18 Haziran 2016 Cumartesi

KURULTAY Abdullah Çağrı ELGÜN (MHP YA TAMAMEN BİTECEK; VEYA KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞACAKTIR.)

KURULTAY
Abdullah Çağrı ELGÜN
(MHP YA TAMAMEN BİTECEK; VEYA KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞACAKTIR.)
Peygamberlerin görevlerini tamamlayıp gittikleri gibi davaların da görevlileri vardır. Onlar da o davanın planlamacıları, kurucuları, önderleri ve liderleridirler. Büyük Ülkü Davasının da gelmiş geçmiş tek bir lideri vardır o da adı üzerinde olduğu gibi Başbuğ, Alpaslan TÜRKEŞ’tir.
Bu yalancı dünyada hiç kimse ebedî ve ölümsüz değildir. Liderlerden sonra o koltuğa oturanlar sadece davalarının temsilcileri ve sadece davalarının birer neferidirler…  Onlar da davayı liderlerinden, aynı aşk aynı misyon aynı sorumluluk duygusu ile alırlar ve yeri geldiğinde bir başkasına devrederek babadan oğula, oğuldan torunlara ve torunlardan giderek gelecek kuşaklara; omuzdan omuza, elden ele aktarılarak mukaddes bir sancak, gibi sonsuza kadar taşıyıp zamandan zamana kuşaktan kuşağa aktarıp giderler…   Bu kutsal emanet, davanın bayrağı asla yere düşmez; düşürülmez!.. Bu uğurda herkes, atsız bir nefer olarak çalışarak sadece ülkülerin yükselmesi için gayret eder nefes ve enerji harcarlar. Bu ülkü adamları için: “ÜLKÜ, denen nazlı gelin erde şan ister, büyük devlet kurmak için büyük kan ister…” şiarıyla yorulmadan, dinlenmeden Kızılelma’ya koşarlar. Bu ülkü devleri için ne makam mevki ne para, şan şöhret ve istikbal ne de çetin yollar, yıldıramaz; çünkü bilirler ki : “Yufka yüreklilerle; çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur; gider Tanrı Dağına!..” deyip;
…“Delinse yer çökse gök, yansa yıkılsa dört yan;
Yüce dileğe doğru yürürüz yine yayan… diye haykırarak gidilecek yolu bilirler…
Davayı yavaşlatan, itibarsızlaştıran, hedefe varmayı engelleyen hiç kimse vazgeçilmez değildir; ve asla vazgeçilmez de olamaz. Çeşitli türlerde bahanesi de hiç olamaz…  Bayrağı en yükseklerde dalgalandırabilecek her gönüllü ve her lâyık olana, yine arkadaşları tarafından bu kutsal görev, teslim ve tevdi edilirŞimdi, bugün bu aşamaya gelinmiştir. MHP’den aday olanların her biri, birer cevher olup kıratı paha biçilmezdir. Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin başında bulunarak yirmi yıl boyunca(20) boyunca, hezimetten hezimete uğrattığı bu davaya, partisine yapacağı en büyük hizmet, seçime gidilen olağanüstü kurultayda, liderliğe aday olmamaktan geçer. Önce 2017 yılı deyip sonra da 10 Temmuz 2016’ya çekilmesi de Olağanüstü Kongrenin Kaçınılmazlığının bir ifadesi değil midir? Öyleyse davaya hizmet davada dik duruş sergilemekten geçer…
Muhalifler ilk kurultay toplandığında havaalanına varamamış olsalar bile açık alanda kurultayı toplayıp Kongreyi yapıp başkanı seçebilselerdi. Aslanlar gibi karşılanacak, babalar gibi ağırlanacak ve Türkiye bu kurultayı uzun yıllar unutamayacak, tarih sayfaları da bu kurultayı altın harflerle işleyecekti; fakat cesaretsiz davranarak sadece bildiri yayınlayıp çekip gittiler…
Bu dava adamlığıdır, büyüklüktür, davaya hizmetin en büyüğüdür.  MHP’ye lider olarak geçecek muhaliflerden kim kazanırsa kazansın parti yeni bir nefes ve yeni bir aşk ile devam edecektir; fakat bunca direnişe, koltuğu bırakmamak için kongreyi çağırmaktan imtina edinen, aday olarak ortaya çıkan dava arkadaşlarının her birine, bir yakıştırma ve suç isnat eden, partiden ihraç talep eden, parti disiplinine veren, mahkemeye taşıyan, haklarında dava açan, Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ kazanırsa, bu davanın bu kadar yükü kaldırmağa yeniden Devlet BAHÇELİ ile yürümeğe takati kalmamıştır. Mutat alınan kemikleşmiş oyların dışına çıkılamayacak, Devlet BAHÇELİ ve ekibi kendi kendini tatmin ile oyalanmağa devam edecektir. Belki de tarihin tozlu rafları arasına gömülecek ve unutulup gidecek AKP’de büyük bir cesaret ile yeni seçim takvimi belirleyecek, seçim sonucunda HDP ve MHP baraj altında bırakılarak iktidar büyük bir patlama ile istediği sandalyeyi kapacak ve yoluna devam edecektir. Sanırım Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin isteği de AKP’nin elini yeniden güçlendirmektir… Belki de Liderinin eli ile MHP’yi dağıtıp, bu partinin gönül erlerini halaç pamuğu gibi dağıtmaktır… Bu durumda  yeni bir parti doğacaktır ki bunun da yeteri kadar taraftarları olmayacak, ülkücüler bölünerek dava param parça olarak gönüllere kırgınlıklar, küslükler yerleşecek ve davanın yiğit erleri kabuğuna çekilecek, büyük ülkünün büyük aracı olan MHP ya tamamen bitecek paramparça olacak; veya küllerinden yeniden doğacaktır.
MHP lideri Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin bugüne kadar neyin savaşını verdiği asla bilinememiştir. Kaç kez seçim kaybetmiştir? Kaç kez yenilmiştir. Kaç kez üçüncü parti, dördüncü parti ve meclis dışı kalmıştır, bunu her ülkücü görmekte ve bilmektedir… Bu işin Sayın Devlet BAHÇELİ ile götürülemeyeceği defalarca anlaşılmıştır; fakat kimler niçin ve ne maksatla bu davanın iktidarını engellemekte, bu davanın partisini üçüncü sınıf, dördüncü sınıf ve hatta Meclis dışına iterek itibarını sıfırlamakta ve bu davanın gönül erlerini ölmeden görmek istediği davalarının iktidarını, onlara göstermeden birer birer ebediyete göçüp gittiğini hazinle seyretmektedir?!..
“Ölürsem görmeden millette ümit etiğim feyzi,
Yazılsın seng-i kabrime: “Vatan mahsun ben mahsun!.. ”diyen  Namık Kemal gibi akademik bir personel ve bu kadar kariyer yapmış Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin bunu görmemesi, bilmemesi, görememesi, bilememesi mümkün değildir... Bu işte bir yanlışlık var… 
Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ, zaman zaman, yaşlı aslanlar gibi kükremekte, bu kükreyişi ile bütün ülkücülerin damarlarındaki kanı coşturmakta, hiç olmazsa bir UMUT ufkuna yelken açmak isteyen ülkücüler de yeniden heyecana kapılarak, liderlerinin gazına gelip MHP’ye omuz vererek ömrünün son deminde İKTİDAR OLABİLİRİZ hayaline kapıldıkları olmaktadır.
Hemen her seçimde, yörelerdeki aday belirlemedeki usul ve yöntemlerindeki yanlışlarla sürekli seçim kaybetmiş, hezimetini asla kabul etmemiş ve görememiştir. Unutulmasın ki iktidar olamamış parti seçimi kaybetmiş demektir. Sayın Dr. Bahçeli’nin liderliğini devraldığı UĞRUNDA BİNLERCE ŞEHİT VERDİĞİMİZ kutsal ülkü yolunda, kaybedilen yirmi yıl ve sayın Bahçeli’nin kaybettiği on yedi (17) seçimdir. Bu seçimlerin hiç birinde, iktidar olmak şöyle dursun, yüzde elli oyu dahi yakalayamamıştır. Kendisine yüz yılda bir gelmesi muhtemel Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı fırsatlarını defalarca elinin tersi ile itmiş, ülkücülerin iktidar aracını her defasında şarampula, uçuruma yuvarlamıştır...
Geçen yıllardaki seçimlerde, barajın altında kalan partinin sorumlulukları omuzlarına ağır gelmiş, şehitlerin bakışları rüyalarına girmiş ve ülkücülerin vebalinden korkmuş olmalı ki nihayet aklı başına gelmiş, partiden istifasını vermiştir. Sonra ne olmuşsa Sn. Dr. Bahçeli, yine, bu defa da zafer kazanmış kumandan gibi partideki saltanat koltuğu ona tatlı gelmiş, koltuğuna sıkı sıkıya sahiplenmiş, oradan kalkmamak için türlü bahanelere, mazeretlere  sığınmış ve yeniden koltuğa sarılmıştır… 
Hangi parti olursa olsun, liderleri de dava adamlarının ve parti üyelerinin hak ve sorumluluğu kadar, bir hakka sahip olduklarını, her daim unutmuşlardır. Böylece hiçbir ayrıcalığa sahip olmayan liderler, saltanat koltuğu kabul ettikleri ve misafiren, emanet olarak oturdukları, partilerinin koltuklarına sıkı sıkı zamk gibi yapışmışlar davayı, iktidar yapmayı, ülke ve bunca idealleri göz ardı ederek koltuk hevesi, koltuk sevdası, koltuk hırsı  ve giderek koltuk ihtirası başlarını döndürmüş ve bu hırs,  ihtiras ile etrafında olan bitenleri görememeyecek kadar tavuk karası olmuşlardır...
Sayın Dr. Devlet Bahçeli de bunlardan biridir.  Bu  durum, Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ için de hepsinden daha acı ve daha üzücü olmaktadır.  Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin bu vebalden kurtulması, büyük ve ağır yükün omuzlarına yüklediği sorumluluktan kaçması, bugün olduğu gibi yarın da ilahî âlemde mümkün olmayacaktır… Halbuki bu bir nöbettir. Yapamayan gider, yapacak biri gelir. O yapamazsa o da gider. Her defasında taze kan gerekli ve elzemdir. “BEN GİDERSEM, TALAN OLUR!” diyenlerin hepsi bugün kabirdedirler; fakat ortada “TALAN OLAN” hiç bir şey yoktur; hatta eskisinden daha iyi bir teknoloji, ve iyi vasıtalar, uçaklar, jetler ve saatte 500 km yol alan hızlı tirenlerle uzaklar yakın olmuştur?!..
Şu hiç unutulmamalıdır ki bu davanın liderliğine soyunanlar, bu davanın içinde olanlar da en az Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ kadar ülkücüdür ve bu partide ondan daha fazla hak sahibidirler. Niçin ondan daha fazla diyorum; çünkü Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin yirmi yıllık liderliğinde, yenilen güreşçiler gibi güreşe doymayarak ve bu partinin taşıdığı misyonu zaafa uğratarak ve partisini geçirdiği on yedi seçimde de iktidara taşıyamayarak, beceriksizliğini defalarca kanıtladığı halde, MHP koltuğuna bu kadar hırsla sahiplenmesi, (dava adamlığını!) ve orada lüzumsuz olarak kaldığı için diğerleri de en az o kadar yıllar o partide kalmaya hak sahibi oldukları için, hak sahibidirler… Kaybedilen on yedi seçimde de on yedi seçimin değerlendirilmesi (Birçok taraftarın, değerlendirmeleri ve eleştirilerinin yanında) bizzat tarafımdan yapılmış, bu değerlendirmenin bir raporu her defasında kendisine gönderilmiş. Yüz yüze konuşulmuş, Belge (1-2); ve, fakat asla dikkate alınmamış yanlış üstüne yanlış yapmağa devam edilmiştir.
İllerden gelerek seçim yenilgileri ve konu ile ilgili daha detaylı eleştirisel bilgiler vermek isteyen bu davanın üstadları, emektarları, ağabeyleri MHP’den ve bu liderlerinden aylarca randevu alamadığından yakınmışlardır. Özel kalem altı, yedi ay, bir yıla yakın bir türlü randevu vermemiş, İktidarda olamadıkları halde sanki iktidar olmuşlar da yoğun işler arasında görüşmelere fırsat yok, izlenimi vererek, kendisi ile görüşmeye gelen yüzlerce ülkücüyü bu olumsuz tavır incitmiş, küstürmüş ve kırmıştır!.. Şimdi onların çoğu ebedî âleme yolcu olmuşlardır; (Allah Rahmet Eylesin.) fakat Sayın Dr. Bahçeli bu yanlışlarında da ısrar üzerine ısrar etmiş, bu durum ve olayları görmemezlikten gelerek, kendisinin haberi var veya yok, partililerinin görüşmelerine kendilerini anlatmalarına engel koyduğu anlaşılmaktadır…
İstişare ettiği kişilere de: “Bu bize ihanet etti. O benim söylediğim adayı desteklemedi. Öbürü böyle yaptı. Diğeri şöyle yaptı.” diyerek dışlamış;  “alayını at gitsin!” diyerek bu partinin sadece kendisinin olduğu ve burada rahat saltanat sürebileceği kuruntusuna “BUGÜN OLDUĞU GİBİ” kapılmıştır…
Rahmetli Başbuğ’dan sonra, emaneti ve nöbeti devraldığı günden bugüne gelinceye kadarki, arada geçen yirmi yılda Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin idaresinde ÜLKÜCÜLER kaç kez iktidara yaklaşabilmiş?  Birinci olmasa dahi, ikinci parti durumuna yükselebilmiş olduğunu göstermek mümkün müdür?.. Hep kaybedilen yirmi yıl ve geçirilen on yedi seçimde var gücüyle davasına ve  partisine yüklenerek varını yoğunu bu davaya bu partiye harcayarak stokunu tüketmiş, evini barkını, ticaret ettiği ekmek teknesini satmak durumunda kalmış yüzlerce işveren, iş adamı ve akademisyenler, emekliliği dolmuş memur ve işçiler, yüzlerce dava adamları artık bıkkınlığa, üzüntüye ve umutsuzluğa kapılmıştır… Rakiplerin uzun süreli iktidar nimetleri ve iktidar olmanın ezici kudretinin tazyiki, baskılar ve ağır ekonomik şartlar sebebiyle ya bu hareketin içinden çıkmak zorunda kalmış veya köşesine çekilmek zorunda bırakılmıştır…
Her seçim sonrası ise dağılmış partililer, yıkılmış ülkü devleri, büyük bir hayal kırıklığı yaşayan dava adamları… Büyük yenilgi ve hezimete uğrayan davanın lideri, yöneticisi ve dizginleri elinde bulunduğu halde atını koşturamayan süvari, Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ değilmiş gibi büyük bir pişkinlik ve eda ile yoluna devam ederek MHP’yi hemen her seçimde iktidara yaklaştırmak şöyle dursun, barajın altına dahi düşürmüştür. Durum böyle olunca, bu geminin  bu kaptan ile yol alması asla mümkün değildir. Yirmi yıllık, yarım asra yakın zaman da bunu tüm dava mensupları, halk ve Türkiye’ye göstermiştir. Değişim elzemdir.  Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ de bunu bilmekte ve görmektedir. Kendisinin sağlığı da zaten buna elverişli değildir. Büyük bir ağırbaşlılık ve olgunlukla aday olmamak ve aday olan Ülkücü liderlere yolu açarak yardımcı olmak, dava adamlığının büyüklüğünden ve davanın büyüklüğündendir… vesselam…
Değil ise Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin isteği ve de eli ile AKP yeniden güçlenecektir. Bizzat lideri Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin eli ile MHP, dağıtılıp yok  edilecek, bu partinin gönül erleri de halaç pamuğu gibi dağıtılacaktır… Bu durumda ya yeni bir parti doğacak ya eski MHP büyük sessizliğe bürünerek kış uykusuna yatacak veya bir avuç idealist MHP'li yan yana gelip görevi devralarak, küllerinden yeniden doğacaktır. Cumartesi, 18 Haziran 2016
KAYNAKLAR
1.İki adet geçmişe dönük yazı
2.http://www.turkcu.com/siir/kursad-marsi_atsiz.htm
3.https://www.google.com.tr/webhp?sourceid=chrome-instant&ion=1&espv=2&ie=UTF-8#q=Yufka+y%C3%BCreklilerle+%C3%A7etin+yollar+a%C5%9F%C4%B1lmaz.
4.http://www.sondakika.com/haber/haber-bahceli-izmir-de-iftar-programina-katildi-8538771/

Translate