26 Nisan 2015 Pazar

BÜYÜK TÜRKİYE (KURULUŞUNUN 100. YILINDA “2023” CUMHURİYET TÜRKİYESİ); Abdullah Çağrı ELGÜN

BÜYÜK TÜRKİYE
(KURULUŞUNUN 100. YILINDA “2023” CUMHURİYET TÜRKİYESİ)
                 Abdullah Çağrı ELGÜN  
Asya kıtasının doğusunda ve Pasifik Okyanusu’nun batı yakasında iç problemlerle boğuşmaya devam eden 9.6 milyon kilometrekarelik yüzölçümü ile Asya’nın en büyük ülkesi Çin Halk Cumhuriyeti; diğer tarafta, kendisinin, dünyanın tek efendisi olduğu iddiasını sürdüren, Amerika Birleşik Devletleri. Bu iki devletin de (Çin ve Amerika) ekonomisinin daralması, halklarının yoksullaşarak ayaklanmasıyla, 2023’lü yıllarda parçalanarak yeni devletlere dönüşecektir.

Yüz yıl boyunca “Yurtta sulh, cihanda sulh.” Diyerek kabuğunda güvenle büyüyerek, kabuğunu çatlatan büyük Türk, TÜRKİYE, 2023’lü yıllarda, dünyanın engellenemez tek lideri olarak, dünyaya yeniden görünecektir.

Dünyaya huzur bahşeden Türk, tarihten gelen adalet, büyük bir hoş görü, serbest düşünce hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, seyahat hürriyeti, milletleri birleştirme (Birleşik Devlet), yönetme ve toplumu sevk ve idare etme, İslâm’ın inanç ve düşünüşüyle dünyaya sağlık, mutluluk, refah ve huzur bahşetmeyi sürdürmeye devam edecektir.

Mete Han (Oğuz Kağan) döneminde dünyanın bilinen tarihinin 3/3’ünün % 80 toprağını, 3/3’ünün % 90 nüfusuna hükmeden Türk, Cengiz İmparatorluğu döneminde, 44 Milyon kilometre kare; ve daha 1900’lü yılların başında elli dört (54) millet ve tek devlet (Osmanlı) olarak var iken, Türkiye Cumhuriyeti olarak 779.452 kilometre karelik küçücük kabuğunda, yüz yıl, büyük bir sabırla bekledi. Yüzüncü yılın sonuna yaklaşıldığında, yattığı kuluçkadan kalkarak, yumurtaların kabuklarını çatlatan gurk gibi civcivleriyle, bir çok devletleri de ardında sürükleyerek, “birleşik tek devlet” BÜYÜK TÜRKİYE olarak yeniden hayat sahnesine çıkacaktır. 
Doğuda: Türkiye, Kıbrıs, Azerbaycan, Kırım, Türkmenistan, Tacikistan, Afganistan,  Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan; Batıda: Makedonya, Romanya, Arnavutluk, Yugoslavya, Sırbistan, Saray Bosna, Bulgaristan, Yunanistan ve adalar  en kısa sürede ve en kısa yoldan derhal birleşecektir. Bu birliğe katılmak isteyenlere de kayıtsız, şartsız imkan tanınacaktır.
Uzun yıllar yönettiğimiz Bulgaristan (545) yıl, Yunanistan (400)  yıl, Girit (267) yıl, Ege adaları (541) yıl, Arnavutluk (435) yıl, Romanya (490) yıl, Macaristan (160 yıl, Çekistan, Slovenya, Polonya, Batı Rusya, Beyaz Rusya ve Avrupa Rusya’sı (291)yıl boyunca Müslüman Türk egemenliğinde huzur içinde yaşamıştı. Bugün de birliktelikte huzur bulacaktır.  
Ukrayna (308) yıl, Gürcistan (400), Ermenistan, Azerbaycan, Kıbrıs (295), Suriye (402), Türkçe seslenip Türkçeyle ses verdi.
Lübnan, İsrail, Ürdün, Irak (402) yıl, Suidi Arabistan (399) yıl, Yemen (401) yıl, Katar, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri (400) yıl, Kuveyt üç yüz seksen bir (381) yıl, Müslüman Türk ile beraber mesut ve müreffeh bir hayat içindeydi. Bugün de böyle olacaktır.

Asya yakasında: Türkiye, Kıbrıs, Azerbaycan, Kırım, Gürcistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan...vb.; Batı yakasında: İtalya, Yunanistan, Ukrayna, Ermenistan; Macaristan, Çekistan, Slovenya, Polonya, Batı Rusya, Beyaz Rusya, Avrupa Rusyası...vb.; Ortadoğu’da: Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün, İran, Pakistan, Afganistan, Irak, Suidi Arabistan, Yemen, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri...vb. yan yana gelerek yeni dünyada yeni bir güç olarak, Türkiye’nin önderliğinde birleşeceklerdir. 

Türkiye, sanat, edebiyat, şiir, romanda; ekonomi, sanayi, teknolojide en büyük devlerle yarışır hale gelmiştir. Dünyanın hiçbir yerinde yapılamayan birçok teknoloji aletlerini yapıp ihraç ederken, Türk Dili, Türkçe mübalâğasız dünyanın günde 100 milyon insanı tarafından öğrenilip konuşulmak için müracaat kapısı haline gelmiştir.

Türkçe Olimpiyatları; Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın (Prof. Dr. Turan YAZGAN), Zaman Grubu (Fethullah GÜLEN), Yesevi Üniversitesi (Türk Heyetleri) gibi yeryüzüne yayılmış Üniversite, Lise ve diğer türdeki binlerce okullar, bunun en güzel delilidir.

Avrupa, bugün Yunanistan’ın nüfusundan daha fazla bir Türk nüfusunu sinesinde barındırmaktadır. Bu haliyle Avrupa’da, çoğalan Türk nüfusu ve serbest teşebbüs girişimlerinin sonucu, Türkler tarafından kurulan iş yerleri ve fabrikalar, Türk nüfusun, yönetimlerde daha etkin görevler üstlenme, muhtar, encümen azalığı, belediye başkanlığı ve milletvekilliği gibi etkin görevlere katılımılıyla Avrupa, 2023 yılında büyük bir kısmı da Müslümanlaşarak birleşik tek devlet haline dönüşecektir.

Tarihe ışık tutan bir çok bilim adamının ortak görüşü şudur ki Orta Asya’da Çin’de, Suriye’de Mısır’da ve Amerika’da (Atlantis, Maya, Aztek, İnka, Sümer, Mısır, Çin) ve Avrupa’da, Almanya (Anglo Sakson"Aşağı Sakalar"  ve İngiltere (Saka, İskit Türkleri), Norveç, İsveç, Belçika (ODEN, Uygur Hakanı Buku Teğin) yer alan dev cüsseli piramitlerin Orta Asya Türk kültürü’nün izlerini taşıdığı  bulgular ve elde edilen belgeler ışığında,  tartışılmaz bir gerçek halinde ortaya çıkmıştır.

Mısır (MÖ 3000), Sümer Piramitleri (Zigguratlar) (MÖ 4.500), Orta Amerika’da yer alan Maya (Campeche, Chiapas, Quintana Roo, Tabasco ve Yucatán (Yakutan, Ok Atan), İnka, Aztek Piramitleri MÖ. 5.000, Orta Asya Piramitleri (MÖ 17.000 veya 20.000) yıllık bir gemişe sahiptir. Lahitler, kablumbağa kaideleri üzerine oturtulmuş hakan heykelleri ve dikilen balballar Peruda ve Moğolistan, Orhun, Selenga,, Yenisey ve Elegeş vadilerindeki dikili Abidelerinde aynıdır.

Bunların dışında da dünyanın çeşitli yerlerinde irili ufaklı kimi piramitlerin (Anıt Mezarlar) bulunduğu; ancak, böyle kalabalık bir topluluk halinde, Asya’nın düzlüklerinde yer alan ve Türk kültürünün ürünü oldukları anlaşılan piramitleri yapanların bu kültürü kullanan ve yayanların da Türkler’den başkası olmadığı belgelerle ispatlanmıştır.
(Prof. Sven Lagerbring, “İsveç İmparatorluğu Tarihi IV Cilt, 1764”,  “Türklerle Akrabalık, 1769”)
(“İsveççenin Türkçe ile Benzerlikleri” İsveçlilerin Türk Ataları, Prof Seven LAGERBRİNG, Hazırlayan: Abdullah GÜRGÜN, Kaynak Yayınları, Zaman Gazetesi, Pazar Eki,13 Nisan 2008, Pazar)
 (Mosccow News Dergisi, Matematikçi, Anatoli Fomenko;  “Cenk BAŞLAMIŞ)
RUSYA'da, bir kısım bilim adamı, Mısır piramitlerinin Türkler tarafından yaptırıldığını ileri sürmektedirler. Çok daha önceleri İsaac Newton tarafından da savunulan bu görüşler Fomenko tarafından da iddia edilmiş ve ispatlanmıştır.

“Moscow, News Dergi”sinin son sayısında (02 Nisan 2010) bu Türklük Kültürü Akımının öncülüğünü, Anatoliy Timofeeviç Fomenko, (Moskova Devlet Üniversitesi) savunmuştu.
Bundan başkaca Türk bilim adamı Phil Dr. İlhan AKÇAY, (Bundan yıllar önce “Kolomp Öncesi Amerika Türk Kültürü, VIII.Türk Tarih Kongresi II.Cilt’ten Ayrıbasım Ankara-1981”  DTK Yay. Ayrı Basım, adlı eserinde ve eserin basımından on yıl öncesinde yani (1971) bu abidelerden ve bu yörelerin Türk kültürünün izlerini taşıdığını söyleyip,  yazdığında “Türkçülük Çılğınlığı” ile  itham ediliyordu.)

Rus matematikçi Fomenko’nun "İmparatorluk" (Moskova, 1996) kitabında ortaya koyduğu ilginç görüşlerden biri de, Ruslar'la Mogollar'ın aynı ırktan geldiğidir. 
Fomenko: Türkler'le Ruslar'ın uzun süre Avrupa, Asya, Amerika ve kuzey Afrika'yı birlikte yönettiğini, Mısır Piramitlerinin de bu imparatorluk döneminde (14-16 yüzyıllarda) yapıldığını ileri sürmektedir.
(Mosccow News Dergisi, Matematikçi, Anatoli Fomenko;  “Cenk BAŞLAMIŞ
“Selahaddin DÜNDAR-Haydar ÇETİNKAYA”,  “TEREKEMELER” Kara Kalpak Türkleri, Dündar Eğitim Yayınaları, 3.Baskı, Eylül 2004-ANKARA, adlı kitapta da:
Türklerin Menşei adı altında verilen listede Türkleri MÖ.2000 yılında Çungeniyorda (Doğu Türkistan) bölgesinde yaşarlarken dört (4) boydan tarih sahnesine girdiğini belirterek:  
1) ÇUW-GOEY(MÖ.(1766),
2) TA-Pİ MÖ.(1122),
3) PE-Çİ MÖ. (1116),
4) KİO-KUE MÖ.(627) olduğundan bahseder.
Secere-i Türki’de Türkler, beş oymakla yer yüzünde varlıklarını gösterirler:
1) OĞUZ (MS.VI.yy.)  
2) KIPÇAK (MS.VI.yy.)  
3) KALAÇ (MS.VI.yy.)  
4)KARLUK (MS.VI.yy.),
5) KANKLI (MS.VI.yy.)
Türk Kavimleri (İki büyük soy olarak yer yüzüne yayılmışlardır.)
1) URAL TÜRK KAVİMLERİ    
2) ALTAY TÜRK KAVİMLERİ
URAL TÜRK ( Fin)  KAVİMLERİ
A.1) Voguller, 2) Ostyaklar, 3) Macarlar
B)1) Laponlar, 2) Finler (Kovreller), 3)Samoyedler, 4)Estonlar, 5) Mordvinler, 6) Çeremişler (Moriler), 7) Vodyaklar (Udmurlar), Zuryenler (Komiler)
ALTAY TÜRK KAVİMLERİ
A.  1) Tunguzlar, 2) Murcular
B. 1) Türkler –Oğuzlar-Terekemeler (Karakalpak Türkleri) )  1) Borçalı Terekemeleri 2) Kazak Terekemeleri
Oğuzlar A. 1) Azeriler (Azerbeycan), 2)Kuzey Azerbaycan, 3)Güney Azerbaycan
B.. Karakalpaklar (Karakalpakistan)
C. Türkmenler (Türkmenistan) Bütün bu büyük dağılımından sonra büyük kavimleri başka başka topraklarda ayrı ayrı devletler halinde yaşatan bu boy, kavim şimdi tarih sahnesinde yeniden kendini göstermek üzere başını kaldırmıştır.
Kaşgarlı Mahmut, Peygamberimiz Hz Muhammed (sav) kıyamet alametlerinden bahsederken anlattığı bir hadisini naklederek:  
“Türk Dilini öğreniniz; çünkü Türkler’in uzun sürecek hakimiyetleri olacaktır.”   demektedir. Ayrıca başka bir hadisinde de Hz. Muhammed:  
“Güneş yeniden Türk burçlarından doğacaktır.”  demiştir. 
Bu bilgi, tecrübeleri ve geçmişin tecrübelerinin ışığında Türk Devlet Adamlarına ve Bürokratlarına çok asil ve ulvî bir görev düşmektedir. Bu görev bütün AVRASYAYI, giderek “dünyayı” tek çatı altında BİRLEŞTİRME görevidir.
Bakara Suresi 136. Ayet’te :       

 “… Biz Allah’a ve bize indirilen Kuran’a, İbrahim ve İsmail ve İshak ve Yakup ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya verilenlere ve bütün Peygamberlere Rableri tarafından verilen kitaplara iman ettik. Onların hiç birini, diğerinden ayırt etmeyiz. Biz, ancak Allah’a boyun eğen Müslimleriz.”   
  
Ayeti gereği: Bütün bu bilgi ve belgelerin ışığında söylüyorum ki: Tarihte böylesine ihtişamlı maziye sahip olan Türkiye, bugün de 100. yılın sonunda eski ihtişam ve parlak dönemlerine dönmek üzere BÜYÜK TÜRKİYE adıyla başını kaldırmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti “BÜYÜK TÜRKİYE”olarak 779.452 kilometre karelik kabuğunda 100. yılın sonunda, yattığı kuluçkadaki kabuğunu çatlatarak çivciv çıkaran gurk gibi bir çok devletleri de ardında sürükleyerek "Birleşik Tek Devlet" BÜYÜK TÜRKİYE olarak yeniden hayat sahnesine çıkacaktır. 

KAYNAKLAR:
Phil Dr. İlhan AKÇAY, (Bundan yıllar önce “Kolomp Öncesi Amerika Türk Kültürü, VIII.Türk Tarih Kongresi II.Cilt’ten Ayrıbasım Ankara-1981” 
(Mosccow News Dergisi, Matematikçi, Anatoli Fomenko;  “Cenk BAŞLAMIŞ
(Mosccow News Dergisi, Matematikçi, Anatoli Fomenko;  “Cenk BAŞLAMIŞ)
 (Prof. Sven Lagerbring, “İsveç İmparatorluğu Tarihi IV Cilt, 1764”,  “Türklerle Akrabalık, 1769”)
(“İsveççenin Türkçe ile Benzerlikleri” İsveçlilerin Türk Ataları, Prof Seven LAGERBRİNG, Hazırlayan: Abdullah GÜRGÜN, Kaynak Yayınları, Zaman Gazetesi, Pazar Eki,13 Nisan 2008, Pazar)

VATAN AŞKI, Abdullah Çağrı ELGÜN

VATAN AŞKI
                                                         Abdullah Çağrı ELGÜN
Değerli Vatan Evlatları!
Bir gün gelir, vatan toprağı tehlike içerisinde kalırsa, onu korumak uğrunda canım feda olsun. Vatan Aşkım beni kendime getirecektir. 

Ogün, rengini kanımdan alan Albayrağın altında toplanacağız. Tanrım beni Türk yarattığı ve içimize Müslümanlık denen Hak dinini attığı ve ruhumuzu İbrahim’in, İsmail’in, ishak’ın, Zekeriya, Yahya, Davut, Harun, Musa, Yusuf, Yakup, İsa(Mesih) ve Muhammed’in dininden bir nur, kendi nefsinden bir Ruh kattığı için Allah’a şükürler olsun.
Muhammed, Huneyn’de, Uhut’ta, Hendek’te ne yaptı ise vatanımın bütün fertleri, aynı aşkla Malazgirt, Mohaç, Çaldıran, Kosova, Niğbolu, Kocatepe, Tınaztepe, Dumlupınar, Sakarya ve Çanakkale’de aynı iman aynı ruh ve aynı vatan aşkı ile savaştı.

Bir gün, vatanın bana ihtiyacı olursa, bu can vatanıma feda olsun. Hiç çekinmeden ve asla korku duymadan, tereddüt göstermeden, vatan, millet, bayrak, Kur’an, ve Tanrı önünde and içerim ki vücudumun bütün azaları ve bütün vücudum vatana kurbandır. 

Türk milleti; ordu millet, bu bayrağın altında toplanın. Ne mutlu ki mensubu olmaktan şeref ve gurur duyduğumuz bir edebiyatımız, tarihimiz, coğrafyamız ve övünülecek bir geçmişimizle, yiğitlerin harman olduğu bir memleketteyiz. Ne mutlu ki serdengeçti kahramanlarımız ve bunların altın başaklar gibi boy verdiği bir ülke toprağımız var. İftihar ederiz... 
Yurttaşlarım!
Bu asil ve necip milletin bir geleneğidir ki evlenecek kızlar, kocalarına; askere giden delikanlılar, vatana; kesilecek koçlar Allah’a kurban olsun diye, kınalanır, süslenirler. İşte bu kınalanıp, süslenen yavrular, hiçbir tereddüt ve korku duymadan canını feda etmeye ahdederler. Ben de aynı toprağın hamuru, aynı nehrin suyu, aynı yağmur ve karın taneleri ve aynı geleneğin sahibi bu ülkenin evladıyım. Bu ülkenin ebedî geleceği için kurban olmaya hazırım. Ne mutlu bu ülkü ile yaşayan vatan sevdalılarına. 
Atam Bumin ve İstemi Kağanlar, milleti ve devleti akılları ve bilgeliklerinden süzülüp gelen hikmetle yönetmişler. Bilge Kağan ve Kültiğin Kağanlar ve Vezirleri Tonyukuk da aynı akıl ve bilgelikleriyle ülkeyi bir ve bütün hale getirmişler. Getirerek ülke topraklarında aç milleti tok, bakımsız milleti bakımlı, çıplak milleti giyimli hale sokmuşlar. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüşler. 
“ Ölecek milleti dirilttim. Giyimsiz milleti giyimli, yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çok ettim. Başka kağanlı başka ülkeliden üstün kıldım. 
Türk Oğuz Beyleri, Milleti İşitin!..
Üstte gök batmasa, altta yer delinmese, ey Türk senin ilini ve töreni kim bozabilir?!.İleri gün doğusuna, güneyde gün ortasına doğru; Batı’da gün batısına; Kuzey’de gece ortasına doğru, içindeki milletler hep bana tabidir. Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım… Ölesiye bitesiye çalıştım. 
Türk Milleti, bu sözümde yalan var mı?!.
Bu zamana oturan Türk Beyleri, milleti olarak mı yanılacaksınız? ” diyen Bilge Kağan;
“…Demir mızraklar bir orman, 
Avlakta yürüsün kulan,
Daha deniz daha ırmak
Güneş tuğ olsun, gökyüzü çadır 
Düşmanlarımı ağlattım,
Dostlarımı güldürdüm,
Tanrı’ya borcumu ödedim.” diyen Oğuz Kağan; 
Bir milyonu geçkin mısradan oluşan destanın kahramanı: 
“Ben Bahadır Manas! 
Karlı dağlarda yatıp mal buldum. 
Kanıkey mesut yaşasın diye.
Fakirlerim mesut yaşasın diye.
Kayalardan sürü aldım, 
Kırk corum(asker) da mesut olsun diye.” söyleyen Manas;
“Biz ki Turan mülkünün ve Türkistan’ın emiriyiz!.. Biz ki Türkoğlu Türk’üz! Biz ki milletlerin en eskisi ve en büyüğü olan Türk’ün başbuğuyuz. Gökyüzü üzerimize çökse, biz onu kılıçlarımızın ucunda, mavi bir atlastan çadır gibi tutarız.” diyen Timur Han;
Peygamberimiz Miraç`tan dönüşte yanındaki meleğe: Aşağıdaki beyaz atlı süvariler kim?" diye soruyor. Melek de:"El etrak`ül cindullah" yani Alah`ın süvarileri olan Türklerdir" diyor. “Türk dilini öğreniniz; çünkü onlar için, uzun sürecek egemenlik vardır.” 
“Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız.” diyen âlemlerin Perygamberi Hz. Muhammet(sav);
“Osmanlıya iki kıta üzerinde hükmetmek yetmez. Zira ilâhi kelimetullah iki kıtaya sığmayacak kadar büyük bir davadır. Selçukluların varisi olduğumuz gibi Roma’nın da varisiyiz.” diyen Orhan Gazi;
“Oğul, insanlar vardır şafak vakti doğar, akşam ezanında ölürler!.. Dünya senin gözlerinin gördüğü kadar büyük değildir… Bütün fethedilmiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler; ancak senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır. Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme… Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.” diyen Şeyh Edebâli;
“Dünya bir Türk’e dar.” diyen Yavuz;
“Cihanda Türk edebiyatının bayrağını dalgalandırmak suretiyle, Türkleri tek bir millet haline soktum. Hiç ordum olmadığı halde, Çin sınırına ve Tebriz’e kadar bütün Türk illerini, sadece Divan’ımı göndermek suretiyle fethettim.” diyen Ali Şir Nevâî;
“Gördüm ki Yüce Tanrı, devlet güneşini Türkler’in burçlarından doğdurmuş. Onlara Türk adını kendisi vermiş. Onları yeryüzünün hakanı kılmış ve cihan halkının dizginlerini onların ellerine bırakmış.” diyen Kaşgarlı Mahmut; 
“Tas kırılır, Tunç erir, ama Türklük ebedîdir.
“Gafil hangi üç asır hangi on asır;
Tuna, ezelden beri Türk diyarıdır,
Asya’nın ortasında OĞUZ OĞULLARI,
Avrupa’nın Alplerinde OĞUZ OĞULLARI,
Doğudan çıkan biz, Batı’da yine biz,
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz…”
“… Ben her şeyden önce Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. 
Türk birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım tamdır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum. Onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliği ile açacaktır. Dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek…” diyen Mustafa Kemal ATATÜRK gibi ufkumuz hep Batıdır.
Değişik zamanlarda ceddimin topraklarının yüzölçümü 44 milyon kilometre kare idi. Dünyanın bilinen topraklarının 3/3’ünün 2.80 nine; nüfusunun 2.90 hükmediyorlardı.
Atalarımızın bütün asırlar boyunca sarsılmayan azmi, bitmeyen sevdası, ülküsü ve inancı, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi; İlahî kelimetullahı yeryüzünde hakim kılmak; ebedî hükümranlık, ölümsüz devletin sahibi olduğuna inanmasıdır. 
Yeryüzünün halifesi, büyük ve ölümsüz devlet sahibi, karaların Sultanı, Denizlerin Hakanı, Yedi iklim ve küre-i arzın ve diğer toprakların da sahibi olan Müslüman Türk… Bu rüya hep görülüp durur. Bununla yatılır bununla kalkılır, zihinler bununla dolup, gönüller bununla heyecanlanır. Müslüman Türk’ün heyecanı diri ve canlı kalır… 
Allah’ın yeryüzündeki halifesi Müslüman Türk olarak kabul görmek; yeryüzünde Allah’ın emrettiği ilâhî adaleti tesis etmek, bizim Allah inancımız ve Allah’a olan borcumuzdur.. 
Elliden fazla devletin varisi olduğumuz gibi; beş kıtada kurduğumuz ve büyük saadet ve şereflerle yönettiğimiz yerküresinde, sadece Osmanlı Hanlığı 23 milyon kilometre kare, Cengiz Hanlığı(Timuçin) 44 milyon kilometre kare olan, dört Atabeylik, otuz iki Beylik, on yedi Hanlık, elli üç Devlet, on altı İmparatorluğun ve on üç Cumhuriyet kuran ceddimizin de varisiyiz.
“Büyük Türk milleti! 
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde, muaffakiyetler vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki bu sözlerimin hiç birinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.
Bugün aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medenî âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. 10.Yıl Nutku M.K.Atatürk”
Bizde cepheye, her yaştaki kadın ve erkek dönmeye değil ölmeye gider. Bu sebeple yiğitlerin harman olduğu bu mukaddes toprağın bir metre karesinde, yirmi dört, yirmi beş kişi can verip kanlarını sebil etmiş, kefensiz şehit olarak yatmaktadır. Bunun içindir ki: 
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır;”
Bunun içindir ki: 
“Toprak, eğer uğrunda ölen varsa, vatandır.” Diyen şairin sözü gibi bu coğrafya bizlere vatan; veya, ancak mezar olur. 
Bizim inancımıza göre savaşlarda ölenler Şehit kalanlar Gazi olur. Hiç bir Türk görülmez ki cepheye gitmek için heyecan duymasın ve içinde orada şehit olmak arzusu taşımasın.
Milletimizin her bir ferdi kadın erkek topyekün bir ordudur. Şarapnelden yılmaz, gülleden korkmaz. Korkanlar karılarının yanlarına ihtiyarların yanlarına dönmek aşağılanmasının ezikliğinde yaşayamazlar. Hiçbir delikanlı analarının dizlerinin dibinde oturma onursuzluğuna katlanamaz. İhtiyarların yanına dönmek bedbahtlığında yaşamaz. Böyle gururu incinmiş olarak yaşamaktansa, şerefle ölmeyi yeğler.
Yiğitlerim!
Kahraman Tomris, Savle, Yirik Fatma, Kara Fatma, Nezahat Onbaşı, Adile Onbaşı, Halime Çavuş, Şerife Bacı, Nene Hatun, Hafız Selman, Makbule Hanım, Tayyar Rahmiye, Kılavuz Hatice, Emir Ayşe Çanakkale’nin Keskin Nişancı Genç kızları, Kastamonu, Kayseri Lisesinin son sınıflarını bırakarak Çanakkale`ye koşarak şehit olan korkusuz evlatlar... Vatan için uğraşa var mısınız?
Göğsümüz parça parça olmadıkça vatanın bir karış toprağına ayak bastırmayacağız. Göğsümüzün kafesi şarapnallerle kalbur gibi delik deşik olmadıkça düşman bir adım ileri geçemeyecek. 
Ölümlerden korkmayan Müslüman Türk!. 
Sıcağa, soğuğa, kara, ayaza, hastalığa, açlığa, susuzluğa direnmeğe var mısınız?
Korkmamaya, yılmamaya, atılmaya vatan için ölmeye var mısınız?
Karaya, denize, havaya, göğe Allah’a and olsun ki dönmeyeceğiz. Var mısınız? 
Öyleyse beni takip ediniz...
Büyük Türk Milletin Arslanları!
Şehit olup kefensiz yatmağa, bu vatan toprağını yastık yapmağa var mısınız? Geriye dönüp bakmamaya, düşenlere ağlamamaya, vurulup Şehit olmaya, yaralanıp Gazi olmaya hazır mısınız?
Öyleyse arkamdan gelin… 
Bizler vatanı savunmaya gidiyoruz. Allah da bizi koruyup savunacaktır. Allah inananlar ve kendine güvenenlerle beraberdir. Nereye gideceğimizi biliyoruz. Unutmayın şehitlik, en yüksek rütbedir. Size vaad edilen Cennet’in kucağında ve Tuğba’nın gülleri arasında olacaksınız... “Onlara ölü demeyiniz; çünkü onlar diridirler” âyeti gereğince sizler diri kalacaksınız.
Milletimizin cesur kahramanları! 
Annemizin kucağına gideceğiz. Annemiz bizim en kutsal varlığımızdır. Vatanımız da öyle değil mi?.. İşte Anne vatanın savunması için, ölmeye hazır mıyız?.. Sizler, bu anne vatanı savunmasız bırakırsanız vatan yaşayamaz, vatan yaşayamazsa vatanda hiçbir insan yaşamaz.
Sizler, yürekleri korku nedir bilmeyen yiğitler! 
Vatana and olsun, Allah’a ve Kur’an’a yemin olsun ki toprağımızın bir karışına düşman ayağı bastırmayacağız. Vatan aşkı için ölmeye hazır mısınız? Arkamdan ayrılmamaya Vatan, Bayrak, Kur’an ve Allah adına yemin eder misiniz?`` 
YEMİN OLSUN!.. 
YEMİN OLSUN!.. 
YEMİN OLSUN!.

KAYNAKLAR:
1) “Mhakemet’ül Lügateyn”, Şimdiki dile çeviren(İshak Rafet IŞITMAN), Ankara 1941
2) “Dede Korkut Kitabı”,Muharrem Ergin Devlet Yayınları,MEB İstanbul 1971
3) “Salur Kazan Destanı”, N. Yıldırım GENÇOSMANOĞLU,Ötüken Yayınları, İstanbul 1976
4) "Türk Dili”, Abdullah Çağrı ELGÜN, (Kayseri 2001, (Genişletilmiş İkinci Baskı) Laçin Yayın Dağıtım); 
5)“Mehmet Âkif”, Abdullah Çağrı ELGÜN, (İstanbul 1992, Kültür Basın Yayın Birliği); 
6)"Türk Dili”, Abdullah Çağrı ELGÜN, (Kayseri 1999, Geçit Yayınları
7)Nutuk M.Kemal Atatürk cilt 1,11. Ankara

VATAN AŞKIM

Bu canım toprağa fedadır benim
Kanımla, toprağı kar; vatan aşkım
Bir huzur içinde, yüce gönlümü
Diyardan diyara, sür, vatan aşkım

Toprak et bedenim, savur dağlara
Karışsın toprağa, can; vatan aşkım
Küllerimden, sınır yapın dağlara
Serhadlerde gözcü, kal; vatan aşkım

Vatan toprağına serilsin beden
Toprakla belensin, ten; vatan aşkım
Tanklar arkasına gerilsin beden
Vatan sevdasına, doy; vatan aşkım

Zincir kelepçede sürünsün beden
Akan kanlarımla dol; vatan aşkım
Başım toprağında, çarmıkta beden
Taştan yastıklara, doy; vatan aşkım

Tüm vatan sathında duyulsun ünün 
Gönüllere bir aşk, sal; vatan aşkım
Bir efsane olsun yaşanan günün 
Geleceğe destan, kal; vatan aşkım

Kanım, damla damla akıp, uğrunda
Yüreklerde bir iz, kal; vatan aşkım
Bilesin ki Çağrı senin uğrunda
Ölmeyip sürünse, az; vatan aşkım
                     Abdullah Çağrı ELGÜN

GELECEĞİN TÜRKİYESİ

GELECEĞİN TÜRKİYESİ
Abdullah Çağrı ELGÜN
En büyük müttefikimiz Amerikadır; ama Amerika PKK ve Irak konusunda bizim hassasiyetlerimizi anlamamıştır. Biz vaktiyle Suriye sınırında yaptığımız tehdidi Irak sınırlarında da gerçekleştiremeyeceğimiz anlamına gelmez.

Türk’ün üzerine fazla gidenin akibetinin hayırlı olmadığı tarihî bir gerçektir.
Amerika ile ileride bir savaş kaçınılmaz olabilir. Bunu Amerika ve bundan sonraki Türkiye’de tek başına iktidar olmuş muktedir hükümetler belirleyecektir.

Dışişleri Bakanımız geçenlerde, Türk kökenli yirmi üç Avrupu milletvekilini Ankara’ya davet etti. Şahane bir görüntü verdi. Gururlandık iftihar ettik.

BEYLERBEYLİĞİ (EYALET), SANCAK

Bu uzak görüş, seçimler sonrası Türkiye’de gelecek tek parti iktidarının, ekonomisinin rahat olduğu, reforma ayıracak parası olduğu bir dönemde çok çabuk bir hareketle gerçekleştireceği  bir yönetim tarzıdır.
Türkiye, Azarbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Kıbrıs eyaletlerimiz olacaktır.
Türkiye nasıl ki başkenten Ankara’dan yönetiliyor, atamalar Ankara’dan yapılıyorsa, Beylerbeyliği (Eyalet), Sancak döneminde de öyle olacaktır. Bunun aksini düşünenlerin kulağını çekecek veya boynunu vuracak kuvvetimiz, her zaman vardır. Aksi halde, bu milletin Müslüman Türk milleti olduğunu pas geçenlerin vay haline...

“SEV SENİ SEVENİ, YER ile YEKSAN İSE”

Gorbaçov, Boris Yeltsin, Vilademir PUTİN. Birisi Alkole düşkündü ve çizilen ufka bakamıyor, gemi yürümüyordu.
Putin Sporun dövüşçü kısmından ihtisasalıydı. Judo üstası olarak spor salonlarında  görüldü. Batı önce anlayamadı; ama kolay lokma olmalıydı.
Rusya’yı toparlamaya başladı. Eski Sovyet kolonilerine yöneldi.

1)                    Bağımsız Devletler Topluluğu (1992)
2)                    Entegre Devletler Topluluğu (1996)

Son üç yılda bütçesi sürekli fazla veren Rusya Paris Kulübü’ne olan 180 Milyar dolarlık borcunu tek kalemde ödedi. Akabinde iki yüz milyar dolara yakın silah ve mühimmata yatırım yaptı.

Putin iktidarında Rusya, siyasî, askerî, ekonomik alanlarda müthiş atılımlar yaptı. Bugün Devlet Başkanı  Medvedev ile Putin (Rusya) dünyaya meydan okuyor...
Amerika’nın Avrupu Devletlerine füze kalkanı yerleştirme programına karşılık Rusya, son teknoloji ürünü 185 milyar dolar  silahlanma paketinin uygulamaya koydu...

Vilademir Putin 43. Münih Güvenlik konferansında: “Amerika dünyanın efendisi olmak  istiyor... Amerika sınırları iyice aştı...” gibi sözler söyleyerek REST ÇEKİYOR...
BİRLEŞİK AVRASYA 
(Bİrleşİk Türk ve İslÂm Devletlerİ)

Asya ve Avrupu’da otuza yakın devletin başkanları Ankara’ya çağırılarak bu başkanların içinde yer aldığı Yüksek (Üst) Meclis kurulmalı. Bunlar Avrasya’nın Yüce Meclisi’nin üyesi olacaklar. Bu Meclise Türkiye Devlet Başkanı başkanlık edecek. Bizzat Seçimle ve oybirliği ile getirilecek. Bu devletlerde de Alt Meclise yeteri kadar milletvekili seçilecek. Her türdeki mesele bu meclisle görüşülüp tartışıldıktan sonra, onaylanarak Üst Meclise gelecek. Burada da görüşülüp tartışıldıktan sonra her kanun, yürürlüğe girmiş olacak.
Bu Beylerbeyliği veya Sancakların her birinden belirli  sayılarda millet vekili seçilerek  alt meclis oluşturulacak, bu alt meclisten de üst mecliste görev yapacak vekiller belirlenecektir. Devletler iç işlerinde tamamen serbest, dış işlerinde, ise Yüksek meclisin aldığı kararlara bağlı kalacaklardır. Ekonomi, ordu, ve Eyalet valileri ve komutanların atamalarını Üst Meclis yürütecek diğer meseleler Alt Meclis tarafından yapılacaktır.

DEVLETTE  ÜLKÜLER ve HEDEFLER

Birleşik devletlerin her ferdi doğar doğmaz, devlet güvencesinde olacak, her türdeki sosyal haklara ve statülere sahip bulunacak. Coğrafyada doğan her canlı Allah’ın kutsal bir emaneti kabul edilerek, koruma altında bulundurulacak. Doğan her fert, şartlar gereği kendini büyük davalar, büyük ülküler içinde bulmalıdır. Bu ülkülere erişmek onun  Kızılelma’sı olmalıdır. Devlet öyle isteyecek, öyle büyük ülküler;  ve uzak ufuklar hayâlerini süsleyerek yetişecektir. Bu devletin bütün fertleri bilecek ki savaşlarda ölenler Şehit, kalanlar Gazidir.


Devlet-i Âli (Büyük Devlet) Topraklarında güneşin batmadığı devlet
Devlet-i ebed müddet (Ölümsüz Devlet)
Hilâfet-i rûyu zemin (Yeryüzünün Halifesi)
Sultan’ül bahreyn (Karaların Sultanı)
Hakanül Bahreyn ( Denizlerin Sultanı)

Yedi iklim ve diğer topraklar ile kürre-i arzın mutlak sahibi... Bu görülesi bir rüya olacak. Bununla yatılıp bununla kalkılacak. 
İlahi kelimetullah nizamını, bütün yeryüzüne yayma rüyası, görülüp durulacak. Birleşik devletlerin heyecanı diri ve canlı kalacak. 


KAYNAKLAR:
1 Nutuk Söylev ve Demeçler."Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi.
2 Uluğ Beg Akadimiyası. A.A.Abdurahmanov.Özbekistan/Taşkent.s.10
3 Birûnî.  Uluğ Beg Akademisi.A.A.Abdurahmanov.  Özbekistan,Taşkent.s. 10
4 El Cebir. Uluğ Beg Akademisi.A.A.Abdurahmanov.  Özbekistan,Taşkent.s. 10
5.Horazmi, Ferganî, Gıyaseddin El Koşıy, Uluğ Bey, İbn-i Irak, Kamusıy: Uluğ Beg. Akademisi.A.A.Abdurahmanov. Özbekistan,Taşkent.s. 10-13
6.Al Hammer, Al Masıh.  Uluğ Beg Akademisi.A.Abdurahmanov. Özbekistan, Taşkent.s.10
7.Türkiye. 29 Ekim1999, Cuma. Kayseri
8. Türkiye. Stop. Muammer ERKUL. 29 Ekim1999, Cuma.Kayseri
9. Garp Menbağlarına Göre Eski Türk Seciye ve Ahlâkı. İskmail Hakkı
10.DANİŞMENT-LesVoyages Dusieur Du Lorie". s.189-190 . 1654  Paris
11. Tableau Général . Mouradgea d'Ohsson'un. C.4.s.304-305
12. La Turguie Acuelle. A.Ubucini.s.342.1855. Paris-Altınoluk. Ocak.1990.s 25. Ankara
13.Henri  Mathieu.La Turguie et ses Differans Peubles.2. Baskı.C.II.s.51 Meşhur Türk Düşmanıdır.

JEOPOLİTİK TÜRKİYE

JEOPOLİTİK  TÜRKİYE                     

                                              Abdullah Çağrı ELGÜN


         Türkiye, jeopolitik konumu itibariyle dünyanın merkezi ve bu küçük gezegenin kalbini  oluşturmaktadır. Kalbi hasta olan bir insanın  yürümesi, koşması  hatta sağlıklı bir hayat sürdürmesi mümkün değilse, Jeopolitik konumu itibariyle dünyanın kalbi  olan  Türkiye’nin de çeşitli kırizlerle huzur ve sıhhatten yoksun bırakılarak gelişmesini sağlamak da mümkün olmayacaktır. Dünya huzuru ve sukûnu bu yüce ve ulvi milletin eli ile bulacaktır


         Bütün bilim adamları, strateji ve jeoloji uzmanları, Türkiye Toprakları’nın dünyanın merkezinde bulunduğunu onaylamaktadırlar. Prof.Friedrich Ratzel : “Devlet, gelişme ve yayılmayı arzu eder. Devletin yayılmacı politikası, ilkel ve küçük devletlere dışarıdan istilâ yoluyla mümkün olur.”  “… Bu küçük gezegende sadece, bir büyük devlet için gerekli yer mevcuttur.” demektedir. Bu görüş taraftar bularak öncelikle, Almanya’da kabul görmüş ve ihtiras haline dönüşen bu görüş, çok kısa sürede bütün Avrupa’yı sararak dünyaya I. Cihan Harbi’ni yaşatmıştır. Bugün sanayi inkılâbını da gerçekeleştiren Avrupa, “Avrupa Birliği”,”Auro” vb. girişimlerle dünya hakimiyetine soyunduğunu göstermektedir.

Ratzel’in fikirleri, jeopolitik görüşlerin çeşitlenmesine neden olmuş; fakat  bu görüş, kendisinden sonra gelen ilim adamlarını da oldukça etkilemiştir. Bunların başında Alman, Karl Haushofer2 gelir. Houshofer: “ Zeitscrift Für Geopolitik 1924” adlı dergide  devletin konum alanını,  en önemli güç unsuru olarak  görür. Bu görüş II.Dünya Savaşı’nda Hitler’in politikasında kabul görmüş ve etkili olmuştur.

Bundan sonra Housofer’in Çağdaşı, İngiliz Halford Mackinder3: “Kara Hakimiyeti Teorisi”ni ortaya atarak, 1919 da “Demokratik İdealler ve Gerçekler” adlı dergide yayınlayarak Dünya savaşlarının çıkışına yolaçmış, bu durum ise on iki milyondan fazla insanın ölümüyle neticelenmiştir.  

Bu görüşe göre: “Dünyanın ‘kalp sahasını’ Doğu Avrupa ile Sibirya Bölgesi oluşturmaktadır. Kalbin çevresindeki Balkanlar’dan Çin’e kadar uzanan saha, “iç veya kenar hilâl” ya da “kalp” kuşağıdır. Bunun dışında kalan  Amerika, Afrika, Avusturalya, Japonya hattı ise “Dış veya Kenar  Hilâl” veya  “ Dünya Adasının Peykleri” olarak kabuledilir.”

Mackinder, dünyayı bu şekilde tasnif ettikten sonra  teori oluşturan  görüşünü şu şekilde geliştirmiştir. “Doğu Avrupa’ya hükmeden bir devlet, “Dünyanın Kalbi”ne de hakim olur. “Dünyanın Kalbi”ne sahip olan bir devlet öncelikle  “İç Kenar Hilâl”e veya  “Kalp Sahası” na hükmeder. Sonra da “Dış Kenar Hilâl”e yani bütün dünyaya hakim olur.”

         “Kara Hakimiyet Teorisi” olarak bilinen  bu görüşte, Müslüman Türk Dünyası’nın yeri “İç veya Kenar Hilâl”  kuşağı içerisindedir. Haushpofer ve Mackinder’in görüşleri, özellikle Hitler tarafından kabul görmüş ve İkinci Dünya Savaşı ile uygulama sahasına geçirilmiştir. Daha sonra, Sovyet Rusya bu görüşü gerçekleştirmek için yetmiş yıl boyunca, Avrasya’yı kan gölüne çevirmiştir.


         Bu görüşlere benzer görüşler geliştirilmiş ve bu konuda  Amerika özellikle; “Kenar Kuşak Teorisi”ni, “Deniz Hakimiyet Teorisi”ni ve “Hava Hakimiyet Teorisi” ni  ortaya atmıştır. ABD. Yale Üniversitesi’nde Uluslararası ilişkiler Professörü Nicholas J.Spykman(1893-1943), J.SMackinder’in görüşlerine karşı bir başka görüş geliştirmiş ve “Kenar Kuşak Teorisi” ni ortaya atmıştır. Bu görüşle, hakim güç,  “Kalp” değil “Dış Kenar Hilâl”  üzerindeki ülkelerdir. Bunların başında ABD gelir; ancak “Kalp Sahası”na ulaşmak için “İç Kenar Hilâl” in yani Müslüman Türk Dünyası’nın ele geçirilmesi şarttır.


J.Spykman, Amiral Alfred Mahan(1840-1914)4 Hausy Scitaklian’ca Deniz Hakimiyet Teorisi ve Hava Hakimiyet Teorileri ortaya atılmıştır. İnsan gücüne dayanan bu görüşler de Amerika ve İngiltere tarafınan  uygulama alanına sokulmuştur. İkinci Dünya Savaşı ve Üçüncü Dünya Savaşı  adı verilen “Bölgesel Savaşlar”da da bugün, bu görüşler uygulana gelmeketedir.

         Bu görüşlerin doğrultusunda dünyaya hakim olmanın şartlarından biri hiç şüphesiz Türk Dünyası’nı ele geçirmek olmalıdır. Sovyet ve Sovyet sonrası bölgeye yapılagelen saldırılar ve işgallerde bu görüşlerin etkisi görülür.

Merkezi Türk Hakimiyet Teorisi:
Bu görüşlerin doğru olmadığını savunan Prof Dr.Ramazan Özey, Sibirya’nın dünyanın kalbi olamayacağını; çünkü dünyanın kalbinin merkezde bir yerde ve bütün tehlikelerden uzaklaştırılmış olması  gerektiğini söylemektedir. Sibirya ise Kutuplarda olup iklim şartları itibariyle insanların yaşamasına müsade etmeyen bir bölgede bulunmaktadır. İnsansız bir kalenin hiç bir anlam ifade etmeyeceğini belirtmektedir.

Halbuki “Anadolu Yarımadası” bütün bu belirtilen görüşlere uygun düşmekte ve dünyanın kalbi durumundadır; çünkü bu yarımada Asya, Avrupa, Afrika ve Amerika kıtalarının da  bitişme noktasındadır. Bu yarımadanın üç tarafı da denizlerle çevrilidir. Yükselti bakımından kıtaların en yükseği olan  Asya’dan ise  “ortalama yükseklik 1010m.”den  daha yüksektir; çünkü Türkiye’nin ortalama yüksekliği 1132 m.dir. Bu Yarmada Asya ve Afrika’ya bitiştiği bölgelerde ise aşılması mümkün olmayan sıra dağlarla çevrilidir. Bütün bu özellikleriyle Türkiye,  tam bir kaleyi andırmaktadır. Bu  kalenin Asya’ya açılan burcu Malazgirt;  Avrupa’ya açılan burcu ise İstanbul’dur.

 “Merkezi Hakimiyet Teorisi” adı verilen bu görüşe göre  Anadolu Yarımadası  “Kalp” kalbi çevreleyen  Balkan Yarımadası, Kafkaslar, İran, Arabistan ve Kuzeydoğu Afrika; kısacası Balkanlar ve Ortadoğu, dünya kalesini çevreleyen iç çemberi veya dünya adasını oluşturmaktadır.
Bu görüşe göre Anadolu’yu elinde bulunduran  bir millet,  iç çembere hükmeder. İç çembere hükmeden bir millet ise,  dış çembere yani dünyaya hakim olur.

Dünyaya hakim olma isteği yeni değildir. Bundan 1700 yıl. Önce Oğuz Kağan: “Daha deniz daha ırmak, gök tuğ olsun güneş mızrak”; Alp Er Tunga, Bilge ve Kültiğin  Kağanlar: “Ben Tanrı gibi gökte doğmuş Türk Bilge Kağan” nasıl ki Tanrı tekse, Bilge Kağan da tek ve birdir ve yeryüzünün hakimidir. “Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe ey Türk senin ilini ve töreni kim bozabilir?!.”  Atilla,  Cengiz,  Timur hep aynı ideale koştular Timur: “Gökyüzü üstümüze çökse biz onu mavi atlastan bir  çadır gibi mızraklarımızın uçunda tutardık.” Yavuz gibi Türk  hükümdarları da: “Dünyanın bir Türk’e dar geldiğini”  ifade eden sözler söylemişlerdir.

Osmanlının bütün hakanları fermanlarında: "Yedi iklim ve diğer, bütün toprakların ve de kürre-i arzın mutlak sahibi" diyerek başlamaktadırlar. Bunun gereğini de yerine getirerek tarihte onyedi büyük devlet kurmuşlardır.
Şüphesiz bir teorinin doğruluğu, ispatlanabilmesiyle mümkündür. İşte bu ortaya atılan teori tarih boyunca, üç kez ispatlanmıştır. Batı’ya açılan burcu  İstanbul ile Anadolu: MÖ.2.yy.ın otalarında MS.395’e kadar Roma, 395-1453 arası Doğu Roma ve  800-1071-1453-1923’e kadar da Osmanlı İmparatorluğu’nun 1923’ten bugüne kadar da Türkiye sınırları içerisinde yer almaktadır.

Bu topraklarda yaşayan devletler çok uzun ömürlü olmuşlardır. Dünyanın kalesi durumunda olan bu bölgede bugün, Türkler yaşamaktadır. Kalenin çevresi ise yine Türkler tarafından kuşatılmıştır. Konum olarak Müslüman Türk dünyası Avrupa ülkeleri ve Rusya’ya karşı  koca bir hilâl şeklinde  çevrilmektedir. Bu koca hilâl, aynı zamanda diğer İslâm ülkelerinin kuzeyinde Batı Avrupa ve Rusya’dan gelebilecek  her türlü tehlikeye karşı bir kalkan görevi görmektedir. Bu bakımdan Türkiye’nin jeopolitik önemi çok büyüktür. 20.yy.da dünyamızda  çok fazla sayıda  bölgesel savaşların yaşanması, dünya kalesi ve iç çemberde bir birliğin sağlanamamasından kaynaklanmaktadır.

Türkiye içeride böyle bir barışı ve sukûnu ne zaman temin ederse,  dünya barışı  da o zaman sağlanmış olacaktır.

Osmanlının yok oluşuyla ortadan kalkan dünyadaki bu sukûneti yine, Osmanlının oğlu  Müslüman Türkiye, yeniden ve tam anlamıyla bir hakimiyet kurarak tesis edilecektir.

Bugün meçhul askerlere karşı savaş açan Amerika’nın niyetinde nelerin olduğunu kimse tam olarak kestirememektedir. Bundan önce İngilizler, sonra Ruslar Afganistan’da yenildiler. İkiz kuleleri ve Ladin’i bahane eden ABD başarılı olursa, Afganistan’dan  sonra Irak, Suriye, İran, Pakistan ve sonra da Türkiye’yi kan, barut,  açlık, hastalık, sakatlık,  sefalet ve  gözyaşıyla buluşturmak isteyecektir.

Öyle gözüküyor ki 2010-2015 yıllarında süper güç olma yolunda ilerleyen Çin’in önünü kesmek isteyen ABD bu bahaneyi iyi kullanmaktadır. Kurtuş Savaşı  yıllarında da İngilizler Ruslar’a karşı Türkiye’yi koruma bahanesiyle, Osmanlı’ya  oyun oynayarak Fas, Ceyazir, Tunus, Libya, Mısır, Suriye, Kıbrıs gibi eyaletleri tek kurşun sıkmadan tereyağından kıl çeker gibi elimizden almıştı. Bu oyuna gelmemek ve dünyanın sonu demek olan üçüncü dünya savaşına meydan vermemek için Türkiye konumunu iyi kullanmalı, caydırıcı, engelleyici  rol üstlenmeli. Ortadoğu ve Balkanların tüm tapuları arşivlerinde kayıtlı olan Türkiye, Müslüman devletleri vurmak için Nato’ya bu konuda asla ve asla asker vermemelidir.

Türkiye millî heyecanları diri ve canlı tutmak, uyanık olmak ve çağın gereklerini bağımsız olarak kendi topraklarında üretmek ve savaşa başlamak veya savaşa son vermek için hazır ve tetikte beklemelidir. Yirmi dokuz  devletin kurulup dağıtıldığı bu çetin coğrafyada Cumhuriyet sonrası, yüz yıla yakındır dimdik ayakta durmakta olan Türkiye’nin dost ve düşman karşısında yumruğu her zaman sıkılı olmalıdır. En güvenli en kararlı ve en sağlam ülke Türkiye’dir.

Herşey, bu çetin coğrafya ,Türkiye’de düğümleniyor. Türkiye. Türkiye… Türkiye!..
Türkiye, jeopolitik konumu itibariyle dünyanın merkezi ve bu küçük gezegenin kalbini  oluşturmaktadır. Kalbi hasta olan bir insanın  yürümesi, koşması  hatta sağlıklı bir hayat sürdürmesi mümkün değilse, Jeopolitik konumu itibariyle dünyanın kalbi  olan  Türkiye’nin de çeşitli kırizlerle huzur ve sıhhatten yoksun bırakılarak gelişmesini sağlamak da mümkün olmayacaktır. Dünya huzuru ve sukûnu bu yüce ve ulvi milletin eli ile bulacaktır

        






2 Münih Üniversitesi Siyâsî Coğrafya ve Askerî Tarih Dersleri Hocası , “Zeitscrift Für Geopolitik Dergisi” sahibi (1869-1946).
3 Londra Üniversitesi Corafya Professörü ve İngiliz Kraliyet Coğrafya Cemiyeti İkinci Başkanı.
4 Hava Hakimiyet Teorisiyle ortaya çıkmış  deniz subayı ve bilim adamlarından biri

Translate