mhp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mhp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Mart 2021 Pazartesi

NELER OLDU, NELER OLUYOR? Abdullah Çağrı ELGÜN

NELER OLDU, NELER OLUYOR?

Abdullah Çağrı ELGÜN

Son günlerde Türkiye’nin gündeminde “Anayasa Değişikliği” var! Eski Anayasada eksik olan ne var? Getirilmek istenen “Yeni Anayasada” nelerin olması isteniyor? 

16 Ocak 1998 yılında Refah Partisinin (RP), Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasıyla “Millî Görüş”  2002 yılında “Adalet ve Kalkınma Partisi” AKP adı ile partileşerek, 22 Temmuz 2002 seçimleriyle 365 milletvekili çıkararak tek başına iktidara geldi.

AKP Hükümetinin iktidara gelir gelmez uğraştığı konuların başında “Anayasa” yatıyordu. AKP, İnsan Hakları Mahkemesi’nin de baskısıyla, “Devlet Güvenlik Mahkemelerini” kaldırarak işe başladı. Her iki üç ayda bir “Anayasa”da değişiklikler yaparak “1982 Anayasası” 2002 yılından 2021’e kadar geçen AKP iktidarı döneminde, yirmi (20) yılda, on üç (13) kez değişikliğe uğradı…  

Devleti soyulabilecek muz kabul eden taraf; ve kim tarafından idare edilirse edilsin, hiç de umurunda olmayan taraftarlar; ancak ve sadece, seçimden seçime sandık başına gidip oy verdiği “seçim”i demokrasi zannetti… Aldığı iaşe, market kartı, aş evlerinden gelen hazır yemek, kışlık yakacak odun ve kömür; köylerden tarımdan koparılarak şehre getirilmiş ve maaşa bağlanmış binlerce seçmen… Nasıl olursa olsun, nasıl yönetilirse yönetilsin asla umurunda olmayan, umursamayan neme lazımcı bir halka dönüştürülüverdi…

Eskiden komşusundan borç almaktan utanan, karakolun önünden geçerim diye ürken, arlanan, böyle bir durumu namusuna leke sürülmüş sayan bu halk, sadece mahkeme kapılarında değil hakim ve savcı huzurunda, birbirlerine saldırır birbirlerini döver oldu…

Evde kullandığı en temel eşyalarını denetime gelen belediye görevlileri, Fak Fuk Fon Memurlarından kaçırarak maaş bağlanması ve ihtiyaçlarının sağlanması için utanmadan ve sıkılmadan komşularının gözleri önünde anbara, kilere, bodruma, odunluğa kilitleyerek denetim memurlardan kaçıran, aç gözlü, çıkarcı, yağmacı, arsız ve iki yüzlü ve bayağı seviyesizliğine geriledi!..

Bu halk sayesinde, rant getiren ve devlete ait en gözde ve can alışı kurum, kuruluş, en gözde arsalar, en can alıcı bina ve tesisler, fabrika, deniz sahilleri ve bunlara ait bütün tesis ve yan kuruluşlar, birlikler; herkesin gözleri önünde parsel parsel “Doğrudan Temin” veya “İhale” edilerek yandaşlara satıldılar. Kimsenin gıkı çıkmadı, iyi mi?..

Sonunda satılan bu tesislerin yerlerinde bilmem kaç kez el değiştirilerek birbirlerine satılmış arsalarda kurulmuş mahalleler, villalar ve yükselen gökdelenler görüldü…

Üniversite mezunları işsiz, fabrika çalışanları ekmeksiz kaldı… İşsizlik sayısı kayıtlı on milyon, kayıtsız on beş milyona yaklaştı…

Dolar 1.40. Kuruş’tan 8.TL’ye, EURO 1.12.Kuruş’tan 10.TL’ye çıktı. Kimsede ses yok!.. Vatandaş ekmeğe muhtaç! Esnaf aç, işsizlik diz boyu; fakat halk çok memnun olmalı ki her defasında bu yönetim, tekrar tekrar iktidar oluyor… Şaşırmıyor musunuz?..

Devletin bütün ihalelerini, “Doğrudan Temin Yoluyla” yandaş beş şirkete veren; bu şirketin kodamanlarına, vatandaşın anasına avradına küfrettiren; vatandaşın geçmediği köprüye, tünele, otobana; gitmediği hastaneye, haberi olmadan para ödeyen; halkın her aldığı gıda maddesi ve ihtiyaçlarına, otomobil ve diğer araçlara: KDV, ÖTV. GELİR VERGİSİ, KATMA DEĞER…vb. adlarla vergi üstüne vergi bindiren; kendisini donuna kadar soyan; kişileri tekrar tekrar iktidar sahibi yapıyor!..  Bunda bir gariplik yok mu?..

Eskiden hiç olmazsa “üçüncü dördüncü el”, iyi kötü bir araba alabilecek olan orta halli halk halk ortadan kayboldu!.. Bugün ufak memur, esnaf, vatandaş araba almak şöyle dursun, yakınından geçemiyor!.. Otomobiller ev fiyatlarını çok çok gerilerde bırakmış… Bunun adı da. “İyi Yönetim (?!.)” oluyor!.. Düşünebiliyor musunuz?..

Kısa bir fıkra:

“Stalin, “Komünist Parti Polit Büro Kurmaylarıyla” soğuk bir gece toplantında “Siyasî Gündem ve Halk Yönetimi” konuşuyorlarmış. Aralıklarla da masada bulunan “Rus Votkası” içiliyormuş. Herkesin çakırkeyif olduğu bir sırada Stalin, kadehinden son yudumu aldıktan sonra, masaya vurarak herkesin dikkatini kendisinde toplayarak kurmaylarına:

“Halkın, yönetime kayıtsız şartsız itaati ve liderin her dediğini onaylanması nasıl sağlanır?..” demiş.

“Çakır keyif halindeki kurmayları bir bir atılmışlar ortaya:

-Disiplin ve sertlik!

-Adalet ve eşitlik!

-Sürgün ve haklardan tam mahrumiyet!

Kimisi de:

-Kurşuna dizme, toplu katliamdan bahsetmiş!..

Stalin, bu cevapların hiç birisinden memnun kalmamış…

-Tez, bana canlı bir tavuk bulup getirin. Demiş…

Hemen tavuk bulunup getirilmiş.

Kurmaylarının şaşkın bakışları arasında tavuğun tüylerini, bağırta bağırta yolmaya başlamış. Tavuk çırpınarak, cıyaklamaya ve Stalin’in elinden kurtulmaya çabalarken, çırıl çıplak kalıvermiş…

Tüyleri tamamen yolunup, çırılçıplak kalan tavuk, üşümüş tabi…

Stalin, tavuğu bu haliyle dışarı bırakıvermiş ve kurmaylarına dönerek:

-Şimdi dikkatle tavuğu izleyin. Bakalım nereye gidecek? Demiş.

 

Zavallı tavuk, bu azaptan kaçıp kurtulayım diye can havliyle bırakıldığı yerden koşarak uzaklaşmağa başlar; fakat dışarıdaki soğuk daha beterdir… Tir tir titremeye başlar. Masaların altında ısınacak yer arar, Koşar, duvar diplerine saklanmak ister; fakat nafile!..

Tüysüz, teleksiz vücudu, kanatları, yara bere içinde kalır...

 

Şömineye doğru gelir, yaklaşır tüysüz derisi kavrulur...

Tavuk çar naçar biraz önce tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına girip sığınır… Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp birer birer tavuğun önüne atar. Stalin’in elinden yemlenen tavuk, artık o, nereye yönelse, ardından gider...

Manzarayı hayretler içinde izleyen Kurmaylara dönen Stalin, gevrek gevrek güler ve şöyle der:

-Gördünüz mü?

Halk dediğiniz topluluk da bu “tavuk” gibidir… Tüylerini yolup al ve serbest bırak! O zaman, onları bir avuç yemle yönetmek, mümkün olur!”

Bir başka liderin de kendisini “çoban” halkı da “koyun”a benzettiğini günümüz basın ve yayın organlarında gürül gürül konuşurken dinlememiş miydik?..

 

Bu olay ne kadar doğru, bilmiyorum; ama bildiğim bir şey var ki; tarih boyunca bütün diktatörler, masum halk kitlelerini, hep tüyleri yolunacak tavuklar gibi görmüşlerdir. “Tüyleri yolunur. Kendilerinden başka sığınılacak bir merci bırakılmaz!..” Kendileri ve etrafı da, “Karun” kadar zenginleşirken, halka da ufak tefek ulufeler verilerek “itaati" sağlanır…

Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nın İlk Dört Maddesi:

“Mad 1.Türkiye Devleti, bir Cumhuriyettir!..

Mad.2. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Mad.3.Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağının şekli, kanunda belirtilen, beyaz, ay yıldızlı, al bayraktır. “Millî Marşı”: İstiklâl Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.

Mad.4.Anayasanın 1.Maddesindeki, devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2. Maddesindeki, Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. Maddesi hükümleri, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez!..” Olarak geçiyor. İktidar:

“And” mızı kaldırdı.

“T.C”.’yi sildi.

“Türk” ve “Türkçülük” e tavır aldı.

“Milliyetçilik”i ayaklar altına aldı. Şimdi sıra, gayeye giden yoldaki engelleri kaldırmada!.. Yani ilk dört madde ve “Anayasa” nın tamamı değiştirilmeli…

ABD’nin bütün isteklerini Amerika’dan aldığı icazet gereği uygulamaya koyan AKP iktidarı: Irak’a asker göndermek için “Teskere”yi gündeme getirdi. Halkın galeyana gelip meydanlara çıkmasına aldırmayan AKP, ABD’ne kapıları sonuna kadar açtı.

Türkiye’deki bütün üs, askerî ve sivil limanlar, hava alanlarını yabancı askerlerin emrine sunuldu.

Teskere ile yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesi ve Kuzey Irak’a da Türk askerlerinin çıkması kararının “Tezkere” meclisten geçmesini istedi. Milletvekillerine: “Tezkereyi Onaylayın!” çağrısı yaptı; fakat Erdoğan’a rağmen “Teskere” milletin sesine onay vererek, meclisten geçmedi…

Anayasa değiştirilerek (76. ve 77.Mad.) Meclise giren Erdoğan, Meclise gelir gelmez yenilediği kabinede “Tezkereye” açıkça karşı olanların, hepsini kabineden uzaklaştırdı…

 Bundan sonra, önü açılan Erdoğan’ı kimse tutamadı. Yolsuzluğun ve yoksulluğun arkasında, büyük bir kalkan oluşturarak, yoksullara: “Devlette bir iş veya başka yerlerde imkân verebilmek varken, yerine”:

“Aş Evleri”, “Yoksullara Yardım ve Bağış” adıyla kurulan dernekler vasıtasıyla “İaşe Sağlama, Karneye Bağlama”, köyünden tarlasından koparıp getirdiği yurttaşı da “Asgari Ücretli Seçmen” haline getirerek, tarımı da yok etmeye devam etti…

Bakanlar ve Başbakanları dahil olmak üzere, 300’ün üzerindeki yolsuzluk dosyasını rafa kaldırma konusunda, büyük maharet sergiledi…

Tarım Arazileri, Orman Arazileri, Deniz Sahilleri … gibi kamuya ait tapulu tapusuz ne varsa, parsel parsel AKPliler tarafından kurulan yandaş dernekler ve vakıfların ellerine teslim edilerek, bizzat yabancılara kiralandı, devredildi veya yok fiyatına satıldı…

Hayalî Şirketler, Hayalî İhracat, Naylon Fatura, Deniz Sahillerinin Yandaşlar Tarafından Kurulan Vakıflara Devri, Maden Yataklarının El Değiştirmesi, Orman Vasfını Kaybetmiş 4B Arazilerin, Hısım Akraba ve Partililerin Üzerine Geçirilmesi, Kamu Mallarını Üzerine Konma, Şehir, İlçe ve Kasabalarda Merkezde Rant Sağlayan Devlet Okulları, Stadyumlar, Devlete Ait Binaların yıkımı ve Yandaşlara Pazarlanması, Devlet İhalelerinin tek elden “Doğrudan Temin” yoluyla beş şirkete verilmesi…

İhalelerin Verildiği Beş Şirket:

1.Liman (Türkiye)                 49        Milyar Dolar

2.Cengiz (Türkiye)                43        Milyar Dolar

3.Kolin (Türkiye)                  42.1     Milyar Dolar

4.SUEZ (Fransa)                   40        Milyar Dolar

5.EON (Almanya)                 38.5     Milyar Dolar

6.MNCa (Türkiye)                37        Milyar Dolar

7.KALYON (Türkiye)          36.6     Milyar Dolar

8.C.O.GAL VAO (Brezilya) 28.7     Milyar Dolar

Sözleşmeli Memur: sözleşmeli Asker, Öğretmen, Doktor, Hemşire, Sözleşmeli Sağlıkçıların önünü açılması… Böylece Taşeron Firmalarının, eleman olarak aldığı işçilerini “Köle” gibi kullanmasının ve bu taşeron elemanlarının başka iş alanlarında, “Kiralık” olarak “Alınıp Verilmesi”nin de önünü açtı…

İnsanın alın teri, kutsal olan emeği, çalışması hiçe sayıldı… İş garantisi ve iş güvencesinin hiçbir değeri kalmadı ve önünü tamamen kapatıldı…

Erdoğan’ın en büyük desteği Fethullah GÜLEN’in kurduğu Cemaat’ti. On iki yıl boyunca hemen her konuda en büyük ortağı ve icraat yürütücüsüydü.

Bunlardan başka: Menzilciler, Süleymancılar, İsmail Ağa Cemaatı Emniyet, Yargı ve Bakanlık kadrolarında en büyük payı alarak, teşkilatlandılar.

İkinci destekçileri “Sol Liberal Kanat”tı ki bu Deniz BAYKAL (7 Haziran Seçimlerini kaybedince hemen Köşke çıktı!):

Abdullah ÖCALAN (İmralı Notlarında: “Erdoğan’a söyleyin! İki kez onu kurtardık!..” diye özetliyordu. Doğrudan ittifak denilmese de “Kürt Oyları ve Hareketi” içerisinde pek derin ilişkilerde olduğu, rahatlıkla söylenecektir… Özellikle son seçimlerde iyice bunalan AKP: Abdullah ÖCALAN’ın mektubunu okuttu!..  Tatmin olmadı, Devletin televizyonu TRT 1’e Abdullah ÖCALAN’ın kardeşi Osman ÖCALAN’ı çıkartarak, Kürt halkından, oy devşirmek istedi… Tabii en son da Dr. Devlet BAHÇELİ’nin sınırsız yardımları, “Erdoğan İktidarı”nı her diz çöktüğünde yeniden yeniden omuzlayıp ayağa kaldırarak, iktidar yapmaktan bir adım geri durmadı…

 

“15 Temmuz Kalkışma Harekatı”yla tam anlamıyla bir deprem yaşayan “Gülen Harekatı İspiyoncuları”, gizli tanıklık yaparak, AKP’ye biat edenlerle, ceza evlerinde çürümeye terkedilenler haricindekileri de gizliden gizliye Abdullah GÜL, Ahmet DAVUTOĞLU’nun piyasaya çıkmasını ve talihlerini değiştirmesini beklemeye devam ede durdular…

Şerî Kuşatma:

İktidar “Şeriat Rejimi”ni getirmek istiyordu. Bunun için önüne çıkabilecek bütün engelleri tek tek ve yavaş yavaş kaldırıyordu:

Ordu / Ergenekon, Kumpas, Sarıkız…, Emniyet, MİT, Yargı, İş Dünyası, Muhalefetin bile istediği, tam olarak da buydu!.. Her dönem etkili Muhalefet etme!

İslâmî Düzene doğru yavaş yavaş kaplumbağa hızında; fakat etkin ve egemen güçleri tedirgin etmeden: “Karda yürüyüp ayak izini belli etmeden!”, “Saman altından” işleri yürüterek Şeriatın izleri, Şeyh, Şıh, Seyyid, Cemaat, Tarikat, Hoca, Hacı Dernek ve Vakıfları ve Cemaat Yurtları ve Cemaat Evleriyle inceden inceye dizayn ediliyordu!... Bunlara, hapisten çıkarılan Mafya Babalarının ardında gezdirdiği en az yirmi kişilik tehdit ve göz korkutma görüntüleri de vardı!..

Cemaat öğrencilerin, şehirlerdeki başı kapalı ve Cüpbeli, Fesli, Erhamlı, Bastonlu toplu yürüyüşleri de eklenince, amaç adım adım gerçekleştiriliyordu…

Milletvekillerinin ve Aydın diyeceğimiz bazı kesimin önde gelenleri, oy devşirmek ve oy avcılığı açısından televizyonlara çıkartılıp; “okumuşluğun, kariyerin, ehliyetliliğin, tecrübe ve birikim, hizmet yılın, hak etmişliğin değil”:

“Kasaba, İlçe, Şehir gibi yerlerin Gecekondu veya kenar mahallerinde yaşayarak Allah’tan isteme, Şükürcü, Teslimiyetçi, ve Tevekkülcü, Yoksulluğu, Okumamışlığı, Şükrediciliği, Kanaatkârlığı, Azla Yetinmeyi kendilerine gaye edinmişleri, devletin en üst makam ve mevkilerine getirdiler. Dünün ekmek bulamayan, kirasını ödeyemeyen, evi icra kağıtlarından geçilmeyenlerle, taksi şoförü, hayvanat bahçesi bakıcısı, değerlendirildi…” Makam ve mevkilere getirilenlerin hemen hemen çoğu iki, üç, dört maaşı cebine indirmekten, kardeşleri tek maaş alamzken bunlar daha da isterim demekten asla utanmadı!.. Bu buna benzer düşünceler, basın yayında yüceltilerek oy avcılığına soyundular:

“Biz, en çok oyu, lise mezunlarından veya hiç okumamışlardan alıyoruz!..” diyerek halkla  ve aydınlarla dalga geçtiler. Toplumu okumamışlığa ve cahiliğe özendirip yönelterek, kendilerince örgütleniyorlardı. Atanmışlıkta “Yakınlık Akrabalık Kriteri” ilk plana çıktı!..  Bunu da. "Allah akrabaya yardımı emrediyor!..” Bu durum bize: “: “Allah’ın bir lütfu, takdiri!..olarak nitelendirmekten çekinmediler.

Tarih teker ediyor ve bize Osmanlı Türkiye’sinin 1700’lü tarihlere gelindiğindeki, çöküş dönemindeki gaflet ve dalalet ve hatta ihaneti” hatırlatıyor olmasıydı:

“Devlet-i âli Osmanî’de Terfiyi Temayüz:

İlim irfan ile olmaz!..

Ya olacak kuvvetli iltimas.

Ya olacak madeni has.

Ya da olacak ten ile temas!..”

İşte, “Anayasa” 20 kez değiştirmiş olsalar da tam istedikleri gerçekleşmemişti… Şimdi “Partili Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yetkisi ve “parmak kaldır, indir yöntemi” ile “Anayasa” da büyük bir operasyon, değişiklik peşindedirler…

KAYNAKLAR

http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2005-61-184

https://odatv4.com/referandumda-aslinda-neyi-oylayacagiz-0709101200.html

https://tr.wikipedia.org/wiki/Adalet_ve_Kalk%C4%B1nma_Partisi

https://www.evrensel.net/haber/166643/akp-nin-karnesi-cikardigi-yasalar

https://www.birgun.net/haber/turkiye-nin-17-yillik-yikim-tarihi-274931

 

11 Eylül 2019 Çarşamba

ERDOĞAN DERHAL ÇEKİLMELİDİR! Abdullah Çağrı ELGÜN


ERDOĞAN DERHAL ÇEKİLMELİDİR!
Abdullah Çağrı ELGÜN
Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Başkanlığı Hükümet Sisteminden ve başında bulunduğu AKP’den derhal istifa etmelidir. Yerine yeni bir seçim ve AKP’nin içinde olmadığı CHP, MHP, İYİ PARTİ, HDP, SAADET PARTİSİ ve diğer büyük Partilerin de olabileceği, (Millet Vekili Bulunan) bir “Millî Mutabakat Hükümeti” kurulmalıdır. Kurulacak bu hükumet, derhal eski sisteme geçerek, Meclisin içinden ve dışarısından gösterebileceği birkaç aday ile seçime giderek yeni bir Cumhurbaşkanı seçmelidir.
Bugüne kadar mevcut hükümetin bozduğu komşularımız ile olan münasebetler, derhal düzeltilmeli; Suriye Politikası ve Lozan öncesi ve Lozan sonrasındaki haklarımız, Akdeniz’in bütünü, Kıbrıs, Suriye, Irak, İran Müslüman Ülkeler, Türk Cumhuriyetleri ile kopmaz gönül bağlarımız ve sınırlarımız yeniden gözden geçirilmelidir…
ABD’nin (BOP) Büyük Ortadoğu Projesi adı vererek, Ortadoğuyu parça parça ederek şehir devletlerine dönüştürme görevini, Recep Tayyip ERDOĞAN’a yüklediği ve halen yürürlükte olan bu proje ve BOP Başkanlığının, Büyük Kürdistan ayıbı, derhal kaldırılmalıdır…
Ortadoğu ülkelerini şehir şehir bölerek, Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanacak olan ve Bulgaristan ile Japonya arasında kalması düşünülen koridorda, Batıya sadakatle, en çok bağlı olacağı düşünülen ve ona göre haritaları çizilen Büyük Kürdistan ütopyasına, derhal son verilmelidir.
Osmanlının eski eyaletleri ile olan bağlar, yeniden kurularak kardeşlerimiz ile bağlarımızın güçlendirilmesi çalışmalarına derhal başlanmalıdır…
Müttefikimiz zannettiğimiz ve bizi sürekli hançerleyip arkamızdan vuran ABD ve onun arkasındaki İngiltere, İsrail ve de Rusya ile olan bağ ve bağlantılar, yeniden gözden geçirilmeli ve yeni politikalarla, ülke çıkarları ön plana alınmalıdır.
Ülkede yabancı şirketler ve yabancı şirket ortaklıkları, satılan kamuya ait arsa, fabrika, şirket, taşınır taşınmaz menkul ve gayri menkuller, tespit edilerek, yeni bir kanunla, ülkemiz lehine bir karara bağlanmalıdır…
Önerimiz, içinde bulunduğumuz bugünkü durumdan kurtulunması için: Ülkemizin Kurtuluş Savaşı sırasında yaşadığı işgal, yıkım, talan etme, yağmalama, katliam düş ve düşüncelerinin, yeniden ve tekrar yaşanmaması ve ihtimal daha kötü durumunun yaşanabileceği hesap edilerek, ülkenin, bu kötü gidişattan kurtarılması açından, elzem ve hiç şüphesiz gereklidir…
Bugün, Ruslar Akdeniz’e (Yıllardır hayalini ettiği ve özlediği “Sıcak Denizlere”) inmiş, geçmişteki eyaletlerimiz, Irak, (Halep, Şam, Yemen, Musul, Erbil, Kerkük) Suriye, Mısır, Lübnan, Afganistan, …vb. komşularımız işgal edilmiş Türkler’in son kalesi de işgal edilmek için Türkiye’ye, ölmek üzere olan “HASTA ÜLKE” muamelesi yapılmaktadır…
Ülkemizde, gizliden ve açıktan başlatılmış olan savaş, Türkler’in Avrasya içine bir kısrak başı gibi girmiş olan son kalesini de işgal etmek için büyük devletlerin içimizde yönetime getirdikleri maşaları ve onların işbirlikçileri terör örgütleriyle birlikte, sürdürülmektedir.
Geçmişi Hatırlatacak Olursak: Osmanlı Türkiyesi’nin
Kuruluştan Yıkılışa Kadar Olan Toprakları
1.Türkiye  2.Bulgaristan (545 yıl) 3.Yunanistan (400 yıl) 4.Sirbistan (539 yıl) 5.Karadag (539 yıl) 6.Bosna-Hersek (539 yıl) 7.Hirvatistan (539 yıl)  8.Makedonya (539 yıl) 9.Slovenya (250 yıl)  10.Romanya (490 yıl) 11.Slovakya (20 yıl) Osmanlı adı: Uyvar  12.Macaristan (160 yıl) 13.Moldova (490 yıl) 14.Ukrayna (308 yıl)  15.Azerbaycan (25 yıl) 16.Gurcistan (400 yıl)  17.Ermenistan (20 yıl) 18.Guney Kıbrıs (293 yıl) 19.Kuzey Kıbrıs (293 yıl) 20.Rusya'nın güney toprakları (291 yıl) 21.Polonya (25 yıl)-himaye- Osmanlı adı: Lehistan  22.İtalya'nın güneydoğu kıyıları (20 yıl) 23.Arnavutluk (435 yıl)  24.Belarus (25 yıl) -himaye- 25.Litvanya (25 yıl)-himaye- 26.Letonya (25 yıl) -himaye- 27.Kosova (539 yıl)  28.Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat Asya Asya : 29.Irak (402 yıl)  30.Suriye (402 yıl) 31.Israil (402 yıl) 32.Filistin (402 yıl) 33.Urdun (402 yıl) 34.Suudi Arabistan (399 yıl)  35.Yemen (401 yıl)  36.Umman (400 yıl) 37.Birleşik Arap Emirlikleri (400 yıl) 38.Katar (400 yıl) 39.Bahreyn (400 yıl) 40.Kuveyt (381 yıl) 41.İran’ın batı toprakları (30 yıl)  42.Lubnan (402 yıl) Afrika: 43.Mısır (397 yıl) 44.Libya (394 yıl) Osmanlı adı: Trablusgarp 45.Tunus (308 yıl) 46.Cezayir (313 yıl) 47.Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nubye  48.Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş 49.Cibuti (350 yıl) 50.Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla 51.Kenya sahilleri (350 yıl)  52.Tanzanya sahilleri (250 yıl) 53.Çad'ın kuzey bölgeleri (313 yıl) Osmanlı adı: Resade  54.Nijer'in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı adı: Kavar 55.Mozambik' in kuzey toprakları (150 yıl)  56.Fas (50 yıl) -himaye- 57.Batı Sahra (50 yıl) -himaye- 58.Moritanya (50 yıl) -himaye-  59.Mali (300 yıl) Osmanlı adı: Gat kazası 60.Senegal (300 yıl) 61.Gambiya (300 yıl)  62.Gine Bissau (300 yıl) 63.Gine (300 yıl) 64.Etiyopya'nın bir kısmı (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş Halifeye Bağlı Olan Ülkeler 65.Hindistan Müslümanları -Pakistan 66.Doğu Hindistan Müslümanları -Bangladeş 67.Singapur 68.Malezya 69.Endonezya 70.Türkistan Hanlıkları 71.Nijerya 72.Kamerun. Osmanlı Donanması'nın Değişik Sürelerde Bulunduğu Ülkeler :73.Fransa 74.İspanya 75.İngiltere 76.Monako 77.Hollanda 78.Norveç 79.İzlanda 80.İrlanda 81.Cebelitarık 82.Danimarka 83.İskoçya 84.Myanmar 85.Japonya Osmanlı Ordusunun Değişik Sürelerde Bulunduğu Ülkeler 86.Almanya 87.Liechtenstein 88.San Marino…vb. gibi bunca Şehir Devletlerimiz Bağımsızlık isteyerek Osmanlı Türkiye’sinden ayrılıp yalnız kaldılar ve güçlü devletlerin bir sömürgesi haline geldiler…

Bugün Osmanlı Türkiyesi’nden ayrılarak bağımsız kalmış devletlerin çoğunda ne çağdaş bir hayat ne barış ve mutluluk ve ne de huzur diye bir şey kalmamıştır!.. Yerine kardeşin kardeşi boğazladı iç ve dış savaşlar, sefalet, yıkılmış binalar, viran olmuş haneler, sakat ve yetim kalmış çocuklar, açlıktan nefesi kokan halk ve gözyaşı vardır…
Bugün aynı duruma düşmemek için mevcut hükümetin istifa etmesi, yönetimi derhal bırakması gerekmektedir. “Ben gidersem devlet biter! Ben gidersem dünya batar!” diyenler çoğunun mezarda, kemikleri kemikleri çürüdü; fakat ne Türkiye Cumhuriyeti bitti ne de dünya battı!..  Hatta eskisinden daha iyi durumdalar…
İktidar ülke içindeki sorunları çözemediği gibi: “Ben artık bu işi yapamıyorum ve bırakıyorum!” diyebilecek bir büyüklüğü gösterememektedir.
Daha fazla iktidarda kalabilmek için ülke içindeki insanları kamplaştırmakta, bölmekte ve parçalanmakta, sadece iktidarda kalabilmek istek, arzu, hırs ve giderek dinmek ve doymak bilmez ihtirasıyla kendinden geçmiş, iktidarın nimetlerini, ailesi, yakınları, yandaşları ile paylaşmak ve özelleştirme yoluyla dış güçlerin şirketlerine peşkeş çekmek suretiyle, içerideki bütünlüğü ve huzuru sağlamakta yetersiz kalmıştır.
Dışarıda ise olan bitenden gafildir veya elini kolunu bağlayan, olay ve durumlara müdahale etmesine engel olan, başka birliktelikler bulunduğu, şüphe götürmez bir gerçektir…
Bu şekliyle, ülke içinde ve dışında çözüm bekleyen meselelere teşhis konulamamakta, savaş içinde bulunan komşu ve kardeş devletlerden kaçarak, Türkiye’ye sığınan göçmen sayısı her geçen gün artmakta, Türkiye ekonomisi felç olmuş, rant kapıları sonuna kadar açılmış, yapılan işlerden yüzdelik komisyon(rüşvet) alma; iltimas, adam kayırma, makam ve mevkilere liyakatsız eş, dost akrabaları yerleştirme; tayin ve atamalarda gerçekleşecek ufacık atamaların bile DOLAR ve EURO karşılığı yapıldığı, hapiste yatan FETO Terör Örgütü Mensuplarının Yüklü Paralar Karşılığında Bakanlar tarafından serbest kaldığı söylentileri basında yer almıştır…
Mevcut iktidarın, özelleştirme adı altında millet mallarını yağmalama, talan etme peşinde olması sebebiyle iç ve dış ticaret durma noktasına gelmiş; “Sözleşmeli Personel” adı altında “4A, 4B, 4C” kadrolar ihdas edip çalışanları kamplaştıran ve gelir dağılımında eşitsizlik yaratarak, milletimizin dertlerine çare olamamaktadır…
Devleti, Halidî Tarikatı’nın eline teslim eden: “Türkiye’yi, (Dar’ül Harp) yağmalanacak bir “Kafir Ülkesi” gören, millet malını belediyeler veya AKP’li bakanlar eliyle talan edip, yağmalayan, Cumhuriyetin kurucu değerlerine ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, ahlâksızca saldıran ve iftiralar atan kişiler, hep bu Tarikat Halidî Tekkelerinde imal edilmiştir…” (Tarikat Kuşatmasındaki Türkiye “Halidî Cehennemi”, Kaynak Yayınları-(Diyanet’in Tarikatlar Rapor)
Bugün, bizi bizle barıştıracak, bizi bizle kucaklaştıracak, bizi komşularla barıştıracak, kucaklaştıracak yeni bir lider ve hükümete, çok acil olarak ihtiyaç bulunmaktadır…
Batılı bütün ülkeler birleşerek, geçmişteki Osmanlı Türkiyesi’nin bir eyaleti Ürdün’de, büyük tatbikatlar yapmaktadırlar.
Ülkemiz içerisinde Suriyeliler ve diğer göçmenlerin durumu, işsizlik, gelir dağılımdaki adaletsiz uygulamalar, çalışanlardaki ücretlerin enflasyon karşısındaki düşük ve uçukluğu, ülkemiz insanlarını, patlamaya hazır pimi çekilmiş bir bomba haline getirmiştir…
Dünyanın bütün donanmaları Açık Denizlere (Akdeniz) inmiş, FETÖ, PKK, PYD, KCK, … ve daha nice teröristleri besleyip teşkilatlandıran güçler, durumlarını daha da güçlendirmişlerdir. Bu duruma gelinceye kadar on sekiz yıldır (18) iktidarı elinde bulunduran yetkililer, bu durumu önleyici tedbir almamış veya başka gizli bağlantılar sebebiyle alamamış, dış güçlerin oyun ve tuzaklarını görmemiş, görememiş ve tuzaklarını bozamamıştır:
Ordumuzun başına çuval geçirmesi, 17-25 Aralık 2013’te Bakanlar ve Çocuklarına Yönelik Üstü Kapatılmış Yolsuzluk Olayları, Orduya yapılan Balyoz, Sarıkız, Ergenekon Kumpas ve Operasyonları, FETÖ Terör Örgütü’nün İş Başındaki Hükümetle Olan Kucak Kucağa irtibatı, FETÖ Terör Örgütü’nün Siyasî Ayağının halen hükümetin en ileri makamlarında ve dokunulamaz olmaları;  PYD, YPK, KCK, PKK, ÖSO, …vb. örgütlerinin dış güçlerle birliktelikleri ve onlara maşalık yapmaları ve Kırmızı Pasaportlu Türk Vatandaşı Barzani’nin gözümüzün içine baka baka Bağımsız Kürdistan’ı ilan etmesi, müttefik diye iktidarların bağrına bastığı ABD ve yandaşlarının, ellerine silah verilen bu çapulcu Terör Örgütlerinin palazlandırılıp ordu kurmalarına müsaade edilişi, bardağı taşıran son damla olmuş, irili ufaklı elliye yakın adalarımızın durumu, karadaki topraklarımızda olduğu gibi deniz sahalarımızı da korumada endişeye sevk eder duruma getirmiştir…
KKTC açıklarında büyük devlerin güçleri hazır beklemektedir. FETÖ, PKK, PYD, YPG, KCK, eliyle ve dış devletlerin ve içerideki işbirlikçilerin desteğinde ülkemize siyasî, sosyal, ekonomik operasyonlar yapılmaktadır. Mevcut İktidar coğrafî bölgedeki olayları daha önceden görememiş ve bazıları ile ittifak yapmış (ABD’nin beslediği ve palazlandırdığı FETO Terör Örgütü, YPG, PYD, PKK ve yandaşlarına, Üç Yıl Süreyle Operasyon Yaptırmayarak, Terörist Başı Abdullah Öcalan ve Ekibiyle, Çözüm Süreci Üretmiş, Akil İnsanlar Heyeti, Oslo, Dolmabahçe, Kandil’de bunlarla resmî ve gizli olarak yaptıkları “Mutabakatları” bizzat iktidarın başının ağzından basına yansıtılmıştır.) ve daha dün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimlerinde, kırmızı bülten ile aranan Osman ÖCALAN’ın TRT kanallarında konuşturulması, İmralı Cezaevinde tutuklu bulunan teröristlerin başı, çocuk katili Abdullah ÖCALAN’ın ziyaret edilerek, teröristlerden siyasî medet umulması akılla, mantıkla ve vicdanla bağdaşacak bir durum değildir…
Mevcut İktidarın Sahipleri, doğruları görme, anlama, teşhis etme ve duymada özürlüdür… Meseleleri çözmekte, ülke insanlarımız için yeni politikalar geliştirmekte akıl, sağduyu ve izanını kaybetmiştir…
Bu İktidarın Gitmesiyle Kurulacak “Millî Mutabakat” Hükümetiyle:
Suriye ile barışacağız. Akdeniz açıklarında gezinen dünyanın askerlerinin toplanmaya başladığı bölgelerde, tedbirlerimizi artıracak gerekirse haklarımızı koruma savaşı başlatacağız. Fırat’ın doğusuna çok acil operasyon yaparak düşmanların oyununu sona erdireceğiz…
ABD, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan ve Ürdün’ün Ürdün’de toplanarak Suriye’yi bölme ve Kürt Türk Savaşı Başlatma, oyununun perdesini kaldırıp atacağız…
İngiltere’nin, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Türkiyesi’ne İsyan Etme karşılığında, kendilerine (Büyük Arap İmparatorluğu Kurma) vaadi vererek Peygamberimiz’in soyundan gelen Şerif Hüseyin ve Oğulları İngilizler tarafından kandırılmıştı. Bugün de kardeşlerimiz ile aramızı bozup, Osmanlı Türkiye’sini parça parça ettikleri gibi 100 yıl sonra kardeşlerimize, aynı hataları tekrar ettirerek, Türk Kürt Savaşı başlatmak isteyen tiyatro oyuncularının binalarını, başlarına yıkacağız…

Mekke ve Medine’yi barındıran Arabistan Yarımadası’nın büyük kısmı Püriten (Hıristiyanlık) inancı bir ideolojiye sahip İbn Suud’a verilerek Suudi Arabistan’ı kuranların Türkiye’ye düşmanlık etmesine son vereceğiz…  
Haşimiler’den yani Hz. Peygamber’in neslinden gelen Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’a verilen ve adını bile İngilizler’in koyduğu Gerthrude Bell tarafından belirlenen Irak’ın sınırları yeniden düzenleyeceğiz.
Fransızlar tarafından çizilen Suriye ve Lübnan sınırları ile Faysal’ın kardeşi Abdullah’a verilen ve işgal edilerek Filistinlilerin sürüldüğü Ürdün ile yeni irtibatlar kuracağız.  
İngilizler tarafından petrol kaynaklarına göre teşekkül ettirilen Osmanlı Türkiyesi’nin şehirleri Petrol Zengini Körfez Ülkeleri ile durumumuzu yeniden gözden geçireceğiz.   
İngilizler’in teşvik ve desteğiyle Filistin toprakları üzerinde, Müslümanların Mekke ve Medine’den sonra üçüncü kutsal şehri, Kudüs’ün yer aldığı şehirde kurulan İsrail’in işgal ettiği topraklarda Osmanlı Türkiyesi’nin tapulu malı ve dünyanın korunması gereken kutsal ve harika diyarlardan biri olduğunu hatırlatacağız… Gerekirse bütün insanlığın huzur ve sükûnunu sağlamak ve barış getirmek için asker sevketmekten çekinmeyeceğiz. 
1967 ve 1973 Savaşları, ardından 1978 Camp David Anlaşmasıyla, Mısır-İsrail Barışı ve 1994 Vadi Arabe Anlaşması'yla İsrail-Ürdün Barışı ile sınırları çizilen bölgelerde de hakkımız olduğunu dünyaya duyuracağız…
Arap bölgelerinde etnik ve Mezhep farklılıklarına göre, yeni haritalar çizilmeye ve kolonici devletler tarafından kolay yönetilebilecek daha küçük "Mikro Şehir Devletleri" kurmaya çalışanların oyunlarını bozarak, bu Mikro Şehir Devletlerinin bölgeye huzur getirmesi beklemenin, bir hayal olacağını ispat edeceğiz.

27 Haziran 2018 Çarşamba

MHP, YİNE AKP'yi İKTİDARA TAŞIDI; Abdullah Çağrı ELGÜN


MHP, YİNE AKP'yi İKTİDARA TAŞIDI
Abdullah Çağrı ELGÜN


AKP'nin iktidara geldiği günden beri arkasında ve sağ kolu olarak bekleyen BAHÇELİ, kendisini, partisini ve dava arkadaşlarını değil; fakat AKP ve kadrolarını yeniden iktidar yapmayı başardı...
Her zor zamanda, ERDOĞAN'ın arkasında dimdik ve yalın kılıç duran BAHÇELİ, 24 Haziran 2018 seçimlerinde de AKP'ye her türden korumayı yaparak, onu iktidara taşımıştır.
AKP'deki küskün seçmenlerin, Millet Vekilliğinde MHP'ye yöneldiğini söylemek mümkün. Böylece küskünlerin AKP'ye  ders vermek istediği anlaşıldı.
İYİ  Partiden beklenen performans gelmedi....
En az % 20-25, hatta 30-35 beklentisi oluşmuşken % 10 küsürlerde kalması AKŞENER taraftarlarını zora soktu. “Millet İttifakı”nın(CHP, İYİ PARTİ, SP; DYP),  “Cumhur İttifakı” AKP, MHP, BBP, HÜDAPAR) karşısında çok çok sönük kalmasını anlamlandırmak mümkün gözükmüyor!.. Bu soru akılları her daim kurcalayacak…
İYİ Parti, MHP seçmeninin yarısının oylarını kaparak, meclise girmeyi başardı; fakat MHP'nin gerisinde kaldı. "MHP bitecek, bitti, bundan sonra esamesi okunmaz!..."  denirken, AKP küskünlerinden ve kendi kemikleşmiş oylarını koruyarak yükselişe geçti...
Muharrem İNCE, tek başına oyları yükseltmiş olmasına rağmen, başaramadı ve Erdoğan'ı geçemedi.  İYİ Partiye giden bütün oyları CHP'ye geri getirerek CHP oylarını toparladı ve yükseltmeyi başardı...
Bu seçimin tek ve yegana galibi herkesi ekarte ederek; söylemleri, ikna yöntemi, hitabeti, ve bütün medya ve devlet gücüyle parti, liderini ve toplumu ikna(!) eden AKP ve lideridir.
İYİ PARTİ, CHP'nin kendisine yönelmiş oylarını İNCE'nin gayretli çalışması ve AKŞENER'in Vekil Adaylarında:
Vekil Adayları belirlemedeki yanlış tercihleri,
Deneyimsiz ve acemi  teşkilat yöneticileri,
Ekip çalışması nedir, henüz  bilmeyen; fakat  sadece gayretkeş teşkilat organları;
YOL ARKADAŞLARINI YOLDA BULDUKLARINA DEĞİŞMESİ sebebiyle beklenen performansı gösteremedi ve kaybetti.
CHP, İnce'ye %30 verdi; ancak, vekillikte %22'ye düştü. Aradaki %8'lik oylar HDP' ye gitti ve HDP  varlığını korumuş oldu. Ne AKŞENER, ne de İNCE kendi il, ilçe ve yörelerinde beklenilen oyları alamadıkları gibi diğer partilerin çok altında kaldılar.
Enteresan bir arikmatik ortaya çıktı...
HDP,  üçüncü  PARTİ durumuna yükseldi. MHP,  AKP düne kadar birbirlerine ağza almadık sözlerle suçlarken, sarmaş dolaş, kuzu sarması oluverdiler...
Saadet Partisi de ümit edilen ve seçim öncesi halkta yarattığı rüzgarı seçimde yakalayamadı. Eğer bu seçim de bir şaiya yoksa(!?) Halk da anketler de hatta bazı duayenler de yanıldılar.
“Yine 24 Haziran'da gerçekleştirilen seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi (AK PARTİ) %42.50, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) %22.68, Halkların Demokratik Partisi (HDP) %11.63, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) %11.13, İyi Parti (İYİ PARTİ) %10.01, Saadet Partisi (SAADET) %1.35, Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) %0.32, Vatan Partisi (VP) ise %0.24 oranında oy aldı.
 Bu oy oranlarına göre:AK PARTİ: 293, CHP: 146, HDP: 67, MHP:50, İYİ PARTİ: 44 Milletvekili ile TBMM'de yer alacaklar.”
Bütün partiler, bu sonuçlardan ders çıkarabilecek mi?. Aynı kökten gelerek ayrılan ve parça parça olan  ÜLKÜCÜLER (MHP - İYİ PARTİ ve BBP)si birleşebillir, AKP’yi dizginleyebilirler mi? 
HDP'den bir kısım vekil istifa edip CHP'ye geçebilir mi?
Bunları da zaman gösterecek...
Milletin verdiği karar enteresan ve bağlayıcı. Hiç olmayacak partiler ve organlar yan yana gelip, barış içinde geçen bir seçime imza attı.
Milletimizin verdiği bu kararın, ülkemize ve halkımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

KAYNAKLAR: 
1.https://www.cnnturk.com/turkiye/ysk-secim-sonuclari-il-il-cumhurbaskanligi-secim-sonuclari-ve-2018-oy-oranlari

          2.https://www.cnnturk.com/video/turkiye/iste-24-haziran-yurt-disi-secim-sonuclari

          3.http://www.posta.com.tr/yazarlar/yazgulu-aldogan/secim-sonuclari-kutsaldir-2016794

https://www.aydinpost.com/
          4. 24-haziran-secim-sonuclarina-iliskin-son-anket-iste-liderlerin-masasindaki- 
anket-son --341010h.htm

Translate