4 Mart 2015 Çarşamba

Rüyalar ve Gelecek; Abdullah Çağrı ELGÜN

Rüyalar ve Gelecek
                                   Abdullah Çağrı ELGÜN
                                                                                                          cagrielgun@hotmail.com
 “Dünya bir gündür; o da bugündür”  Sistemli bir çabayla elde edilebilecek gelecek  kurabilmek gençlerin bir amaca yönelmeleriyle mümkün görülmektedir. Amacı olmayanlar her zaman rüzgâra kapılmış yaprak gibidir. Rüzgâr onu nereye götürürse o oraya sürüklenir.
Geleceğini pilanlayan  ve ona göre çaba gösteren  insanların  başarı potansiyellerinin yüksek olduğu  görülmüştür. 1953 yılında  Amerikan Yele Üniversitesi’nde  yapılan bir araştırmada  öğrencilere amaçlarını  yazmaları istenmiştir. Öğrencilerden % 3’ünün amaçlarını net olarak yazabildikleri, % 97’sinin ise net bir hedeflerinin olmadığı ortaya  çıkmıştır. Aradan yirmi yıl geçtikten sonra,  her biri yetişkin kişi haline gelmiş olan  aynı kişilere yönelik devamlılık araştırmasında, yirmi yıl önce hedeflerini yazabilenlerin  % 3’lük kesimin  hayatlarında daha başarılı  olduğu ve bir çoğunun hedeflerine ulaştığı görülmüştür.
Harvart Üniversitesi’nin 2000 yılında Amerikan Gençliği üzerinde yaptığı  bir başka araştırmada, gençlerden sadece % 23’ünün hayatta bir amacı olduğunu söylediği, bunu karşılık % 77’sinin  ise hayatı boş ve anlamsız bulduğu ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde bu tür sosyal araştırmalar yeterli düzeyde yapılmamaktadır. Nufusunun  genç yapısıyla övünen  Türkiye, insan yapısının kalitesini de sorgulamalıdır.
Türkiye kaliteli insanlarının sayısını çoğalttıkça büyük olacaktır. Devletleri de insanlarını da büyüten gördükleri büyük rüyalardır. Bu rüyalar insanları diri, zinde ve canlı tutar. Oğuz Kağan, Osman Bey, hep bu rüyaların ardından koşarak büyük oldular.
Bir rüya, bir ideal olmalıdır; çünkü İdeal, denen şey yıldıza benzer. Ona hiçbir zaman ulaşamayız; ama tıpkı denizlere olduğu gibi, bize de yol gösteren odur. “Olsa da olur olmasa da” umursamazlığı bilerek veya bilmeyerek bu hayatın bir parçası olan kişilere zarar verirler. Dünya ve ülkeler, bu ülküyü gönlünde barındıranlara çok şey borçludurlar;
DÜNYAYI AYAKTA ve DİRİ TUTAN BU ÜLKÜ ADAMLARI ÜLKÜCÜLERDİR.
Eğer hayatı bir tiyatro sahnesi olarak düşünürsek  şu bulunduğum meslek, okuduğum şu okul, evlenmeyi düşündüğüm şu insan, hayâlini kurduğum şu gelecek (oynayacağım oyunu), hayatımı  nasıl etkiler diye düşünmeye başlayacaktır…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate