ve hata üzerine hata yapıyorlar…

            EY, HALKIM! SİZİ BUGÜNLERE BEN GETİRDİM!..

             “Türk’üm!..” diye başlayan andımızı okullardan ben kaldırdım.
“Türklüğü”, “Milliyetçiliği” ayaklarımın altına ben aldım. 
Türk bayrağının 69 kez gönderden indirilmesi zaafını ben gösterdim.
2011’de PKK ile Olsa’da pazarlığa ben oturdum, onlara ben taviz verdim,
Üç yıl hiç operasyon yapmayarak “Çözüm Süresi” masalı anlatılırken, ülkenin silah deposu haline gelmesine ben kayıtsız kaldım.
Doğudaki illerin “Özerklik” ilan etmesine ben ses çıkarmadım.
“Çözüm Süreci”ni bu ülkenin başına ben belâ ettim.
Kürt kardeşlerimizin, PKK ve HDP arasında sıkışıp, kan kusmasına ben izin verdim.
On iki yıl sürdürdüğüm “kuruluş ilkesinden” ayrılıp koltuk ihtirasına ben kapıldım…
“400 Vekili verin bu iş huzur içinde çözülsün.” Sözünün söyleyeni benim. 
Meclisi çalıştırmayarak “Meclisi, yeniden seçime” ben zorladım.
Kan­dil, Ha­kurk, Ava­şin, Me­ti­na, Bas­yan ve Zap kamp­la­rında PKK olduğunu bildiğim halde   daha önce operasyon yapmayıp, opersyon yapmak için 114 kişinin ölmesini  ben bekledim…  
Yan­lış po­li­ti­ka­lar yü­zün­den hortlattığım terörörü, şimdi ben susturmaya çalışıyorum.  
“O dağlar teröristlerden temizlenecek!..” Çok doğru!Cenazeler gelinceye kadar bekledim. Aklıma şimdi geldi…
 “Akil İnsanlar” adı ile bilinen opera turnuvasını ben devreye soktum. 
2009 Habur’dan içeriye yüzlerce üniformalı teröristi ben buyurettim; ve  fakat, sonra “Seyyar Çadır Mahkemesi kurup “Habur Sınır Kapısı”nda üniformalı çeteleri bayraklarla karşılayıp, affedip hepsini ben serbest bıraktım…
Devleti temsi eden MİT Müsteşarı Hakan FİDAN’a toplantıda Apo’ya “Sayın Öcalan” diye ben söylettirdim.
            Ey halkım! Sizi bugünlere ben getirdim!..
Bizi bugünlere kimler getirmiş?!.
(Ankara, Çarşamba, 9 Eylül 2015)

30 Temmuz 2015 Perşembe

MHP, BU İŞİ DAHA İYİ YAPAR; Abdullah Çağrı ELGÜN

MHP BU İŞİ DAHA İYİ YAPAR
                                       Abdullah Çağrı ELGÜN
PKK’nın silahlı döneminin kapanması ve PKK, HDP’nin Türkiyelileşmesi, bin yıllık kardeşliğin yeniden pekişmesi; ancak MHP’nin iktidarında mümkün olabilir.
Bugün itibari ile AKP’nin sunnî projesi “Çözüm Süreci” fiilen sona ermiştir. Bunun sebebi HDP’nin seksen (80) milletvekili ile meclise girmiş olmasıdır. Eğer HDP meclise giremeyip, AKP tek başına iktidar olsa idi. Çözüm Süreci sunî proje “Çözüm Süreci” devam edecek, vatandaş yine vurulacak, halkın çocukları ölecek; fakat AKP iktidarı bu çözümü, (ç ö z m e ğ e !) devam ederek iktidarda kalacaktı…
Bugün tek başına iktidarı kaybeden AKP’nin, PKK ve HDP’ye savaş açmasının sebebi Kürtler’in tekrar oyunu alabilmek arzusunun bir ürünü mü, yoksa izlenilen politikaların başarıya ulaşamadığını görerek, hatadan dönmenin daha çok hata yapmaktan yeğ olduğunun, görülmesi sonucu mudur? Bugün yetkililerinin açıkça ilan edilmesinden belli olmuştur ki:  “Arınç: Politikamız yanlıştı, CHP ve MHP bizi uyarmıştı, dinlemedik. Biz yanlış yaptık.” diyerek itirafta bulundu.
Bu itiraf sonrasında iktidar, on üç(13) yıllık iktidarında birçok yanlışlar yaparak, masum vatandaşlarımızın ölümüne sebep olan, olay ve durumlardan sorumludur. İktidar, bir saniye dahi beklemeden, derhal istifa etmeli ve mecliste muhalefet görevine dönmelidir. Muhalefetin de gereksiz söz ve eylemleri bırakıp bekleyen sorunları gidermek, ülkede kangren olmuş hataları düzelmek için görevi derhal devralmalıdır. Aksi halde akacak kanın hesabını kimseye veremez. Muhalefet liderleri, tarih önündeki sorumluluktan, vebalden kendilerini kurtaramazlar.
2011-2014, Diyarbakır’da Dolmabahçe’de, Olso’da yaptığı MUTABAKAT, terör örgütlerine dokunulmazlık, tavizler terör örgütlerinin sırtlarının sıvazlanması ile palazlandırılan, büyütülen, silahlandırılan ve eğitilerek, özgürce yapılanmaları ve bunun sonucunda yaptıkları eylemler, iktidarın sorumluluğundadır… Suruç sonrası ortalık birden karıştı. Bu öldürülenleri, üzerine atılan örgütler kabul etmiyor. Biz öldürmedik diyorlar. Bunları kim öldürüyor? On üç yıldır  “Çözüm Süreci” çözülememiştir. Konu içinden çıkılamayan, kangren haline gelmiş bir yara durumuna dönüşmüştür. Halkımızı en iyi şekilde yöneteceğini söyleyen ve iddia eden iktidar, milletin dertlerine çare olmaktan ötedir. Birbiri ile sadece egoları sebebiyle uğraşan, kişiler, vatandaşları ile husumetli; komşuları ile küskün ve dövüşen, çatışmalı, elçilik dahi açamadığımız durumuna kadar getirmiştir...

Yetmemiş, teröristler bu süreçte tam anlamı ile organize olmuş ve hükümet, PKK, DEAŞ, HDP, KCK; PYD; İŞİD denilen belalar ile uğraşır; Kürt sorununu çözmek ister iken, Valiliklere gönderilen genelgede güvenlik güçlerinin operasyon yapmama talimatı verilmiş; Böylelikle: PKK askere alma şubeleri açabiliyor, şehirlerde vergi kontrolleri yapabilecek güce erişmiş; halktan vergi toplayan ikinci bir devlet durumuna gelmiştir. 17-18 yaşlarındaki çocuklar şehirlerde, ilçelerde sokaklarda yerleşip evlerde organize olmuşlar, eylem için, hazır kuvvet beklemektedirler. Haydi denildiğinde, hurra elleri silahlı, yüzleri maskeli her tür suç aletiyle sokaklara çıkıyorlar, eylem yapıyorlar ve  sokakları ateşe verebiliyorlar. Bu şekilde güçlenen örgütler: Diyarbakır, Bingol, Hakkari, Muş…vb. bir çok vilayetlerde yol kesebiliyor, insanlarımızı infaz ediyor, kaçırıyor ..vb. korkusuz ve cüretkâr hale getirilmiş…Hatta devletin yapacağı operasyonlarda kalkan jetlerimize taziz ateşi acıyor, daha jetlerimiz yerinden  kalkmadan Kandil’e haber uçuyor halde ise bunun sorumluluğu, bugüne kadar bunları güçlendiren bu tavizi verenler değil midir?..
29 Eylül’de Peşmergeler’in İŞİD’e saldırısı için Türkiye topraklarından geçmesine izin verdiğini gazeteler yazdı. Terör örgütleri dün de vardı, bugün de vardır. Terör örgütlerinin hangisi olursa olsun tamamen yok edilmesi gerekir, gerekmektedir.  Hükümet’e ne oldu ki on üç yıldır sarmaş dolaş olduğu “çözüm süreci” politikaları ile sevgi, hoşgörü ve sonsuz sabır göstererek palazlandırdığı, silahlanmasına bel bel bakıp valiliklere gönderilen genelgelerle “operasyon yapmama kararı” ile seyrettiği terör örgütlerine, hiçbir müdahalede bulunmamış, silahlı gücü ile taarruz etmemiş; ve ettirmemiştir.  PKK, DAEŞ, İŞİD, PYD, KCK örgütlerin Türkiye Cumhuriyeti Kaymakamını dağa kaldırmasına ses çıkarmamış,  ordunun kışlasına kadar girerek bayrak indirenlere müdahale etmemiş: “Diyarbakır toplantısı 2014 yılında: PKK, terör örgütü değildir. Hükümetimiz kararı gereğince; yapılan eylemlere daha müsamahakâr, yaklaşılması ve müdahale edilmemesi kararı aldık. Beşir ATALAY”  demesi, gelinen sonuçların delilidir?.. Muhalefet bu deliller karşısında ne yapar?..
Kısaca hükümet belki iyi niyetiyle; fakat gereksiz olarak, terör örgütlerinin sırtlarının sıvazlanması sonucunda bu hale getirip birçok insanımızın boşu boşuna ölmesi sonrasında, bugün rota değiştirerek yeni bir yola girmiştir…
Hükümetin, hem seçimi kaybetmiş olması sebebiyle hem de yapılan yanlış işler sebebiyle istifa ederek, derhal iktidardan çekilmesi gerekirken, hâlâ zafer kazanmış bir komutan edasında, iktidar koltuklarına yapışmış ve bırakmamaktadır. Seçim bitmiş hükümet iktidarını kaybetmiştir. Geçici bir hükümet kurulduktan sonra koalisyon görüşmeleri yapılabilir. Mevcut icraatları, yeni yapılacak ekibe devretmesi gereken hükümet, yeni kadrolaşma ile makam ve mevkilere çok miktarda atama yapabilmekte, iktidarı kaybetmiş olmasına rağmen, kadrolaşma ve yapılanmasını yıkılmayacak, sökülmeyecek derecede kendini yenilemektedir… Muhalefetin bu konuda tek sözü olmadığı gibi, birbirleri ile uğraşmakla vakit kaybetmektedirler. Hükümeti kurma süreci çoktan aşılmış, görev gerekli diğer partilere devredilememiştir.

Bugün önümüzde iyi ve güzel fırsatlar mevcut olup bu fırsatı çok iyi kullanmak ve HDP ve tarafların bu ülkenin vekilleri olduklarını asla unutmadan hassasiyet ile konuya yaklaşmaları, HDP’nin gereksiz istek ve düşüncelerinden feragat etmeleri gerekli ve elzemdir…
Her türdeki problem Mecliste çözülür. Hayvanlar koklaşarak, kuşlar ötüşerek, insanlar konuşarak anlaşırlar. Hangi konu çözülecek ise Meclise gelecektir. Parti kapatarak, siyasilerin hür ve serbestçe konuşmalarına imkan tanımadan, hangi konu olursa olsun, problemi çözülemez. HDP fikirlerini açıkça ifade edebilmek ve düşüncelerini hem taraftarlarına hem de halka duyurabilmek için Mecliste kalmalı; ve hatta MHP derhal ve vakit kaybetmeden, CHP’nin desteğini de alarak inisiyatifi ele almalı, Başbakanlığı üstlenmelidir… Geçmişte Ülkü Ocaklarının Kürt kardeşlerimiz ile ilgili plan ve projeleri olmuştu. Bugün de olacaktır. MHP Kürt problemlerine eğilmeli, Meclise kadar gelmiş ve kangren olmuş yarayı masaya yatırmalı, uru çıkarıp almalıdır. Bunu ancak ve hiç şüphesiz MHP yapar.  Aksi halde kendi egolarını tatmin için milletin canına, kanına el uzatmış ve egosu için her türde hileyi, düzeni, riski göze alabilmiş, ihtiraslı, hatta, haris inisiyatif sahiplerinin elinde bu halkın durumu ve halinin nice olacağını kimlerin nasıl öleceğini tahmin etmek dahi düşünmek istemezsiniz…
Bugün bir dönem silahları susturan AKP, şimdi silahları konuşturarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücünü mü gösteriyor? Halktan oy mu elde etmek istiyor?.. Şuan ortalığı karıştıranlar kim? Kontrol dışında bir mekanizma mı var? İçeride ve dışarıdaki düşmanların uyuyan mihrakları bu süreçte uyandırıldı mı?.. Son gelinen noktada eski hataların düzeldiğine dair bir işaret görülebiliyor mu? Boş dağları vurmak, yerine bizi içeriden vuranların evleri, sığındıkları hücreleri, televizyon başında oturarak olanları seyredip kıs kıs gülenlerin yakalanması, hepsinden önemli değil midir? Olayları yapan eli kanlı katillerin yakalandığına dair hâlâ hiçbir haber gelmemektedir. Bugün de yapılmaya devam edilen bu hataları, siyasiler ve bütün bir millet olarak kabul edecek, masum vatandaşın kanının akmasını gözleri yaşlı seyir mi edeceğiz?
Bu güne kadar kangren olmuş, ve uzamış uzamasından nemalanan, kendilerine bu durumu menfaat aracı olarak kullanan kişi ve gruplardan da er veya geç hesap sorulmalıdır, sorulacaktır… Terörü, kökten çözmenin yolu, tarafların ve veya onun temsilciliğini yapanların yan yana gelip konuşmalarından geçer. Bu yer de Meclistir.
HDP’nin basın tarafından iddia edildiği gibi Meclise şaibeli girişi söylentileri dolaşmış olsa bile Mecliste yemin eden bu vekiller ile konuşularak ne istenildiği halkın gözleri önünde öğrenilmeli, Diğer partilerce de makul olabilecek görüş ve düşünceler derhal uygulamaya geçirilmeli, haksız ve usulsüz istek ve talepler var ise konu Yüce Divana taşınmalı, teklif edenlerin dokunulmazlıkları kaldırılarak vekillikleri düşürülmeli ve gerekli ceza ne ise derhal verilmelidir.   
Burada çözüm olmaz ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok güçlüdür… Hiç şüpheniz olmasın gereğini yapar. PKK, HDP’nin Türkiyelileşmesi, dağdakilerin düze inmesi,silahların tamamen bırakılması, bin yıllık kardeşliğin yeniden pekişmesi; ancak MHP’nin iktidarında mümkün olabilecektir.
HDP’NİN AKLINI BAŞINA ALMASI ŞARTTIR
HDP, PKK’nın siyasal temsilcisi olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Meclisindedir.  Siz ey aklını peynir ekmekle yemiş kardeşlerim! “Siz hiç akıl etmeyecek misiniz? Siz hiç düşünmeyecek misiniz?” Mecliste yemin töreni esnasında söylenen İstiklâl Marşı’nda ayağa kalkmayarak çok büyük bir saygısızlık gösterdiniz. Yetmedi kendinizi haklı çıkarma peşine düştünüz. Keşke hiç yapmasaydınız bu edepsizliği… Bu edepsizliği, ne Alman ne İngiliz ne Rus ne de Yunan yapıyor, siz niçin yapıyorsunuz?..
Ey HDP, Türkiye Cumhuriyeti milletinin Vekilisiniz. Başbakan Yardımcısı, Başbakan, Cumhurbaşkanı da oldunuz… Yani Türkiye bizim. Birlikteyiz, biz idare ediyoruz. Vatanın her karış toprağında gidemediğiniz, ticaret yapamadığınız, ibadet yapamadığınız bir karış yer var mı?.. (Var diyenin alnını karışlarım.) Öyleyse bu gereksiz istekler, bizi nereye götürecek? Düşünmeye davet ediyorum. Ölen kim? Öldüren kim? Ağlayanlar kim? Kim ne istiyor, kim ne alıyor?.. Yanlış yönde kürek çekenler, akıntının suyunda boğulurlar.
1997’de, 28 Şubat Süresince Özel Harekat dağıtıldı. DHKP derin devletin elinin olduğu bir örgüt görünümünde. Dün. ABD, bir dönem: “PKK için bizim Türkiye içindeki ordumuzdur.” diyor iken, bugün PKK için: “PKK bir terör örgütüdür.”diyor.  PKK, yaptığı müdahaleler ile HDP’nin külhanbeyliğini tamamen bitirmiştir.

Bugüne gelinen noktada AKP PKK’yı terör örgütü ilan ederek gerekeni yapmaktadır; fakat niçin ve hangi sebep ile politika değiştirmiştir ve hâlâ bu politikada bile ne derece ısrarlı, kararlı ve  bir denge kuramadığı söylemler ve basına yansıyanlardan anlaşılmaktadır. Bu politika da  “çözüm ile ilgili olarak” gel git durumundadır.
MHP iktidarı olursa İŞİD, PKK, DAEŞ, PYD, KCK…vb. örgüt ve grupların dünyanın en büyük ordularının karşısında ne gibi bir hükmü olabilir ki?!.. Yeter ki hükümet kararlılığını gösterip sağlam durabilsin. AKP yoldaki işaretleri görmeğe başlamış mıdır, buna inanmak isteriz. Trafik ışıklarının aydınlattığı yoldaki hedef bellidir. 
Milletin BİRLİK BERABERLİK ve HUZURA İHTİYACI VARDIR…
Kürt kardeşlerimiz ne istiyorlar, çok iyi tespit etmeli ve makul isteklerinin dışındaki istekler konusunda çok dikkatli olmalıdırlar. Türkiye’den bir toprak talebinin kendilerine ne büyük bir zarar verebileceklerini çok iyi düşünmeli ve torunlarının geleceğini tehlikeye, riske ve ateşe atmamalıdırlar…
Kürtler’in, Türkler’den  başka dostu ve kardeşi yoktur. Ne ABD ne İngiltere ne Israil ve Almanya onların dostu olamaz. Deniyorsa ahmaklık olur…Bugün tecrübeyle sabit olmuştur…
Meclis’teki konuşmalar ile bir çözüm olmaz ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok güçlüdür… Hiç şüpheniz olmasın gereğini yapar. PKK, HDP’nin Türkiyelileşmesi, bin yıllık kardeşliğin yeniden pekişmesi; dağdakilerin düze inmesi ve silahların bırakılması; ancak MHP’nin iktidarında mümkün olabilecektir.
SONUÇ OLARAK:
On üç yıldır iktidarda olan hükümet; CHP ve MHP’nin uyarılarına rağmen; yanlış politika uyguladıkları ülkenin bu duruma geldiğini, Türkiye Cumhuriyeti Meclisinde Vekillerin ve Halkın gözleri önünde itiraf etti.
Şimdi bu PKK, İŞİD, PYD; KCK; DEAŞ, Terör örgütleridir. Bunlar Türkiye’ye savaş başlatsa ne yazar, başlatmasa ne yazar? Türk ordusunun ezici gücü karşısında bunların veya başkalarının ne hükmü olabilir?
Türkiye’nin gösterdiği sonsuz hoşgörü, sonsuz sevgi ve sonsuz sabrını deneyenler kendilerine tanınan bu fırsatı farklı yönde kullanırlarsa çok üzülürler…
ABD’nin, Suriye’de İncirlik üssü gibi bir üst kurmak istemeleri, Irak’ta kurulan“Uçuşa yasak bölge” den daha kötüsü olur. Böylesi bir çıban, bizim başımızı her zaman kanatacaktır. Biz buradan çıkan “Kırk Harami” ile çok uğraştık. Bizi bugünlere getirdiler. Aynı hataya asla düşülmemelidir.
PKK’nın silahlı döneminin kapanması PKK, HDP’nin Türkiyelileşmesi, bin yıllık kardeşliğin yeniden pekişmesi; ancak MHP’nin iktidarında mümkün olabilir.
HDP fikirlerini açıkça ifade edebilmek ve düşüncelerini hem taraftarlarına hem de halka duyurabilmek için Mecliste kalmalıdır.
MHP, CHP desteğinde inisiyatifi ele alarak Başbakanlığı üstlenmelidir… Geçmişte Ülkü Ocaklarının Kürt kardeşlerimiz ile ilgili uygulanan plan ve projeleri olmuştu. Bugün de olacaktır. MHP Kürt problemlerine eğilmeli, Meclise kadar gelmiş ve kangren olmuş yarayı masaya yatırmalı, uru çıkarıp almalıdır. Bunu ancak ve hiç şüphesiz MHP yapar.  Halk huzur bulur.
MHP’nin, inisiyatif kullanabileceği iktidarı ele almadan, gireceği bir seçimde Millete rağmen(CHP, MHP ve HDP), iktidarı yeniden, bir on üç(13) yıl daha AKP’nin ellerine, altın tepsi üstünde sunacaklardır…
Arınç’ın Meclis’teki itirafı ile on üç(13) yıldır iktidar yürüttüğü hatalı politika sonucu: Tüyü bitmedik yetimin fakir fukara, emekli memur, işçi ve milletin vergisi ile alınmış, yapılmış taşınmazların(Resmi kurumlarının tahribatı, binalarının yakılması, millete ait okulların, camilerin, iş yerlerinin, kundaklanması, araçların, yol yapan dozerlerin yakılması, barajlara yapılan sabotajlar)   ile ülke zarar görmüştür. Bir çok masum halkın ölümüne sebep olmuş, devletin yanlış politikasının sonucu olduğunu, en yetkili ağızdan Meclis Kürsüsünden itiraf edilen bu durumda, iktidar derhal; istifa etmeli ve diğer üç parti, bir saniye daha beklemeden görevi devralmalıdır. (Perşembe, 30 Temmuz 2015, Ankara)

Translate