22 Temmuz 2017 Cumartesi

SİZİ 15 TEMMUZLARA BEN GETİRDİM!.. ,Abdullah Çağrı ELGÜN

SİZİ 15 TEMMUZLARA BEN GETİRDİM!..
Abdullah Çağrı ELGÜN

 İktidar sahipleri, hükümet ettiği günden buyana, FETO ile birlikte el ele, kol kola, aynı park, aynı havuz, aynı otellerde birlikte yatıp, birlikte kalkıp, birlikte icraat yapmadılar mı?  Birlikte planlamalar, birlikte projeler ile devlete ait her türdeki kamu arazilerini hisselerine geçirmediler mi? Vakıflar ve dernekler kurarak ve devlete ait kamu mallarını bu vakıf ve dernekler yolu ile yok fiyatına 49 yıllığına kiralamadılar mı? Madenler ve bunların yataklarını il başkanları ve başkan yardımcıları ile partililerin üzerlerine tapulayarak sizi 15 Temmuzlara ben getirdim… 
TC’yi silme, Türk, Türklük, Türkçülük gibi kavramlardan nefret ile onları yok sayma, milliyetçiliği ayaklar altına alma, balya balya dolarları villalara yığma, para makineleri ile sayılamayacak derecedeki komisyon rüşvetlerini ayakkabı kutuları ile nakledip, rüşveti hamuduyla götürerek sizi 15 Temmuzlara ben getirdim…
Erdoğan: “Biz geniş Ortadoğu ve kuzey Afrika Projesinin eş başkanlarından biriyiz ve bu görevi yapıyoruz.” “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanıdır, biliyorsunuz. Bu proje içinde Diyarbakır bir yıldız olabilir. Burada Türkiye’ye bir görev verildi ve biz bu görevi üstlendik.” derken de bunlar ile sarmaş dolaş, “çözüm süreci” üretip, Helsinki, Dolmabahçe, Olso, Kandil’de el sıkışırlarken de   Cumhuriyet için projeler üretip, muhalefetin arkasından gülerek sizi 15 Temmuzlara ben getirdim…  
Ülkenin en gözde yerlerinde bunların dershaneleri, bunların liseleri, bunların okullarının kurulması ve işletilmesi için arsa ve kaynak aktarımını kim yaptı, bunların açılmasının izinlerini kim verdi?
İltimas, adam kayırma; polis okullarına, harp okullarına hukuk, siyasal bilgiler fakültelerine girebilmek için sınav sorularını çalma; kara para aklama, kurulan havuzlarda oluşan paraları yandaşlara peşkeş çekme, komisyonun fazlalığına itiraz eden işadamına, milletin anasına avradına küfrettirerek sizi 15 Temmuzlara ben getirdim… 
Bütün bunlardan kim ceza altı?..
Bu şahıs hangi bedeli ödedi?                                         
Anamıza avradımıza küfredilmiş olarak, ortada kaldık?!.
Kimsenin gıkı çıktı mı?                    
İhale kanunundaki yüzlerce değişikliklerle ihaleleri akraba ve hısımların cebine koyma ve bunu İslâmiyet ile bağdaştırma “Allah: anaya babaya, yakın akrabaya bakmayı ve  yardımı emrediyor”  diyerek kılıf bulma işlerinde, hep beraber değiller miydi? 
Bunlar FETO ile hep beraber yer, hep beraber içer, hep beraber yatar, hep beraber kalkmazlar mıydı? Bunlar hep beraber ağlar, hep beraber düğün yapar, hep beraber iki üç defa açılmış mekanları yine birlikte, bir ve beraber dualarla açarak sizi 15 Temmuzlara ben getirdim…  
Hele bir düşünelim. Bu bir bela ise bu belayı başımıza kimler sardı?  FETO ile sarmaş dolaş iki âşık gibi ayrılmayan kimlerdi? 
Şimdiki zeytin yağ gibi su yüzüne çıkmayı çok iyi beceriyorlar…
Bunların dövünme, sızlanma, dert yanmaya hakları var mı?
Olabilir mi? 
Şikayet ettiklerini, en iyi makam ve mevkilere, on dört yıl boyunca kim taşıdı?..
Sizi 15 Temmuzlara ben getirdim… 
Başımıza bu belayı saranlar kadar, bu belanın sarılmasına ortaklık, yandaşlık, yataklık ve taşeronluk edenler de bu musibeti işleyenler kadar suçludur. Mürürü müddet içinde yakalarını bu suçtan kurtaramazlar...  Haydi bu gün kurtardı diyelim. Yarın çocukları, torunları da bu iştirakten, üzerlerindeki mal varlıklarından, kazançlarından kesin olarak hesaba çekileceklerinden asla şüphem yoktur.
Geçmişte: Sultan II Abdülaziz’i katledenler, kırk yıl sonra da olsa hesap vermekten kendilerini kurtaramamışlardır. Bu kadar adam hayatını kaybetmiş, bu kadar insan makam ve mevkilerinden olmuş, evi barkı, hanesi dağılmışken: “Aldatıldık!”, “Kandırıldık!”, “Allah bizi Affetsin!” sözleri ile geçiştirilemeyecek kadar veballi ve büyüktür. Adalet herkes için geçerlidir. Her zanlı, er veya geç yargı önünde hesap vermelidir; verecektir. Sizi 15 Temmuzlara ben getirdim… 
24 Haziran 2004, Millî Güvenlik Kurulunun Tavsiye Kararlarını, Hükümet başkanı: “Bu karar bizim için (YOK!) hükmündedir.!” diyerek kabul etmiyordu.  Bu karar Cemaatlerin ve ük
ümeti HHhFethullah GÜLEN Örgütünün Askerîyede, Emniyette ve Yargıda örgütlendiğini bir çok, açık delillerle ortaya koyuyordu. Bu kararı alanlara duyulan nefret ile bu kararı uygulamaya sokamayan iktidar, bunların emekliye sevk edilmesi, yaş kararları ve FETOCULAR’ın Askere kumpas kurarak: “BALYOZ, SARIKIZ; ERGENEKON” adı ile yaptıkları operasyonlarla dönemin genelkurmay başkanı başta olmak üzere, yetmişe yakın generali, FETO örgütüyle işbirliği yaparak tutuklatıp, Silivri’ye gönderttiriyor ve dürüst, onurlu ve Atatürkçü subaylarımızın arkasından birlikte güldüğümüz için sizi 15 Temmuzlara ben getirdim… 
Millî Güvenlik Kurulunun önerdiği ve bu gidişat için acil önlem alınması gerektiğini tavsiye eden kararını yok saymıştı. Vatanperver Atatürkçü subayların tasfiye edilerek Silivri Cezaevine gönderilmesiyle boşalan, makam ve mevkilere FETO’nun örgüt subayları atanıyordu. İktidar, FETOCU darbeci generalleri makam ve mevki, sahibi yapmasıyla birlikte, 15 Temmuz’a giden yolları sonuna kadar açıp,  sizi 15 Temmuzlara ben getirdim… 
17-25 Aralık diye bir deprem oldu. Zafer Çağlayan’ın 24 bin EURO’luk saat alıyor; ve almadığını iddia ediyordu. Nihat Zeybekçi en son 11 milyon liraya bir yalı alıyordu… İçişleri bakanının vasıfsız oğlu, Barış GÜLER, 5 Ocak’ta, 40 bin dolarlık kira ödüyor ve Komisyon Başkanı şaşıp kalıyor. Üye Yıllık mı diyor, o da aylık diye cevap verince şaşırıp kalıyor.  Barış GÜLER’in kendi param dediği, üç beş milyon dolar, meğer bir trilyon çıkınca… Rıza ZARRAP’tan alınan paralarla, Şehrizar’dan alınan: 14.5 milyon EURO’luk on adet havuzlu villa, hemen damat, Berat ALBAYRAK’ın üzerine geçiriliyordu. Ahmet Çalık’ın alacağından arta kalan 25 milyon dolar gizlenemiyor. Bilâl’in son aldığı geminin fiyatı 18 milyon dolar tutuyordu.
Devletin en önemli bakanları ve çocukları yolsuzluğa karışmıştı; ve nihayet kaya parçaları ayrılarak iki adaya dönüştü. Menfaatler birden bire ön plana çıktı. Pasta bir türlü bölüşülemiyordu. Dershanelerin kapatılması kararı, mevcut gerginliğe tuz biber ekti. Öyle bir biat ve saygı vardı ki bu saygı ve karşılıklı söz birliği sebebiyle menfaatler bitinceye kadar aralarından su sızmadı!.. Birlikteliklerinde kılı kırk yarıyorlar, her şekilde sandıktan birinci olarak çıkmayı başarıyorlardı. İktidarı muhalefete kaptırmamakta el birliği ve gönül birliği ediyor, bal çanağının kaptırılmaması için büyük maharet gösteriyorlardı.
Basın, yayının en önde gelen gazetelerinde, bunların boruları çalıyor ve bütün televizyonlarda bunların adamları konuşuyor; ve bunların adamları topluma yön verirken, sizi 15 Temmuzlara ben getirdim… 
Derken, Başbakan: “Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi?”, “Ne istediler de vermedik?”, “Mübarek özledik seni!”, “Gel artık, bitsin bu hasretler!..” “Gurbet aynı zamanda garipliktir. Biz garipliğe tahammül edemeyiz.”, Diyerek Türkçe Olimpiyatları için gümüş paralar dahi bastırılıyordu. 17 Haziran 2012’de Türkçe Olimpiyatlarında yapılan konuşmalar: “Gurbette olup şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz…” 
Mehmet Al ŞAHİN: “Fethullah GÜLEN ile telefonla görüştüm. Rahatsızdı… Karabük’ten bir çağrıda bulunmak istiyorum: Hocam artık Türkiye’ye dönün. Dönün artık Türkiye’ye!..”,
Binali YILDIRIM: “…24 Haziran 2013, Türkçe: Aç herkese açabildiğin kadar sineni, Ummanlar gibi olur, İnançla gelen insan sevgidir, kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın gönül, diyen Hoca Efendi’nin dilidir.”,
Bülent ARINÇ, 5 Haziran 2010: “Muhterem Hoca Efendi’in bir konuşması var. Hoca Efendi her zaman doğruyu söylüyor… Muhterem Hoca Efendi on iki senedir beri yurt dışında kendisine yapılmadık iftira kalmadı. Medyası, siyasî çıkar odakları siyasiler, hep bağlantılarını araştırdılar. Onlarca beraat kararı var. Gelebilir Türkiye’ye gelebilir.” sözleri ve daha nice bakan ve bürokratların övgü yağdıran serzeniş ve nutuklarını buraya alamadığımız için sizi 15 Temmuzlara ben getirdim… 
Sonra birden bire FETO terörist oluverdi. FETO mu yanıldı, Erdoğan mı yanıldı, yoksa ikisi birden mi yanıldılar, kapıştılar; veya galip oldular hâlâ meçhulümüzdür… Arada millet kaldı. İki arada bir derede ne oldu ise olan vatandaşa olarak, sizi 15 Temmuzlara ben getirdim… 
Fethullah GÜLEN, hâlâ Pensilvanya’da saltanat kayığının üzerinden sefa sürmeye devam ediyor. Bu kayıktan indirilemiyor mu, indirilmiyor mu, indirilmek mi istenmiyor?..  Yurt içindeki taraftarları ve yanılmış birkaç generaliyle, darbe teşebbüsü ve sistemi her ne pahasına olursa olsun, tam olarak değiştirmek isteyen iktidarın, amacın gerçekleşti mi?
Galip kim?
Mağlup kim?
15 Temmuz gecesi, FETO terörü diyerek suçlanan Fethullah GÜLENCİLER’in birkaç saat içinde, makamları mevkiler ve bugüne kadar elde ettikleri her neleri varsa, ellerinden alınıverdi… Gürül gürül yanan ocaklar sönüverdi. Aileleri ve hiçbir şeyin farkında olmayan masum çocukları garip ve perişan, yakınları çaresiz kalıverdiler. Sizi 15 Temmuzlara ben getirdim… 
Aynı masada oturan proje ortaklarına ise hiçbir şey olmadı. Hatta bunlar yakaladıkları bu büyük fırsatı, kâra çevirerek, sistemde arzuladıkları revizyon ve değişimi fiiliyata geçiriverdiler. Yıllarca bu eylemleri gerçekleştirmek için proje yapan ortaklardan, aynı eylemi yapan beyaz tilkilere hiçbir şey olmadı. Siyahlar ise yaptıklarını canlarını vererek, cezaevlerine girerek ve aile etraflarıyla birlikte fakr u zaruret içinde, büyük bir mağduriyet yaşayarak ödüyorlar…
Halbuki TC Kanunlarınca gereğince bu suç, belli bir dönem ile “17-25 Aralıkla” sınırlı olmayıp genel müruru, zaman süresi içinde değerlendirilir. 2003’ten 17-24 Aralığa kadar buna ses çıkarılmayarak göz yumanlar, Balyoz, Ergenekon, Sarıkız Operasyonları ile ordunun en gözde 70’e yakın generalini saf dışı ediverdiler… Her iki müsebbip de bu zilleti kabul etmeyen onurlu insanların intiharlarının, kimilerinin de Silivri’de çürümelerinin hesabını vermek, bedelini ödemek zorundadırlar…
Bu ana kadar “Beraber yürüdük bu yollarda” şarkısını söyleyenlerin de bu suçta ortaklığı, katkısı ve payı, onlardan az değil hatta fazladır; çünkü her türdeki güç ve yasal uygulamalar iktidar sahiplerinin elinde olup müsebbip de sorumluluk da onlara aittir. Müsebbip de onlar olduğu için sizi 15 Temmuzlara ben getirdim… 
FETO’yu onca zaman koruyan, Cemaatlere toz kondurmayan, 2005’te Millî Güvenlik Kurulunun aldığı kararı “YOK! HÜKMÜNDEDİR!” diyerek “Yok!” sayan, Cemaate yapılması gereken müdahaleyi, operasyonu engelleyen de yine bu iktidardır. Ortaklık, yandaşlık ve yataklık yapanlar, hiçbir şey olmamış gibi meydanlarda; fakat masum vatandaşımızdan 256’sı dünyasını değiştirmiş, binlercesi suçlu veya suçsuz olarak Silivri’de hapislerde, ocakları söndürülmüştür…
Medyaya düşen videolarda, gazetelerdeki makalelerde, Silivri Mahkeme Tutanaklarında, bunları teyit eden, belgeleyen, delillendiren ifadeleri, belgeleri görmek, bakmak ve bir çok videolarını izlemek, mevcut duruşmaları takip etmek, duruşma tutanaklarına bakmak, duruşmaları dinlemek ve de gazetelerden öğrenmek mümkündür.
İktidar,  gücünü arkasına almış: “Ben bu davaların savcısıyım” diyenlerin hiç birisinin suçları yargıya taşınmamış, cezalarını çekmemişlerdir.
BİZİ 15 TEMMUZLARA KİMLER GETİRDİ?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin TC’sinden ürken, Türklüğü inkâr eden, Cumhuriyet rejimine karşı olan, Atatürk İlke ve İnkılâplarından zerre kadar hoşlanmayan, Atatürk’ü  Jön Türk, Osmanlının yıkılmasından sorumlu tutan yanlış bir anlayış, bizi 15 Temmuzlara getirmiştir.
Ordumuzun en güçlü ve Atatürkçü subaylarının emekliye sevki, tasfiyesi,  yaş kararları, Balyoz, Ergenekon, Sarıkız operasyonları ile ordudaki subaylarımıza kurulan kumpas ile Fetocu subayların terfi ettirilip bütün yetkilerle onların donatılması, bizi 15 Temmuzlara getirmiştir.
Bir kısım ordu içinde, yerleşik üst düzey FETO yetiştirmeleri baş kaldırarak Hükümete ve yerleşik düzene ve bizzat Erdoğan’a kalkışarak, eylem yaptılar. Erdoğan’a mı yaptılar, Birlikte mi yaptılar? Yerleşik sisteme mi yaptılar? Meçhulümüzdür… Görünen bir şey var ki ülke kamplara ayrılmıştır…
Demek ki hali hazırdaki iktidar: “Yanılarak”, “Kandırılarak” “Aldatılarak”, “Beraber yürüdükleri bu yolda”kiler ile devletin her tür gizli bilgi ve belgelerini paylaşarak, Kozmik Odasını dahi onlara açarak, ülkenin, memleketin, devletin her türdeki nimetlerini onların ayakları altına sererek, sizi 15 Temmuzlara ben getirdim…  Başkaca arayışlara gerek yoktur. Ankara, Cumartesi, 17 Temmuz 2017, 
KAYNAKLAR:
2.      Mübarek özledik seni Feto videoları
3.       Mehmet-yıldız-feto-video-yükle-video 
4.       https://www.youtube.com/watch?v=FCG7PXZDwHo
5.       https://www.youtube.com/watch?v=OlhevGf-jZk

Translate