24 Nisan 2015 Cuma

SOYKIRIMI YAPILDI !.. Abdullah Çağrı ELGÜN

        SOYKIRIMI YAPILDI !..
                           Abdullah Çağrı ELGÜN
 (Belgelerle Ermeni Günlüğü
 Kitabımdan Bir Bölüm)
Soy kırım yalan değil gerçektir. Bu kırım Osmanlı Rus Harbi yılları (1877-1878) başlayıp Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan günümüze kadar devam etmştir. Türkiye’de etmiştir!.. Adalarda etmiştir! Balkan Savaşında, Rumelide, Hocalı’da etmiştir!.. Kıbrıs’ta etmiştir!.. Kırım’da etmiştir!..  Çin’de etmiştir!..

Evet, Soy Kırım Yapılmıştır!..  “Yedi Düvel” ve onların Osmanlı içinde yerleşik Ermeni, Rum ve diğer çeteleri birleşerek, Türk ırkını yeryüzünden silmek için soy kırım yapmışlardır…
Türk’e soykırım yapılmıştır…


Osmanlının bir tebası (halkı) olan Ermeniler, ülkemizin “Yedi Düvel” tarafından işgalini fırsat kabul ederek, binlerce yıl birlikte yaşadığı Türk’ü, tabuta yerleştirmeyi, toprağa gömmeyi hayal etmiştir. Bunun için dışarıdaki işgal güçleri ile birleşerek Türk’e ve kendisinin de içinde yaşadığı ülkeye ihanet etmiştir.

İhaneti ile de kalmamış, vatanını savunmak üzere cepheye giden, aile reislerinin yokluğunu fırsat bilerek, önce ailelerin evlerine ve mallarına el koymuşlardır. Yetmemiş, yaşlıları öldürmüşler, çocukların ve kadınların ırzlarına geçmişler, o da yetmemiş, toplu olarak camilere ve okullara doldurup yakmışlar, o da yetmemiş, kucaktaki bebekler süngülere takılmış oda yetmemiş, hamile kadınların karınlarını deşerek doğmamış bebeklerini çıkararak vahçice çıkarılan bebekleri  annelerinin kucaklarına verip emzirmelerini istemişlerdir…
Böyle bir  İNFİALDE birlikte yaşamanın zorlukları göz önüne alınarak TEHCİR gerçekleşmiştir.

Evet, Soy Kırım Yapılmıştır!..  “Yedi Düvel” ve onların Osmanlı içinde yerleşik Ermeni, Rum ve diğer çeteleri birleşerek, Türk ırkını yeryüzünden silmek için soy kırım yapmışlardır…
Türk’e soykırım yapılmıştır…

Osmanlı Hükümeti’nin içine düşürüldüğü çıkmazlar ve savaşın bir çok çephede birden ve bir çok düşmanla devam etmesi, Ermeni Taşnaksütyun Komiteleri’nin önerdikleri hayâli ülke ve Ermeniler’in mağdurluk çığlıklarıyla  sığındıkları ve ittifak ettikleri devletler: Amerika, İngiltere, Rusya, İtalya, Fransa …vb. bir çok devletlerdi ki biz bunlara ”Yedi Düvel” dedik…

Akıl almaz yalan, iftira, Anadolu Toprakları’nda erkekleri “Seferbirliğe” çağırılan Müslüman Halka, Ermeni ve yandaşlarının uyguladıkları  kıyım,  işkence, akla ve hayâle gelmeyecek canavarlıklar … Ham hayâl peşinde koşan Ermeniler’in durmadan değiştirdikleri kurulacak Ermenistan Devleti sınırları, çıkmazlar ve Sevres Adlaşmasına imza koyan Osmanlı Hükümeti…
Kazım Karabekir Paşa’nın Rus Heyeti ile birlikte Doğu Anadolu Vilayetlerimizi dolaşarak Ruslar’ın çektikleri fotoğraflar, Türk köy, ilçe ve şehirilerinin  Ermeniler tarafından yakılması, katliam ve işkenceleri ile yine Kazım Karabekir Paşa’nın Amerika Heyeti’ne verdiği ibret dolu  ifadeler…

Bu rapordan bir bölümü Kazım Karabekir’in ağzından dinleyelim:

“8 Aralık 1917’de on gün için Ruslar ile savaşın durdurulması emri geldi. On gün sonra da Mütareke emri alındı. Ocak ayı içinde cephede Ruslar’ın çekildiği; ancak Mütareke Subayları’yla Ermeni Birlikleri’nin kaldığı anlaşılıyordu.
Ermeniler’in korkunç bir İslâm kıyımına başladıklarını, yağma ve ırza saldırılarının dayanılmaz hale geldiğini her yandan kaçıp gelenler anlatıyor, olayları, Rus subaylar da doğruluyordu. Bu nedenle cephe komutanları Vehip Paşa ile Odişelidze arasında uzun yazışmalar oldu. Bu durum IV. Kolordu Ali İhsan Paşa komutasında Van, Doğubeyazıt, I.Kafkas Ordusu, benim komutamda Erzurum, Erzincan, II.Kafkas Ordusu, Yakup Şevki Paşa komutasında Bayburt, Trabzon doğrultusunda hareket emrini aldılar.
Her taraf, karlarla kaplı olduğundan, yürüyüş epeyce güçtü. Özellikle Ermeni çeteleri, Erzincan Ovası’na inen geçitleri tutmuşlardı. Onun için, gece yürüyüşü ile 13 Şubat’ta Erzincan Ovası’na indik ve o gün akşama doğru Erzincan’a girdik.

Soy kırım yalan değil gerçektir. Bu kırım Osmanlı Rus Harbi yılları (1877-1878) yıllarında başlayıp Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar devam etti. Sonra Balkan katliamı, Bosna Katliamı, Kafkas Katliamı, Çin katliamı, Hocalı katliamı Bulgarista Katliamı ve Kıbrıs Katliamı izledi…

Evet, Soy Kırım Yapılmıştır!..  “Yedi Düvel” ve onların Osmanlı içinde yerleşik Ermeni, Rum ve diğer çeteleri birleşerek, Türk ırkını yeryüzünden silmek için soy kırım yapmışlardır…
Türk’e soykırım yapılmıştır…


ERZİNCAN’IN KURTARILMASI

Erzincan’daki kıyım korkunçtu… Kimi güzel yapılar ateşe verilmiş, kimi binalar içine doldurulan İslâm halkla birlikte yakılmış, kuyular insan cesetleriyle doldurulmuştu. Bu dokunaklı görünüşler, Erzurum Yöresi’nde neler geçtiğini insana tahmin ettiriyordu. Rus subayları ile birlikte, bu kıyımlar, fotoğraflar ve raporlarla bir bir belgelendi.
23 milyon kilometrekarelik Türk Topraklarını parça parça edip bağımsız Bulgaristan, bağımsız Yunanistan, Bağımsız Ermenistan…vb. devletleri ortaya çıkaranlarTürk Milletine soy kırımı yaptılar.

Çanakkale’ye “Yedi Düvel” karşınında vatanlarını kurtarmak için öğrenimlerini bırakarak cepheye koşmak mecburiyetinde kalan 13-17 yaşları arasındaki çocuklarımızı kırarak yaptılar.  Dünyanın sömürge devletlerinden devşirerek eğittikleri donanımlı orduları ile ülkemize girenler, çocuklarımızı katlederek Türk’e soy kırım uyguladılar…

Evet, Soy Kırım Yapılmıştır!..  “Yedi Düvel” ve onların Osmanlı içinde yerleşik Ermeni, Rum ve diğer çeteleri birleşerek, Türk ırkını yeryüzünden silmek için soy kırım yapmışlardır…
Türk’e soykırım yapılmıştır…

Şahitler anlatmaya devam ediyor:

“Kış bütün ağırlığıyla sürmekte olduğundan hiç olmazsa, çevik bir müfrezeyle Erzurum’un yardımına koşmayı uygun buldum.
Müfrezemiz 22 Şubat’ta Mamahatun’u işgal etti. Burada sağ kalan kimse bulunamadı. Bütün ahali büyük bir çukura doldurularak öldürülmüştü. Aşkale, Yeniköy’den sonra 2 Mart’ta  Karabıyık Hanları işgal edildi. Burada Rus Menzil Teşkilatı’ndan kalmış iki yüz ton yiyecekle bir miktar konserve et, ele geçirildi.
9.Tümeni ve Kolordu ve Avcı Taburu’nu Erzurum’a doğru yürüttüm.  Kendim de Karargâhımla, Yeniköy’e geldim. 10 Mart’ta hazırlığımız bitti; ancak Vehip Paşa Erzurum müstahkem bir mevki olduğu için az bir kuvvetle taarruza geçmeyi uygun görmüyor, II. Kafkas Kolordusu’nun katılmasıyla taarruzu, ordu ölçüsünde gerçekleştirmeyi düşünüyordu. Bunu duruma uygun bulmuştum; çünkü geçtiğim yerlerde hayat kalmadığını görüyordum.

Alacaköy’de bulunan cesetler, insanın aklını oynatacak bir görünüşte idi. Bütün çocuklar süngülenmiş, yaşlılar ve kadınlar, samanlıklara doldurulup yakılmış, gençler baltalarla parçalanmıştı. Çivilere asılmış ciğerler; ve yürekler görülüyordu. Bütün bu acıklı görünüşler Erzurum’a en kısa sürede atılmaya ve oradaki zavallılara yardıma koşmaya bizi mahkûm etmişti…

Evet, Soy Kırım Yapılmıştır!..  “Yedi Düvel” ve onların Osmanlı içinde yerleşik Ermeni, Rum ve diğer çeteleri birleşerek, Türk ırkını yeryüzünden silmek için soy kırım yapmışlardır…
Türk’e soykırım yapılmıştır…


Ermeniler Müstahkem Mevki Hattı dışında geniş bir çizgi üzerinde, Ilıca’nın kuzey ve güneyinde bütün Ova Köylerini işgâl etmişlerdi. Ben de onları  geniş bir cephede işgâl ederek ve kuvvetleri şose üzerinde tutarak Ilıca, Gez, Erzurum doğrultusunda taarruz emrini verdim.
11 Mart 1918 sabahı karanlıkta yürüyüş başladı. Kısa bir çarpışmadan sonra Ilıca ele geçirildi. Gez’de akşama doğru süren bir direnme görüldü; fakat bunlar da bozularak tel örgülerinin gerilerine atıldı. Bir gece hücumuyla tel örgüler kesilerek siperlere girildi.

ERZURUM’UN KURTARILMASI

Ermeniler  bu durumda şehrin gerilerindeki Müstahkem Hat’ta çekildiler. Karasu’yun Kuzeyi’nde akşama doğru oyalama savaşları oldu. Haydarî Boğazı’nda ise Ermeniler ağır bir bozguna uğradılar.
Akşamüstü şehirde bir çok yangınlar başladı. Gece birlikler şehrin eteğine yaklaştırılarak, tan atarken hucuma geçildi ve saat beşte şehir işgal edildi.
Ermeniler’in çekilmesini sağlamak, yangınların söndürülmesine engel olmak için şehirde kalan Ermeni Çeteleri şuradan buradan kaçarak insan öldürmekten geri kalmıyorlardı.

Evet, Soy Kırım Yapılmıştır!..  “Yedi Düvel” ve onların Osmanlı içinde yerleşik Ermeni, Rum ve diğer çeteleri birleşerek, Türk ırkını yeryüzünden silmek için soy kırım yapmışlardır…
Türk’e soykırım yapılmıştır…

Hasankale’ye kaçan Ermeni Suvari Alayı’nı kovalamaya başlattım. Erzurum Savaşı’nda Ermeniler (6.000)altı bin, biz ise (5.000) kişiyle çarpışmıştık. Bizim yaralı ve şehit (150)yüz elli, Ermeniler’in ise (500)beş yüz,  kadar telefatı vardı.

Erzurum’da bir topçu subay heyeti ve (38)otuz sekiz Rus Subayı görüldü. Bunlar Ermeniler’in emrinde zorla savaştırıldıklarını söyleyerek özür dilediler… Bildikleri Ermeni kıyıcılığını bizimle birlikte bir defa daha gördüler.

Bu görünüşler insanı kendinden geçiriyordu. Halk gözyaşları içerisinde buradan şuraya koşuyor, kimi oğlunu, kimi babasını, kimi karısını yakılmış ya da süngülenmiş buluyor, saçlarını yoluyordu.
Kimi sokaklarda ise bir iz bile kalmamıştı. Yalnız son gece, 11-12 Mart 1918 gecesi (3.000) üç bin Müslüman’ı kestiklerini Yarbay Tverdo-Khlebof, Ruslar’a övünerek anlattıklarını anılarında açıklamıştır.

Hele tiren istasyonunda sanki bir mezarlık, ölülerini dışarı fırlatmıştı… Evlere doldurulup yakılanlar ise tüyler ürpertici bir görünüşte idi.  Hele Resul Bey’in Konağı başta olmak üzere, bir çok ev insanı şaşkına çeviriyordu.

16 Mart’ta Horasan’a geçildi. Burada Ruslar’a tutsak düşen ve Dekovil Hattı’nda çalıştırılan askerlerimizle  bir  çok köylü istasyona doldurulup bina ile birilikte  yakılmıştı.

Evet, Soy Kırım Yapılmıştır!..  “Yedi Düvel” ve onların Osmanlı içinde yerleşik Ermeni, Rum ve diğer çeteleri birleşerek, Türk ırkını yeryüzünden silmek için soy kırım yapmışlardır…
Türk’e soykırım yapılmıştır…

23 Mart’ta birliklerimiz 1878 Berlin Konferanası’nda belirlenen eski sınırına dayandı. Öte yandan Oltu yönüne emrime verilen II. Kafkas Kolordusu’ndan bir alayı sevk etmiştim. Bu Alay  17 Mart’ta Narman İlçe Markezi,  İd’i işgâl etti. Az sonra da sınırı geçerek  yörelerindeki Ermeniler’i kovup burada kendilerine göre bir şûra kuran Oltu Sancak Merkezi’ne girdi.

Türk Ordusu 5 Nisan’da Sarıkamış’a girdi. Koca Kasaba’da tek bir Rus Ailesi’nden başka kimse kalmamıştı. 25 Nisan’da Kars alındı. Şehirdeki Müslümanlar daha 1914’te şehri boşalttıklarından buradaki tutsak Türk askerlerinden kimisinin istasyondan, kimisinin de Baraj Gölü’nden ve Kars Çayı’ndan cesetleri toplandı.


Evet, Soy Kırım Yapılmıştır!..  “Yedi Düvel” ve onların Osmanlı içinde yerleşik Ermeni, Rum ve diğer çeteleri birleşerek, Türk ırkını yeryüzünden silmek için soy kırım yapmışlardır…
Türk’e soykırım yapılmıştır…

29 Nisan’da Arpaçay’ından geçen eski hududa varılarak Türk Toprakları Ermeni Çeteleri’nden temizlenmiş oldu.”

Kazım KARABEKİR gibi namus ve dürüstlüğü savaştığı komutanlarca da belirtilen bir kimsenin o günler hakkında Amerikan Heyetine sunduğu Rapor elbette bu anlatılanlarla  bitmiyor…
15 Mayıs 1919’da Ermeniler İngilizler’in korumaları ve yardımlarıyla yeniden toparlanmakta yedi-sekiz bin kuvvete kadar çıkmışlardı. Ayrıca bu ordu birliklerine Ruslar ve İngilizler son model telsizler, iletişim istasyonları ve teknolojik silahlarla, hatta uçak yardımı yaparak takviye  etmişlerdi. Bütün bunlara rağmen Kazım Karabekir Paşa bir emirle durdurulmamış olsaydı belki bugün bir Ermenistan  Devleti’nden de söz edilmeyecekti; fakat bunu İngiltere ve Rusya müsaade edecek miydi? Edecekti; çünkü İngilizler Fransızlar Ermeniler’in yalanlarından ve iftiralarından artık bıkmışlardı.
Ermeniler’in iftiraları ve yalancı nufus beyanları üzerine Erzurum’a gelen Amerikan Heyetini Kazım Karabekir Paşa’nın Ermeni Mezarlığını ve Müslüman mezarlığını göstererek:
“ Bakınız Ermeniler’in ölülerine bir de Müslümanlar’ın  ölülerine, aradaki farkı görünüz… Bu kadar çoğuz diye çığırtkanlık yapan Ermeniler ölülerini yutmadılar ya…” diyerek yabancı heyeti pratik olarak ikna etmişti.

Evet, Soy Kırım Yapılmıştır!..  “Yedi Düvel” ve onların Osmanlı içinde yerleşik Ermeni, Rum ve diğer çeteleri birleşerek, Türk ırkını yeryüzünden silmek için soy kırım yapmışlardır…
Türk’e soykırım yapılmıştır…

İngiliz ve Ruslar’ın tezgahladıkları oyunlar bitmiyordu. Ermeniler: “Buralarda bir tek İslâm kalmayacağını ve hepsini Aras Nehri ötesine atmaya karar verdiklerini söylüyorlardı.” Hatta Erzincan, Erzurum ve Van Şehirleri’nin ilçe ve Köyleri’nde bir canlı Müslüman bırakmamışlar, kendilerine direnen Türk gençlerinin ciğerleriyle yüreklerini çıkartarak kanca ve çivilerle duvarlara astıklarını yine Kazım Karabekir Paşa yanındaki Rus Heyeti’yle birlikte tesbit ederek fotoğraflarla belgelemiştir. Bugün bu belgeler Rus arşivlerinde mevcuttur.

İşte bu sebepledir ki Osmanlı Hükümeti aldığı tedbirlerin yetersiz olduğunu görerek ve Müslüman katliamların durdurulamadığını görerek: Ermeni Patrikliği, Ermeni Mebusları, Komite Rüesasına: Ordumuzun vatan müdafası ile meşgûl iken isyanlara, taarruzlara, imhalara devam olunduğu taktirde şiddetli tedbirler alacağını  bildirdi. Bu ihtara rağmen faaliyetlere devam edildiği görüldü. Bunun üzerine hükümet 11 Nisan’da evvelâ Ermeni Merkezleri’ni kapattı. Komite mensuplarını tevkif ettirerek şu kanunu çıkardı ki bu kanuna TEHCİR KANUNU adı verilmektedir:

Türkiye’de Baş Komutanlık yapan General Bronzart Schellendorf’un Doyce Algemayne Zaytung isimli gazetede yayımladığı makalesinde “Tehcir”le ilgili olarak:
“Türkler, kıyım için Ermeniler’e doğrudan doğruya  herhangi bir sebep ve vesile sormadılar. Bu itibarla hadise olan her şeyin mesuliyetini, kabahatini bizzat Ermeniler’e atfetmek yerinde olur. Türk Ordusunun  vaziyeti pek endişeli idi. Ordu müdafaa halinde bulunuyordu. Ermeniler’in tavır ve hareketleri de cesur istiklâl muharebelerine yakışır bir halde olmaktan ziyâde hainane ve kindarhane idi.
Ordu, gerisindeki tehlikeyi devamlı olarak bertaraf etmek için Türk Hükümeti, kati neticeli bir tedbire müracaatta bulundu.
Hükümet, bütün Ermeniler’i başka yerlere nakletti. Bu cebri tedbirler Ermeniler’e sert geldi; fakat bununla beraber bu tedbir Asyalılar için, Avrupalılarda olduğu gibi,  sertlik ifade etmez… Türkler’in bu tavır hareketleri taktir edilmelidir.”24

Evet, Soy Kırım Yapılmıştır!..  “Yedi Düvel” ve onların Osmanlı içinde yerleşik Ermeni, Rum ve diğer çeteleri birleşerek, Türk ırkını yeryüzünden silmek için soy kırım yapmışlardır…
Türk’e soykırım yapılmıştır…


FAYDALANILAN KAYNAK ESERLER
1.                     SONYEL. Salâhi R., “Büyük Devletlerin Osmanlı İmparatorluğunu Parçalama  Çabalarında Hıristiyan Azınlıkların Rolü”, Beletten, Ankara, C. XLIX. Sayı 195 (Aralık 1985), s. 649.
2.                     “ Türk Kabile İsimlerine Dair,” Makaleler ve İncelemeler, Ankara Türk Tarihi Kurumu, 1987.
3.                     ARMAOĞLU, Fahir, Siyasî Tarih (1789 – 1960) , 2. B.. Ankara,  Sevinç Matbası, 1973.
4.                     _, 20. Yüzyıl Siyasî  Tarihi (1914 – 1980), Ankara Türkiye İş Bankası, 1987.
5.                     ATAÖV, Türk kaya, A. Brief Glance at  the “Armenian Question”. Ankara, Sistem Ofset,  1985.
6.                     _, A. British Soruce  (1916) On the Armeian Question, Ankara Sstem Ofset, 1985.
7.                     BAYUR, Yusuf Hikmet, Türk İnkılâbı Tarihi, C. I, İstanbul Türk Tarihi Kurumu, 1940
8.                     BERKES, Niyazi, Türkiye’de  Çağdaşlaşma, İstanbul, Doğu- Batı Yayınları, 1978
9.                     BURÇAK, Rıfkı Salim, Türk- Rus- İngiliz  Münasebetleri (1791-1941) , İstanbul, Aydınlık Matbası, 1946.
10.                  DEMİRCİOĞLU, Halil, Roma Tarihi, C.I, Ankara Türk Tarih Kurumu, 1953
11.                  DIAKOV, V,ve Kolalev, S... İlkçağ  Tarihi , çev. Özdemir İnce, Ankara, Başarıı Matbaası, 1987.
12.                  ERZEN, Atif, Doğu Anadolu  ve Urartular, Ankara, Türk Tarihi Kurumu, 1984.
13.                  GROSS, Feliks The Seizure of politikal Power, New York. Phillosophical, 1956
14.                  GÜREL, Şükrü S., Kıbrıs Tarihi (1878-1960) : Kolanyalizm, Ulusçuluk ve Uluslar arası politika, C.I, Ankara  Kaynak Yayınları, 1984
15.                  GÜRÜN, Kâmuran, Ermeni Dosyası, Ankara, Türk Tarihi Kurumu, 1983
16.                  HERODOTUS,  The Histories, Çev, Aubrey  de Selin  court, London R, & R. Clark, 1972
17.                  HOCAOĞLU, Mehmet Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezâlimi ve Ermeniler, İstanbul , ER-TU Matbaası, 1976
18.                  HONIGMANN, Ernst, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, çev., Fikret Işıltan , İstanbul, Ünüversitesi Edebiyat Fakültesi,1970
19.                  HOVANNISIAN, Richard G. Armenia  on the Roadto İndepence, Berkeley and Los Angeles, Üniversity of California,1967
20.                  İLER, Erdal, Ermeni Meselesi’nin Perspektifi  ve Zeytün  İsyanları (1780-1880), Ankara,Türk Kültürünü Araştırma enstitüsü. 1988
21.                  İnternanational Encyclopedia of the Soical Sciences C.XI., Newyork,  Macmillan & Free.Press1968.
22.                KARAL, Enver Ziya, Osmanlı İmparatorluğunda         Ermeni Meselesi, Ankara, Dışişleri Akademesi.1971
23.           Osmanlı Tarihi,C.VAnkara,Türk Tarihi Kurumu, 1947
24.                  Osmanlı Tarihi C.VIAnkara,TürkTarihi Kurumu, 1956
25.                  Osmanlı Tarihi,C.VIII,Ankara,TürkTarihiKurumu, 1962.
26.                  KURAT, Yuluğ Tekin, Henry  Layard’ın  İstanbul Elçiliği, 1977-1980 Ankara, Ünivertesi Basımevi,1968







11 Nisan 2015 Cumartesi

"BÜYÜK ÜLKÜ, BÜYÜK DAVA, BÜYÜK DEVLET"; Abdullah Çağrı ELGÜN

BÜYÜK ÜLKÜ BÜYÜK DAVA BÜYÜK DEVLET
                                                          Abdullah Çağrı ELGÜN
Benizler solar, hayatlar biter, büyük ülküler büyük davalar sonsuza kadar yaşar gider. Büyük davaların büyük adamları, büyük ufukları büyük ülkü devleri vardır. Bunların ülküleri gelecek genç yürekleri, genç ve yeni gönülleri tutuşturur.
Büyük ülkü büyük davalar, büyük devletleri meydana getirir. Bu dava bu ülküler, babadan oğula, oğuldan toruna, torundan yeni kuşaklara nakledilerek kuşaktan kuşağa akıp gider.
            Bu davanın en büyük adamlarından tutun da en alttaki neferlerine kadar herkes, bu davanın sadece bir eridir, hizmetkârıdırlar… Bu dava yolunda yaptığı hizmette, verdiği maddî ve manevî yardım ile davasına bir katkı sağladığı, herkesten daha çok hizmet ettiği kanaati, aklının ucundan dahi geçmez; çünkü bu, bir hizmet yarışıdır… Hizmette ise sınır yoktur, yarışı,  insanlığa yapılan hizmeti Allah’a yapılmış kabul eder. Bunun ibadetlerin en büyüğü olduğu inancı olduğunu bilir, öylece benimser. Bu sorumluluk duygusu o kişiyi, isyandan, kırılmalardan, küsmelerden, gereksiz söylemlerden kem sözlerden ümitsizliklerden ve dava mensubiyetliğinden kaçmalardan azat eder, korur…  
Asla 
BAHANE bulmaz.
ELEŞTİRMEZ. ŞİKÂYET ETMEZ, KAÇMAZ…
UYKUSUNA, RAHATINA, kıyar.
Hiçbir MAZERETE SIĞINMAZ. 
SESSİZCE YOLUNA DEVAM EDER…
Bir davanın yaşaması, yaşatılması sanıldığı kadar kolay değildir. Büyük ülkü büyük dava büyük devlete yolculuğun yaşatılması, heyecanların canlı ve diri tutulması sıkıntılı ve çetindir.  Ahde vefa, davaya sadakat, davanın devamı ve yürütmenin acil giderleri için bıkmadan, usanmadan, hiçbir şey talep etmeden vermeyi vazife bilir.  Davanın, ülkünün yürümesi, yürütülmesi için hiçbir şey almadan verilmesi gereken aidatlar, bağışlar ve manevî yardım gerekli ve elzemdir… Davanın büyüklüğü oranında yüklenilen sorumluluklar, çekilen çileler de o kadar büyük olacaktır.
Büyük davalar büyük ülküler, adam gibi adamlarla yol alıp giderken, davanın uç noktalarına kadar yükselmiş, bir takım çürük elmalar, şeftaliler, armutlar, kayısılar, vişnelerin de hakanın otağında yer bulamamak, sultanının tabağında yer alamamak ihtirası ile kendini besleyen dalarını bırakması, dalardan aşağı atlaması, düşmesi gövdeden kopması, çok tabiidir; fakat bunları da bu ehli salip gövdenin olgunluğu kendi kendini temizleyerek ve çürükleri diğerlerini de kokutma ihtimali ile içerde eriterek veya dışarı atarak, içini ak pak yapıp, dava yoluna devam edip gider.
Büyük ülkü büyük davanın, sorumluluk yüklenen, maddî ve manevî varisleri ifa ve icra ettikleri görevler itibari ile de her derecede, sorumlu bulunmaktadırlar… Davanın eski Yöneticileri, Millet Vekilleri, Bakanları, Büyük Ülkü Davasının Gönül Erleri, Hizmetkârları olarak, bulundukları davanın yürümesi, yürütülmesi ve devamı için kendilerini sorumlu ve görevli hissederler. Kendi maddî ve manevî güçlerine göre, her ay düzenli olarak, belli bir aidat, bağışta bulunmak, yardım yapmaktan onur ve mutluluk duyarlar.
Davanın sorumluluk yüklenen büyükleri ile bunların çocukları, torunları ve torunlardan çıkan gelecek kuşakları, Büyük Ülkü Davasının yükselen sesini, yüreklerinde her daim duyarak, elden ele, gönülden gönüle taşıyarak, azim ve kararlılıkla bu davayı yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceklerdir.   
Büyük ülkü büyük davalar, büyük devletleri meydana getirir. Bu dava bu ülküler, babadan oğula, oğuldan toruna, torundan yeni kuşaklara nakledilerek kuşaktan kuşağa akıp gider.

7 Nisan 2015 Salı

BİRLEŞİK TÜRKİYE ve AKİL İNSANLAR; Abdullah Çağrı ELGÜN

BİRLEŞİK TÜRKİYE ve AKİL İNSANLAR
                                                                   Abdullah Çağrı ELGÜN
Türkiye için geçmiş tarihi hadiselere bakıldığında görülüyor ki devlet her daim güçlüdür. Devlet, dağa çıkan eşkıya ve bugünkü gibi teröristleri yola getirmek, onlarla anlaşmak, eşkıyayı dağdan indirmek, halkı huzur ve sükûna kavuşturarak, devleti huzur içinde yönetebilmenin gereklerini yerine getirmek için gücünü kullanır. Devlet hiçbir aşirete, Beylerbeyliği, Sancakbeyliği, Kadılık, Voyvodalık, Vidinlik, Vilayet…vb. adlarına bir imtiyaz tanımamış; ve onların ayrı bir devlet olarak organize olmalarına izin vermemiştir. Güç birlikteliktedir. Birleşen, Bütünleşen Birleşik Türkiye huzura, mutluluğa,ve müreffeh bir hayata erecektir.
Şeyh Bedrettin 1420 İsyanı (Çelebi Mehmet Dönemi); İzmiroğlu Cüneyt İsyanı (1414); Karamanoğulları İsyanı (1444); Şah Kulu Baba Tekeli İsyanı (1511, II. Beyazıt Dönemi); Hain Ahmet Paşa İsyanı (Mısır’da Bağımsızlığın ilanı ile, 1524); Yeniçeri İsyanları (1525); Celâli İsyanları (1500-1600), Şeyh Sait İsyanları (13 Şubat 1925)… vb bunlardan başkaca da irili ufaklı yüzden fazla isyan çıkmış, hatta yüz yıl devam eden isyanlar dahi olmuş; fakat hiç birinde toprak talebine, devletten ayrılarak bağımsız devlet kurma taleplerine hoş ve müsamaha ile bakılmamıştır.
Bugün artık bütün devletler birleşirken, Birleşik Amerika, Birleşik Avrupa, Birleşik Çin, Varşova Paktı gibi güç elde etmek için birleştikleri bir BÜTÜN olarak hareket ettikleri görülmektedir. Türkiye de böyle yapacaktır.
Bir çok birlik müreffeh, mutlu, zengin ve yaşanabilir bir dünya için ve hayat için birleşerek devam ederken. Kürt unsuru için Türkiye’den ayrı bir devlet olarak başkalaşmanın kazancı bir hiç, acı, yoksulluk, sefillik ve gözyaşından ibaret olacaktır.   
Küçük bir devletçik, aşiret… Her büyük devletin piyonu olmaya hazır, kullanıma müsait, hiçbir teknolojisi yok, askeri yok, silahları yok, üretimi yok, tüketimi çok, tarihi yok, edebiyatı yok… Kısaca yokluklarla dolu bir devletçik. Kazancı ne olur, kayıp ne olur düşünmek gerekir…
Oğuz Han, Cengiz Han (Timuçin), Timur, Atilla, Adolf Hitler, Mussolini, Joseph Stalin, Vladimir Lenin, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu (962–1806) hep BİR OLMAK, TEK DEVLET, TEK DİN, TEK ALLAH ideali ile yola çıkmışlardır. Bunun için kendi dininden olmayanlara yapılan baskılar, ırkî olarak kıyımlar, insan mezaliminden vazgeçmemişlerdir…  Bugün Myanmar(Arakan)’da yapılan zülm, insanlık vahşeti  bunun sadece küçük bir örneğidir.
Biz ne yapacağız? Türkiye ve içinde yaşayan insanlar sonsuz bir hoşgörü sahibidir. Bugüne kadar Kürt, Türk, Türkmen, Avşar,  Çerkez, Laz, Süryani, Arap, Fars, Latin diye belirgin bir şekilde kişileri ayırmamış, eziyet ve sıkıntıya, din değiştirmeye, asimilasyona tabi tutmamıştır.  Bugün de aynı müsamaha ile yaklaşmaya devam etmektedir. Ufak tefek sıkıntılar dünyanın her yerinde vardır; fakat Türkiye mutlu insanların müreffeh hayatların huzur ve sükûn bulduğu arzulanan, istenen ve mutlu yarınları müjdeleyen geleceği parlak bir devlet olmaya devam edecektir.
Türkiye, yüz yıla yakın doğacak yavrusunu bekledi. Kuluçkadaki yumurtasının üstünde, yumurtanın kabuğunu çatlatmak için zaman kolladı. Şimdi yavru Türkiye’nin kabukları çatladı. Yavru kartal gibi, şimdi hayata göz kırparak kanatlarını silkelendi, tüylenip palazlandı. Kanat çırpmaya, gökyüzüne süzülerek huzur antremanları yapan kartal yavrusu gibidir. Şimdi tüylerini atma, nihayet kanatlarını büzerek yere inme, yerden gökyüzüne süzülme,  yerde ve gökte hakimiyet kurma, yer yüzüne huzur ve sükûn verme vaktidir.
Türkiye, AZERBAYCAN, Nahcivan , BULGARİSTAN,  ERMENİSTAN, GÜRCİSTAN,  IRAK,  İRAN, SURİYE , YUNANİSTAN,  KIBRIS, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Rusya ile birleşmeli, sınır bağlarını kaldırmalıdır. Allah biz İNSANLARA hiçbir devirde HİÇ BİR KİTABINDA dünyayı bölük bölük bölün, dinleriniz ayrı, topraklarınız ayrı, Allah’ınız ayrı kitabınız ayrı olsun dememiştir. O zaman bu ayrılık ve bölünmeler niye?!..
Bu devletler arasında BİRLEŞİK TÜRKİYE DEVLETLER TOPLULUĞU oluşturulacaktır. Hali hazırdaki devlet başkanları BİRLEŞİK TÜRKİYENİN “YÜKSEK MECLİSİNİN BAKANLARI” olacaktır. Başkan bu meclisin içinden oy çokluğu veya oy birliği ile seçilecektir.  Başbakanı ise yine oy birliği veya oy çokluğu ile Meclis seçecetir. Vekilleri ise azaltılarak BİRLEŞİK TÜRKİYE’nin vekilleri olarak İstanbul’da konuçlanacak ve toplam millet vekili sayısı 500 kişi olacaktır. Bu Millet vekilleri İstanbul Merkezinden idare edeceklerdir. Vekiller Devletlerin nüfus oranlarına göre belirlenerek özerk devletler içinde halk oyu ile belirlenecektir. Böylece giderek BİRLEŞİK DÜNYA DEVLETİ olma yolunda adımlar atılmış olacaktır. 
Bu birlikte hiç kimse kimsenin dinine, ırkına, rengine, tarihine, kültürüne karışmayacaktır. Ortak bir dil belirlenecek bu ortak dil ile yazışmalar, haberleşmeler ve idare olunacaktır. Bu ortak dil bütün dillerin ortak kelimelerinden oluşacak ve mutlu bir birliktelik hazırlanacaktır.
Devletin başında misafir olarak bulunanlar bu koltukları iyi değerlendirmelidir. Herkes bir gün bu koltukları bir başkasına bırakıp çekilecektir. Huzur içinde olmak, bü ülkeler için, memleketler için insanlar için, giderek DÜNYA İÇİN BİRŞEY YAPABİLDİM diyebilmek için huzur içinde gözlerini hayata kapayabilmek için DÜNYA KARDEŞLİĞİNİ  savunmalıdır. Önce yakın ülkeler birleşecek, sonra uzaklardaki sınırlar ve kısıtlamalar kaldırılacaktır. Tek DÜNYA, TEK DEVLET, TEK ALLAH, TEK KİTAP için birlik olmalıdır. Bunda ise ISRAR yoktur. Dünyadaki bütün ırklar, dinler ne olursa olsun KARDEŞTİR. Bu dünyanın nimetleri ise hepimize yetecek kadar bol ve toprakları geniştir. Güçlünün güçlüyü ezdiği, horladığı ayırdığı değil BÜTÜN VARLIĞI ile KABUL ve AFFETTİĞİ BİR DÜNYA İÇİN ÇALIŞILMALI ve MÜREFFEH BİR HAYAT İÇİN GAYRET GÖSTERİLMELİDİR.
Türkiye sade içindeki değil; fakat yanında, yöresinde sınırları dışındaki kıyımları, işkenceleri, gözyaşı, açlık, sefalet ve giderek bulaşıcı hastalıkların kol gezdiği savaşan devletlerin huzuru ve sükûnu için de devrede ve en büyük ezici silahlı gücüyle de AKTİF ve DEVREDE olmalıdır. 
Savaşlar: zulüm, işkence, açlık sefalet, bulaşıcı hastalık ve nihayet ölümdür. Buna dur diyecek GÜÇ BİRLİKTELİKTEKİ GÜÇTÜR ve MUTLAK GÖSTERİLMELİDİR. Gayret edenler Mutlak ORTAK bir yol bulunacaktır.
Bazı şer güçler, millet içindeki etnik unsurlardan bir gari şekilde kitleler oluşturmak istese de bu girişimde fazlaca başarılı olamamışlardır. Bugün de Kürt unsuru karşımıza dikilmiş, akil insanlar grubu oluşturulmuş, bu grup ile de anlaşmaya ramak kalmıştır. Dış güçlerin, Kürtler kozunda da başarılı olabilecekleri tezi tamamen çürümek üzeredir.
Akil insanları görevi de burada başlamıştır. Kürt ve diğer muhatapların arzu ve istekleri tek tek tespit edilip, hastalık tespitinden sonra da çare olmak üzere hangi reçetenin yazılarak bunları iyileştirebileceği üzerinde görüş birliğine varılacaktır. Böylece uzun yıllar kangren olmuş Kürt meselesi de böylece çözüm bulacaktır.
Farkında olarak veya olmayarak bir SİBER SAVAŞIN kıskacında bunalan Türkiye liderlerinin yolu açılacaktır. Bununla birlikte, vücut kilitlemeleri, kol ve bacak kasılmaları, ağrılar, bağırsak ve değişik organlara yapılan saldırılara dikkat gereklidir.  Tedbir alınmalıdır….
“Biz, her insanın kaderini, kendi çabasına bağlı kıldık. İsra Suresi Ayet : 13” Türkiye bu yolda lider bir ülkedir. Kainatın bütün duacıları bu ulvî ve yüce sesi duymuştur. Birleşik Türkiye etrafındaki yaklaşık elli altı (56) devlet ile aralarındaki vizeyi kaldırmıştır. Sınırların da kaldırılması BÜTÜNDE BİRLEŞME çaba ve gayreti devam edecektir. Bundan sonra da onlarla birleşmek, BİRLEŞİK TÜRKİYE’Yİ gerçekleştirmek yolunda adım atacaktır. Her varlık bunun için gayrette hava, su, toprak yaprak, bu muştuyu her canlıya müjdelemeğe devam etmektedir. ilâhi güçler bu yolda liderlerin hizmetine amade olmuşlardır. Gayret başta bulunan gayretkeşlerde takdir yaratandadır. Bu yolda her şeyi ile mücadeleye tutuşmuş olanların yolları düz, bahtları açık olsun…
KAYNAKLAR

https://www.google.com.tr/search?q=T%C3%BCrkiye%20ile%20Vizesi%20kalkan%20devletler&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a

21 Mart 2015 Cumartesi

MİLLÎ EĞİTİM BAKANINA ve BAKANLARA AÇIK MEKTUP Abdullah Çağrı ELGÜN "EĞİTİME ÖNERİ"

MİLLÎ EĞİTİM  BAKANINA ve BAKANLARA AÇIK MEKTUP
Abdullah Çağrı ELGÜN
EĞİTİME ÖNERİ  
Eğer ülkenizi seviyorsanız eğer bu halkı seviyorsanız, bu millet evlatlarını hastalıklı toplum olmaktan sizler kurtarabilirsiniz.
Var mısınız dediklerimi uygulamaya?..
Hep birlikte yeni bir eğitim oluşturmaya?..
Var mısınız uykunuza kıymaya,
Rahatınıza dur demeye,
Yorulmamaya,
Dinlenmemeden yürümeğe karar vermeye?...
Var mısınız bu necip millete hizmete?!
Cevabınız   “Evet!”  ise millet sizi bekliyor.
Bahtınız açık, yolunuz aydınlık olsun…
TOPYEKÜN EĞİTİM:
Köy Kahvehaneleri,
Köy Kütüphaneleri,
Muhtar Evleri
Belediye Kültür Evleri, Siteleri,   
Halk Eğitim Merkezleri
Şehir tiyatro binaları, eğitim için seferber edilecektir. 
Millî Eğitim: Din Eğitimi (İslâm Dininin Güzellikleri), Türk Dili, Türk Tarihi, Türk Coğrafyası, Türk Halk Bilimi (Örf, âdet, gelenekler, değer yargıları, alışkanlıklarımız, (Sadaka Taşları, Diş Kirası, Misafir Ağırlama, Askıda Ekmek, Yitik Taşları, Kursak Yoklama, İmece Usulü Yardımlaşmalarımız, Oruca Direk Koyma, Ahilik Geleneği, Komşuluk İlişkileri, Cenaze Defnetme, Fiyat (Narh) Koyma, İstanbul Efendisi (Merkez Efendi, Sümbül Efendi), İlk Oruc, Hüda Verdi, Allah Verdi, Kuday Verdi Hoş Görüsü, Aşüre Ayı, Mesir Macunu, Misafirsiz Yemeklerin  Yenmediği Evler, Sigaralarda Ay Yıldızlı Bayrak Özlemi, Sandıklarda Türk Bayrakları Sevgisi, Yas Tutma,Acıları Paylaşma,  Hoş Görme Anlayışımız, Kin Tutmayan Alışkanlıklarımız, Düğünlerimiz, Töre ve Törenlerimiz,..vb değerlerimizle geleneklerimizi, yeniden yeniden halkımıza öğreteceğiz. Topyekün yeni bir eğitim seferberliği başlatacağız.  
Basın yayın ve televizyonlarda yansıtılan boy boy ahlâksızlıkların, kültür dejenerasyonunun yozlaşmasına bozulup kök salmasına müsade edilmemelidir. Olmuş bile olsa, haber değeri olmayan, her türdeki ahlâksızlık, cinayet, şiddet, özendirici, cezbedici, her türdeki alkol, sigara,…vb bağımlılık yapan alışkanlıklar basında ve görsel medyada yer almayacak, ekranlara ve gazete sutunlarında yansıtılmayacaktır. Kabahati yapanlar cezasını mahkemede verecektir. “Aşk-ı Memnu, Yalan Rüzgarı,  Doktorlar, Ezel, Hanımın Çiftliği, Eylül, Yaprak Dökümü, Aşk Tutulması, 12 Eylül Çatışması,…vb. ile gösteri, güldürü (Şov) yapmak adına, ahlâk dışı görüntülere ve halk ahlâkının bozulup yozlaştırılmasını yapılan dizi filmlerle kişilerin ve şirketlerin zenginleştirilmesi mantığına son verilecektir. Rütük herhalde bunun için vardır.(!?.)
Eğitimde yapılacak aşağıda belirtilen değişikliklerle Eğitim yaşının uzamasının önüne geçilecek. gençler, daha erken yaşlarda devletin verdiği teşvik ve hibe kredilerler, kendi işini kendi kurarak erkence yaşlarda hayata atılıp, evlenerek bu ahlâk dışı yaşantıların önüne geçilmiş olacaktır. Daha erken evliliklerin olmasıyla sokaklar, boş gezen üniversite mezunlarından kurtulacak, Devlet Baba işsize ya işini verecek; veya işsizlik parası ödeyerek vatandaşını mağdur; el açan durumuna düşürmeden ADİL ve HAKÇA paylaşımı gerçekleştirecektir.
AİLE SAĞLIĞI ve SAĞLAMLIĞI KORUNACAK ve DEVLETİN GÜVENCESİNDE BULUNACAKTIR. 
“Sağlam kafa sağlam vucutta bulunur.” Düturu ile SAĞLIK SİSTEMİ TAMAMEN PARASIZ ve VAKIFLARA DEVREDİLMİŞ olarak bağış ve gönüllülük esası ile yürütülecektir. Böylece bedeni sağlam, kafası sağlıklı kararlar veren nesiler yetiştirilecektir. Bugün, neredeyse % 50’ye dayanan BOŞANMALARIN da ÖNÜNE GEÇİLECEK, HALKIMIZ ÖZBENLİĞİNE DÖNEREK, YENİDEN KENDİNİ BULACAKTIR.
EĞİTİM NASIL OLACAK?
Eğitimin her kademesi kesinlikle PARASIZ OLACAK. Eğitim için gerekli bu maddî güç: bağışlar, eğitim vakıfları gönüllülük ilkesi, çalışanlar, emekli, memur, işçi, iş sahipleri, fabrikatörler ...vb. gibi kişilerden karşılanacaktır.  Herkesin bütçesine göre vereceği aidatlar, bağışlar; ve devletin eğitim seviyesine göre, bizzat vereceği kredi, burs gibi bugün de yaptığı katkılarla ADALETLİ BİR ŞEKİLDE dağıtılacaktır. Çalışkan öğrenciye  gösterdiği başarısı nispetince DERECESİNE GÖRE YAPACAĞI GERİ ÖDEMELİ ve GERİ ÖDEMESİZ BURS ve KIREDİLERLE gençlerimiz tahsillerini tamamlayacaktır.
Meslek edinme yaşı çok daha erken devrelere alınacak; gençlerimiz, lise yıllarında Mesleğe yönelmiş, meslek sahibi olmuş birer idealist, vatan evlatları olarak yetişeceklerdir. Bugünkü liseler yeniden düzenlenecektir.
Liselerdeki fazla yıllar, “ömür” denilen hayatı yaşamaya ve devam ettirebilme gücünü yakalamış: çağa, çağın hız ve süratini benimsemiş, uzağı gösterebilen HAYATA DÖNÜK bir eğitim verecektir. Günün, eğitim müfredatı değiştirilerek, eğitim yılı, Temel Eğitim (5 (İlk Yaş) +5+3+3+3) yıl şeklinde sınıflandırılacaktır. 
Günümüzde ortaokul son sınıflar ve lise yıllarında buluğ çağını (GEÇİŞ DÖNEMİ) yakalayan ve bu yılları sıkıntılı atlatan gençleri sokaklara, parklara, kahvehanelere, kırlara, bayırlara, kaçırarak enerjilerini buralarda uygunsuz buluşmalar, herkesin gözü önünde, aleni, öpüşüp sevişmeler yapma uygunsuzluğu ve başıboşluğuna düşürme zilletine son verilecektir. Gençler, yasak ilişkiler içerisinde, akranlarıyla veya kendinden kat kat büyük yaşlardaki kişilerle, medres veya jigola olarak gayri meşru hayata terk ve mecbur edilmeyecek, sarmaş dolaş banklara ve sokaklara bırakılmayacak; ve asla bu uygunsuz davranışlara fırsat vermeyecektir.
Türkiye’de yaklaşık olarak 2013 istatistiki rakamlara göre seksen bine yaklaşan nüfusun yüzde ellisi (49,8'ini) bayan yüzde ellisi ise (50,2;sini) erkektir. Atıl durumda olan bayanların hayata dönük çalıştırılması ile Türk ekonomisi de büyük bir canlılık kazanarak üretim yükselecek, tüketim azalacaktır. Bu konuda sihirbaz olmaya gerek yoktur. Kadınların hayata atılması ile Türkiye bir kat daha yükselecektir.
SOSYAL GÜVENLİK ve İŞ GARANTİSİ
İstisnasız her vatandaş, SOSYAL GÜVENLİK ŞEMSİYESİ ALTINDA DEVLETİN GARANTİSİNDE BULUNACAKTIR. (İş garantisi, işten çıkarıldığında sigorta garantisi, maaşını işe başlayana kadar bağlı bulunduğu sigorta ödeyecek, namerde değil; merde dahi muhtaç olmadan, başı dik, alnı açık sırtı pek, yaşama güvencesi ve DEVLETİNİN GARANTİSİ  altında bulunacaktır.)
Hastalandığında hiç bir üçret ödemeden, hastahanelerden yararlanacak istediği hastahanede, istediği doktora muayene olup ameliyat yaptıracaktır. Gerektiğinde bir refakatçisi ile yurt dışında tedavisini yaptırarak, bütün halkın, sağlığı, sağlamlığı ve sıhhati devletin garantisinde bulunacaktır.
1) Temel EĞİTİM Bilgilerİ:
İLKÖĞRETİM Başlama Yaşı: (5),  okul yıları: 5+3=8;            (EBY.5), 5+8=13
Eğitime beş yaşında başladığında, bu öğrenciye, beş yıl boyunca bir eğitim verilecek. Beş yılın üzerine ilave olarak üç yıllık bir eğitim daha verilecektir.
Bu Eğitim sonunda, öğrencinin yaşı on üç olarak ilköğretimi bitirmiş olacaktır. (Eğitime Başlama Yaşı: 5), (5+3) =8 yıllık eğitim 5+5+3=13 yıl Temel Bilgiler ilköğretim sonunda (Gencin Ortalama yaşı: 13’e gelmiş oluyor),

Verilecek Dersler: Türk Dili (Anadili), İslâm Dini, Millî Tarih, Millî Coğrafya, Komşularımız ve Genel Tarih, Genel Coğrafya Bilgileri )  tam anlamıyla öğretilmiş olacaktır.     Bu öğretim sonunda öğrencinin yaşı: 5, Eğitim Süresi: 5+3=8, Toplam Süreler İçindeki Yaşı (Ortalama): 13 olacaktır.
(Temel EĞİTİM  Bilgilerİ) ALARAK OKULUNU BİTİRMİŞ BİR ÖĞRENCİNİN YAŞI, on üç (13) OLACAKTIR.

Bu yaştan sonra ikinci kademe eğitime (Meslek Edindirme, 1)’e geçilecektir.
2)  Meslek Edindirme Bilgilerİ, 1 : 5+8=13;                 (EBY.5), 13+3=16
Meslek EdindirmeYE Başlama YaŞI, TAHMİNİ: (13)
Bu safhadaki eğitime on üç yaşında başlanıldığında, bu eğitime ilave olarak üç yılllık, bir eğitim sonunda: Temel Eğitim Bilgileri: 5(5+3=13) + ( Meslek Edindirme Bilgileri  5(5+3+3=16) ilave eğitimiyle birlikte,, toplam eğitim süresi ve kişinin ortalama yaşı: 16 olacaktır. 5+3+3=11 yıllık bir eğitim sonundaki ortalama yaş: 16 olmaktadır.

Temel Bilgiler ve Meslek Edindirme (Gencin ortalama yaşı tahminen: 5, (5+3+3) =16; Buradaki eğitim: 3+4+10=17; 3+5+10=18; ara verme, hastalık, sakatlık, olağanüstü bir durum ve sınıf tekrarı gibi ihtimallerle kişinin ortalama yaşı: 17 veya 18’e gelmiş olabilecektir.)
BÖYLECE, FABRİKALARA, ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERE, KALİTELİ, KALİFİYE TEKNİK; ve ZANAATKAR, ARA ELEMANLARI YETİŞTİRİLMİŞ OLUYOR.
BU MESLEKLER KONUSUNDAKİ SEÇİMİ OKULUN KOMİSYONU, HAYATA ve SAHAYA YÖNELİK OLARAK YAPACAK; ve EN AZ ON TEMEL MESLEK SEÇİMİ veya DAHA FAZLASINI YAPACAK ve BUNLARI PROGRAMA BU EĞİTİM SÜRESİ İÇERİSİNDE, ARA ELEMANLARI ve İŞYERİ SAHİBLERİNİ, YETİŞTİRMİŞ OLUYORUZ. “USTA”; Her öğrenciye kısa; fakat hayata dönük eğitim verilecek ve bu eğitimin sonunda mezunlar: Tornacı, tesfiyeci, motorcu, sobacı, oto elektrikçisi, kabortacı, terzi, nakışçı, dikişçi, hattat,  keresteci, kontrapilakçı, marangöz, oymacı, mobilyacı, tasarımcı, desinatör, BİLİŞİMCİ, BİLGİSAYAR TAMİRCİSİ, BİLGİSAYAR PROGRAMCISI, TASARIMCI, ... vb. mesleklerin USTASI olarak yetiştirilmiş olacaktır.

Burada alınan eğitimin birinci yılında, Bütün Meslekler, ‘Hayata Dönük Eğitim’ verilecektir.
Eğitimin ikinci ve üçüncü yılında, öğrenci tarafından tercih edilen, Mesleğin Eğitimi verilecektir.
Eğitimin her zaman önü açık olacak; ve bir bölümden başka bölüme geçişler, her zaman sınavla, yetenekle, bilgi ölçümü, kabiliyet ile olacaktır. Kabiliyete dayalı olarak ilgili komisyonlarca tam bir insiyatif kullanımı; veya isteğe bağlılık gibi, kıriterlerden biri; veya birkaçı kullanılabilecek; sınavlar aynı yıl içinde, altı dönemde,  zaman uzatımı, zaman kaybı olmadan sağlanacaktır.

İsteyenler, buradan şartları yerine getirmek kaydıyla, bir kaç bölümde birden, okuyabilecek ve isterlerse hemen hayata atılabilmeyi sağlayan diplomalarını alabileceklerdir. Bunlar, yine isterlerse, okullarından bir yüksek eğitime geçiş yapabilecekler; fakat bütün öğrenciler, bu temel eğitimi mutlaka alacaklardır. Yine bu eğitimde de sınırlama olmayıp, bir kaç dalda eğitim alabilme fırsatının önü, isteyen öğrenciler ve kabiliyetliler için her zaman açık tutulacaktır.
Öğrencilerin OKUMA, BİLGİ EDİNME, KAABİLİYETİNİ ve MAHARETİNİ GÖSTERME KONUSUNDAKİ ÖNÜ, HER ZAMAN AÇIK TUTULACAK, (öğrenmeyi, bilgi edinmeyi, öğrenciyi kısıtlayan engeller) hiç bir sınırlama olmaksızın ortadan kalldırılacaktır.

BÖYLECE, BÜTÜN VATANDAŞLARIMIZ SOSYAL GÜVENCE ALTINDA OLACAK, HİÇBİR GENCİMİZ, İŞSİZ KALMA KORKUSU DUYMADAN, KENDİNE, DEVLETİNE İÇİNDE YAŞADIĞI TOPLUMA GÜVENLE, GELECEĞE HUZUR İÇİNDE BAKARAK GİRECEKTİR.
Burasını bitirenlerden isteyenler MESLEKLERİNİ YAPACAKLAR, tahsillerine devam etmek isteyenler ise bir üst birim olan önlisans eğitimi (meslek Edindirme 2)’ ye geçişleri bir kaç dal, branş  veya dalların hepsi yazılarak okulun kuracağı bir komisyon tarafından sağlanacaktır. 
Örneğin: “A öğrencinin, kabiliyeti torna tesfiye, motor, demir işletmeciliği, metal ve döküm işletmecileri, tasarımcılık, bahçe ziraatı, et ve süt ürünleri, tarım ve bitki işletmeciliği; tasarımcılık, programcılık, robot yapımı, otokent programları, elektrik, elektronik, bilgisayar işltmeciliği…vb. konusunda yükseğine devam etmeye yeteneklidir.” şeklinde önerisi diplomaya yazılı olabileceği gibi; ilgili branşlar; veya bütün branşları yapmaya kabiliyetlidir. Şeklinde de tavsiyede bulunup, ellerine diplomaları teslim edilecektir.

Bunlara bu bölümlerden birini; veya bir kaçını bitirdiklerine dair diplomaları verilecektir.  Böylece bir kaç mesleği birden öğrenerek bu bölümlerden diploma alan gençlerin  iş bulamama, işsiz kalma gibi sıkıntısı ve korkusu olmayacak; işletmelerin hemen hepsi de ara ve teknik eleman bulamama sıkıntsından tamamen kurtulacaktır.

3) önlisans eğitimi (meslek Edindirme 2)
(5) İlkokul (5+ 3) =8 Ortaokul; (8 +3) =11 İlk Meslek (Lise) (11+2) =13 Orta Meslek (Önlisan); 13+3=16, Meslek Edindirme 2,    16+3=19
önlisans eğitimi (meslek Edindirme 2)’ ye Başlama Yaşı: 16
Eğitim süresi: (10+1+2=13) Yılın sonunda (Gencin ortalama yaşı tahminen 18-19-20-21’e gelmiş oluyor):
Spor Öğretmenliği, JUDO, KARATE, KUNG-FU, Taek Won-DO, ATLETİZM, FOTBOL, BASKETBOL, VOLEYBOL, Folklor Öğretmenliği (Halk Bilimi), Dinbilgisi Öğretmenliği ve Cami İmamları,  ilkokul Öğretmenliği, Astsubaylık, Polislik, Zabıtalık, Başkatiplik, Her Branş Hemşirelik, Ebelik, ilkyardım ve Acil Bakım Tekniksyenliği, Çevre Sağlığı, Rotgen, Laboratuar, Narkozcu, Sağlık Memurluğu, Diş Tekniksyenliği, Eczacılar, Dişçiler, Protezciler ...vb meslek sahipleri bu eğitim sonunda çıkacaktır.

‘Birinci Yıl, Bütün Meslekler, Hayata Dönük Eğitim’, ikinci yıl, seçilen mesleğin gerektirdiği  eğitim; ve seçilen İKİ, YABANCI DİL  yazabilecek ve konuşabilecek düzeyde öğretilecektir.    
Birinci Yıl Bütün Meslekler, istemeyenler için, arzu ettiği, tercih doğrultusunda, derslerden biri veya bir kaçını birlikte (sınırlama olmaksızın) ikinci sene ise, ayrıldıkları ve meslek sahibi olmak istedikleri dallar, konusundaki eğitimi alacaklardır. Yine bunda da sınırlama olmayıp başarı, zeka ve kabiliyet ölçüsünde bir kaç dalda birden eğitim alabilme fırsatının önü, her zaman açık tutulacaktır. Bu eğitimler aralıksız GECE ve GÜNDÜZ  sınırlama olmaksızın iklim ve mevsim özelliklerine bağlı olarak da ayarlamalar yapılarak günün her saatinde EĞİTİM yapılacaktır.
Bunlara, bu bölümlerden birini veya bir kaçını bitirdiklerine dair diplomaları verilecektir. 

BÖYLECE, BÜTÜN GENÇLERİMİZ, BİR KAÇ DALDA MESLEK SAHİBİ OLACAKTIR.
4) LİSANS EĞİTİMİ: 16+3=19                                                                    19+3=22
 İLKÖĞRETİM Başlama Yaşı: (5-6-7) Eğitim süresi: 13+2=15 Yılın sonunda (Gencin ortalama yaşı tahminen 20-21-22-23’ye gelmiş oluyor) Branj Öğretmenleri, Fizik, Kimyagerler, Biyologlar, Mühendisler, Avukatlar, Tarihçiler, Coğrafyacılar, Edebiyatçılar, Matematikçiler, Pisikoloğlar, Müftüler, Büyükşehir İmamları...vb bu eğitime devam edenler arasından yetişip hayata atılabileceklerdir.)
5) UZMANLIK EĞİTİMİ:  19+3=22                                                            22+3=25
İLKÖĞRETİM Başlama Yaşı: (5-6-7) Eğitim süresi: 15+2=17 Yılın sonunda (Gencin Ortalama yaşı tahminen 22-23-24-25’e gelmiş oluyor. Eğitimlerine devam edenler arasından, (Yüksek Mühendistler, Yüksek Kimyagerler, Yüksek İslâm Enstitüleri (Uzmanları) Yüksek Lisanslılar, (UZMANLAR KADROSU) ...vb bu eğitime devam edenler arasından yetişip hayata atılacaklardır.)
6) Doktora eğitimi 22+3=25                                                               25+3=28
İLKÖĞRETİM Başlama Yaşı: (5-6-7) Eğitim süresi: 17+2=19 Yılın sonunda (Gencin Ortalama yaşı tahminen 24-25-26-27’ye gelmiş oluyor. Eğitimlerine devam edenler arasından, GENÇ Doktoralı bir kesim ortaya çıkacaktır.  
7) DOÇENTLİK EĞİTİMİ:  25+3=28                                                          28+3=31
İLKÖĞRETİM Başlama Yaşı: (5-6-7) Eğitim süresi: 19+2=21 Yılın sonunda Gencin Ortalama yaşı tahminen 26-27-28-29-30’a gelmiş oluyor. Eğitimlerine devam edenler arasından, GENÇ DOÇENTLER kesimi ortaya çıkacaktır.
8) PROFESSÖRLÜK EĞİTİMİ: 28+3=31                                                    31+3=34
İLKÖĞRETİM Başlama Yaşı: (5-6-7) Eğitim süresi: 21+2=23 Yılın sonunda (Gencin Ortalama yaşı tahminen 28-29-30-31-32’ye gelmiş oluyor Eğitimlerine devam edenler arasından, GENÇ PROFESSÖRLER ortaya çıkacaktır. 
Bütün bu eğitimlerde unvanlara geçmede “ÖNLİSANS, LİSANS, YÜKSEK LİSANS, DOKTORA, DOÇENTLİK, PROFESSÖRLÜK” gibi unvanlar sınırlama, kısıtlama, zaman kaybı, zaman unsuruna bağlı, kısıtlamalar ve engellemeler olmadan, ZEKÂ, KABİLİYET, YETENEK, BİLGİLER, ÇALIŞMA SAHASINDA GÖSTERİLEN PERFORMANS, alan üzerinde yapılmış çalışmalar ÖLÇÜ OLARAK ALINACAĞINDAN SÜRESİ GELMEDEN, SÜRESİ DOLMADAN DA BİR ÜST ÜNVANLARA GEÇMEK” (Uzman, Doktor, Doçent, Profesör) olabilmek, olabilmenin yolu her zaman ve her şartta açık tutularak, ilgili kişinin talebiyle veya komisyon üyelerinin tavsiyesi ile bunun için hemen, anında oluşturulacak bir komisyon ile ünvanlar kazandırılmış, mesleğe geçiş sağlanmış, gerçekleştirilmiş, ilgili diploma verilmiş  olacaktır.

Ayrıca bilgili ve zeki gençlerin önü her zaman açık olacak, iki üç hatta daha fazla eğitim bölümlerine kaydolma, aynı anda bir çok okulda, dalda okuma fırsatı “devam mecburiyeti olmaksızın”, sınav verme gibi ...vb eğitimleri aynı anda yapabilecek, hiçbir süreyi, yılı ve sınav tarihlerini beklemeksizin; ve yaş sınırı olmaksızın  “mesleğin özelliğine bağlı olarak yazılı, sözlü, uygulamalı,” sınavlardan birine veya birkaçına tabi tutularak, sınav vererek unvanlara yükselme, yeni meslek, meslekler  edinebilme imkanının önü her zaman açık olacak ve bütün sınırlamalar, engeller kaldırılacaktır. Bahsedilen konularla ilgili yazılı talimatlar ve maddeler, yorumlar ve kanaatler yok ise ilgili KOMİSYON İNSİYATİF KULLANMADA TAMAMEN SERBEST OLACAKTIR.

İLK, ORTA, Temel Bilgiler,                              YIL:  5+3=  8        Ortaokul
LİSE, Meslek Edindirme (1),                             YIL:   8+3=11        Lise, İlk Meslek
önlisans eğitimi (meslek Edindirme 2),              YIL: 11+3=14       Orta Meslek
LİSANS EĞİTİMİ,                                             YIL: 14+3=17       Yüksek Meslek
UZMANLIK EĞİTİMİ,                                      YIL: 17+3=21       Uzman
Doktora eğitimi,                                                   YIL: 20+3=22       Doktor
DOÇENTLİK EĞİTİMİ,                                     YIL: 22+3=24       Doçent
PROFESSÖRLÜK EĞİTİMİ                               YIL: 24+3=26       Proffesör
Her kişiye istediği mesleklerinden birine atlayabilme; kariyer ve ünvan elde edebilme şansı ve imkanı her zaman ve şartta açık tutulacak, arzu ettiği mesleği yapabilme şansı tanınacaktır…
Bu hayata dönük eğitimin dışında, üniversitelerdeki fazladan olan yıl sayısı tamamen kaldırılacaktır. GENÇLİK YILLARI OLUMLU YÖNDE DEĞERLENDİRİLECEKTİR.
Örneğin: Diş Hekimliğinde 4 yıl liseden sonra 1 sene İngilizce hazırlık 5 yıl diş hekimliği (çok mantıksız ve akla aykırı bir durum) hangi bölümü olursa olsun altı ayda diş tekniksyeni yetiştiren kurslar var. Bunların hepsi de Diş Tekniksyeni oluyor ve her diş hekiminin yanında da fevkalâde çalışıp para kazanabiliyorlar. Peki o zaman Diş Doktoru olması için bir gencimizi, niçin 1+5= 6 yıl okutuyoruz?!. Gençlerin heba olan enerjilerine ve yıllarına yazık değil mi?.. Verilen emeğe, heder olan en verimli yıllara ve kaybolan gençliklerine yazık mı?!..

Bunlar branşlaşırken de birinci yıl genel dersler, bölümlerin bütün dersleri, ikinci yıl seçilen branşla ilgili dersler ve uygulamalar verilerek (Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi, Endodonti, Ortodonti Pedodonti, Periodontoloji, Protetik Diş Tedavisi) üniversitelerimizde gençlere bu kadar uzun tahsil yaptırma yerine, iki üç yıllık Meslek Edindirme, Enstitüler,  dört yıllık Akademiler, Üniversite ve Fakültelerle hayata hazır hale getirilmelidir. Dört yıllın dışında, buralarda ise sadece ünvanları UZMAN, DOKTOR, DOÇENT, PROFFESÖR, ORDÜNARYÜS PROFFESÖR ÜNVANLI KİŞİLER ÇIKABİLECEKTİR.

Her branş için angarya eğitime bir son verilecektir. 
Okullardan daha fazla mevcutlu Dershaneler, beklemeksizin Özel Okul olmalı; ve bunlar, okul gibi uygun ortamlara dönüştürülmeli. Devlet çok kısa zamanda bunlara çok cazip TEŞVİK ve HİBE kredilerle OKULLAŞMAYI desteklemelidir. 
öğrencilerinin öğretmeni seçme öğretmenini değiştirme HAK ve ÖZGÜRLÜĞÜ olduğu sisteme geçilmelidir.

Sadece din eğitimi veren, okullar olmalı. Ayrıca TEMEL EĞİTİMDE Dini İslâm olanlar için, İslâm Dini MECBURÎ DERS olarak okutulmalı, diğer din mensupları ise tercihettikleri dinde eğitim görebilme hakkına sahip olmalı;  TEMEL İSLÂMÎ BİLGİLER TAM OLARAK öğretilmelidir. 
DİN EĞİTİMİNDE: İnsanı ve Aklı hesaba katmayan hiçbir din eğitimi verilmemeli, Kuran’ın zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı, Hurafe değil AKIL dini olduğu öğretilerek: Onlara Allah ve din sevgisi benimsetilecektir. Haramı helâli, Hakk’ı batılı, faydalı ve zararlıyı, doğruyu yanlışı, adaleti, zulmü, ölümü ve ölüm ötesinde hesaba çekilme şuur ve inancını, iyiyi, doğruyu, güzeli, güzelliklerden zevk almasını, güzel bakmasını, güzel görmesini, güzellik sevgisini, güzelliğe değer vermesini, sevgi, hoşgörü ve sabrı bilen nesiller yetiştirecektir.

Çirkinliğin, bayağılığın, iğrençliğin, alçaklığın, kötü olduğunu öğrenmek zorundayız. ZERRE KADAR İYİLİK ve KÖTÜLÜĞÜN BİR GÜN KARŞILARINA ÇIKABİLECEĞİNİ ÖĞRETMELİYİZ.
MİLLETİMİZİN NECİP BİR MİLLET OLDUĞUNU, DÜNYAYA GELİŞ GAYEMİZİ, BU DÜNYADAKİ GÖREVLERİMİZİ, ONLARA BİRER YAŞANMASI GEREKEN HAYAT TARZI  ve  BİRER İDEAL OLARAK AKTARMALIYIZ. BUNDAN SONRA HUZUR ve GÜVEN TOPLUMU OLARAK, BARIŞ ve SÜKUNET İÇERİSİNDE  YAŞAMAYA BAŞLAYACAĞIZ..
Bu eğitimlerin hiç birinde yaş sınırlaması olmayıp, her yaştaki kişiye eğitim hizmeti açık tutulacaktır. Mesleğe başlayanlar için AHİLİK Teşkilatı gibi her mesleğin bir Meslek Kuruluşu olacak, mesleğe başlayanların kaydı buralarda tutulacak ve bu mesleğin mensubu buranın tabii bir üyesi olacaktır. 

Böylece meslek mensuplarının, meslek hatalarının cezası, meslekten men etme, diplomaların ellerinden alınması gibi hususları bu işi yapan, meslek kuruluşu gerçekleştirecektir. Böylece hiç bir meslek erbabı ve hiç bir vatandaş mağdur olmayacaktır. Suçlu bulunanlar da ilgili meslek kuruluşları tarafından mesleğe bir daha geri dönmemek üzere (durumuna ve hatanın özelliğine bağlı) mesleklerinden men edilebilecektir. Böylece konuyla ilgili bilgisi olmadığı halde ilgisiz kişilerin meslek mensuplarına, haksız ve usulsüz olarak ceza önermesinin de önüne geçilmiş olacaktır.
GENÇLERİMİZİN GAYESİ ve TOPYEKÜN İDEALİMİZ ŞÖYLE OLACAKTIR:

İLÂHİ KELİMETULLAHI, yeryüzünde hakim kIlmak GEREKLİLİĞİNE;   
Kendilerini  Allah’ın yeryüzündeki halifesi olarak görmesine;  
Dünyanın yer küresinin (“Küree-i arz), bir İNSANA YETMEYECEK KADAR dar olduğuna;
yedİ İklim ve diğer toprakların, TEK SAHİBİ OLDUĞUNA; 
Allah’ın İYİ İNSANA ve İNSANLIĞA, ÜMMETİNE yardım ETTİĞİNE İNANMAK,
ATALARIMIZ GİBİ, Yeryüzünün İDARESİNİN KENDİLERİNE ALLAH TARAFINDAN VERİLDİĞİNE İNANMAK.
YÜKSEK İDEAL: “DAHA DENİZ, DAHA IRMAK, GÖK ÇADIRIMIZ GÜNEŞ MIZRAĞIMIZ OLMALI” DİYECEK KADAR CESUR ve İDEALİST;
Dünyanın Tek bir Hakana yetmeyecek kadar dar olduğuna ve bunu her hareketiyle İspat eden ÜLKÜ ERLERİ OLARAK YETİŞECEKLERİNE İNANDIRMAK…

DÜNYA KARDEŞLİĞİNİ KENDİSİNE BİR FELSEFE YAPMIŞ İNSAN ODAKLI ŞAHISLAR OLARAK YETİŞMELERİ TEMİN EDİLECEKTİR.

Translate