Çağrı ELGÜN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çağrı ELGÜN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Eylül 2015 Çarşamba

BİZİ BUGÜNLERE KİMLER GETİRDİ?.. Abdullah Çağrı ELGÜN

BİZİ BUGÜNLERE KİMLER GETİRDİ?  
                                       Abdullah Çağrı ELGÜN 
            1982’den bu güne en kanlı katliam, Dağlıca’da yapılan ve çatışmadır. 7 Haziran’dan bugüne 113 şehit verildi. Biz, bu güne nasıl geldik? Bizi, bugünlere kimler getirdi?
            Bugüne kadar seksen bin(80.000) silahın toplandığını, dört yüz ton patlayıcının bulunduğunu basın yayın organlarından öğreniyoruz. Bu ülkeyi kim silah deposu haline getirdi?.. 
Bugüne nasıl geldik, bugüne kadar “iktidarı”, CHP, MHP veya HDP yürütmedi ki onlardan hesap sorulsun… Bugün iktidarda kim var? Savcılarımız, ülkeyi sorumsuzca yönetenlerden ve ülkeyi silah deposu, patlayıcı madde deposu haline getiren, ve bu silahlanmayı durduramayan kim varsa, bu konuda yetkili ve sorumlular kim ise bunlardan hiç kimse hesap sormayacak mı?..
“PKK’ya karşı “Görevsizlik Kararı”, Görev Yapmama, Görevi İhmal, Edenler varsa haklarında idari ve adli soruşturma başlatılmalıdır. Taha AKYOL”
            Biz halk, vatandaş, Türkiye Cumhuriyeti Savcıları, Hakimleri, Yetkilileri: “Bu Tahrip olan ülkenin Fabrikalarının, İçindeki insanlarla birlikte yakılan okulların, Camilerin, kundaklanan barajların, yakılarak tahrip edilen iş makinelerinin, yol keserek halkı yolcu taşıyan otobüslerden  indirerek kurşuna dizilenlerin; ve otobüsleri yakılanların, askere gitmiş ve görev sırasında asfaltın altına döşenerek geçişleri esnasında patlatılarak Şehit edilen vatan evlatlarının, ensesinden kurşunlanan, elleri kolları arkadan bağlanarak şehit edilen emniyet mensuplarının, hesabını on dört yıldır ülkeyi yöneten ve bir çok gelişmeye imza atmış; ve fakat son dört yıla gelindiğinde iktidar ihtirasına yenik düşmüş, “hata yaptık diye açık açık itiraf edenler bir yana” hata üzerine hata yapan CHP, MHP, HDP’den mi soracağız?...
            Bu yanlış işlerin sorumluları:258+132+80+80=550  Millet Vekili veren halktan mı soracağız?  
Halka: Ben sana ve senin seçimine inanmıyorum. Sana güvenmiyorum. Sen yanlış yaptın. Bana niçin bu kadar az verdin? Hepsini hepsini istiyorum. Bu adalet değil! Olmaz!.. Ben buna razı olamam. Tekrar seçim istiyorum!..” diyenler mi verecekler?
Adaletin, Hak’kın olmadığı yerde kaos ve kargaşa vardır. Seçim ile gelenler seçim ile gitmelidir. Ülkenin yarısı ayaktadır. Meydanlara inmiştir. Sağduyuya sabra ve akla ihtiyaç vardır. Bunu kim tesisi edecek.
Dokuz, on televizyon ve yirmiye yakın gazete ile devletin değil; ama hiç susmadan allandırıp ballandırarak ve aynı şeyleri defalarca tekrarlayarak hükümetin propagandası yapılıyor. Halk doğru nedir yanlış nedir kavrayamadan algı yanılgısına kapılıyor. Halkın üstünden elini çekmeyenler ülkenin kaosa girdiğini göremiyor mu? Yetmiyor. Muhalefetin her şeyi  kötüleniyor. Bizi bugünlere bütün imkan ve yetkileri elinde bulunduran: CHP, MHP, HDP mi getirdi? Eğer öyleyse Devletin savcıları, hakimleri, niçin harekete geçmiyorlar, hesap sormuyorlar?..
            AKP Gençlik Kolları Eski  Başkanı ve İstanbul Millet Vekili: Abdüllatif BOYNUKALIN: “1 Kasım seçimlerinin sonucu ne çıkarsa çıksın, seni başkan yapacağız!.. Biz başkan yaptıktan sonra onlar da defolup gidecekler!..” Bu sözler bir zamanların sn.Erbakan’ını hatırlatıyor: “Kanlı mı olacak kansız mı?..” demişti…
Bu nedametli coğrafya’da hayat serüvenimiz giderek gelecek büyük tehlikeleri işaret ediyor.
Abdülhamit Han’ı katledenler kırk yıl geçtikten sonra yargılanıp hapse atıldılar. Adaletsizlik yapanların adaletin pençesinden kurtulmaları er veya geç hiçbir vakitte  mümkün olmamıştır, bugün dahi olmaz. “Yer yarılır, adam çıkar, bir gün “adaleti” herkesten sorar… ”
Bütün bunların niçin, neden yapıldığını, ne duymak ne de bilmek istemiyorum…
Kafam öylesine allak bullak, karman karışık…
“İstikrar” “istikrar” derken “istikrarın” ayarı ile oynayıp onu dizayn eden eli kana bulaşmışlar var… Ekonomi çökmüş, işsizlik katlanarak artmış, yabancı yatırımcılar kaçmış, içerideki bazı holding, medya kuruluşları ve fabrikalara anlamsız cezalar yağarken, sn. Erdoğan’ın ilk iktidarında söylediği insanın içine ferahlık veren şu sözlerini hatırlıyoruz: “Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun, bizim sorumluluğumuzdadır… “Bu adamın ayakları öpülürdü… Şimdi ne oldu?..
17 Mart 2015 Dolmabahçe toplantısı sözüne: “Benim haberim yok!” diyen sn. Erdoğan’a, Selâhaddin DEMİRTAŞ: “Seni başkan yaptırmayacağız!..” demesiyle ipler koptu…
            Bu kadar fevaranın niçin olduğuna bakalım. Hesap vermek durumunda olanların en korktuğu şey hesap veremeyecek kadar korkuyor ve batakta olmalarından kaynaklanmaktadır.  Hiçbir zaman bu sorumluluktan kurtulamayacaklarını biliyorlar.
Ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, eninde sonunda kirliliğe bulaşmış bütün herkes, yandaş, yakın ve akrabaların dahi yargılanacaklarını görüyorlar.
Yüce Divana gideceklerini biliyorlar. Korkuyorlar ve hata üzerine hata yapıyorlar…

            EY, HALKIM! SİZİ BUGÜNLERE BEN GETİRDİM!..

             “Türk’üm!..” diye başlayan andımızı okullardan ben kaldırdım.
“Türklüğü”, “Milliyetçiliği” ayaklarımın altına ben aldım. 
Türk bayrağının 69 kez gönderden indirilmesi zaafını ben gösterdim.
2011’de PKK ile Olsa’da pazarlığa ben oturdum, onlara ben taviz verdim,
Üç yıl hiç operasyon yapmayarak “Çözüm Süresi” masalı anlatılırken, ülkenin silah deposu haline gelmesine ben kayıtsız kaldım.
Doğudaki illerin “Özerklik” ilan etmesine ben ses çıkarmadım.
“Çözüm Süreci”ni bu ülkenin başına ben belâ ettim.
Kürt kardeşlerimizin, PKK ve HDP arasında sıkışıp, kan kusmasına ben izin verdim.
On iki yıl sürdürdüğüm “kuruluş ilkesinden” ayrılıp koltuk ihtirasına ben kapıldım…
“400 Vekili verin bu iş huzur içinde çözülsün.” Sözünün söyleyeni benim. 
Meclisi çalıştırmayarak “Meclisi, yeniden seçime” ben zorladım.
Kan­dil, Ha­kurk, Ava­şin, Me­ti­na, Bas­yan ve Zap kamp­la­rında PKK olduğunu bildiğim halde   daha önce operasyon yapmayıp, opersyon yapmak için 114 kişinin ölmesini  ben bekledim…  
Yan­lış po­li­ti­ka­lar yü­zün­den hortlattığım terörörü, şimdi ben susturmaya çalışıyorum.  
“O dağlar teröristlerden temizlenecek!..” Çok doğru!Cenazeler gelinceye kadar bekledim. Aklıma şimdi geldi…
 “Akil İnsanlar” adı ile bilinen opera turnuvasını ben devreye soktum. 
2009 Habur’dan içeriye yüzlerce üniformalı teröristi ben buyurettim; ve  fakat, sonra “Seyyar Çadır Mahkemesi kurup “Habur Sınır Kapısı”nda üniformalı çeteleri bayraklarla karşılayıp, affedip hepsini ben serbest bıraktım…
Devleti temsi eden MİT Müsteşarı Hakan FİDAN’a toplantıda Apo’ya “Sayın Öcalan” diye ben söylettirdim.
            Ey halkım! Sizi bugünlere ben getirdim!..
Bizi bugünlere kimler getirmiş?!.
(Ankara, Çarşamba, 9 Eylül 2015)

7 Nisan 2015 Salı

BİRLEŞİK TÜRKİYE ve AKİL İNSANLAR; Abdullah Çağrı ELGÜN

BİRLEŞİK TÜRKİYE ve AKİL İNSANLAR
                                                                   Abdullah Çağrı ELGÜN
Türkiye için geçmiş tarihi hadiselere bakıldığında görülüyor ki devlet her daim güçlüdür. Devlet, dağa çıkan eşkıya ve bugünkü gibi teröristleri yola getirmek, onlarla anlaşmak, eşkıyayı dağdan indirmek, halkı huzur ve sükûna kavuşturarak, devleti huzur içinde yönetebilmenin gereklerini yerine getirmek için gücünü kullanır. Devlet hiçbir aşirete, Beylerbeyliği, Sancakbeyliği, Kadılık, Voyvodalık, Vidinlik, Vilayet…vb. adlarına bir imtiyaz tanımamış; ve onların ayrı bir devlet olarak organize olmalarına izin vermemiştir. Güç birlikteliktedir. Birleşen, Bütünleşen Birleşik Türkiye huzura, mutluluğa,ve müreffeh bir hayata erecektir.
Şeyh Bedrettin 1420 İsyanı (Çelebi Mehmet Dönemi); İzmiroğlu Cüneyt İsyanı (1414); Karamanoğulları İsyanı (1444); Şah Kulu Baba Tekeli İsyanı (1511, II. Beyazıt Dönemi); Hain Ahmet Paşa İsyanı (Mısır’da Bağımsızlığın ilanı ile, 1524); Yeniçeri İsyanları (1525); Celâli İsyanları (1500-1600), Şeyh Sait İsyanları (13 Şubat 1925)… vb bunlardan başkaca da irili ufaklı yüzden fazla isyan çıkmış, hatta yüz yıl devam eden isyanlar dahi olmuş; fakat hiç birinde toprak talebine, devletten ayrılarak bağımsız devlet kurma taleplerine hoş ve müsamaha ile bakılmamıştır.
Bugün artık bütün devletler birleşirken, Birleşik Amerika, Birleşik Avrupa, Birleşik Çin, Varşova Paktı gibi güç elde etmek için birleştikleri bir BÜTÜN olarak hareket ettikleri görülmektedir. Türkiye de böyle yapacaktır.
Bir çok birlik müreffeh, mutlu, zengin ve yaşanabilir bir dünya için ve hayat için birleşerek devam ederken. Kürt unsuru için Türkiye’den ayrı bir devlet olarak başkalaşmanın kazancı bir hiç, acı, yoksulluk, sefillik ve gözyaşından ibaret olacaktır.   
Küçük bir devletçik, aşiret… Her büyük devletin piyonu olmaya hazır, kullanıma müsait, hiçbir teknolojisi yok, askeri yok, silahları yok, üretimi yok, tüketimi çok, tarihi yok, edebiyatı yok… Kısaca yokluklarla dolu bir devletçik. Kazancı ne olur, kayıp ne olur düşünmek gerekir…
Oğuz Han, Cengiz Han (Timuçin), Timur, Atilla, Adolf Hitler, Mussolini, Joseph Stalin, Vladimir Lenin, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu (962–1806) hep BİR OLMAK, TEK DEVLET, TEK DİN, TEK ALLAH ideali ile yola çıkmışlardır. Bunun için kendi dininden olmayanlara yapılan baskılar, ırkî olarak kıyımlar, insan mezaliminden vazgeçmemişlerdir…  Bugün Myanmar(Arakan)’da yapılan zülm, insanlık vahşeti  bunun sadece küçük bir örneğidir.
Biz ne yapacağız? Türkiye ve içinde yaşayan insanlar sonsuz bir hoşgörü sahibidir. Bugüne kadar Kürt, Türk, Türkmen, Avşar,  Çerkez, Laz, Süryani, Arap, Fars, Latin diye belirgin bir şekilde kişileri ayırmamış, eziyet ve sıkıntıya, din değiştirmeye, asimilasyona tabi tutmamıştır.  Bugün de aynı müsamaha ile yaklaşmaya devam etmektedir. Ufak tefek sıkıntılar dünyanın her yerinde vardır; fakat Türkiye mutlu insanların müreffeh hayatların huzur ve sükûn bulduğu arzulanan, istenen ve mutlu yarınları müjdeleyen geleceği parlak bir devlet olmaya devam edecektir.
Türkiye, yüz yıla yakın doğacak yavrusunu bekledi. Kuluçkadaki yumurtasının üstünde, yumurtanın kabuğunu çatlatmak için zaman kolladı. Şimdi yavru Türkiye’nin kabukları çatladı. Yavru kartal gibi, şimdi hayata göz kırparak kanatlarını silkelendi, tüylenip palazlandı. Kanat çırpmaya, gökyüzüne süzülerek huzur antremanları yapan kartal yavrusu gibidir. Şimdi tüylerini atma, nihayet kanatlarını büzerek yere inme, yerden gökyüzüne süzülme,  yerde ve gökte hakimiyet kurma, yer yüzüne huzur ve sükûn verme vaktidir.
Türkiye, AZERBAYCAN, Nahcivan , BULGARİSTAN,  ERMENİSTAN, GÜRCİSTAN,  IRAK,  İRAN, SURİYE , YUNANİSTAN,  KIBRIS, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Rusya ile birleşmeli, sınır bağlarını kaldırmalıdır. Allah biz İNSANLARA hiçbir devirde HİÇ BİR KİTABINDA dünyayı bölük bölük bölün, dinleriniz ayrı, topraklarınız ayrı, Allah’ınız ayrı kitabınız ayrı olsun dememiştir. O zaman bu ayrılık ve bölünmeler niye?!..
Bu devletler arasında BİRLEŞİK TÜRKİYE DEVLETLER TOPLULUĞU oluşturulacaktır. Hali hazırdaki devlet başkanları BİRLEŞİK TÜRKİYENİN “YÜKSEK MECLİSİNİN BAKANLARI” olacaktır. Başkan bu meclisin içinden oy çokluğu veya oy birliği ile seçilecektir.  Başbakanı ise yine oy birliği veya oy çokluğu ile Meclis seçecetir. Vekilleri ise azaltılarak BİRLEŞİK TÜRKİYE’nin vekilleri olarak İstanbul’da konuçlanacak ve toplam millet vekili sayısı 500 kişi olacaktır. Bu Millet vekilleri İstanbul Merkezinden idare edeceklerdir. Vekiller Devletlerin nüfus oranlarına göre belirlenerek özerk devletler içinde halk oyu ile belirlenecektir. Böylece giderek BİRLEŞİK DÜNYA DEVLETİ olma yolunda adımlar atılmış olacaktır. 
Bu birlikte hiç kimse kimsenin dinine, ırkına, rengine, tarihine, kültürüne karışmayacaktır. Ortak bir dil belirlenecek bu ortak dil ile yazışmalar, haberleşmeler ve idare olunacaktır. Bu ortak dil bütün dillerin ortak kelimelerinden oluşacak ve mutlu bir birliktelik hazırlanacaktır.
Devletin başında misafir olarak bulunanlar bu koltukları iyi değerlendirmelidir. Herkes bir gün bu koltukları bir başkasına bırakıp çekilecektir. Huzur içinde olmak, bü ülkeler için, memleketler için insanlar için, giderek DÜNYA İÇİN BİRŞEY YAPABİLDİM diyebilmek için huzur içinde gözlerini hayata kapayabilmek için DÜNYA KARDEŞLİĞİNİ  savunmalıdır. Önce yakın ülkeler birleşecek, sonra uzaklardaki sınırlar ve kısıtlamalar kaldırılacaktır. Tek DÜNYA, TEK DEVLET, TEK ALLAH, TEK KİTAP için birlik olmalıdır. Bunda ise ISRAR yoktur. Dünyadaki bütün ırklar, dinler ne olursa olsun KARDEŞTİR. Bu dünyanın nimetleri ise hepimize yetecek kadar bol ve toprakları geniştir. Güçlünün güçlüyü ezdiği, horladığı ayırdığı değil BÜTÜN VARLIĞI ile KABUL ve AFFETTİĞİ BİR DÜNYA İÇİN ÇALIŞILMALI ve MÜREFFEH BİR HAYAT İÇİN GAYRET GÖSTERİLMELİDİR.
Türkiye sade içindeki değil; fakat yanında, yöresinde sınırları dışındaki kıyımları, işkenceleri, gözyaşı, açlık, sefalet ve giderek bulaşıcı hastalıkların kol gezdiği savaşan devletlerin huzuru ve sükûnu için de devrede ve en büyük ezici silahlı gücüyle de AKTİF ve DEVREDE olmalıdır. 
Savaşlar: zulüm, işkence, açlık sefalet, bulaşıcı hastalık ve nihayet ölümdür. Buna dur diyecek GÜÇ BİRLİKTELİKTEKİ GÜÇTÜR ve MUTLAK GÖSTERİLMELİDİR. Gayret edenler Mutlak ORTAK bir yol bulunacaktır.
Bazı şer güçler, millet içindeki etnik unsurlardan bir gari şekilde kitleler oluşturmak istese de bu girişimde fazlaca başarılı olamamışlardır. Bugün de Kürt unsuru karşımıza dikilmiş, akil insanlar grubu oluşturulmuş, bu grup ile de anlaşmaya ramak kalmıştır. Dış güçlerin, Kürtler kozunda da başarılı olabilecekleri tezi tamamen çürümek üzeredir.
Akil insanları görevi de burada başlamıştır. Kürt ve diğer muhatapların arzu ve istekleri tek tek tespit edilip, hastalık tespitinden sonra da çare olmak üzere hangi reçetenin yazılarak bunları iyileştirebileceği üzerinde görüş birliğine varılacaktır. Böylece uzun yıllar kangren olmuş Kürt meselesi de böylece çözüm bulacaktır.
Farkında olarak veya olmayarak bir SİBER SAVAŞIN kıskacında bunalan Türkiye liderlerinin yolu açılacaktır. Bununla birlikte, vücut kilitlemeleri, kol ve bacak kasılmaları, ağrılar, bağırsak ve değişik organlara yapılan saldırılara dikkat gereklidir.  Tedbir alınmalıdır….
“Biz, her insanın kaderini, kendi çabasına bağlı kıldık. İsra Suresi Ayet : 13” Türkiye bu yolda lider bir ülkedir. Kainatın bütün duacıları bu ulvî ve yüce sesi duymuştur. Birleşik Türkiye etrafındaki yaklaşık elli altı (56) devlet ile aralarındaki vizeyi kaldırmıştır. Sınırların da kaldırılması BÜTÜNDE BİRLEŞME çaba ve gayreti devam edecektir. Bundan sonra da onlarla birleşmek, BİRLEŞİK TÜRKİYE’Yİ gerçekleştirmek yolunda adım atacaktır. Her varlık bunun için gayrette hava, su, toprak yaprak, bu muştuyu her canlıya müjdelemeğe devam etmektedir. ilâhi güçler bu yolda liderlerin hizmetine amade olmuşlardır. Gayret başta bulunan gayretkeşlerde takdir yaratandadır. Bu yolda her şeyi ile mücadeleye tutuşmuş olanların yolları düz, bahtları açık olsun…
KAYNAKLAR

https://www.google.com.tr/search?q=T%C3%BCrkiye%20ile%20Vizesi%20kalkan%20devletler&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a

Translate