29 Mart 2021 Pazartesi

NELER OLDU, NELER OLUYOR? Abdullah Çağrı ELGÜN

NELER OLDU, NELER OLUYOR?

Abdullah Çağrı ELGÜN

Son günlerde Türkiye’nin gündeminde “Anayasa Değişikliği” var! Eski Anayasada eksik olan ne var? Getirilmek istenen “Yeni Anayasada” nelerin olması isteniyor? 

16 Ocak 1998 yılında Refah Partisinin (RP), Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasıyla “Millî Görüş”  2002 yılında “Adalet ve Kalkınma Partisi” AKP adı ile partileşerek, 22 Temmuz 2002 seçimleriyle 365 milletvekili çıkararak tek başına iktidara geldi.

AKP Hükümetinin iktidara gelir gelmez uğraştığı konuların başında “Anayasa” yatıyordu. AKP, İnsan Hakları Mahkemesi’nin de baskısıyla, “Devlet Güvenlik Mahkemelerini” kaldırarak işe başladı. Her iki üç ayda bir “Anayasa”da değişiklikler yaparak “1982 Anayasası” 2002 yılından 2021’e kadar geçen AKP iktidarı döneminde, yirmi (20) yılda, on üç (13) kez değişikliğe uğradı…  

Devleti soyulabilecek muz kabul eden taraf; ve kim tarafından idare edilirse edilsin, hiç de umurunda olmayan taraftarlar; ancak ve sadece, seçimden seçime sandık başına gidip oy verdiği “seçim”i demokrasi zannetti… Aldığı iaşe, market kartı, aş evlerinden gelen hazır yemek, kışlık yakacak odun ve kömür; köylerden tarımdan koparılarak şehre getirilmiş ve maaşa bağlanmış binlerce seçmen… Nasıl olursa olsun, nasıl yönetilirse yönetilsin asla umurunda olmayan, umursamayan neme lazımcı bir halka dönüştürülüverdi…

Eskiden komşusundan borç almaktan utanan, karakolun önünden geçerim diye ürken, arlanan, böyle bir durumu namusuna leke sürülmüş sayan bu halk, sadece mahkeme kapılarında değil hakim ve savcı huzurunda, birbirlerine saldırır birbirlerini döver oldu…

Evde kullandığı en temel eşyalarını denetime gelen belediye görevlileri, Fak Fuk Fon Memurlarından kaçırarak maaş bağlanması ve ihtiyaçlarının sağlanması için utanmadan ve sıkılmadan komşularının gözleri önünde anbara, kilere, bodruma, odunluğa kilitleyerek denetim memurlardan kaçıran, aç gözlü, çıkarcı, yağmacı, arsız ve iki yüzlü ve bayağı seviyesizliğine geriledi!..

Bu halk sayesinde, rant getiren ve devlete ait en gözde ve can alışı kurum, kuruluş, en gözde arsalar, en can alıcı bina ve tesisler, fabrika, deniz sahilleri ve bunlara ait bütün tesis ve yan kuruluşlar, birlikler; herkesin gözleri önünde parsel parsel “Doğrudan Temin” veya “İhale” edilerek yandaşlara satıldılar. Kimsenin gıkı çıkmadı, iyi mi?..

Sonunda satılan bu tesislerin yerlerinde bilmem kaç kez el değiştirilerek birbirlerine satılmış arsalarda kurulmuş mahalleler, villalar ve yükselen gökdelenler görüldü…

Üniversite mezunları işsiz, fabrika çalışanları ekmeksiz kaldı… İşsizlik sayısı kayıtlı on milyon, kayıtsız on beş milyona yaklaştı…

Dolar 1.40. Kuruş’tan 8.TL’ye, EURO 1.12.Kuruş’tan 10.TL’ye çıktı. Kimsede ses yok!.. Vatandaş ekmeğe muhtaç! Esnaf aç, işsizlik diz boyu; fakat halk çok memnun olmalı ki her defasında bu yönetim, tekrar tekrar iktidar oluyor… Şaşırmıyor musunuz?..

Devletin bütün ihalelerini, “Doğrudan Temin Yoluyla” yandaş beş şirkete veren; bu şirketin kodamanlarına, vatandaşın anasına avradına küfrettiren; vatandaşın geçmediği köprüye, tünele, otobana; gitmediği hastaneye, haberi olmadan para ödeyen; halkın her aldığı gıda maddesi ve ihtiyaçlarına, otomobil ve diğer araçlara: KDV, ÖTV. GELİR VERGİSİ, KATMA DEĞER…vb. adlarla vergi üstüne vergi bindiren; kendisini donuna kadar soyan; kişileri tekrar tekrar iktidar sahibi yapıyor!..  Bunda bir gariplik yok mu?..

Eskiden hiç olmazsa “üçüncü dördüncü el”, iyi kötü bir araba alabilecek olan orta halli halk halk ortadan kayboldu!.. Bugün ufak memur, esnaf, vatandaş araba almak şöyle dursun, yakınından geçemiyor!.. Otomobiller ev fiyatlarını çok çok gerilerde bırakmış… Bunun adı da. “İyi Yönetim (?!.)” oluyor!.. Düşünebiliyor musunuz?..

Kısa bir fıkra:

“Stalin, “Komünist Parti Polit Büro Kurmaylarıyla” soğuk bir gece toplantında “Siyasî Gündem ve Halk Yönetimi” konuşuyorlarmış. Aralıklarla da masada bulunan “Rus Votkası” içiliyormuş. Herkesin çakırkeyif olduğu bir sırada Stalin, kadehinden son yudumu aldıktan sonra, masaya vurarak herkesin dikkatini kendisinde toplayarak kurmaylarına:

“Halkın, yönetime kayıtsız şartsız itaati ve liderin her dediğini onaylanması nasıl sağlanır?..” demiş.

“Çakır keyif halindeki kurmayları bir bir atılmışlar ortaya:

-Disiplin ve sertlik!

-Adalet ve eşitlik!

-Sürgün ve haklardan tam mahrumiyet!

Kimisi de:

-Kurşuna dizme, toplu katliamdan bahsetmiş!..

Stalin, bu cevapların hiç birisinden memnun kalmamış…

-Tez, bana canlı bir tavuk bulup getirin. Demiş…

Hemen tavuk bulunup getirilmiş.

Kurmaylarının şaşkın bakışları arasında tavuğun tüylerini, bağırta bağırta yolmaya başlamış. Tavuk çırpınarak, cıyaklamaya ve Stalin’in elinden kurtulmaya çabalarken, çırıl çıplak kalıvermiş…

Tüyleri tamamen yolunup, çırılçıplak kalan tavuk, üşümüş tabi…

Stalin, tavuğu bu haliyle dışarı bırakıvermiş ve kurmaylarına dönerek:

-Şimdi dikkatle tavuğu izleyin. Bakalım nereye gidecek? Demiş.

 

Zavallı tavuk, bu azaptan kaçıp kurtulayım diye can havliyle bırakıldığı yerden koşarak uzaklaşmağa başlar; fakat dışarıdaki soğuk daha beterdir… Tir tir titremeye başlar. Masaların altında ısınacak yer arar, Koşar, duvar diplerine saklanmak ister; fakat nafile!..

Tüysüz, teleksiz vücudu, kanatları, yara bere içinde kalır...

 

Şömineye doğru gelir, yaklaşır tüysüz derisi kavrulur...

Tavuk çar naçar biraz önce tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına girip sığınır… Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp birer birer tavuğun önüne atar. Stalin’in elinden yemlenen tavuk, artık o, nereye yönelse, ardından gider...

Manzarayı hayretler içinde izleyen Kurmaylara dönen Stalin, gevrek gevrek güler ve şöyle der:

-Gördünüz mü?

Halk dediğiniz topluluk da bu “tavuk” gibidir… Tüylerini yolup al ve serbest bırak! O zaman, onları bir avuç yemle yönetmek, mümkün olur!”

Bir başka liderin de kendisini “çoban” halkı da “koyun”a benzettiğini günümüz basın ve yayın organlarında gürül gürül konuşurken dinlememiş miydik?..

 

Bu olay ne kadar doğru, bilmiyorum; ama bildiğim bir şey var ki; tarih boyunca bütün diktatörler, masum halk kitlelerini, hep tüyleri yolunacak tavuklar gibi görmüşlerdir. “Tüyleri yolunur. Kendilerinden başka sığınılacak bir merci bırakılmaz!..” Kendileri ve etrafı da, “Karun” kadar zenginleşirken, halka da ufak tefek ulufeler verilerek “itaati" sağlanır…

Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nın İlk Dört Maddesi:

“Mad 1.Türkiye Devleti, bir Cumhuriyettir!..

Mad.2. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Mad.3.Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağının şekli, kanunda belirtilen, beyaz, ay yıldızlı, al bayraktır. “Millî Marşı”: İstiklâl Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.

Mad.4.Anayasanın 1.Maddesindeki, devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2. Maddesindeki, Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. Maddesi hükümleri, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez!..” Olarak geçiyor. İktidar:

“And” mızı kaldırdı.

“T.C”.’yi sildi.

“Türk” ve “Türkçülük” e tavır aldı.

“Milliyetçilik”i ayaklar altına aldı. Şimdi sıra, gayeye giden yoldaki engelleri kaldırmada!.. Yani ilk dört madde ve “Anayasa” nın tamamı değiştirilmeli…

ABD’nin bütün isteklerini Amerika’dan aldığı icazet gereği uygulamaya koyan AKP iktidarı: Irak’a asker göndermek için “Teskere”yi gündeme getirdi. Halkın galeyana gelip meydanlara çıkmasına aldırmayan AKP, ABD’ne kapıları sonuna kadar açtı.

Türkiye’deki bütün üs, askerî ve sivil limanlar, hava alanlarını yabancı askerlerin emrine sunuldu.

Teskere ile yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesi ve Kuzey Irak’a da Türk askerlerinin çıkması kararının “Tezkere” meclisten geçmesini istedi. Milletvekillerine: “Tezkereyi Onaylayın!” çağrısı yaptı; fakat Erdoğan’a rağmen “Teskere” milletin sesine onay vererek, meclisten geçmedi…

Anayasa değiştirilerek (76. ve 77.Mad.) Meclise giren Erdoğan, Meclise gelir gelmez yenilediği kabinede “Tezkereye” açıkça karşı olanların, hepsini kabineden uzaklaştırdı…

 Bundan sonra, önü açılan Erdoğan’ı kimse tutamadı. Yolsuzluğun ve yoksulluğun arkasında, büyük bir kalkan oluşturarak, yoksullara: “Devlette bir iş veya başka yerlerde imkân verebilmek varken, yerine”:

“Aş Evleri”, “Yoksullara Yardım ve Bağış” adıyla kurulan dernekler vasıtasıyla “İaşe Sağlama, Karneye Bağlama”, köyünden tarlasından koparıp getirdiği yurttaşı da “Asgari Ücretli Seçmen” haline getirerek, tarımı da yok etmeye devam etti…

Bakanlar ve Başbakanları dahil olmak üzere, 300’ün üzerindeki yolsuzluk dosyasını rafa kaldırma konusunda, büyük maharet sergiledi…

Tarım Arazileri, Orman Arazileri, Deniz Sahilleri … gibi kamuya ait tapulu tapusuz ne varsa, parsel parsel AKPliler tarafından kurulan yandaş dernekler ve vakıfların ellerine teslim edilerek, bizzat yabancılara kiralandı, devredildi veya yok fiyatına satıldı…

Hayalî Şirketler, Hayalî İhracat, Naylon Fatura, Deniz Sahillerinin Yandaşlar Tarafından Kurulan Vakıflara Devri, Maden Yataklarının El Değiştirmesi, Orman Vasfını Kaybetmiş 4B Arazilerin, Hısım Akraba ve Partililerin Üzerine Geçirilmesi, Kamu Mallarını Üzerine Konma, Şehir, İlçe ve Kasabalarda Merkezde Rant Sağlayan Devlet Okulları, Stadyumlar, Devlete Ait Binaların yıkımı ve Yandaşlara Pazarlanması, Devlet İhalelerinin tek elden “Doğrudan Temin” yoluyla beş şirkete verilmesi…

İhalelerin Verildiği Beş Şirket:

1.Liman (Türkiye)                 49        Milyar Dolar

2.Cengiz (Türkiye)                43        Milyar Dolar

3.Kolin (Türkiye)                  42.1     Milyar Dolar

4.SUEZ (Fransa)                   40        Milyar Dolar

5.EON (Almanya)                 38.5     Milyar Dolar

6.MNCa (Türkiye)                37        Milyar Dolar

7.KALYON (Türkiye)          36.6     Milyar Dolar

8.C.O.GAL VAO (Brezilya) 28.7     Milyar Dolar

Sözleşmeli Memur: sözleşmeli Asker, Öğretmen, Doktor, Hemşire, Sözleşmeli Sağlıkçıların önünü açılması… Böylece Taşeron Firmalarının, eleman olarak aldığı işçilerini “Köle” gibi kullanmasının ve bu taşeron elemanlarının başka iş alanlarında, “Kiralık” olarak “Alınıp Verilmesi”nin de önünü açtı…

İnsanın alın teri, kutsal olan emeği, çalışması hiçe sayıldı… İş garantisi ve iş güvencesinin hiçbir değeri kalmadı ve önünü tamamen kapatıldı…

Erdoğan’ın en büyük desteği Fethullah GÜLEN’in kurduğu Cemaat’ti. On iki yıl boyunca hemen her konuda en büyük ortağı ve icraat yürütücüsüydü.

Bunlardan başka: Menzilciler, Süleymancılar, İsmail Ağa Cemaatı Emniyet, Yargı ve Bakanlık kadrolarında en büyük payı alarak, teşkilatlandılar.

İkinci destekçileri “Sol Liberal Kanat”tı ki bu Deniz BAYKAL (7 Haziran Seçimlerini kaybedince hemen Köşke çıktı!):

Abdullah ÖCALAN (İmralı Notlarında: “Erdoğan’a söyleyin! İki kez onu kurtardık!..” diye özetliyordu. Doğrudan ittifak denilmese de “Kürt Oyları ve Hareketi” içerisinde pek derin ilişkilerde olduğu, rahatlıkla söylenecektir… Özellikle son seçimlerde iyice bunalan AKP: Abdullah ÖCALAN’ın mektubunu okuttu!..  Tatmin olmadı, Devletin televizyonu TRT 1’e Abdullah ÖCALAN’ın kardeşi Osman ÖCALAN’ı çıkartarak, Kürt halkından, oy devşirmek istedi… Tabii en son da Dr. Devlet BAHÇELİ’nin sınırsız yardımları, “Erdoğan İktidarı”nı her diz çöktüğünde yeniden yeniden omuzlayıp ayağa kaldırarak, iktidar yapmaktan bir adım geri durmadı…

 

“15 Temmuz Kalkışma Harekatı”yla tam anlamıyla bir deprem yaşayan “Gülen Harekatı İspiyoncuları”, gizli tanıklık yaparak, AKP’ye biat edenlerle, ceza evlerinde çürümeye terkedilenler haricindekileri de gizliden gizliye Abdullah GÜL, Ahmet DAVUTOĞLU’nun piyasaya çıkmasını ve talihlerini değiştirmesini beklemeye devam ede durdular…

Şerî Kuşatma:

İktidar “Şeriat Rejimi”ni getirmek istiyordu. Bunun için önüne çıkabilecek bütün engelleri tek tek ve yavaş yavaş kaldırıyordu:

Ordu / Ergenekon, Kumpas, Sarıkız…, Emniyet, MİT, Yargı, İş Dünyası, Muhalefetin bile istediği, tam olarak da buydu!.. Her dönem etkili Muhalefet etme!

İslâmî Düzene doğru yavaş yavaş kaplumbağa hızında; fakat etkin ve egemen güçleri tedirgin etmeden: “Karda yürüyüp ayak izini belli etmeden!”, “Saman altından” işleri yürüterek Şeriatın izleri, Şeyh, Şıh, Seyyid, Cemaat, Tarikat, Hoca, Hacı Dernek ve Vakıfları ve Cemaat Yurtları ve Cemaat Evleriyle inceden inceye dizayn ediliyordu!... Bunlara, hapisten çıkarılan Mafya Babalarının ardında gezdirdiği en az yirmi kişilik tehdit ve göz korkutma görüntüleri de vardı!..

Cemaat öğrencilerin, şehirlerdeki başı kapalı ve Cüpbeli, Fesli, Erhamlı, Bastonlu toplu yürüyüşleri de eklenince, amaç adım adım gerçekleştiriliyordu…

Milletvekillerinin ve Aydın diyeceğimiz bazı kesimin önde gelenleri, oy devşirmek ve oy avcılığı açısından televizyonlara çıkartılıp; “okumuşluğun, kariyerin, ehliyetliliğin, tecrübe ve birikim, hizmet yılın, hak etmişliğin değil”:

“Kasaba, İlçe, Şehir gibi yerlerin Gecekondu veya kenar mahallerinde yaşayarak Allah’tan isteme, Şükürcü, Teslimiyetçi, ve Tevekkülcü, Yoksulluğu, Okumamışlığı, Şükrediciliği, Kanaatkârlığı, Azla Yetinmeyi kendilerine gaye edinmişleri, devletin en üst makam ve mevkilerine getirdiler. Dünün ekmek bulamayan, kirasını ödeyemeyen, evi icra kağıtlarından geçilmeyenlerle, taksi şoförü, hayvanat bahçesi bakıcısı, değerlendirildi…” Makam ve mevkilere getirilenlerin hemen hemen çoğu iki, üç, dört maaşı cebine indirmekten, kardeşleri tek maaş alamzken bunlar daha da isterim demekten asla utanmadı!.. Bu buna benzer düşünceler, basın yayında yüceltilerek oy avcılığına soyundular:

“Biz, en çok oyu, lise mezunlarından veya hiç okumamışlardan alıyoruz!..” diyerek halkla  ve aydınlarla dalga geçtiler. Toplumu okumamışlığa ve cahiliğe özendirip yönelterek, kendilerince örgütleniyorlardı. Atanmışlıkta “Yakınlık Akrabalık Kriteri” ilk plana çıktı!..  Bunu da. "Allah akrabaya yardımı emrediyor!..” Bu durum bize: “: “Allah’ın bir lütfu, takdiri!..olarak nitelendirmekten çekinmediler.

Tarih teker ediyor ve bize Osmanlı Türkiye’sinin 1700’lü tarihlere gelindiğindeki, çöküş dönemindeki gaflet ve dalalet ve hatta ihaneti” hatırlatıyor olmasıydı:

“Devlet-i âli Osmanî’de Terfiyi Temayüz:

İlim irfan ile olmaz!..

Ya olacak kuvvetli iltimas.

Ya olacak madeni has.

Ya da olacak ten ile temas!..”

İşte, “Anayasa” 20 kez değiştirmiş olsalar da tam istedikleri gerçekleşmemişti… Şimdi “Partili Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yetkisi ve “parmak kaldır, indir yöntemi” ile “Anayasa” da büyük bir operasyon, değişiklik peşindedirler…

KAYNAKLAR

http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2005-61-184

https://odatv4.com/referandumda-aslinda-neyi-oylayacagiz-0709101200.html

https://tr.wikipedia.org/wiki/Adalet_ve_Kalk%C4%B1nma_Partisi

https://www.evrensel.net/haber/166643/akp-nin-karnesi-cikardigi-yasalar

https://www.birgun.net/haber/turkiye-nin-17-yillik-yikim-tarihi-274931

 

30 Kasım 2020 Pazartesi

TERÖRİST DEVLET ve HAMİLERİ, Abdullah Çağrı ELGÜN

 TERÖRİST DEVLET ve HAMİLERİ

Abdullah Çağrı ELGÜN

Türkistan Yolunu Kapatan Düşman Seddi:

Türkiye ile Rusya arasında yapılan Kars Anlaşması 1921 Moskova Anlaşması gereğince Türkiye’nin Ermenistan’a müdahale etme hakkı doğmuştur. Osmanlı Türkiyesi dahil Türkistan, Ruslar ile iki yüz yıldır (200) kesintisiz savaş halindedir. Terörist Ermenistan, Türkistan Yolu Üzerine bilinçli ve maksatlı olarak çekilmiş bir Düşman Seddi’dir..

Bu terörist devletçiğin, kendi kendine istikbal ve istiklâlini yoktur! Olmamıştır! Olmayacaktır!..

Ermenistan’a dersini vermek ve “Türkistan’a Açılan Kapı”yı doksan dokuz (99) yıl önce kapatmış olan dış odaklara da kim olduğumuzu yeniden göstermek, Terörist ve Soy Kırımcı Ermenistan ve hamileri: Rus, Alman, İngiliz, Amerika, Fransa’ya da bir ikazda bulunmak için Türkistan’a açılan koridoru boşaltma zamanı gelmiş, hatta çoktan geçmiştir!..

Bu sebeple Karabağ yetmez, Ermenistan’ın tamamını almak, boynumuza borçtur!..

Bazan Barışa, Savaşarak Ulaşırsın:

“Kars Antlaşması”, Sakarya Meydan Muharebesi’nin ardından 13 Ekim 1921’de Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanmıştı! Bu Antlaşmanın üçüncü Maddesinde (3. Mad.) geçen: “Herhangi bir devlet, bu kanunları tanımazsa diğer devletler de tanımayacak!..” olarak belirlenmişti. Ermenistan yıllardır bu anlaşmayı ihlâl etmektedir. Bugünlerde ise defaten ihlâli bozmuştur… “Barış Teklifi” ile bütün ikaz ve uyarılara rağmen, yirmi sekiz yıl önce (28) Azerbaycan’a saldırarak, el koyduğu Karabağ yetmemiş bugün de Azerbaycan’a saldırmıştır. Bu saldırı sebebiyle anlaşma yaptığı devletler: Türkiye ve Azerbaycan’a da  “anlaşmayı bozma, saldırı ve savaş açma hakkı”  doğmuştur!..

Karabağ alındıktan sonra Erivan ve bütün Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan’a dahil edilmedikçe barış yapılmayacaktır!..

Kötü yöneticiler, kötü din adamları ve kötü siyasetçiler elinde aslında, kökleri bir ve kardeş olan bu devletler, çok büyük kırıma uğramış ve düşman oyunlarıyla, birbirlerini öldürüp kırmışlar ve çok büyük katliam ve acılar yaşamış, yaşatılmışlardır. Her iki taraftan da insanların, daha fazla acı çekmemesi için bu kışkırtma, düşmanlık ve savaş haline son verme zamanıdır. Bazan barış, savaş yapılarak sağlanır…Ermenistan’ın tamamı alınmadan barış yapılamaz!..

Bu sebeple Karabağ yetmez, Ermenistan’ın tamamını almak, boynumuza borçtur!..

Ermeni (Arman) Halkına Niçin Devlet Kurdular?

Ermeniler Kaçar Hanedanlığı içinde Revan Boyu olarak önce Türkistan, sonrasında Rusya, tekrar Osmanlı Türkiyesi, son kez de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği içerisinde otonom bir topluluk olarak vardılar. 23 Ağustos 1991’de Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla bağımsız kaldılar. Birbirleriyle tarihen bir ve beraber olan bu halkların, kötü yöneticiler, din adamları ve siyasetçiler eliyle büyük devletler, çıkarları doğrultusunda, bu halkları bir satranç piyonu gibi öne sürerek kullanmakta ve birbirlerine düşman etmektedirler. Artık bu sinsi oyuna son verilecektir!..

Ermeniler (Armanlar), köklerine bakıldığında Kaçar Hanlığı’na bağlı Revan Hanlığı’ndan ibarettir…Yani bu halk Armanlar, 1000’li yıllar içinden gelen Türkistan Halkı ve topluluğudur. Geçmişteki arma ve sembollerine bakıldığında da Ermeniler’i tanımak mümkündür… Armaları çift başlı Kartal ve Aslandır. Bu sembolün, tarihte birçok beylikler ve milletlerin: Alman (Germen), Almanya, Pers, Yunan, Selçukluların da sembolü olduğu görülür. Böyle olunca Ermeniler’in köken halkının Türkistanlı olduğu anlaşılır…

Ermeniler (Arman), Altınorda Devletinin yıkılıp, parçalara bölünmesinden sonra oluşan: Kırım, Kazan, Sibir, Tatar, Astrahan, Volga Hanlıkları içerisinde yaşamaktadırlar.  1827’de Kaçar Hanlığına bağlı Revan Boyu, Rus Komutan Paskeviç tarafından ele geçirildiğinde, “Oblast” adı ile Rusya’ya dahil edilmiştir. Bu tarihlerde yüzde yirmi bile olmayan Ermeni (Arman) nüfusu, İran’dan davet edilen Ermeniler ile birlikte % 48’e kadar yükselmiş, Osmanlı İmparatorluk Türkiyesinin yıkılmasıyla, Türkiye’den “Tehcir” yoluyla gelen Ermeniler ile birlikte bu sayı  % 70’e ulaşmıştır. Yani Ermenistan denilen bir devlet ne önceden vardır ne de sonrasında!..

Türkistan’a açılan yolu kapatmak ve Türkiye’nin kökleri ve akrabaları ile irtibatını kesmek üzere özellikle, Rusya’nın desteğiyle ve diğer büyük güçlerce: “Suni, Paravan, Kukla ve Piyon Devletçik” Ermenistan’ı kurdular!.. İsimleri, hayat tarzları, gelenek ve görenekleri Türkistan Halkından hiçbir farkı olmayan bu halk, birlikte yaşadığı büyük topluluklardan koparılarak ayrıştırılıp düşmanlaştırılarak devletleştirilmiştir!.. Bugün Asya topraklarında yaşayan Bağımsız, Otonom ve Özerk olarak birbirlerinden koparılmış Türk Cumhuriyetler gibi… 

Büyük devletlerin siyaset oyunlarına alet edilen Ermenistan, o dönemin çıkar çatışmaları sebebiyle, stratejik öneme sahip ve yüzde yüz Türk toprakları olan Erivan başkent yapılarak, Türkistan yolunu Türkler’e kapatmak amacıyla kurulmuştur.

Ermeniler, çeşitli devletler içerisinde (İran, Irak, Almanya, Yunan, Rusya, Osmanlı Türkiyesi) yaşayan dağınık bir topluluk olup, doksan dokuz (99) yıl öncesinde böyle bir “devlet” yoktur.  Başka devletlerin içinde azınlık topluluklar olarak yaşayan Ermeniler, büyük devletlerin kışkırtma ve yönlendirmelerine her daim müsait parçala, yönet veya yut politikasına kurban edilmiştir!..

Ermenistan topraklarının tamamı Osmanlı Türkiyesine aittir. Ermenistan 45 yıl boyunca yaptığı terör, öldürme, katletme, işgaller ve nihayet “Türkler’e, Soykırım Yaptırılarak” Ermenistan Denilen Terörist ve İşgalci Bir Devlet kurdurulmuştur. Ceberrut uygulamalar ve terörist eylemlerle, Osmanlı Türkiyesi ve Azerbaycan topraklarına sürekli saldırtılmakta, işgal ile katliam yapmakta ve Türk halkına soykırım uygulamaktadır. Bu ise kabul edilebilir bir durum değildir… Terör ve işgalleri destekleyen ve arka çıkan devletler de terörist ve işgalcidirler. Ermeni Destekçileri: Rusya, İran, Almanya, Fransa, İngiliz ve Amerika’dır...

“Ermenistan”: Büyük devletlerin fikrî birliği ile Bütün Türkler’in birleşerek kurmak istedikleri “Turan Devleti”ni gerçekleştirebilirler korkusu sebebiyle kurduruldu! Ruslar desteğinde Fransızlar, Almanlar, İran, İngiliz ve Amerikalılar, Türkistan’a giriş ve çıkış yolunu kontrol altında tuttular, hatta kapattılar. Kardeşin kardeş ile alış verişi haberleşme, konuşma ve gidip gelme bağlantılarını koparttılar!..

Bu sebeple Karabağ yetmez, Ermenistan’ın tamamını almak, boynumuza borçtur!..

Geçmiş Geleceğimizi Aydınlatır!..

Geçmiş Dönemlerden hatırlayalım: Cuci (1225-1227), Batuhan (1235-1241), Sertak (1255-1256), Ulakçı (1256-1257), Berke (1257-1266), Nogay (1261-1299), …; Toktamış (1375-1397), …

 Batuhan’ın kurduğu Altınorda Devleti, nasıl yıkıldı? Altınorda Devleti Hanı Berke ilk Müslüman Türk olarak bölgenin tamamını Müslümanlaştırmıştı. Hülağu Han, Berke’ye savaş açtığında Türk ve Müslüman Memluk Hakanı Baybars’ın (1223-1277), Hülağu Han’a (1218-1265) yardım etmesi ve Berke’yi yendirtmesi çok şaşırtıcı değil midir?..  

Sonraki yıllarda Altınorda Han’ı Uluğ Muhammet Han (1419-1445), Rus Kinezliği üzerine yürüyüp Moskova’yı yerle bir etmişken, Rus Kinezi ile anlaşan Kırım Hanı, Altınordu Devletinin başkenti Saray’ı yerle bir edip, bütün Müslümanları katletmesini anlamak mümkün mü?..

Uluğ Muhammet Han döndüğünde, bu katliam karşısında üzüntüden kahrından ölür!..

Timur: Altınorda Han’ı Toktamış’ı, üç kez Altınorda Devleti’nin başına getirir? Toktamış, kendini her zorlukta koruyan ve iktidara yeniden yeniden getiren Timur’a, her kargaşalıkta Rus Kinezliği ile birlikte olup saldırır ve Timur’u yıkmak ister; fakat buna rağmen Timur, Altınordu Devleti’ni parçalara bölmemiştir!..

Altınorda Han’ı Uluğ Muhammet Han’dan sonra koca devlet beş parçaya bölünür: Kırım, Astrahan, Sibir, Kazan, Volga Hanlıkları orya çıkar… Hanlıklar bölününce birbirini yerler… Zayıf Hanlıklar Moskova Kinezliğinden yardım ister. Böylece, Rusya Kinezzliği Türk Hanlıklarını kullanarak ve birbirleriyle savaştırarak, hepsini tek tek ortadan kaldırır!.. Yükselmeğe başlar.  Kinezlikleri birleştirip Rus Devletini kurar!

Kırım, Türk ve Müslüman olduğu halde niçin Ruslar ile birlikte Altınorda’ya saldırmıştır?..

Bugün Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan “Nahçivan, Karakalpakistan, Gagavuzya, Sincan Özerk Bölgesi; Dağıstan, Altay, Balkar, Hakasya, Karaçay; Tuva, Yakutistan, Başkurtistan, Tataristan, Çuvasistan; Afganistan, Pakistan, Bangladeş”  ile aynı dili, dini, kültürü ve tarihi paylaştıkları Türkistan Halkı oldukları halde, niçin Azerbaycanlı kardeşlerine yardım etmiyor, asker gönderemiyor?..  Kimi “otonom” kimi “özerk”, kimi de “tam bağımsız devlet” olalı kırk (40) yıla yaklaştığı halde, yan yana gelip birleşemiyorlar?.. Hatta kırk yıl önce, bu devletlerin, henüz bağımsız kaldıkları anda “Doğu ve Batı Almanya” gibi hemen birbirleriyle, (Birleşik Türkiye, Birleşik Türkistan, Birleşik Türk Devletleri) adları altında birleşmeleri gerekmez miydi?.. Dikkat ile baktığınızda göreceğiniz gibi devletlerin buhranlı, zayıf, kargaşalı ve fetret dönemleri olur: Batu Han’dan sonra Altınorda Devletinde yirmi (20) yılda on beş (15) Han yer değiştirmiş ve Uluğ Muhammet Han sonrasında bu koca devlet, beş Hanlığa bölünmüş ve sonrasında Rusların egemenliğinde yaşamağa devam etmişlerdir.    


Osmanlı Türkiyesi son dönemlerinde öyle zor günler geçirmiştir ki kimi zaman bir hafta, bir ay hatta kimi zaman da günde bir, Hakan değiştirir olmuştur!.. Türkiye’de bunu yaşamıştır!..

Mete, Bumin, Bilge Tonyukuk torunları Çin’de Han sülalesi olarak 1125 yıl kaldıktan sonra varlıkları Çin kültüründe erimiştir. Sincan Uygur ve Uygur Özerk Bölgesi dışında tam olarak bilinen 100 milyon, bilinmeyen 5-6 yüz milyon Türk yaşamaya devam etmektedirler…

Cengiz, Timur Devletinin büyük çoğunluğu Çin’in egemenliği, bir kısmı da Cengiz’in torunları Babür, Hümayun Şah, Şir Şah Suri, İslâm Şah Suri, Ekber, Cihangir, Şah Cihan; Hindistan, Afganistan, Pakistan, Bangladeş (Doğu Pakistan) altında kısmen kendi benliklerini unutmuş veya hayat sürdüğü kültürlere direnerek yaşamağa devam etmektedirler.

Bu sebeple Karabağ yetmez, Ermenistan’ın tamamını almak, boynumuza borçtur!..

Rus’un Yayılmacı Politikaları:                          

Son gelinen noktada Türk’ün prensibi: “Yurtta sulh, cihanda sulhtur”; fakat “Barış” bazan savaş ile sağlanır!.. “Barışı” bozan Ermenistan’a dersini vermek bugüne kadar işgal ettikleri topraklarda yaşama hakkı verdiği için Türk milletine teşekkür etmesi gerekirken saldırması “ateşkesi” bozarak Azerbaycan’ı işgale kalkışması bardağı taşıran son damladır!..

Ermenistan, işgalci bir devlettir.  Türkiye topraklarında adı “Kürt” olarak savaşan teröristler de Kürt değildir! Bunlar da geçmişteki Ermeni ASALA örgütüdür!.. Son yüz yılda en çok soy kırımına uğrayan ve susan ve bu soy kırımına sabreden millet yine Türk Milletidir.

 Türkler’e “Soykırım” yaparakErmenistan” denilen terörist ve işgalci bir devlet kuran ve sürekli terör estirerek vatan topraklarını işgale kalkan hainlere, cezası derhal verilecektir… Bugün suskunluğumuz bozulmuştur. Durma zamanı değil gereken dersi verme zamanıdır. Bu ders en sert ve en öldürücü darbeyle verilecektir!..

Cephelerde vurulan, öldürülen çoğu teröristlerin üzerinde “Ermeni Pasaportu” çıkmaktadır. Bu ise Türkiye’nin beka meselesidir. ASALA’da budur! PKK’da budur! Ermeni de budur!.. Bu da İran üzerinden beslenmektedir. Mühimmat, cephane yine buradan, Almanya, Fransa, Rusya, Amerika ve İngiltere’den gitmektedir. Yakalanan ve konuşturulan bu teröristlerin üzerinde, çoğu kez Alman, İran, Fransız, Rus Amerikan ve İngiliz uyruğuna kayıtlı olduklarını gösteren, pasaportlara çıkmaktadır…

Bunun için Azerbaycan ve Türkiye kesin bir çözüm için 28 yıl önce işgal edilen Karabağ’ın tamamını almalı ve Türkiye, Azerbaycan da “TEK DEVLET” olarak bütünleşmelidir!..

“İki devlet bir millet” safsata, safça ve safiyâne, düşmanlarımızca uydurulmuş koca bir yalandır!  Nerede olursa olsun, bütün Türkler:  “TEK DEVLET TEK MİLLETTİR!..”

1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na 19 Mayıs 1919 kadar geçen kırk iki (42) yıldır yapılan terörist eylemler sonucu özel olarak Türkistan’ın geçidini kapatmak maksatlı kurdurulmuş Terörist Devlet Ermenistan tamamen ortadan kaldırılarak, bu çıban Türk vücudundan temizlenmelidir. 28 yıl önce Karabağ işgal ederek bugün de Azerbaycan’a saldıran ve “ateşkes (BARIŞ)” önerimizi dinlemeyen, bu hayırsız evlada dersini vermek ve dünya âleme, Türk adını ve haklılığımızı yeniden haykırmak en büyük fırsattır… Safiyâne uydurulmuş “İki devlet bir millet” safsatası, düşman oyun ve tuzağından başka bir şey değildir! Bu bir fırsattır! Her fırsat yüz yılda bir doğar. Türkiye ve Azerbaycan TEK DEVLET TEK MİLLETTİR!.. Derhal birleşmelidir!..

Bu sebeple Karabağ yetmez, Ermenistan’ın tamamını almak, boynumuza borçtur!..

Rus’un Rulet Oyunu:

Rus Ruleti tutmadı!.. Putin‘in hamlesi PKK’yı Ermenistan’a getirip silah ve cephaneyi yığmışlardı. Bir sabah ansızın Ermenistan’ın Azerbaycan’a girmesi Ruslar’ın oynadığı Rulet’ti… Ermeni’nin bu şımarıklığı, Rusya’nın isteğiyledir! Ermenistan yine santraç tahtasında bir piyondur. Rus (Putin): İdeali, yayılmacı politikasından asla vaz geçmemiştir, vaz geçmez!..            Tarihe bir bakın 200 yıldan fazla Ruslar ile gizli ve açık aktif savaştayız!.. Putin, Ermenistan’da bir zafer ilan ettikten sonra, Türkiye’yi burada da durmak maksatlı Suriye’de bir Kürt Devleti kurmak istemektedir. Böylece İslâm ülkelerine uzanacak Türk kolunu kökünden kesmek istemektedir!.. Türkiye bu oyunu şimdilik bozmuş gibi gözükse de gelecek için Rus’un oyunu askıdadır. “Barış” taktiği Ruslar’a yaramıştır!.. Bu sebeple “Barış” yapılmadan önce Ermenistan’ın tamamı ortadan kaldırılacaktır!.. Dünü mutlaka görün!..

Rusya politikası yayılmacılık üzerine kuruludur. Osmanlıdan koparttığı şehir ve toprakların üzerinde bugün (Litvanya, Letonya, Estonya, Slovakya, Erdel, Gürcistan, Kırım, Azerbaycan) Rusya oturmaktadır. ABD’de Rusya’da iktidara gelen kim olursa olsun strateji ve politika hiçbir şekilde değişmemektedir!.. Sovyetler’in dağılmasından sonraki şu “birkaç yıl” içinde Putin: Gürcistan, Kırım, Moldova, Suriye, Mısır’a kalıcı olarak yerleşerek yıllardır hayalini süsleyen sıcak denizlere (Akdeniz) inmiştir!.. Bu Türkiye için büyük tehdittir!..

Rus oyun ve tuzağı Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan’da görülmüş; fakat tesirli olmamıştır. Bu güçsüz devletler diken üzerindedir. Bu sinsi taktik ve manevraların, yayılmacı Rus için yarın tekrar yapmayacağını kimse garanti edemez!.. Türk’ün toprağı olan Karabağ’ın tamamının bile (% 40)’nı henüz alamamışken, Azerbaycan sınırına asker yığacak olan Rus’un, Azerbaycan Hükümeti içindeki yandaşlarını, yarın makam ve para ile satın alarak, Azerbaycan’a bir hükümet darbesiyle el koymayacağını kim garanti edebilir?.. Türkiye ve Azerbaycan Tek Devlet Tek Millettir!.. Onun için de Azarbaycan ve Türkiye derhal birleşmelidir!..

ABD, İngiltere ve Israil’in Suriye’de kuramadığı Kürt Devleti’ni bu defa Rusya kendisi kurmağa kalkışmıştı… Şimdi Türkiye’nin hamle zamanıdır… Arkasından, Suriye’ye dönüp, Suriye vatandaşlarımızı yeniden memleketlerine yerleştirmek ve oralarda ve ötelerinde ileri karakollar oluşturmak gerekecektir. 

Putin çok kötü bir darbe yemiş ve Ermenistan’ın hayatını heba etmiştir. Ruslar’ı arkasına alan Ermeniler oynadığı Rus Ruletiyle kendi hayatını riske atmış, kendi kendini vurmuştur…

Türkiye, Azerbaycan: “İKİ DEVLET BİR MİLLET” saftirikliğini bırakıp, “TEK DEVLET TEK MİLLET” olarak birleşebilirler ise Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Suriye, Libya ve Kırgızistan’da oynanan oyunları da bir santranç oyunuyla halletmek Türkiye’ye için basit bir hamle olacaktır!..

Suudi Arabistan ABD ile bir olup Türkiye’ye ambargo koymaktadır; fakat bu en büyük talihsizliktir. Birleşik Arap Emirlikler, İsrail ile savaşacak ve birbirleriyle yiyerek yok olacaklardır. Mısır, Rusya yönetimi yine büyük darbelere sahne olacak ve nihayet Birleşik Arap Emirlikleri Türkiye üzerine gönderilecek; fakat bunlar da tamamen yok olup gideceklerdir… Sonra Ermenistan’ı sürekli silah ve cephane yığınaklarıyla destekleyen ve Türk’e ihanetten hiçbir zaman geri durmayan İran’ın tek tük Azeri’si tek tük Acem’i ile Terörist Ermenistan ve Destekçileri de gereken derslerini Türkiye’den alacaklardır.

Bu sebeple Karabağ yetmez, Ermenistan’ın tamamını almak, boynumuza borçtur!..

Yaşasın Türkiye Azerbaycan Birliği 

Yaşasın Türkistan, Yaşasın Kızıl Elma! Yaşasın Turan!..

KAYNAKLAR:

1.     https://tr.wikipedia.org/wiki/Ka%C3%A7ar_Hanedan%C4%B1

2.     https://tr.wikipedia.org/wiki/Ermenistan

3.     https://tr.wikipedia.org/wiki/Ermenistan_tarihi

4.     https://tr.wikipedia.org/wiki/Kars_Antla%C5%9Fmas%C4%B1

5.     https://tr.wikipedia.org/wiki/Moskova_Antla%C5%9Fmas%C4%B1

6.     https://tr.wikipedia.org/wiki/Bar%C4%B1%C5%9F_antla%C5%9Fmas%C4%B1

7.     https://www.google.com/search?q=Kars+Antla%C5%9Fmas%C4%B1&safe=off&tb

8.     http://unalyildiz.blogspot.com/2015/12/bilinen-ilk-turk-hz-nuhun-oglu-yafesin.html

9.     https://tr.wikipedia.org/wiki/Karaba%C4%9F_Sava%C5%9F%C4%B1

10. https://turk.injil.me/from-the-books-noah/

11. https://www.haberler.com/turkiye-ye-komsu-olan-ulkeler-iran-yunanistan-12669898-haberi/

12. http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=114642

13. https://tr.wikipedia.org/wiki/Rusya

14. https://tr.wikipedia.org/wiki/Banglade%C5%9F_Kurtulu%C5%9F_Sava%C5%9F%C4%B1

15. https://www.kulturportali.gov.tr/portal/hindistan-turk-devleti--delhi-turk-sultanligi---1206-1413-

16. https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_devletleri_listesi

 

 


Translate