22 Eylül 2023 Cuma

MERAL'e DİKKAT!.. Abdullah Çağrı ELGÜN

 MERAL'e DİKKAT!..

                      Abdullah Çağrı ELGÜN

Meral Yine Sahnede! 

Geçen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "Kazanabilecek Aday" diye tutturmuştu!..

Masayı devirdiği unutulmayan Meral AKŞENER, öyle anlaşılıyor ki AKP'nin yollarındaki bütün çalı, diken ve taşları temizlemek peşinde...

AKŞENER’in kafasında yaklaşan bu yerel seçimlerde de yeni kurgular ve gizli planlar var!..

AKŞENER, kendini, AKP'ye yerel seçimlerde CHP’nin elindeki Büyükşehir Belediyelerini altın tepsi içinde sunmaya hazırlanıyor!.. Bu uzak görüşün doğruluğunu “Yerel Seçimler” bitiğinde de göreceğiz…

14 Mayıs seçimlerinden önce:

“Kazanabilecek Aday” diye diretip durdu.  Sonunda masaya bir tekme atıp, masadan kalkmıştı!...

KILIÇDAROĞLU: Piyasadan gelen ve devlet geleneğinden bi haber olan adayların karşısında, daha güçlü ve "Kazanabilecek Aday" olan ve mütevazi yaşantısı ve çalışkanlığı ile hayatını milletine adamış, bir bürokrat!..

Devlet'ten gelen,

Maliye Uzmanı,

Daire Başkanı,

Genel Müdür Yardımcısı, Genel Müdür, Müşteşar Yardımcısı ve Devlet Müşteşarlığı yapmıştır.

Devletin en çalışkan ve en yüksek bürokratı olmuş bu çalışkanlığj ile de ödüller almıştır.

Güçlü bir kişilik, güçlü bir Devlet Adamıdır.

14 Mayıs seçimlerinden önce, Meral AKŞENER',  KILIÇDAROĞLU'nun adaylığınını engellemek için ve onun  aleyhinde "Kazanacak Adam"  bulma bahanesiyle, toplumda bir algı oluşturma girişiminde bulundu. Başarılı da oldu. Halkımız malesef bu oltayı çabuk yuttu!..

KILIÇDAROĞLU'nu itibarsızlaştırmak için: Yavuz AĞIRALİOĞLU, Ümit ÖZLALE ve İbrahim Halil ORAL'ı görevlendirip sürekli ateşleyip konuşturan Meral AKŞENER olmadı mı?

Bunlara KILIÇDAROĞLU aleyhinde neler söyletmediler?

Soyu sopu Türk oğlu Türk olan KILIÇDAROĞLU'na :

"Demokrasi kılıflı tek adam!"

(Erneni kökenli

Alevî...)

Kimse fark etmedi mi?

Elbirliği ile KILIÇDAROĞLU’nu itibarsızlaştırıp, masadan kalkıp milletin bütün ümitlerini suya salmadı bu Meral AKŞENER ?..”

Sinan OĞAN'a ve Muharrem İNCE'ye KILIÇDAROĞLU karşısında oy istenmedi mi?

Kemal KILKÇDAROĞLU, daha ilk turda kazanabilecek iken, şansını Meral AKŞENER yok etmedi mi?..

Meral AKŞENER, bütün bunları, kimin için yaptı?.. (Anayasaya aykırılığına rağmen, Erdoğan'ın bir beş yıl daha aynı koltukta kalabilmesi için)

Kısaca ne AKŞENER’in ne de BAHÇELİ’nin Partisini “Tek Başına İktidar” yapma gibi bir derdi yok!.. Mevcut iktidara hizmet, onlar için en büyük şeref olarak görülüyor!..

Bu Yerel Seçimler yaklaşırken de muhtemel İzmir’den aday olabilecek KILIÇDAROĞLU’nu itibarsızlaştırıp yine engelleyerek, İzmir'i boşaltıp AKP için hazır hale getirmek istemektedir...

Şimdi de bunu: İzmir'de Kazanma ihtimali sıfır olan: Ümit ÖZLALE’yi aday göstererek yapmak arzusundadır... 

9 Mayıs 2023 Salı

ERDOĞAN NİÇİN GİTSİN DİYORSUNUZ? Abdullah Çağrı ELGÜN

ERDOĞAN NİÇİN GİTSİN DİYORSUNUZ?

Abdullah Çağrı ELGÜN

          Herkesin gönlünde bir aslan yatar. Türk Milletin gönlünde de Vatan Türkiye yatmaktadır… İktidara kim gelirse gelsin Seçimlerde Hak ve Adalet kazanacaktır.

Kimi eş dostlar asında hararetle geçen konuşmalara şahit oluyoruz Erdoğan taraftarları liderlerine öylesine bağlanmışlar ki ufacık bir eleştiriyi dahi asla kabul etmiyorlar. Muhataplarına: “Siz Erdoğan düşmanlığı yapıyorsunuz. Nankörsünüz!” diyorlar… Halbuki konuşanlardan herkes birbirini gayet iyi tanıyor ve kimin ne zaman kimlere oy verdiğini de biliyor, kimin yanlış kimin doğru söylediğini de biliyorlar; fakat birine körü körüne bağlanmak gözlerini kör etmiş! Herkesin daha fazla kör kalmaması için:

Bu sebeple Erdoğan gitsin diyoruz!..

Erdoğan’ın yirmi iki (22) yıl iktidarda kalmasının sağlayan bu halk değil mi? 

Her iki kişiden biri onu tercih edip oy verdi…

Şimdi eleştiriyorsa, bunda gocunacak ne var? Böyle olduğu halde bile liderlerine toz kondurmak istemeyen haklı mı?

Sayıyorlar: Yol, Köprü, Otoban, Tünel, Hastane, Stadyum, Havaalanı yapma; SSK-BAĞKUR-SOSYAL GÜVENLİK KURUMU’daki yenileşme…vb. var da var!.. Biri de çıkmış diyor ki: “Dün doktorlar, BAĞKUR’lu SSK’lı Hastaları odasına çip evire çevre dövüyorlardı. Bugün biz, doktorları dövüyoruz. İşte neler değiştiğini bir anlayın!..” diyor iyi mi?..

Kim getirdi bu değişim?

Erdoğan!

Doğru mu?  

Doğru!..

Peki Bunları kim inkâr ediyor?

Hiç kimse; fakat bunların nasıl ve kimlere hangi tüyü bitmedik yetimin hakkını gasp ederek, çalarak, hırsızlayarak, yedirerek, yapılan bu bahsi geçenlere gelir garantileri verilerek getirildiğini söylemiyorlar…

Biz Söyleyelim: 

Recep Tayyip Erdoğan’ın Çıraklık Dönemi: Kazım TÜRKERLER, Remzi GÜR, Cihan KAMER.

Kalfalık Dönemi: Nihat ÖZDEMİR, Mehmet CENGİZ (Milletin Anasına avradına söven zat!..), Cemal KALYONCU, KOLİN İnşaat, MAKYOL;

Ustalık Dönemi: TOSYALI HOLDİNG

Bunların yanından Devletten alınıp el değiştiren, özelleşerek yok pahasına satılan, yağmalanan, talan edilen ve sonra kapatılan kurumların neler olduğunu, bunların akıbetinin ne olduğunu kaç vatandaş biliyor?.. Bunları yazsak satırlara sığmaz!.. 

Bu sebeple Erdoğan gitsin diyoruz!.. 

Milletin ve ülkenin mal varlığına çökme, satma, yandaşlara peşkeş çekme…
Yılların birikimlerini, milletten alınan vergi kazançlarını, birkaç müteahhitte yedirme, icabında (1) liraya yapılacak işi: 10-100-1000 liraya verip üzerinden komisyon alma, bunları da gelir garantili işletmeler haline dönüştürme, millete ve vatana ihanet değil midir? 

Bu uygulamayı başlatan, kurulu sistemi zaafa uğratarak, doğru işleyen kurumlarını çürüten, devletin ayarları ile oynayarak onu bozan uygulamanın başında, kim varsa, o gitsin diyoruz… 

Bu sebeple Erdoğan gitsin diyoruz!.. 

Ülkemiz insanlarını kamplara bölme, otuz altı (36) etnik gruba ayırma, ötekileştirme, kafir, dindar diye ayırma, Türkiye’ye Harp İlan etme (Darül Harp), ülkenin yağmalanıp bütün malları ve servetiyle birlikte talan edilmesi… Güçlünün, güçsüzü öldürüp ortadan kaldırdığı, faili meçhül cinayetler, kadın cinayetleri, fuhuş, kaset şantajları, güzellik salonları altında açılan fuhuş evi işletmeleri, eşcinsel evlilkler, eroin kokain ve uyuşturucu baronlarının (Devlet, Siyaset, Ticaret Mafya Trafiğinde Türkiye’yi üst edinmeleri, devletin en yetkililerinin bu olaya adlarının karışması, vatandaşın mallarına çökme. Ülkenin gelir getiren kurumlarının, Kıyı ve Deniz Sahillerinin, Devlet Arazileri ve Devlet Kurumlarının özel vakıflara oradan da yandaşlara yok fiyatına satılması. Yandaşların zenginleştirilmesi, haksız ve usulsüzlükten kazanç elde etme, adil olmayan, haksız kazançla Karunlaşmaya, giden bütün yolların açılması…

Bu sebeple Erdoğan gitsin diyoruz!..

Arap Emevi anlayışıyla ülkemizi “Kafir Ülkesi” ilan ederek, sekiz milyon insan: İŞİDÇİ, Mısır, Şeriat yanlısı, Afgan ve benzerleri İstanbul başta olmak üzere altı şehrimizde silahlarını toprak altına gizleyerek ülkemize girmişler… Biz bu senaryoyu, Hatay şehrimizde gördük. Taliban Temsilcisinin bulunduğu bir heyet Diyarbakır şehrimizde gösteri yaparak “Şeriat!” çağrısı yapıyor. HÜDAPARLI bir sakallı sokakta uzatılan mikrofona konuşarak: “Az kaldı, sizleri keseceğiz!” diyerek vatandaşa korku salıyor. Sonra tutuklanıp serbest kalıyor.

İstisnasız her gün sınırlarımızdan kaçak giren Müslüman kılıklı terörist mi, ajan mı, ne ildiği belli olmayan yabancılara açık hale getirme, sınır kaçakçılarının buraların parselleyerek kişi başı alınan 700 Doları; Devlet, Siyaset, Ticaret üçgeni içerisinde paylaşma…

İlerimizin Afgan, Pakistan, Suriyeli, Taliban Örgütlerinin; DEAŞ, YPG, PYD, KCK ve PKK’lı ajanların cirit attığı, göçmen sığınağı haline getirilmesi...

28 Mart’ta İmralı’da seçim kazanmak için: Abdullah ÖCALAN’a heyet göndermek yetmiyor, Barzani çağırılarak, samimi ve sözünün geçerli olduğu Kürt Aşiret liderleri ile görüştürülüp Erdoğan’a oy devşiriliyor… Bunlar ellerindeki devletin bütün imkanlarını siyasî araç olarak kullanıp ne yapıp yapıp iktidarda kalmak istiyorlar… Türk Halkından gizlenen, vatandaşın bilmediği, hangi ihanetler yapıldı ki sakız gibi sakız gibi yapıştıkları bu koltuklarından asla kalkmak istemiyorlar… İşte bu sebeple Erdoğan gitsin diyoruz!..

Kimsenin şahıslarla bir derdi sıkıntısı olamaz!.. Körü körüne iddia ve ispatın peşinde değiliz. Her şey medyada yayınlanmış yazılarda, videolarında ayan beyan ortaya çıkmış ve açıktadır. İtirafçıların bir kısmı (Sedat PEKER, Muhammet YAKUT, Ali YEŞİLDAĞ) tarafından da ifşalar yoluyla yeni yeni bilinmeyenler birçok sır da dile getirilmektedir.  Bu kokuşmuş, çürümüş hukuk ve adaletten yoksun çarkın başı kimdir? Erdoğan’dır… Haberi ve izni olmadan kimse elini kıpırdatamaz. Bu yanlışları yapan kim olursa olsun gitsin.Halk bir nefes alsın. Değişim olsun diyoruz. 

Bu sebeple Erdoğan, gitsin diyoruz!..

 Türkiye olarak bu eşsiz vatanın: 8 Aralık 1925’te, Millî Eğitim Bakanlığı, Kürt, Çerkez ve Laz, Kürdistan ve Lazistan gibi bölücü ifadeler kullanılmasını yasaklayan bir genelge yayınladı.  Mustafa Kemal yeni düşüncesini, 1930’da manevî kızı Afet İnan’a yazdırdığı:

“Yurttaşlık İçin Medeni Bilgiler” adlı eserinde açıklamıştır. Konuyla ilgili paragrafta şöyle yazmaktadır:

“Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri, Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş, vatandaş ve millettaşlarımız vardır; fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aleti mürteci beyinsiz haricinde, hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir hasıl etmemiştir; çünkü bu milletin fertleri de Türk toplumunun geneli ile aynı müşterek maziye, tarihe, ahlâka ve hukuka sahip bulunuyorlar.”

Halbuki bugün Cumhuriyetin ayarları ile oynanmış, kanunlara uyma ve uygunluk ortadan kalkmış, bu iktidarın uygulamalarında kaldırılmıştır! Bu yönetim başı: Erdoğan’dır. 

Bu sebeple Erdoğan gitsin diyoruz!..

Seçim sadece bir yarıştır. Milletin oyuyla gelinir. Yine milletin oyuyla gidilir. Bu, bir Bizans Osmanlı Türk Savaşı değildir. Kazanan da kaybeden de bu ailenin içinden, bizlerin evlatlarıdır… Kimse ne ürksün ne de korksun!.. Bu işi gereğinden fazla geren, insanlarımızı hasımlaştıranlar utansın… Bu sebeple Erdoğan gitsin diyoruz!..

Bu dünden, bugüne sertleşme, birbirine sataşma, hasımlaşmanın müsebbibi iktidardır… Halka korku salarak ve gözdağı vererek: “15 Temmuz da yapamadıklarımızı yapacağız. 15 Temmuz’da yarım kalan işi tamamlayacağız!” Diyen bir İç İşleri Bakanı var! “Sizi keseceğiz!..” diye dehşet saçmak isteyen gözü kararmış, aklını yitirmişler var!.. Ülkeyi bu hale getiren, yönetim ve bu yönetimin başı: Bu sebeple Erdoğan gitsin diyoruz!.. 

İktidarda bulunun hükümetin Bakanları kanun gereği seçim öncesi bakanlıklarını bırakması gerekirken bırakmamıştır. Hiçbir şey olmamış gibi Bakan Koltuklarına sakız gibi yapışmaya devam etmektedirler. Bu durumu göz yuman ülkenin savcıları, hakimleri durum karşısında hareketsiz kalmış, tarafsızlıklarını muhafaza edememişlerdir. 

Bu sebeple Erdoğan gitsin diyoruz!..

Yüksek Seçim Kuruluna İçişleri Bakanı davet edilmediği halde gidip gelmektedir. Durum mevcut kanunlarımıza aykırıdır. Suçtur!.. İç işleri Bakanı dışarıda, Bilgisayar sisteminden YSK’nı an be an takip eden Paralel bir YSK oluşturmuş gözükmektedir. Bu durum T.C. Kanunlarına aykırıdır. İç işleri Bakanı alenî suç işlemektedir. Halk mevcut iktidarın, adalet sistemine olan güvenini kaybetmiştir. 

Bu sebeple Erdoğan gitsin diyoruz!..

“Mafya, devlet, siyaset üçgeninde dönen dolaplar, işlenen ve cezasız bırakılan suçlar, harcanan insanlar, çökülen mallar, ideolojik kılıflara sokularak meşrulaştırılan ulusal veya uluslararası kirli ilişkiler, uyuşturucu baronlarına bilgi satan polisler, tacirlerden rüşvet alan hakimler-hakimler onlara yardımcı olan siyasetçiler, Sedat Peker, Muhammed YAKUT,  Ali Yeşildağ itirafları, iftiraları, tehditleri, aba altından sopa göstermelere dair elinde tuttuğu bilgilere… 

Bu sebeple Erdoğan gitsin diyoruz!.. 

6 Mayıs 2023 Cumartesi

PİYASA ADAMI ve DEVLET ADAMI; Abdullah Çağrı ELGÜN

PİYASA ADAMI ve DEVLET ADAMI

Abdullah Çağrı ELGÜN

Piyasa Adamından her şey olur...

Tek Devlet Adamından Olmaz!...

Piyasa adamı tacirdir, tüccardır, zanaatkârdır.

Devlet adamı bunu yapamaz! Yapsa da iflas eder!..

Devlet adamı, ana baba gibi koruyucu, müşfik ve sevecendir. Hep verir. Vermeye odaklıdır.

Piyasa adamı Mağaza çalışanı, Şirket çalışanı, fabrika çalışanıdır. Kazanca, kâra ve hep almaya odaklıdır. Alırken bonkör, verirken cimridir!... Almaya odaklıdır.

Herkesten, her şekilde piyasa adamı çıkar ve piyasa adamı olunur; fakat herkesten hele siyasîlerden devlet adamı asla olmaz!... Olursa devlet, millet kaybeder, sistem zaafa uğrar, kurumları çürür, devletin ayarları bozulur...

Devlet adamını devlet yetiştirir. Yatılı ilköğretim, ortaöğretim, Yüksekokul, Akademi...vb.lerinde sıkı bir eğitim ve disiplin altında her tür bilgiyle donatılmış olarak yetişirler. Asker, Doktor, Sağlık Personeli, Teknik adamlar, Emniyet, Polis okulu ...vb. Akademileri...

Dışarıdan alınarak, altı ay, bir yıl kursla eğitilip, alınanlardan dahi devlet adamı çıkmaz; ancak babası, dedesi asker, emniyet mensubu eğitimci çocukları bu grubun dışındadır.

Devlet terbiyesiyle yetişmiş: Devlette en az yirmi yıl hizmet yapmış, her meslek grubu devlet adamıdır. ..

Siyaset yoluyla, bugünkü seçim sistemiyle iş başına gelmiş: Meclis Üyeleri, Belediye Başkanları, Milletvekili, Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı da resmî olarak devlet adamı sıfatı bulunmasına rağmen Devlet Adamı kriterlerinden, yoksun olup, devlet adamı karakteri taşımazlar...

Devlet adamı ne sahada yetişir ne de piyasada… Devlet adamı yine devlette kademe kademe, basamak basamak atlayarak olgunlaşarak, deney ve tecrübe kazanarak pişer, olgunlaşır, yetişir...

Piyasa adamı, Siyaset Adamı sokakta, piyasada yetişir. Piyasa adamından devlet adamı olmaz!.. Olursa da devlet ve onu yönetenler tarafından sıkıntıya girer.

Devleti ele geçirirse ayarları ile oynar, sitemi değiştirmeye kalkar.  Devlet tökezler, önlem alınmazsa yıkılır...

Piyasa adamından her yerde her şekilde bulunur. Devlet adamı enderdir, nadidedir; her yerde her şekilde bulamazsınız!..

Piyasa, Siyaset adamından, asla devlet adamı olmaz!.. Devlet adamlarının hepsi, aynı zamanda siyasetçidir!..

Ne büyük hatadır ki bizler, sürekli piyasadaki adamlardan siyaset adamı seçip, devlet adamı olmalarını boşuna bekleriz...

Son 100 Yıllık Deneylerimiz bize göstermiştir ki piyasadan gelen Siyaset Adamından asla Devlet Adamı Olmaz, Olamaz!

Bu sebeple ülkemizin en büyük sorunu DEVLET ADAMI KITLIĞIDIR!.. Tez vakitte Devlet Adamının yetiştirmesi gerekiyor!... Siyasetçi, Politikacı ise asla; çünkü her meslekten ve herkesten politikacı çıkar.  Özellikle de Devlet Adamlarından...

Atatürk, dünyanın gelmiş geçmiş en akıllı, cesur, karizmatik ve aynı zamanda çok zeki bir Devlet Adamı ve Siyasetçisidir…

Atatürk sonrası sıkıntının kaynağı tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır... Osmanlı Türkiyesi, yıkılırken dahi:başta Atatürk olmak üzere:

Mehmet Âkif, Yahya Kemâl, Ahmet Haşim, Tevfik Fikret, Ahmet Vefik Paşa; 

Kazım Karabekir Paşa, Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa, Fevzi Çakmak Paşa, İsmet İnönü Paşa, Rauf Orbay Paşa, ...vb.;

Buhûrîzâde Mustafa Itrî, Tatyos Efendi, Lavtacı Andon, Kemençesi Vasilaki;

İbrahim Çallı, Osman Hamdi Efendi, Hasan Rıza, Osman Nuri Paşa, Hasan Rıza....vb. gibi büyük dahiler yetiştirmeyi başarmıştı...

Günümüz Türkiyesi ise dünyaca tanınmış böylesi dehalarının çoğunu yurt dışına çıkmaya, yurt dışında ekmek kapısı aramaya mecbur etmiş, yabancılara kaptırmıştır...

Siyasetçi ile devlet adamı arasındaki fark; piyasa adamı siyasetçi bir sonraki seçimi ve kendi geleceğini düşünür.

Devlet adamı ise her daim ülkesini milletini ve halkının geleceğini düşünür…

Devlet adamı ile piyasa adamı siyasetçi, birbirinden çok çok farklıdır:

Devlet adamı yaşatmak için vardır, piyasa adamı siyasetçi yaşamak için…

Devlet adamının özel hayatı yoktur, siyasetçi özel hayatı için yaşar…

Devlet adamı yakmamak için kendi yanar, siyasetçi yanmamak için devleti, vatanı yakar…

Devlet adamını adil ve dürüst insanlar destekler, piyasa adamı siyasetçi fanatiktir: futbol takımı tutar gibi taraf etrafını, yandaşlarını tutar ve desteklerler.…

Devlet adamı milletine ve adalete dayanır, piyasa adamı siyasetçi sadece sandığa güvenir…

Devlet adamı birleştirici, siyasetçi ötekileştiricidir…

Devlet adamı toplar, birleştirir; siyasetçi böler, parçalar…

Devlet adamı uzlaşmacıdır, siyasetçi insanlar arasındaki itilaftan beslenir…

Devlet adamı sevdirir, siyasetçi tehdit eder, korkutur…

Devlet adamı mütebessimdir, siyasetçi mağrur ve asık suratlıdır…

Devlet adamı öfke ile kalkanın zararla oturacağını bilir, siyasetçi ise öfkeyi de bir aldatma sanatı olarak kullanır…

Devlet adamı konuşur, siyasetçi bağırır…


Devlet adamı vicdana, gönüllere hitap eder, siyasetçi cüzdana…

Devlet adamı gelişir, geliştirir; çağ atlatır; siyasetçi dönüp durur...

Devlet adamının düşüncelerinde istikrar vardır, siyasetçi gömlek değiştirir gibi her dakika fikir değiştirir…

Devlet adamı tek yüzlüdür, siyasetçi çok yüzlüdür, bukalemun gibi değişkendir…

Devlet adamı adalet için dik durur, siyasetçi yoksula, garibana diklenir…

Devlet adamı kendini milletin hizmetine adar, siyasetçi ise millet, kendine itaat etsin, hatta minnet etsin, hatta köle olsun ister

Devlet adamı yanlışları hemen görür, düzeltir; siyasetçi atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra: “ Aldatıldık!” der.

Devlet adamı din ile politikayı ayırır, siyasetçi dini politikaya alet eder…

Devlet adamı liyakate bakar, siyasetçi sadakate ve itaate…

Devlet adamı icabında “Hayır!” diyebilenleri sever, siyasetçi “Evet efendim!”' cileri…

Devlet adamı millete hesap verir, siyasetçi: “Ben sadece sandıkta hesap veririm veya sadece Allah'a hesap veririm” der ve hesap vermekten kaçar…

Devlet adamı rüyasında milleti görür, siyasetçi çıkarını...

Devlet adamı emin adımlarla ilerler, siyasetçi zikzak çizerek yürür…

Devlet adamı uzun vadeli düşünür, siyasetçi günlük yaşar…

Devlet adamı görür, siyasetçi bakar.

”Bakanlar”ın siyasetçiler arasından seçilmesinin hikmeti bu olsa gerek…

Devlet adamının yanında vatandaşlar vardır, siyasetçinin yanında yandaşları vardır….      

Devlet adamı vatanı tutar, siyasetçi taraf tutar…

Devlet adamı Türk milletini destekler, siyasetçi ise menfaati için düşman ülke ve vatandaşlarını bile desteklemekten çekinmez!..

Devlet adamının gücü, bilgisi, donanımı, zekasında saklıdır.

Siyaset Adamı, Piyasa Adamının gücü, parasından, oturduğu koltuğundan ve etrafını sarmış dalkavuklardan alır!..

Devlet adamları kendilerini yaptıklarıyla ebedîleştirirler…Yüz yıl, bin yıl ve diğer gelecek yıllara hitabederler...

     Piyasa, siyaset adamlarının dayandığı koltuklar, altlarından kayınca balon gibi sönüp, kaybolup giderler...

          Piyasa Adamından her şey olur...

Tek Devlet Adamından Olmaz!...

Piyasa adamı tacirdir, tüccardır, zanaatkârdır.

Devlet adamı bunu yapamaz! Yapsa da iflas eder!..

Devlet adamı, ana baba gibi koruyucu, müşfik ve sevecendir. Hep verir. Vermeye odaklıdır.

Piyasa adamı Mağaza çalışanı, Şirket çalışanı, fabrika çalışanıdır. Kazanca, kâra ve hep almaya odaklıdır. Alırken bonkör, verirken cimridir!... Almaya odaklıdır.

Herkesten, her şekilde piyasa adamı çıkar ve piyasa adamı olunur; fakat herkesten hele siyasîlerden devlet adamı asla olmaz!... Olursa devlet, millet kaybeder, sistem zaafa uğrar, kurumları çürür, devletin ayarları bozulur...

Devlet adamını devlet yetiştirir. Yatılı ilköğretim, ortaöğretim, Yüksekokul, Akademi...vb.lerinde sıkı bir eğitim ve disiplin altında her tür bilgiyle donatılmış olarak yetişirler. Asker, Doktor, Sağlık Personeli, Teknik adamlar, Emniyet, Polis okulu ...vb. Akademileri...

Dışarıdan alınarak, altı ay, bir yıl kursla eğitilip, alınanlardan dahi devlet adamı çıkmaz; ancak babası, dedesi asker, emniyet mensubu eğitimci çocukları bu grubun dışındadır.

Devlet terbiyesiyle yetişmiş: Devlette en az yirmi yıl hizmet yapmış, her meslek grubu devlet adamıdır. ..

Siyaset yoluyla, bugünkü seçim sistemiyle iş başına gelmiş: Meclis Üyeleri, Belediye Başkanları, Milletvekili, Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı da resmî olarak devlet adamı sıfatı bulunmasına rağmen Devlet Adamı kriterlerinden, yoksun olup, devlet adamı karakteri taşımazlar...

Devlet adamı ne sahada yetişir ne de piyasada… Devlet adamı yine devlette kademe kademe, basamak basamak atlayarak olgunlaşarak, deney ve tecrübe kazanarak pişer, olgunlaşır, yetişir...

Piyasa adamı, Siyaset Adamı sokakta, piyasada yetişir. Piyasa adamından devlet adamı olmaz!.. Olursa da devlet ve onu yönetenler tarafından sıkıntıya girer.

Devleti ele geçirirse ayarları ile oynar, sitemi değiştirmeye kalkar.  Devlet tökezler, önlem alınmaz, dikkat edilmezse, devlet yıkılır...

        Sadrazam Hazerpare Ahmet Paşa öldürüldükten sonra eti ve yağları parça parça doğranarak eklem ağrılarına, mafsallara iyi geldiği söylenerek, çarşı ve pazarrlarda satılmıştır!.. Bu sebeple kendisine "Binbir Parça" anlamına delen "Hazerpare" lakabı verilmiştir.

Piyasa adamından her yerde her şekilde bulunur. Devlet adamı enderdir, nadidedir; her yerde her şekilde bulamazsınız!..

Piyasa, Siyaset adamından, asla devlet adamı olmaz!.. Devlet adamlarının hepsi, aynı zamanda siyasetçidir!..

Ne büyük hatadır ki bizler, sürekli piyasadaki adamlardan siyaset adamı seçip, devlet adamı olmalarını boşuna bekleriz...

Son 100 Yıllık Deneylerimiz bize göstermiştir ki piyasadan gelen Siyaset Adamından asla Devlet Adamı Olmaz, Olamaz!

Bu sebeple ülkemizin en büyük sorunu DEVLET ADAMI KITLIĞIDIR!.. Tez vakitte Devlet Adamının yetiştirmesi gerekiyor!... Siyasetçi, Politikacı ise asla; çünkü her meslekten ve herkesten politikacı çıkar.  Özellikle de Devlet Adamlarından...

Cesedi, At Meyda'nında paramparça edilen 
Osmanlı Sadrazamı Hazerpare  Ahmet Paşa 
        Atatürk, dünyanın gelmiş geçmiş en akıllı, cesur, karizmatik ve aynı zamanda çok zeki bir Devlet Adamı ve Siyasetçisidir…

Atatürk sonrası sıkıntının kaynağı tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır... Osmanlı Türkiyesi, yıkılırken dahi:başta Atatürk olmak üzere:

Mehmet Âkif, Yahya Kemâl, Ahmet Haşim, Tevfik Fikret, Ahmet Vefik Paşa; 

Kazım Karabekir, Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Rauf Orbay;

Buhûrîzâde Mustafa Itrî, Tatyos Efendi, Lavtacı Andon, Kemençesi Vasilaki;

İbrahim Çallı, Osman Hamdi Efendi, Hasan Rıza, Osman Nuri Paşa, Hasan Rıza....vb. gibi büyük dahiler yetiştirmeyi başarmıştı...

Günümüz Türkiyesi ise dünyaca tanınmış böylesi dehalarının çoğunu yurt dışına çıkmaya, yurt dışında ekmek kapısı aramaya mecbur etmiş, yabancılara kaptırmıştır...

Siyasetçi ile devlet adamı arasındaki fark; piyasa adamı siyasetçi bir sonraki seçimi ve kendi geleceğini düşünür.

Devlet adamı ise her daim ülkesini milletini ve halkının geleceğini düşünür…

Devlet adamı ile piyasa adamı siyasetçi, birbirinden çok çok farklıdır:

Devlet adamı yaşatmak için vardır, piyasa adamı siyasetçi yaşamak için…

Devlet adamının özel hayatı yoktur, siyasetçi özel hayatı için yaşar…

Devlet adamı yakmamak için kendi yanar, siyasetçi yanmamak için devleti, vatanı yakar…

Devlet adamını adil ve dürüst insanlar destekler, piyasa adamı siyasetçi fanatiktir: futbol takımı tutar gibi taraf etrafını, yandaşlarını tutar ve desteklerler.…

Devlet adamı milletine ve adalete dayanır, piyasa adamı siyasetçi sadece sandığa güvenir…

Devlet adamı birleştirici, siyasetçi ötekileştiricidir…

Devlet adamı toplar, birleştirir; siyasetçi böler, parçalar…

Devlet adamı uzlaşmacıdır, siyasetçi insanlar arasındaki itilaftan beslenir…

Devlet adamı sevdirir, siyasetçi tehdit eder, korkutur…

Devlet adamı mütebessimdir, siyasetçi mağrur ve asık suratlıdır…

Devlet adamı öfke ile kalkanın zararla oturacağını bilir, siyasetçi ise öfkeyi de bir aldatma sanatı olarak kullanır…

Devlet adamı konuşur, siyasetçi bağırır…

Devlet adamı vicdana, gönüllere hitap eder, siyasetçi cüzdana…

Devlet adamı gelişir, geliştirir; çağ atlatır; siyasetçi dönüp durur...

Devlet adamının düşüncelerinde istikrar vardır, siyasetçi gömlek değiştirir gibi her dakika fikir değiştirir…

Devlet adamı tek yüzlüdür, siyasetçi çok yüzlüdür, bukalemun gibi değişkendir…

Devlet adamı adalet için dik durur, siyasetçi yoksula, garibana diklenir…

Devlet adamı kendini milletin hizmetine adar, siyasetçi ise millet, kendine itaat etsin, hatta minnet etsin, hatta köle olsun ister…

Devlet adamı yanlışları hemen görür, düzeltir; siyasetçi atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra: “ Aldatıldık!” der…

Devlet adamı din ile politikayı ayırır, siyasetçi dini politikaya alet eder…

Devlet adamı liyakate bakar, siyasetçi sadakate ve itaate…

Devlet adamı icabında “Hayır!” diyebilenleri sever, siyasetçi “Evet efendim!”' cileri…

Devlet adamı millete hesap verir, siyasetçi: “Ben sadece sandıkta hesap veririm veya sadece Allah'a hesap veririm” der ve hesap vermekten kaçar…

Devlet adamı rüyasında milleti görür, siyasetçi çıkarını...

Devlet adamı emin adımlarla ilerler, siyasetçi zikzak çizerek yürür…

Devlet adamı uzun vadeli düşünür, siyasetçi günlük yaşar…

Devlet adamı görür, siyasetçi bakar.

”Bakanlar”ın siyasetçiler arasından seçilmesinin hikmeti bu olsa gerek…

Devlet adamının yanında vatandaşlar vardır, siyasetçinin yanında yandaşları vardır….      

Devlet adamı vatanı tutar, siyasetçi taraf tutar…

Devlet adamı Türk milletini destekler, siyasetçi ise menfaati için düşman ülke ve vatandaşlarını bile desteklemekten çekinmez!..

Devlet adamının gücü bilgisi, donanım, zekasında saklıdır.

Siyaset Adamı, Piyasa Adamının gücü, parasından, oturduğu koltuğundan ve etrafını sarmış dalkavuklardan alır!..

Devlet adamları kendilerini yaptıklarıyla ebedîleştirirler…Yüz yıl, bin yıl ve diğer gelecek yıllara hitabederler...

Piyasa, siyaset adamlarının dayandığı koltuklar, altlarından kayınca, balon gibi sönüp, kaybolup giderler...

2 Nisan 2023 Pazar

HANGİ LİDER? Abdullah Çağrı ELGÜN

                                  HANGİ LİDER?

(AKŞENER, BAHÇELİ, ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU)

Abdullah Çağrı ELGÜN

         AKŞENER: Henüz arılaşıp durulaşma konusunda tereddüt sahibidir. AKŞENER’de zemin kaygan, ortam dumanlı, at izi. it izine karışmış durumdadır!.. Kendi adamlarına sahip çıkamayan, yarın Başbakan olduğunda bu adamları tutabilir mi?

“İttifak” ın en büyük ortağına, önüne geleni söyletenler, ne derece sağlam ortak olabilir?..

Meral AKŞENER’in her türdeki zorluklar karşısında yanında olana, vefa borcu yok mu?

Meral AKŞENER, buz pistinde, ayağına dar geldiği anlaşılan yeni patenlerle, Artistik patinajda "Lauback" yapmak isterken  tökezliyor. 

İNCE'ye Gelince: Kendisini Cumhurbaşkanı adayı eden eski partisine, bu kadar vefasızlığı nereden öğrenmiş? İNCE, bozkırın doyumsuz tilkisi gibi her söylenene kanıyor.   Bu kırılgan ve kaygan zeminde, her iki liderin de daha fazla oy kaybına uğramaması için sağlam bir dik duruş sergilemesi beklenir!.. Bu durum, fertler için de “İttifak” için de aynıdır!.. 

CHP’li Engin Altay, AKŞENER’e atıfla: "Her evin çocuğunun kusuruyla ilgili, kulağı çekilecekse, evin reisi çeker!" sözleri, Ağıralioğlu ise Altay'a: "Özen gösterilmez ise milletin umudu döke saça, kaybedilir…" ifadelerini kullanmıştı.  Beklenen oldu Ağıralioğlu istifa etti iyi de yaptı. Bazan sakin kalmak çok iyiydir…

Ümit ÖZDAĞ’ın açıkladığına göre: M.AKŞENER’in HDP ile ortak Anayasa hazırladığından bahsetti. Atalarımızın meşhur sözü: “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol!” ne isen osun. Ne yapmak istiyor isen de açık açık söylemen ve yapman gerekir.  Korkuyorsan yamayacaksın! Yapacaksan da kokma!.. Yeter ki iyi anlat. Bak, gör! Bu halk o kadar cahil değildir!

Başkaları HDP ile kolkola, diz dize olurken çok iyi, karşı taraf yapınca: “Tu kaka!” mı? "HDP'li Sırrı Süreyey ÖNDER,: "İYİ Parti'nin perde gerisinde HDP'ye akıl danıştığını" söyleyiverdi; ama ilk uyarı da deneyimli, HDP'li Ahmat TÜRK'ten geldi.:"Siyasette saklı kalması gereken bazı şeyler vardır". Ahmet TÜRK, uyarırken bile ortakların İTTİFAK ilişkisini teyit ediyor ve ömrünü geçirdiği : "Kürt Siyasî Hareketinin" inceliklerini ele veriyordu.  HDP bu kadar kötüyse, ey hükümet! İktidar sizsiniz. Kapatın gitsin. Niçin kapatmıyorsunuz?..

         BAHÇELİ:

MHP’de sular duruluyor mu? Ülkede gelişen son üç veya daha fazla Konferans basma, Ülkücü Aksakalların, Türkçülerin Dövülmesi, başkaca şehirlerde medyaya yansıyan silahlı tehdit ve dayak olayları…  Son olarak da Sinan ATEŞ olayı!.. Yaralara tuz bastı!

Bazı ülkücülerin kimi şehirlerde hedeflerindeki dükkânları basılarak ticaret yapan kişilerin kafasının gözünün patlatılması…

Alpaslan Türkeş Vakfı’nı kuranlara, göz dağı vermek için konferanslarının basılması…

Çeşitli zamanlarda buralarda yapılan toplantıların bir kısım, ülkücüler tarafından, yine yaşını başını almış, Duayen Ülkücülerin üzerine saldırtılması… Aralarında MHP Genel Başkan Yardımcılığı ve MHP’nin çeşitli kademelerinde bulunmuş ve İşçi Sendikalarının en üst düzeyinde görev yapmış olanlarla, TÜRK-KAMUSEN’in başında bulunmuş, Aksakalların:

“Salih Dilek, Sadi SOMUNCUOĞLU, Ahmet Kutalmış TÜRKEŞ, Ali UZUNIRMAK, Şevket Bülent YAHNİCİ, İsmail GONCUK…vb. tehdit ile göz dağı verilmesi… Tehdit maksatlı, TÜRK-KAMUSEN önünde kalabalık bir grup bekletilmesi… Mersin’de sosyal medyaya ve televizyon kanallarına yansıyan Ülkü Ocakları Eski Başkanı Çağrı ÜNEL eşiyle bankamatikten para çekerken, tanımadığı dört kişinin, sopalı ve bıçaklı saldırısına uğrayarak yumruklanıp yere düşürülüyor. Can havliyle tabancasını çeken Çağrı ÜNEL, kendini korumak maksatlı, Emrullah KAPLAN isimli genci vuruyor.  O günkü basında, bu gençlerin Ülkü Ocakları mensubu olduğu duyurulmuştur.

Efendi BARUTÇU’nun yazdığı bir mektupta Ahmet Y. Yıldırım ve Doç. Dr. Sinan ATEŞ’in Genel Merkeze davet edilerek: “Ülkücüler kardeştir!..” mesajıyla, kucaklaştırmalarının istenmesinin üzerinden, çok zaman geçmedi…

Yüreğimizdeki bu yangın henüz soğumadan, son vaka içimiz yaktı!.. Halkta büyük infial yarattı. Son üç – beş yılda, olagelen bu tür vakaların müsebbibi olarak medya ve çeşitli gazeteler tarafından siyasî partililerin adının geçmesi ve sorumlu tutulması manidardır!..

MHP’de böyle şeylerin olabileceği mümkün mü? Asla inanmak istemeyeceğim bir durum… Bu şaibelerden kurtulmanın yolu: Her şeye açık olarak, partide adı geçenler, sorgulamalıdır! Bunlar teşkilattan çıkarılmalı, adalete teslim edilmeli ve adlarını aklamalıdır, diye düşünürüz…

Yaşanan ve sosyal medyada, basında yazılıp çizilen, konuşulan: “Siyasi Cinayet”, “Siyasî Örgüt” olarak adlandırılan taşeron, kiralık katillere havale edilerek para karşılığında: Sinan ATEŞ’in infaz ettirilmesi, işin boyutunun “Organize Suç” olarak bir ve tek odakta birleştiği intibaını uyandırmıyor mu?..

Bu suçu işleyenleri kim organize ediyor? Arkada başkaca kim, kimler var? Üç yıl, beş yıl gerilere gidilerek bütün bu yapılar, yapılanlar “TEK DAVA”, “ORGANİZE SUÇ” olarak birleşirse ki öyle de olacaktır… Olayın açığa çıkarılması mümkündür.

Bu hem siyasîler için hem de çeşitli sorular soran halk için çok önemli, gerekli ve hepsinden önemlisi de “Adaletin Yerini Bulması”, Türk Milletinin gelecek kaygısı için de yerinde bir çözüm olacaktır. Cinayeti yapanlar, dışarıda, elini kolunu sallaya sallaya geziyor olursa, bunun arkası kesilmez!.. Bugün bana, yarın eninde sonunda sana gelecektir!.. Hükümet ve Savcılar bu işi yapanları bulmalı! Böylece, yapılanların hiç kimsenin yanına kâr kalmayacağı, kamuoyuna ispat etmelidirler. 

ERDOĞAN:

Şimdiki Müslümanlık anlayışı, görüş ve düşünüşü tamamen değişti. Eskiden: Var olanların yokluğunda, mütevazi bir hayat yaşamağa çalışıp, eldekilerle yetinip, acıyı, alnını kırıştırmadan, yüzünü buruşturmadan, bir bardaktan su içer gibi yudumlayanlar, Müslümandı… Şimdi varlığını hile, hurda, faiz, yüzdelik paylar, komisyon alımı ve haksız kazançlara borçlu olanlarla; haram kazanımlarla Karun olmuşlara, Müslüman deniyor!..

“Devletin malı deniz, yemeyen domuz…” Türkiye’ye Darül İslâm görerek Darül Harp ilan edip soyma, yağmalanma ve talan edilmesi buna da: “Ebu İmam Muhammed ve Ebu Hanife’ye göre: Caizdir!..” Kılıfına hırsızlığı, rüşveti, yağmayı mubah göstermek hangi akla ve vicdana sığar?

Otuz yıl önceki Türk Halkı ve otuz yıl sonrası Türk Halkındaki olumsuz değişmeler dikkat çekici. Bütün samimiyetimle söylüyorum, Türkiye’deki her şey açısından doksan (90) yıl geriye gitsek, bugünden, daha ileride olurduk!..

Müslümanın malı Müslümana haram iken, Müslüman geçinen din tüccarlarına göre Türkiye: “Darül Harp” Kafir Ülkesi ilan edilerek, her türdeki kazanç, yağmalama, talan; yalan dolan, hırsızlık, helâl ve mubah sayılıyor, iyi mi?..

Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda düşmanlarımıza dahi bu millet bu anlayışla hiç bakmadı… Biz,ne kadar bozulduk ne kadar kokuştuk böyle?!.. Dincilerin bütün sermayesi “Din ile Kandırma” olmuş. Milleti kucaklamak ve yaralarını sarmak varken, çağdaş bir medeniyet iddiasıyla ortaya çıkanlar, millete: “İllet, Zillet, Şer” sözleri ile düşmanca bakabiliyor duydunuz mu?..

Müslüman geçinenler Karun olmuş… Hemen hepsinin altında lüks arabalar, yatlar katlar, milyonluk villalar… Bunlar İslâm dininin acı çekmiş, bir hırka bir lokma yaşamış Peygamberinin hayatını halkımıza anlatıyorlar, Hz. Ömer gibi konuşup Firavun gibi yaşıyorlar… Her üç kişiden ikisin oy verdiği bu iktidar, kendisini Tesla ve SpaceX'in kurucusu Elon Musk yapan bu halkı, hiçe sayıp, aşağılayıp, aptal yerine koyuyor.

Türkiye’deki halkın bazı kesimlerinde hangi Acem, Arap, Suriyeliden geçtiği belli olmayan körü körüne bir taassup var ki bilmediği şeylere dahi gözünü kapatıp inanıyor… Büyük algılarla bağlanıyor, şartlanıyor, şartlandırılıyor. Bunlarda, değiştirilmesi mümkün olmayan saplantılı fikir ve düşünceler var!.. Bu düşünceler, genel bakış açısından Cumhuriyet Türkiyesi halkını, çok gerilere götürdü.

Teröristle Mücadele ediliyor, gözükürken: “Açılım”, “Akil İnsanlar”, “Teröriste Üç Yıl boyunca Dokunulmazlık, Operasyonsuz Hayat”, Habur’da Sınırı Çadır Mahkemelerinin Kurma… Devlet Adamları tarafından Teröristlerin bayrak ve filamalarla karşılanmaları… Çadır Mahkemelerinde Sorgusuz sualsiz serbest bırakılmalar…, 59 Kez Türk Bayrağının İndirilmesi, İstiklâl Marşında Mecliste Ayağa kalkmama, Türk Bayrağının,Türkiye Adının değiştirlmeye kalkışılması, İstiklâl Marşı'nın kaldırılmaısı; Olso, İmralı, Kandil, Dolmabahçe Mutabakatı, …” Geçmişte ne yaptığı belli olanın gelecekte ne yapacağı bilinmez mi?.. Yandaşlar harici Türk Halk bunları yutar mı? 

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Avusturya'da ağzından kaçırıyor: Türkiye'nin beş yüz on (510) tonu Merkez Bankasında 470 Ton Devlet altınını, borçlara mahsusen rehin olmak üzere İngiltere'ye verilmiştir. 12 Ton Amerika'Nevyork'a gönderilmiş. 12 Ton İstanbul Borsasında kimlere verdiği belli değil. İŞİD'in Petrol Ticareti, İnsani Yardım Görünümünde Silah Yardımı Yaparken Yaklanma,  

Mengi Mengri şarkıların her alanda her zeminde Şirvan PERVEZ ve İbrahim TATLISES’e söyletilerek eşlik edilmesi…

Peki ya nedir, bu "Megri Megri" hikmeti? 

Hiç soran, sorgulayan var mı?

Nasıl olsa Kürtçe bilmiyorsunuz. Atıp tutmak Serbest!..  Bu ağıt; Şivan PERVEZ”in Zeki YILDIZ adlı terörist için söylediği ağıttır… 

Zeki YILDIZ adlı, terörist için Şivan PERVEZ ne diyor?

Devleti Yönetenler böyle deyip, söyleyip çalanlara, bilerek ve isteyerek nasıl eşlik edebiliyor? 

Bunları kimler alkışlıyor?..

Bizim askerlerimiz ise kelle, esir alınan konsoloslarımız ve 4 Temmuz 2003 yılı Irak’ın Süleymaniye şehrinde, başına çuval geçirilen Türk Askerleri için ABD’ye: “Nota verelim“ söylemlerine: “Ne notası, müzik notası mı veriyorsunuz?” diyenler…  Megri Megri…ağıtı okuyup Şivan Pervez ve İbrahim Tatlıses’e eşlik ediyorlar iyi mi?…

Peki bu PKK’lı, gencecik askerlerimizin katili Zeki YILDIZ’a yakılan ağıtta ne diyor?

Zeki kuştin ber malan e

Megri megri, daye megri

Esger ketin nav gundan e

(Asker girdi köylerinin içine

Zeki’yi öldürdüler evinin yanında.

Bu komutan imansızdır!..

Ağlama anam ağlama!..)

 

Kim söylüyor?

Şivan Pervez, İbrahim Tatlıses.

Kim eşlik ediyor?

Erdoğan, Süleyman da eşlik edip protokolde oturanlar da alkış tutuyor!..

Kim için?

Teröris Zeki Yıldız’ın askerlerimiz tarafından öldürüldüğü için..

Hani siz teröristle mücadele ediyordunuz? Bu ne turşu bu ne perhiz?..

Cumhur Başkanı adayının bilerik: Kim kayıtsız şartsız: “Aday belli, karar net!..” diyerek bütün gücüyle destek veriyor?..

Dr. Bahçeli!..

Şaşırdınız mı?,,

Şimdi bu görünenlere ağlar mısın güler misin?..

TÜRKİYE 2023’TE DURUM:

Diğer söylediklerimiz için, sözlerimize ispat edici bir senet aranacak olursa, Ülkemiz, medyasına düşmüş şu sözlere bakmak kâfi gelecektir. “Maneviyat Derneğinde konuşan Hoca’ya sorulan soru ve cevabı:

-Hocam, Cariye her ne ise bayan olarak, onunla da nikâh kıyılır mı?

Cevap: Kendi Cariyenle nikah kıyamazsın. Cariyenle beraber nikahsız beraber olabiliyorsun zaten; ancak başkasının Cariyesini sevdiysen, o kişiden rica edersin, sana verirse; ya satın alırsın veya nikahlarsın. O başkasının Cariyesidir. O şekilde olur. Kendi Cariyen olduğu zaman, nikahsız beraber olabilirsin!..”

Cübbeli Ahmet ve Yanında Fetva Verenler: “İslâm vahiy dinidir. Dinde akıl ve mantık yoktur!.. Din akla ve mantığa uymaz teslim olacaksın! Aklın mantığın bunu almıyor ve yetersiz… Anlasan da anlamasan da teslim olacaksın!.. İslâm dini akıl dini diyorlar. Yalan söylüyorlar. İslâmiyet teslimiyet dinidir!.. İslâm dini nakil dinidir!.. Aklı kenara koymadan vahye uymadan Cennete gidemeyiz. İyi ki okumamışım. İyi ki o diplomalar bana nasip olmamış!..

“Beşer, bazan şaşar.”, “Hafıza i beşer nisyan ile malüldür!..” (İnsan hafızasının eksikliği unutkanlığıdır!”

Cübbeli Ahmet: İslâm’da… Küçüklerle cinsî münasebetin yeri vardır!... Kızlarla olan ilişkilere BODOZLAMA denir. Oğlan çocuklarla olan ilişkilere de BADEMLEME diyoruz, biz!..” demekten utanmamıştır!

Karaman'da Ensar Vakfı'nda, sekiz-on yaşlarındaki: Kırkbeş (45) erkek öğrenciye,  cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen, öğretmen Muammer B.tutuklanmıştı. M.B'nin on (10) çocuğa tecavüz ettiği,Ppolis Raporuyla belgelenmişti!.. Aile Bakanı Sema RAMAZANOĞLU: Siyasal İslâmcılığın iki yüzlülüğünü ortaya koyarak, tecavcüler için: "Bir kereden bir şey olmaz!.." demiş...

Manisa Çocuk Esirgeme Kurumu Yurdunda on iki (12) yaşında iken ik (2) kişinin cinsel tecavüzüne uğradıktan sonra,Çocuk Yurduna yerleştirilen  D... Devlet Koruması altındayken, uyuşturucuya alıştırıldı. Ondört (14) gündür kayıp olan D...'i arama çalışmaları devam ederken, Manisa Pavyonlarında çalışmış, Cafer isimli garson, Yetiştirme Yurdundaku Kızların, nasıl Pavyonlarda çalıştırıldıklarını ince ince anlattı!..

"Manisa Çocuk Yuvası'nda kalan çocuklara, sosyal medya üzerinden ulaşan  bir ekip, çocukların güvenini kazandıktan sonra, onları maddeye alıştırıyor. Yurttan kaçan kız çocukları, Pavyon sahiplerine satılıyor. Özel odalarda tutulan çocukların, madde kullandırılarak, esir hayatı yaşatıldığını iddia etti!.. Zaten, Pavyona bir kadın geldiğinde, patronlar ilgili yerlere  kedının kimlik bilgilerini verir. Bu zorunluluk. Sunu yapıyorlar. Çocukları çalıştıran Pavyonların özel odaları vardır. Olur da baskın olursa diye... Çocukların geçirilecekleri koridor oluyor. Denetim yapılıyor; ama öyle baskın gibi olmaz pek!.."

Mahmut USTAOSMANOĞLU’nun “Hikmetli Sözler” Adlı Kitabından:

“Ben kadınların dükkân açmasını asla helâl görmüyorum. Kadın, mektebe gitmez!.. Kadından memur olmaz! Hemşirelik, Subaylık kadın işi değildir!.. Kızı, doktor yapmak, Allah’a harp açmaktır!..”

Sibel ÜRESİN: “Çok eşlilik olsun. Kocama arkadaşımı tavsiye ettim!..”

Meryem GÜNDOĞMUŞ: “Reisi Cumhurumuz uygun görürse, onun zevcesi olabilirim. Sahabe Hazretleri de Cihat eden Peygamber Efendimize, zevcelerini ikram etmişlerdir!.. Cahil cahil konuşacağınıza, açın da biraz kitap okuyun! Sapıklık olarak nitelendirdiğiniz şey, bir nezakettir. İkram diyorum, ikram…”

Bu iktidar döneminde, on beş (15) yaşının altında, imam nikâhıyla evlendirilmiş: 23.735 “Çocuk Gelinin” anne olduğu ortaya çıktı!.. (Sözcü’den Özgür Cebe’nin Haberi)

Son Deprem hırsızlık, halkın yaralarını sarması gereken Devletin Emniyet Müdürü ve Ekibinden çıkıyor iyi mi? Yardım Tırlarını evine boşaltanlar, soygundan, hırsızlıktan mahkemeye düşünler için ne yapılıyor merak etmekteyiz…

“Tek Adam”

“Alternatifi yok!”

“Padişahımız!..”

“Zamanımızın Peygamberi!..” “Asrı saadet dönemini yaşıyoruz!”, “Allah gibi adam!” denilerek…  Bugün içinde yaşanılan devri, Hz. Muhammed’in “Saadet Devri” ile kıyaslayan akıl ve vicdanını üç kuruşa kiralamış, cahiller var!.. Zenginleşmiş; ancak o derecede keskin ve muhaliflere kılıç sallayan akıl, ve istikametini kaybetmiş, azımsanmayacak derecede taraftar var!.. Bu keskin taraftar, okumuşa aydın kesime düşman…

Cübbeli Ahmet: “İyi ki okumamışım! Bir FETO kadar da benim iptal edeceğim şeyler var; ama senim elime nerden şey geçecek? Bir fırsat elime geçse, bu ilâhiyattakilerin çoğunu..."

Eski Enerji Bakanı: “Eğitim seviyesi arttıkça, AKP’nin alanının daha da daraldığını görüyoruz. Anketler de bunu söylüyor!..”

Sebahattin Zaim Üniversitesi Rektörü, Bülent ARI: “Ben daha çok, cahil halkın, hatta hiç okumamış halkın, ferasetine güveniyorum. Okuma oranı artıkça beni afakanlar basıyor!..  Ben cahil halkın ferasetine güveniyorum bu ülkede…” dedikten sonra Yükseltilerek YÖK’te görevlendirilmişti…

50 yıl önceki Türk Halkının değersiz bulduğu makam mevki, para pul, tapılacak ve her şeyi satın alacak meta haline gelmiş. Namus, şeref, haysiyet ne varsa bu meta ile alınır ve satılır olmuşsa, o toplum felç olmuştur!..   

Dün Osmanlı Türkiyesinde (1846 yılı, Kur’a Kanunnamesi) ve 2. Abdulhamit dönemindeki İrade-i Seniyyesi (1892) ile yapılan yanlışlar ne yazık ki bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde de yapılıyor. Bu yanlış düzenleme ile: Tarikat Şeyhleri, Medrese Öğrencileri, İmamlar, Müezzinler, Hatipler askerlik hizmetinden muaf tutulmuşlardı... Bu gün de aynı kanun çıkarılarak bu kişiler, askerlikten muaf olan eski, gayrimüslimlerle eş değer duruma getirilmiştir.

Osmanlıdaki İttihat ve Terakki Yönetiminde 12 Mayıs 1914’da medrese öğrencilerinin askerlik görevinden muafiyeti kaldırılarak yerine “Kısa Süreli Askerlik” kanunu getirilmiştir. Dönemin şartları sebebiyle, kısa süreli askerlik şartı da uygulanamamış, eski muafiyet, devam ettirilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı ve devamındaki Kurtuluş Savaşı’nda askerlik çağında olan yaklaşık 18.000-25.000 Medrese Öğrencisi, Tarikat Şeyhi, İmam, Müezzin, Hatip askere gitmemiştir! Aynı dönemlerde Kabataş, Galatasaray, Haydarpaşa, … vb birçok okullarında okuyan 13-15 yaşındaki çocuklar Çanakkale ve Diğer Savaşlarda Şehit olmuşlardır. Dinsizler diye iftira atılan Galatasaray Lisesi, 1915 de hiç mezun verememiştir! Bununla birlikte Rıfat Börekçi gibi din adamları da çıkmıştır.  Millî Mücadelede, Kuvayi Milliye ile beraber hareket ederek halkı askere çağırmıştır.

İskilipli Atıf gibi dindar kılıklılar ise halka çağrıda bulunarak: “Askerlik yapmayın!  Askere gitmeyin!..” diyerek İngilizlere ajanlık etmişlerdir.

Cumhuriyet Döneminde çıkarılan Askerlik Kanunu ile bu muafiyetler tamamen kaldırılmıştır. Din tüccarlarının Cumhuriyetin kurucularına olan kinlerinin sebebi işte budur. Dindar geçinenler Askerlik Ocağına, Peygamber Ocağı derler; fakat her ne hikmetse, Peygamber Ocağında bulunmaktan kaçarlar…

Başka ülkelerde en vatansever kişiler, din adamlarından çıkar. Bizim ülkemizde ise din adamlarının genel olarak vatan kavramı, Türklük kavramı yoktur!.. Elbette istisnalar vardır, bu din adamları hariçtir.

Bugün Türkiye’de ”Din Adamlarına” yeniden getirilen askerlik muafiyetine, en başka din adamlarının karşı çıkması gerekirdi; ama Diyanet İşleri Kanunu çıkartanlara teşekkür etti. Sebep; çünkü Diyanet İşleri, siyasal İslâmcıların, din tüccarlarının işgali altındadır. Oysaki İslâm, her zaman vatan savunmasını kutsallaştırmıştır, teşvik etmiştir. Bu amaçla şehitlik mertebesini getirmiş ve Cennet ile müjdelemiştir.

Anayasanın 72. maddesine göre, Vatan hizmeti her Türk Vatandaşının hakkı ve ödevidir! Dini istismar eden Din tüccarları Türk değiller, bu sebeple kendilerini Türk milletine ait hissetmiyorlar…

               SİYASETÇİ ve DEVLET ADAMI

         Herkesten Siyasetçi olur (Belediye Başkanı, Vekil, Başbakan, hatta Cumhurbaşkanı) olur; fakat Devlet Adamı olmaz!.. Devlet adamı olmak için devlette yetişmek gerekir. Hatta özel yetiştirilmiş olmak lazım gelir… 

Kemal KILÇDAROĞLU, Devletin Maliye Bakanlığında: 

“Hesap Uzmanlığı”, 

“Daire Başkanlığı”, 

“Genel Müdür Yardımcılığı”, 

“Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü”, 

“BAĞ-KUR Genel Müdürlüğü”, 

“SSK Genel Müdürlüğü” gibi görevlerde bulundu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında Müsteşar Yardımcısı olarak görev yaptı. Aynı yıl: “Yılın Bürokratı” seçildi. 

Süleyman Demirel ve Turgut ÖZAL, Kemal KILÇDAROĞLU’nun bu yeteneğini bildikleri için: “Devletin gelir, gider ve bütçe işlerini en iyi bilen ve uygulayan (Devlet Adamı) olarak hep görevde tutulmuşlardır. Böylece Kemal KILÇDAROĞLU'nu, her derde deva: ASPİRİN İLACI gibi bir görevden, başka bir göreve, büyük bir itimat ve güvenle atamışlardır…

Bugünkü siyasetçiler içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini en iyi tanıyan, devlet işlerinin nasıl yürütüleceğini ondan daha iyi bilen biri daha yoktur; çünkü Devletin hiçbir makamında görev yapmamışlardır. Kemal KILIÇDAROĞLU  ise Maliye Uzmanı olarak başladığı görevine, Devletin en yüksek makamı olan Müsteşarlığa kadar yükselerek, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin nasıl işlediğini: Çıraklıktan, Kalfalığa, oradan Ustalığa varıncaya kadar deney ve tecrübe etmiştir… Bu sebeple de Kemal KILÇDAROĞLU’nun önüne birçok engel konulmakta ve rakipleri tarafından sürekli karalanmaktadır; fakat: “Güneş, Balçıkla Sıvanamaz!..” 

KILIÇDAROĞLU, Devleti tanıyan Devlet Geleneğinden gelen ve Türk halkını çok iyi bilen bir liderdir. Siyasetçiden devlet Adamı olmaz; fakat Devlet Adamından çok iyi siyasetçiler olmuştur… “Altılı Masa” içerisinde Cumhurbaşkanlığına en uygun aday Kemal KILIÇDAROĞLU’dur!... Masa da gereğini yapmıştır!.

İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU’nun, olası Cumhurbaşkanlığına giden yolunu kesmek isteyen Erdoğan, çok iyi bir yanlış yaparak, KILIÇDAROLU’nun Köşke giden yolunu açmıştır… Meral AKŞENER ise daha da kötüsünü yaparak Masadan ayrılmış; fakat oturduğunda, büyük bir oy kaybına uğramasına rağmen, çok çok iyi bir iş yaparak Masur YAVAŞ ve Ekrem İMAMOĞLU”nu Cumhur Başkanı Yardımcısı olarak halkın beğenisine sunmuş ve Türk Halkının daha da hiçbir diyeceğini bırakmamıştır.

Millet Vekili Aday Adayları Müracaatları başlamıştır. Altılı Masa ince eleyip sık dokuyup adayları iyi belirlerse, seçimde birinci olarak çıkacaklarına itimadım tamdır… Sıra Genel Başkanlarda… Öncelikle tahsil, deney, tecrübe, bilgi birikimi; uzmanlık, teknik adam, tıp, sosyoloğ, halk bilimci, sekreterya, hukuk, doktor, öğretmen, öğretim görevlisi…vb. her meslek ve kesimden  Türk Toplumunu ve Türk Devleti tanıyan, halkça da sevilen, sevilebilicek görüntüsü düzgün aday adayları seçilmelidir.  Seçime, Tek Pusula, Tek Aday ile gidilmeli; Ortak Pusula, tek mühürle halledilmelidir... Kemal KILIÇDAROĞLU’nun adaylığını kutluyoruz.

      1)      KAYNAKLAR:

2)      https://kriterdergi.com/siyaset/iyi-parti-chp-hdp-ittifakinin-neresinde

3)      https://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/rektor-yardimcisi-bulent-aridan-skandal-sozler-ulkeyi-ayakta-tutmak-icin-cahil-nesil-lazim-1147218/

4)      https://www.odatv4.com/guncel/iyi-ki-okumamisim-okul-filan-elimde-olsa-bu-ilahiyattakilerin-cogunu...-0610161200-101762

5) https://www.google.com/search?q=alt%C4%B1l%C4%B1+masa&oq=Alt%C4%B1l%C4%B1+Masa&aqs=chrome.0.0i131i433i512j0i3j0i512j0i433i512j0i131i433i512l2j0i512l2j0i131i433j0i512.7625j0j4&sourceid=chrome&ie=UTF-8

6)      https://www.google.com/search?q=Tecav%C3%BCzc%C3%BCye+sahip+%C3%A7%C4%B1k%C4%B1p+bir+defadan+bir+%C5%9Fey+olmaz+diyen+bakan+kim%3F&oq=Tecav%C3%BCzc%C3%BCye+sahip+%C3%A7%C4%B1k%C4%B1p+bir+defadan+bir+%C5%9Fey+olmaz+diyen+bakan+kim%3F&aqs=chrome..69i57.26154j0j15&sourceid=chrome&ie=UTF-8

7)      https://vegazete.net/manisa-pavyonlarinda-calistirilan-devletin-koruyamadigi-kiz-cocuklari/

8)      https://www.yeniakit.com.tr/haber/dizi-ve-belgesellerle-parlatilan-asagilik-pavyon-kulturu-yasaklansin-12-yasindaki-kiz-pavyonda-konsomatris-yapildi-1717785.html

9)      https://www.habererk.com/efendi-barutcudan-bahceliye-kritik-mektup

 


Translate